
24 Nisan 2020 Cuma

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

HAYATIMIN ALTI ÜSTÜ

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

KİMİN YARATTIĞI ŞEYTANA İNANIYORSUNUZ

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ALLAH SEVDİĞİ KULUNA BELA VERİR” RİVAYETİ ÜZERİNDEN NASIL ALDATILDIK!..

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

AKIL İNSANIN BELASIDIR, FAZİLETLİDİR ve REZALETİDİR.

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

EGM’DE SİVİL MEMUR OLMAK

AH BE ÇOCUK!

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Bir gazete yalnızca haber veren bir araç değildir. Bir gazete, çağını kavrayabilen, toplumunun aynası olabilen, adaleti, hakkı ve hakikati gözeten bir vicdan makinesidir. Biz Tercüman Gazetesi olarak tam da bu anlayışla çıktık yola. Kalemimizi hiçbir kalıba sokmadık. Sesimizi hiçbir menfaatin yankısı kılmadık. Çünkü biz biliyoruz ki, kalem, eğildiği anda halk susturulur; manşet, satıldığı anda hakikat mezara gömülür. Biz buna izin vermedik, vermeyeceğiz.
Tercüman, kelime anlamı itibarıyla “anlatan” demektir. Biz halkın tercümanıyız. Sessizliğe hapsedilenlerin, konuşamayanların, görülmeyenlerin sesiyiz. Bu toprakların mayası olan ortak aklın, ortak vicdanın ve ortak hissiyatın kelimeye dökülmüş halidir gazetemiz. Sayfalarımızda yalnızca haber yoktur; ahlak vardır, tutarlılık vardır, tutku vardır. Her satırda hissedilen bir emanet duygusu, her cümlede yanan bir sorumluluk ateşi vardır.
Bağımsız gazetecilik bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü bağımsız olmayan bir basın, halkına değil, gücün gölgesine hizmet eder. Tercüman Gazetesi hiçbir klik, cemaat, çıkar grubu, zümre ya da iktidarın dümen suyunda değildir. Biz, gücün karşısında değil, hakkın yanında dururuz. Güce karşı değiliz; gücün adaletsizliğine karşıyız. Çünkü biliriz ki, adalet, her kesimin nefes alabilmesidir. Ve adalet, ancak tarafsız kalemlerin cesaretinde yeşerir.
Yayın politikamızın özünde bu tarafsızlık ilkesi vardır. Ama bu, kimliksiz olmak anlamına gelmez. Bizim kimliğimiz bellidir: Biz, Cumhuriyet’in değerlerine, Atatürk ilke ve inkılaplarına gönülden bağlıyız. Çünkü biliriz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri ancak çağdaşlık, akılcılık ve laiklikle sağlam kalır. Bu kırmızı çizgimizdir. Ne adına olursa olsun; din, mezhep, etnik kimlik ya da ideolojik sapkınlık bahane edilerek bu temellerin oynanmasına asla sessiz kalamayız. Bu milletin birliğini, bu vatanın bölünmez bütünlüğünü tartışmaya açan hiçbir fikre sayfalarımızda yer yoktur. Eleştiri ile ihanet arasında bir çizgi vardır, biz o çizgiyi çok iyi biliriz.
Yazarlarımız özgürdür. Her biri kendi aklının, kendi vicdanının ve kendi tecrübesinin ürünüdür. Onların görüşleri kendilerine aittir, ve bu özgürlük onların kaleminin gücüdür. Çünkü tek sesli bir gazete, bir ilan panosuna dönüşür. Oysa biz çok sesli bir Türkiye’ye inanıyoruz. Farklı görüşlerin bir araya gelip çatışmadan tartışabildiği, düşüncenin kutsal sayıldığı bir medya düzeni özlemini taşıyoruz. Köşe yazarlarımız bu çoğulculuğun mimarlarıdır. Onlar sadece yazmaz; tartıştırır, düşündürür, sorgulatır.
Bugün bilgi çağında yaşıyoruz ama aynı zamanda dezenformasyon çağındayız. Bilgi kirliliği, hız takıntısı ve sosyal medya manipülasyonları içinde hakikat çoğu zaman kurban ediliyor. İşte bu ortamda Tercüman Gazetesi, güvenilirliğin kalesi olmayı sürdürüyor. Haberi teyit etmeden vermeyiz. Duyumla haber yazmayız. Görmediysek yazmayız, emin olmadıkça konuşmayız. Çünkü yanlış bilgi, doğru inancın katilidir. Biz doğruyu ararken sabrımızı da, sorumluluğumuzu da yitirmeyiz.
Duruşumuzdan taviz vermedik. Ve biliyoruz ki bu tavizsiz duruşun bedelleri vardır. Bazen dostlarınız azalır, destekler eksilir, tehditler çoğalır. Ama biz o bedeli ödemeye hazırız. Çünkü onurumuz kalemimizdedir. Çünkü halk, gerçekleri söyleyeni eninde sonunda tanır. Biz alkış için değil, hakikat için yazarız. Popülist değiliz. Rüzgârın yönüne göre pozisyon almayız. Kalabalıkların değil, doğru olanın tarafındayız. Çünkü tarihin terazisi hassastır; günü kurtaranlar o terazide silinip giderken, ilkeli duranlar iz bırakır.
Bu topraklar nice gazeteyi gördü; kimi saraya yedeklenip sustu, kimi sokaktan kopup halkını unuttu. Biz ise her sabah bir çocuk gibi yeniden doğarız. Tertemiz bir sayfa, tertemiz bir vicdanla… Her sabah şunu sorarız kendimize: “Bugün doğruyu söyleyebildik mi? Bugün vicdanı olan bir gazete olabildik mi?” Bu sorgu, bizim iç muhasebemizdir. Okura hesap vermek için değil, kendimize karşı dürüst kalabilmek için yaparız.
Gazetecilik, bir mücadeledir. Kimi zaman bir kelimeyle bir yalanı bozguna uğratmaktır. Kimi zaman susmanın en büyük isyan olduğunu bilmektir. Bazen bir fotoğrafla dünyayı sarsmaktır. Bazen tek bir haberle bir toplumu uyandırmaktır. Biz işte bu mücadeleyi her gün, her satırda, her sayfada veriyoruz. Çünkü biz sadece haber vermiyoruz; umut aşılıyoruz, cesaret yayıyoruz, vicdanın dilini konuşuyoruz.
Ve buradan sesleniyoruz: Tercüman sustuğunda, Türkiye susar. Tercüman eğildiğinde, halk yalnızlaşır. Bu yüzden eğilmeyeceğiz. Bu yüzden susmayacağız. Ne pahasına olursa olsun, doğruyu, dürüstlüğü, vicdanı ve millete sadakati kalemimizle yazmaya devam edeceğiz.
İnandığımız Türkiye, özgür düşüncenin baskılanmadığı, gazetecilerin yargılanmadığı, halkın bilgiye açık olduğu bir Türkiye’dir. Biz bu Türkiye’nin özlemini taşıyoruz ve bu özlemi her gün biraz daha büyüterek yaşatıyoruz.
Bir gazete büyüdükçe, sadece tirajı değil, omuzundaki sorumluluğu da büyür. Biz bu sorumluluğun farkındayız. Tercüman Gazetesi, yalnızca bir medya kurumu değil, aynı zamanda bu milletin ortak vicdanıdır. Kalemimizin ucu daima milletin gönlüne dönüktür.
Çünkü biz biliyoruz: Hakikat gecikir, ama mutlaka gelir. Ve Tercüman, o hakikatin en sağlam tercümanıdır.
Mehmet Uygar KELEŞ
Genel Yayın Yönetmeni

Tercüman Gazetesi, haberciliği yalnızca bir meslek değil, bir sorumluluk olarak görenlerin evidir. Yayın politikamız, anlık çıkarların, günü kurtaran manşetlerin, rant odaklı kurguların ötesindedir. Bizim çizgimiz; ilkelerden, adaletten, halkın haber alma hakkından ve hakikatin izinden sapmayan bir çizgidir.
Bizler biliyoruz ki bir yayın organı, yalnızca bilgi aktaran bir araç değildir; aynı zamanda toplumu şekillendiren, değerleri yaşatan, doğruları savunan bir güç odağıdır. Bu gücü nereden aldığımız ise nettir: Halktan. Her gün sayfalarımıza yansıyan her kelime, bu milletin ortak sesi, ortak vicdanı ve ortak geleceğine duyulan sadakatin bir ifadesidir.
Yayın politikamızın temelinde bağımsızlık vardır. Tercüman, hiçbir siyasi partinin, hiçbir sermaye grubunun, hiçbir ideolojik cephenin arka bahçesi değildir. Biz, yalnızca gerçeğin tarafındayız. Doğru kimdeyse, onun yanındayız. Ama hiçbir iktidarın, hiçbir muktedirin gölgesinde eğilip bükülmeyiz. Çünkü biliyoruz ki, gazetecilik; dalkavukluk değil, denetleme sanatıdır.
Tarafsızlık ilkemiz, pasif bir denge politikası değildir. Olaylar karşısında edilgen değiliz. Bizim tarafımız, milletin ve memleketin çıkarlarıdır. Eleştirirken yıpratmayı değil, onarmayı; desteklerken yağcılığı değil, kamu yararını esas alırız. Bu yüzden, yaptığımız her haber, taşıdığı bilgi kadar taşıdığı sorumlulukla da anlam kazanır.
Tercüman Gazetesi, Atatürk ilke ve inkılaplarına gönülden bağlıdır. Laiklik, çağdaşlık, hukukun üstünlüğü ve akılcılık bizim kırmızı çizgilerimizdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine dönük her tehdide karşı durmak, sadece yayın politikamızın değil, varlık sebebimizin de gereğidir. Biz, bu milletin bağımsızlık mücadelesini sadece tarihte değil, bugünün haberlerinde de yaşatırız. Çünkü biliriz ki, vatanı sevmek sadece sınırları korumakla değil, değerleri savunmakla mümkündür.
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, bizim için tartışma konusu değil, ilkesel duruştur. Etnik ya da mezhebi kimlik üzerinden ayrıştıran, toplumu kutuplaştıran hiçbir dile müsamaha göstermeyiz. Milli birliğin altını oyan her yaklaşım, bizim için yalnızca karşı çıkılması gereken bir görüş değil, bir ihlaldir. Yayın politikamız, bu bütünlüğü savunurken, farklılıkları da bir zenginlik olarak görür.
Çoğulculuk anlayışımız, köşe yazılarımıza ve yorumlarımıza da yansır. Tercüman, tek sesli bir gazete değildir. Farklı görüşler, farklı yorumlar, farklı bakış açıları bizim sayfalarımızda kendine yer bulur. Ancak bu farklılık, temel değerlerimizle çatıştığı anda, tercihimizi ilkelerimizden yana yaparız. Köşe yazarlarımız görüşlerinde serbesttir. Ama bu özgürlük, kamu sorumluluğunu ihmal etme hakkı vermez. Her köşe yazarı, halkına ve mesleğine karşı vicdanıyla hesap verir.
Doğruluktan asla taviz vermeyiz. Her haberimiz, en az bir defa teyit edilir. “Duyduk” değil, “araştırdık” diyerek yazarız. Bilginin kutsallığını biliriz. Çünkü yalan haber, yalnızca halkı değil, haberciliği de zehirler. Bu yüzden her manşetimizde tereddütsüz bir güven, her satırımızda tartışmasız bir sorumluluk taşırız.
Basın özgürlüğünü savunuruz. Ama bu özgürlüğü kişisel hesaplaşmaların, ideolojik manipülasyonların veya yalanların zırhı olarak kullanmayız. Eleştiri haktır, ama iftira suçtur. Sorgulamak görevdir, ama çarpıtmak ahlaksızlıktır. Tercüman bu çizgiyi kalın çizer, asla silikleştirmez.
Haber dilimiz açık, sade ve saygılıdır. Hiçbir zaman kin, nefret, aşağılama, hedef gösterme ya da kutuplaştırma dili kullanmayız. İnsan onuru bizim haberimizin merkezindedir. Çocukların, kadınların, mağdurların ve sessizlerin sesini duyurmak bizim için ayrı bir sorumluluktur.
Görsel yayıncılığımızda da aynı hassasiyet geçerlidir. Estetik kadar etik de bizim için önemlidir. Şiddeti pornografik hale getiren, mağduru rencide eden, özel hayatı teşhir eden hiçbir görsele yer vermeyiz. Bir görüntü bin kelimeye bedeldir; ama bazen bin yaraya da neden olabilir. Biz o dengeyi biliriz.
Tercüman Gazetesi’nin yayın politikası; hakikatin, halkın ve insanlığın yanında olmaktır. Her sabah yeni bir sorumlulukla uyanırız. Her baskı, bizim için yeni bir hesap verme anıdır. Okura karşı, topluma karşı, tarihe karşı…
Ve şunu hiç unutmuyoruz: Güç gelip geçer. İktidarlar değişir. Ama ilkeli gazetecilik hep ayakta kalır. Biz bu bilinçle yazıyor, bu bilinçle yayımlıyor, bu bilinçle yaşıyoruz.
Tercüman, yalnızca bir gazete değildir. Tercüman, duruştur.
Mehmet Uygar Keleş
Genel Yayın Yönetmeni

Gazetecilik, sadece haber yazmak değildir. Gazetecilik, gerçeğe dokunabilme cesaretidir. Mikrofonun ucunda, kameranın arkasında, satır aralarında bir vicdan vardır. İşte bu vicdanı diri tutan şey de gazetecilik etiğidir. Çünkü etik, mesleğin pusulasıdır. O pusula şaştığında, haber yozlaşır; halk yanıltılır, toplum karanlığa mahkûm edilir.
Etik, ne yapabileceğimiz değil, neyi yapmamamız gerektiğini hatırlatır. Hızın gerçeğin önüne geçtiği, rekabetin sorumluluğun yerine geçtiği bu çağda gazetecilik etiği, bizim en sağlam kalem kalkanımızdır.
Her şeyin başı doğruluktur. Bir gazeteci için gerçek, tartışmaya açık bir alan değildir. Duyum, dedikodu, sansasyon — bunlar haberciliğin değil, kurgunun malzemesidir. Haber teyide dayanmalıdır. Olayın tüm taraflarına eşit mesafede durulmalı, hiçbir ses bastırılmamalı, hiçbir hak yok sayılmamalıdır. Çünkü gazeteci hakikatin tarafıdır.
Gazetecilikte tarafsızlık, kişiliksizlik değildir. Bilakis, kişilikli bir duruştur. Gazeteci, güç kimdeyse ona mesafeli durmalı; mazlum kimse onun yanında yer almalıdır. Yani tarafsızlık, güçsüzden yana olmaktır. Gazeteci yargıç değil, aktarıcıdır. Ama aynı zamanda bir uyarıcıdır da. Yalanı açığa çıkarır, yanlışı gösterir, kamuoyunun sağlıklı karar alabilmesi için bilgi üretir.
Bir diğer temel ilke, bağımsızlıktır. Gazeteci, çıkar gruplarının, siyasi odakların ya da patronların kuklası olmamalıdır. Haber metninin rotasını reklam verenler değil, doğruluk ilkesi belirlemelidir. Bağımsızlık, hem zihinsel hem ekonomik özgürlükle mümkündür. Aksi hâlde haber, gerçek olmaktan çıkar, propaganda aracına dönüşür.
Mahremiyet hakkı, gazeteciliğin kırmızı çizgilerindendir. Haber alma özgürlüğü kadar, bireyin özel hayatı da kutsaldır. Bir haber, kamu yararına hizmet etmiyorsa; yalnızca şok etkisi, izlenme oranı ya da reyting uğruna yayımlanıyorsa, o haber değil, saldırıdır.
Ayrımcılık, nefret söylemi ve ötekileştirme, gazeteciliğin yüz karasıdır. Gazeteci, diliyle ayrıştırmamalı, kimlikleri hedef göstermemelidir. Toplumu geren değil, toplumun yaralarını saran bir dille konuşmalıdır. Çünkü sözcükler de kurşun gibi yaralayabilir.
Gazetecilik bir güven mesleğidir. Okur, izleyici ya da dinleyici, bir habere inandığında bir gazeteciye güvenmiş olur. Bu güven, kolay kazanılmaz; ama bir kez kaybedildiğinde asla tamir edilemez.
Gazetecilik etik kuralları, yazılı kanunlardan önce gelir. Çünkü bir gazeteci önce kendine karşı sorumludur. Kendi vicdanına hesap veremeyen, kimseye doğruyu anlatamaz.
Biz bu mesleği seçmedik; bu meslek bizi seçti. Ve biz bu kutsal mesleği, en saf haliyle, en onurlu biçimiyle yaşatmak için buradayız. Çünkü biz biliriz ki: Haber geçer, manşet solar… ama etik kalır. Kalem, onunla anlam kazanır. Ve ancak etikle yazılan haber, gerçekten tarihe geçer.