
14 Aralık 2025 Pazar

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BU BENİM HAYATIM...

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

YUSUF SURESİ’NİN BAŞKA BİR ADI OLSA, DİPLOMASİ VE UZLAŞI SURESİ OLURDU

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ALLAH SEVDİĞİ KULUNA BELA VERİR” RİVAYETİ ÜZERİNDEN NASIL ALDATILDIK!..

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

KAMUDA MAAŞ DENGESİZLİĞİ

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Suriye’de yatırımların ağır ağır hayata geçmeye başladığını söyleyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Yıkım çok büyük. Sırf ülkedeki yıkımı düzeltmeye başlamak için uluslararası takılmış birçok kelepçeyi söküp atmanız gerekiyor” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’de gerek bölge ülkelerinin gerek Avrupalı ve ABD’li ortakların yaptığı müşterek çalışmanın önemine işaret ederek, “Suriye’de yatırımların ağır ağır hayata geçmeye başladığını görüyoruz. Ama yıkım dediğim gibi çok büyük. Geri dönüşler var. Geri dönenlerin tabii istifade edeceği, yaşamını ve temel hizmetleri sağlayacağı bir alt yapıya ihtiyaç var” dedi.
Bakan Fidan, TVNET canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye halkının özgürleşmesiyle başlayan yeni süreçte Türkiye’nin bölge ülkeleriyle birlikte oynadığı role değinen Hakan Fidan, Gazze’de soykırımın durdurulması, ateşkesin sağlanması ve bu ateşkesin bir barış anlaşmasıyla kalıcı hale getirilmesi yolunda Türkiye’nin çabalarına işaret etti.
“KIRILGAN BİR ATEŞKES ORTAMI VAR”
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devletin bütün organlarının, Gazze konusunda yoğun bir çaba ortaya koyduğunu vurgulayan Fidan, “Elhamdülillah bir noktada ateşkes sağlandı ama bugün de gördük sürekli ihlal edilen bir ateşkesle karşı karşıyayız. Kırılgan bir ateşkes ortamı var” ifadelerini kullandı.
Fidan, Türkiye’nin izlediği politikalarla olabildiğince kendi güvenlik alanını koruyan ama bölgesine istikrar veren, dostlarına, müttefiklerine de destek veren bir durumda olmayı devam ettirdiğine dikkati çekti. Türkiye’nin bütün krizlerde aranan bir müttefik haline geldiğinin altını çizen Fidan, bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyonun ve iradenin fevkalade büyük önemi olduğuna işaret etti.
Fidan, ABD Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesinin etkilerinin de dünya genelinde görüldüğünü kaydederek, “Avrupa-Amerika transatlantik ilişkilerinin artık seyrinin eskisi gibi olmayacağını biz sürekli söylüyorduk. Trump, artık ilk döneminde dillendirdiği konuları bu ikinci döneminde kurumsallaştırma ve pratiğe geçirme gibi bir aşamada. Buna yönelik ciddi adımlar attığını görüyoruz.” dedi.
“BÜTÜN BU İLİŞKİLERİN TÜRKİYE’YE YANSIMALARI OLACAK”
Soğuk Savaş döneminde Rusya’ya yönelik yapılanların aynısının, farklı şekillerde Çin’e karşı yine bölgesel düzlemde Asya Pasifik’te yapılmasına yönelik bir emare olduğuna işaret eden Fidan, “Avrupa-Amerika ilişkilerinin Türkiye’ye yansıyan kısmı olacak. Avrupa-Rusya ilişkilerinin, Avrupa-Asya Pasifik, Amerika-Çin ilişkilerinin bütün bunların hepsinin Türkiye’ye bir yansıması olacak. Türkiye olarak biz bütün bu gelişmeleri, risk analizleri yaparak, hesaba katarak inşallah yolumuza devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, 2026’nın da heyecanlı, oldukça yoğun, risklere açık ama aynı zamanda fırsatlar sunan bir yıl olacağını söyleyerek, Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail-Filistin meselesi, İsrail’in Suriye’yi de kapsayan yayılmacılığı gibi konuların 2025’ten 2026’ya devredeceğini belirtti.
“SURİYE, TÜRKİYE’NİN BİR DEVAMI ASLINDA”
Bakan Fidan, Suriye’de 8 Aralık 2024’ten itibaren başlayan süreçte atılan çok adım olduğunu fakat bunun görülemediğine işaret ederek, şunları söyledi:
“Problem alanı o kadar fazla ki giderilmesi gereken. Sırf ülkedeki yıkımı düzeltmeye başlamak için uluslararası takılmış birçok kelepçeyi söküp atmanız gerekiyor. Daha iki, üç gün önce Amerika’daki Sezar Yasası yeni kalktı. Sezar Yasası’yla Suriye’ye yapılan yatırımlara yasak getirilmişti Esed döneminde. İlk önce Amerika başkanlık kararnamesi çıkarttı, daha sonra bunu kendi kongresinde yasalaştırdı. Bu fevkalade önemliydi” ifadelerini kullandı.
Suriye’de gerek bölge ülkelerinin gerek Avrupalı ve ABD’li ortakların yaptığı müşterek çalışmanın önemine işaret eden Fidan, “Suriye’de yatırımların ağır ağır hayata geçmeye başladığını görüyoruz. Ama yıkım dediğim gibi çok büyük. Geri dönüşler var. Geri dönenlerin tabii istifade edeceği, yaşamını ve temel hizmetleri sağlayacağı bir altyapıya ihtiyaç var” diye konuştu.
Fidan, Suriye halkının kanaatli bir halk olduğuna değinerek, “Bu imkansızlıklara rağmen yeter ki canlarına bir şey olmasın. Yeter ki bir karmaşa, kaos ortamı olmasın. Buradan yollarına devam ederler” dedi.
Suriye’de Türkiye’nin de yürüttüğü projeler olduğunu söyleyen Fidan, “Haritaya baktığınız zaman Suriye, Türkiye’nin bir devamı aslında, coğrafi devamı. Burada hem ticari olarak, hem ulaştırma olarak, hem bağlantısallık olarak inanılmaz derecede büyük potansiyeller var. İnşallah bunların hepsi hayata geçecek. Ama ilk önce ülkedeki dengelerin yerine oturması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“KÜÇÜK MENFAAT ALANLARINDAN VAZGEÇMELİLER”
Fidan, Suriye’de silahlı grupların bir komuta altında toplanması, ulusal orduya bağlanması konusunda en büyük fedakarlığı ve yardımı Türkiye’nin yaptığına işaret ederek, “Türkiye’nin sürekli destek verdiği muhalif güçleri ulusal orduya katılmaya doğru teşvik etmesi ve bunun hemen gerçekleşmesi, ülkedeki Esed’e karşı direniş gösteren çok farklı silahlı grupları bir komuta altında bir araya getirdi. Bu belki çok fazla takdiri yapılmamış çok önemli bir konu” ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan, silahlı grupların ulusal orduya bağlanmasına ilişkin, “Bu daha büyük maslahatı ve iyiliği gözeterek insanların sahip oldukları güç alanlarından, küçük menfaat alanlarından vazgeçmesidir. Türkiye’nin bu noktadaki hem ortaya koyduğu stratejik vizyon, çerçeve hem yapıcı rol oynaması, tavsiyeleri önemli” dedi.
“SURİYE’DE GÜNEY MESELESİ FEVKALEDE ÖNEMLİ”
Avrupa ve ABD’de zaman zaman ortaya çıkan “mevcut yönetim Suriye’nin tamamına hakim değil” eleştirisine ilişkin olarak Fidan, şunları kaydetti:
“(Suriye’nin) Bunu büyük ölçüde tamamladığını biz düşünüyoruz. SDG’nin kontrol ettiği bölgelerde şu anda sorun alanı var. Onun çözülmesi gerekiyor 10 Mart mutabakatı çerçevesinde. Bir de Güney’de, özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney’deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail’in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. Bu da çok yakından takip ettiğimiz bir konu.”
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ
Terörsüz Türkiye sürecinin şeffaf ve iyi bir şekilde ilerlediğini söyleyen Bakan Fidan, “Özellikle toplumsal barış adına tarihi bir fırsat bizim için önemli. Bunun daha da derinleştirilmesi, ilerletilmesi, burada Cumhurbaşkanımızın büyük bir siyasi olgunluk ve liderlik göstererek bu süreci kabullenmesi ve burada hayır ve iyilik araması önemli. Bunun arkasında Meclisimizin ve halkımızın desteği var. Herkes Türkiye’den beklenen adımları ifade ediyor ama örgütün kendi adımlarına ilişkin bir ifade duyamıyoruz” dedi.

ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), söz konusu saldırıya ilişkin Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundan açıklama yaptı.
ABD ASKERLERİNE SURİYE’DE SALDIRI: 3 ÖLÜ
Açıklamada, “13 Aralık’ta, Suriye’de tek başına hareket eden bir DEAŞ silahlı saldırganının düzenlediği pusu sonucu 2 ABD askeri ve 1 ABD vatandaşı hayatını kaybetti, 3 asker ise yaralandı. Silahlı saldırgan, çıkan çatışmada öldürüldü.” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, hayatını kaybeden askerlerin kimliklerinin, bu kişilerin ailelerine haber verildikten sonra açıklanacağı belirtildi.
SALDIRI SONRASI PENTAGON’DAN AÇIKLAMA
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’dan saldırı sonrası açıklama geldi. Yapılan açıklama şu şekilde; “Suriye’de düzenlenen saldırıda 2 Amerikan askeri ve 1 sivil tercüman öldü, 3 yaralı var”
TRUMP: “ÇOK CİDDİ BİR YANIT VERİLECEK”
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’nin Tedmur (Palmira) bölgesinde 2’si asker 3 ABD vatandaşının hayatını kaybetmesine ilişkin bir açıklama yaptı. Trump, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “2 asker ve 1 sivil tercüman olmak üzere 3 ABD’li vatanseverin hayatını kaybetmesinin üzüntüsünü yaşıyoruz. Aynı şekilde, şu anda durumunun iyi olduğu teyit edilen 3 yaralı askerin de iyileşmesi için dua ediyoruz. Bu, terör örgütü DEAŞ’ın, Suriye’nin çok tehlikeli, hükümetin tam olarak kontrolü altında olmayan bir bölgesinde, ABD’ye ve Suriye’ye yönelik bir saldırısıydı. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara bu saldırı yüzünden son derece öfkeli ve rahatsız olmuş bir halde. Buna çok ciddi bir yanıt verilecek” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı Donald Trump ayrıca Maryland eyaletinde gerçekleştirilecek bir Amerikan futbolu maçına katılmak üzere Beyaz Saray’dan ayrılırken basın mensuplarının sorularını cevapladı. Trump, gazetecilerin “DEAŞ’a bir karşılık verilecek mi” sorusuna kısa bir şekilde “Evet” cevabını verdi.
“UYARIMIZ CİDDİYE ALINMAMIŞTI”
Suriye İçişleri Bakanlığı’ndan daha önce yapılan açıklamada da saldırının terör örgütü DEAŞ mensubu bir kişi tarafından Tedmur kırsalında bir karargahın girişinde, uluslararası koalisyon ve Suriye İç Güvenlik komuta kademesinin ortak saha incelemesi yaptığı sırada gerçekleştirildiği teyit edilmişti. Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin al-Baba, bölgedeki ortak güçlere DEAŞ kaynaklı bir sızma ve saldırı girişimi olabileceği yönünde önceden uyarılarda bulunulduğu, ancak söz konusu uyarılara rağmen önlem alınmadığını belirtmişti.
TOM BARRACK’TAN KINAMA AÇIKLAMASI
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da X hesabından yaptığı açıklamada, saldırıyı “şiddetle kınadıklarını” vurguladı.
Barrack, “Suriye’nin merkezinde ABD-Suriye hükümeti ortak devriyesine yönelik yapılan korkakça terörist saldırıyı şiddetle kınıyorum. 3 cesur ABD askeri ve sivil personelin kaybını üzüntüyle karşılıyoruz ve saldırıda yaralanan Suriye askerlerinin bir an önce iyileşmesini diliyoruz. Suriyeli ortaklarımızla birlikte terörizmi yenme kararlılığımızı sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.

TBMM Genel Kurulu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçelerini görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bütçe üzerine sunum yaptı. Madencilik faaliyetlerinde, iş sağlığı, işletme ve çevre güvenliğini artırmak için arama ve üretim süreçlerinin her aşamasında etkin denetimler gerçekleştirildiğine dikkat çeken Bakan Bayraktar, “Bu kapsamda, 2025 yılı Kasım sonu itibarıyla aylık ortalama 775 saha denetimi yaptık. Bu dönemde 1578 firmaya idari para cezası uyguladık. Ayrıca 2 bin 225 adet faaliyet durdurma tedbiri aldık” dedi.
‘18 BİN FUTBOL SAHASI BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ALAN REHABİLİTE EDİLMİŞTİR’
Bakan Bayraktar, madencilik faaliyetlerinin çevreyle uyum içerisinde yürütülmesi için Temmuz ayında yapılan düzenlemeyle yatırımcıların rehabilitasyon yükümlülüklerinin artırıldığını ve rehabilitasyon çalışmalarının madencilik faaliyetiyle eş zamanlı yürütülmesinin zorunlu hale getirildiğini hatırlattı. Bakan Bayraktar, “Ayrıca, ruhsat sahiplerinden tahsil edilen rehabilitasyon bedelinin iki katının üzerine çıkarılması ve bu bedelin nemalandırılması ile rehabilitasyon faaliyetlerinin uygulanabilirliği sağlanmıştır. Madencilik yapılan sahaların doğaya yeniden kazandırılması konusundaki hassasiyetimizin bir sonucu olarak, bugüne kadar 18 bin futbol sahası büyüklüğündeki alan rehabilite edilmiş ve yaklaşık 24 milyon ağaç dikilmiştir. 2024 yılı altın dahil maden ithalatımız, yaklaşık 32 milyar dolardır. Bu alandaki dışa bağımlılığımızı düşürmek için, maden üretimimizi her geçen yıl artırıyoruz. 22 yıl önce Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içinde bugünkü fiyatlarla 117 milyar TL olan madencilik sektörünün hacmini 2024 yılında 529 milyar TL’ye; maden ihracatımızı da aynı dönemde 7 kat artırarak 6 milyar dolara çıkardık. Dünya rezervinin büyük bir kısmına sahip olduğumuz bor madeninde, 2024 yılında 2,5 milyon ton satışla 1,3 milyar dolarlık gelir elde ederek rekor kırdık. İnşallah 2025 yılını da benzer seviyelerde tamamlayacağız” şeklinde konuştu.
‘DOĞAL GAZ ÜRETİMİMİZİ 22 MİLYON METREKÜPÜN ÜZERİNE ÇIKARAK ÜRETİM REKORU KIRDIK’
Nadir toprak elementlerindeki yükseliş trendini yıllar öncesinden tespit ederek, potansiyelin olduğu bölgelerdeki çalışmalara hız verdiklerine dikkat çeken Bayraktar, “Bu kapsamda, Eskişehir Beylikova’da 125 bin metreden fazla sondaj yaparak 694 milyon tonluk, dünyada tek sahada en büyük ikinci rezervi keşfettik. Akabinde, pilot tesisimizi 2023 yılı nisan ayında devreye aldık. 570 bin ton kapasiteli endüstriyel tesisin temelini de önümüzdeki yıl atmayı hedefliyoruz. Bu kaynağı milli menfaatlerimize en uygun şekilde, devlet eliyle işletecek ve en katma değerli şekilde ekonomimize kazandıracağız. Ülkemiz, yıllık yaklaşık 60 milyar metreküp doğal gaz tüketimiyle Avrupa’daki dördüncü büyük ülkedir. Bu yüksek tüketimi mümkün olduğunca kendi kaynaklarımızdan karşılamak için yurt içinde ve yurt dışında arama ve üretim faaliyetlerimizi artırıyoruz. Yurt içi ve yurt dışındaki kara ve deniz sahalarımızda günlük doğal gaz üretimimizi 22 milyon metreküpün üzerine çıkarak üretim rekoru kırdık. Bu üretim seviyesi, konut tüketiminin yüzde 42’sine, sanayi tüketiminin yüzde 63’üne, toplam doğal gaz talebinin ise yüzde 15’ine karşılık gelmektedir. Ayrıca, enerji altyapımızı geliştirmek adına birçok önemli yatırımı hayata geçiriyoruz. Devreye aldığımız doğal gaz iletim ve dağıtım hatları, yer altı depolama tesisleri, LNG terminalleri ve Yüzer Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Üniteleri (FSRU) ile doğal gaz altyapımızı güçlendirdik. Bu süreçte yalnızca yerli üretim kapasitemizi artırmakla kalmadık, aynı zamanda kaynak ülke ve tedarik güzergahlarımızı da çeşitlendirdik. Özellikle LNG alanında yaptığımız yatırımlar sayesinde, günlük gazlaştırma kapasitemizi beş katına çıkararak 161 milyon metreküpe ulaştırdık. Bugün, doğal gaz tüketimimizin neredeyse yarısını LNG tedarikiyle karşılayabilir durumdayız. Önümüzdeki dönemde bu kapasiteyi günlük 200 milyon metreküpe yükselteceğiz” ifadelerini kullandı.
‘OSMAN GAZİ İLE GÜNLÜK ÜRETİM KAPASİTEMİZİ 2026’DA 20 MİLYON METREKÜPE ÇIKARACAĞIZ’
Kısa süre önce iki adet yedinci nesil ultra derin deniz sondaj gemisini filoya kazandırdıklarını aktaran Bakan Bayraktar, “Bu gemilerden ilki eylül ayında, ikincisi ise bu ayın başında Mavi Vatanımıza ulaşmıştır. Böylece, altı sondaj gemisi, iki sismik araştırma gemisi ve destek unsurlarıyla birlikte, Türkiye’yi dünyanın en büyük dördüncü arama ve üretim filosuna sahip ülkesi konumuna getirdik. Karadan 170 km açıkta ve 2 bin 100 metre deniz derinliğinde, deniz tabanından sonra ilave 2 bin 500-3 bin metre sondajla bulduğumuz gazı 3 yıl gibi kısa bir sürede karaya çıkardık ve vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Milli filomuzla sürdürdüğümüz çalışmalar kapsamında, 2025 yılı içinde güncel ekonomik değeri yaklaşık 37 milyar dolar olan 92 milyar metreküpün üzerinde yeni doğal gaz rezervi bulduk. Sakarya Gaz Sahası’nda üretimimizi artırmaya yönelik çalışmalarımıza hız verdik. Bir yıl önce günlük 7 milyon metreküp olan üretimimizi 9,5 milyon metreküpe çıkardık. Böylece sadece son bir yılda sağladığımız bu üretim artışıyla ilave bir milyondan fazla evin ihtiyacını yerli doğal gazdan karşıladık. Filomuza geçen yıl kattığımız yeni yüzer üretim platformumuz ‘Osman Gazi’ ile günlük üretim kapasitemizi 2026 yılında 20 milyon metreküpe çıkaracağız. 2028’de devreye alacağımız ikinci yüzer üretim platformuyla bu kapasiteyi daha da artırarak günde 40 milyon metreküpün üzerine çıkaracağız. Tüm bu çalışmalarımızın yanı sıra, toplam depolama kapasitesini 6,3 milyar metreküpe çıkardığımız iki yeraltı doğal gaz depolama tesisimizde de yüzde 100 doluluk oranıyla kış mevsimine hazırız” diye konuştu.
‘48 KARA VE 4 DENİZ SONDAJINA İSE DEVAM EDİYORUZ’
Dışa bağımlılığın yüksek olduğu petrol alanında, Şırnak Gabar’da tarihin en büyük petrol rezervini keşfettiklerine değinen Bakan Bayraktar, “Yürüttüğümüz yoğun çalışmalarla, Ankara-Edirne Otoyolu uzunluğuna tekabül eden yaklaşık 700 kilometrelik yol ağı inşa ettik. Geçen yıl bu zamanlarda Gabar’da günlük 61 bin varildi, bugün günlük 81 bin varil üretime çıktık. Gabar sahasındaki bu başarı, yalnızca üretim rakamlarıyla sınırlı değil. Sahadaki faaliyetlerimiz kapsamında 3 bin 500’ün üzerinde çoğunluğu Şırnaklı olmak üzere genç kardeşlerimize iş imkanı oluşturduk. 2025 yılında toplam 182 kara ve 17 deniz sondajını tamamladık, 48 kara ve 4 deniz sondajına ise devam ediyoruz. Bu çalışmalar neticesinde, bu yıl 62 milyon varillik yeni rezerv tespit ettik. 2026 yılında ise karada 282 ve denizde 18 adet sondaj yapmayı hedefliyoruz. Diğer taraftan, Diyarbakır’da yürüttüğümüz çalışmalarda yatay sondaj yöntemiyle üretilebilecek önemli miktarda kaya petrolü rezervi olduğuna inanıyoruz. Gabar sahasıyla birlikte Şırnak’ı petrolün en fazla üretildiği il haline getirdik, bu yeni üretim yöntemi ile sırada inşallah Diyarbakır var. Bütün bu adımlarla birlikte, petrolde tarihimizin en yüksek üretim seviyesine ulaşarak yurt içi ve yurt dışında günlük toplam 180 bin varil üretim gerçekleştiriyor ve böylece her gün yaklaşık 7 milyon aracın yakıt ihtiyacını kendi kaynaklarımızla karşılıyoruz” ifadelerine yer verdi.
‘AVRUPA’DA 5’İNCİ, DÜNYADA İSE 11’İNCİ SIRADA YER ALIYORUZ”
Elektrik talebinin geçtiğimiz yıl yüzde 6 oranında artarak 354 milyar kWh’e ulaştığını vurgulayan Bayraktar, “Bu yıl mevsim koşullarının da etkisiyle, elektrik talebinde hem günlük hem de aylık bazda yeni rekorlar kırıldı. Bu rekor tüketimin yaklaşık yüzde 60’ını yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızdan karşıladık. Elektrikli araçlar, yapay zeka, veri merkezleri ve klima kullanımı gibi elektrik tüketimini artıran unsurlardan dolayı elektrik talebimizin önümüzdeki 30 yılda üç katına çıkarak yıllık 1 trilyon kWh’i aşacak. Bu yüksek talebin azami seviyede yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından ve karbon emisyonu oluşturmadan karşılanmasına yönelik yatırımları hayata geçiriyoruz. Son bir yılda, yaklaşık 5 Keban Barajı’na denk ve tamamına yakını yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşan, 7 bin 500 MW’ın üzerinde kapasiteyi devreye alarak, elektrik üretimindeki kurulu gücümüzü 121 bin 412 MW’a çıkardık. Sadece son bir yıl içinde devreye aldığımız yenilenebilir enerji santralleri, işletme ömürleri boyunca toplam 81 milyar metreküp doğal gaz ithalatını önleyecek ve 118 milyon ton karbon emisyonunu da engelleyecektir. Bu alandaki yatırımlarımız sayesinde, yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içindeki payını yüzde 62’ye, yerli kaynakların oranını ise şayet 71’e yükselttik. Yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu gücünde Türkiye olarak, Avrupa’da 5’inci, Dünya’da ise 11’inci sırada yer alıyoruz. İlk 10 ayda yenilenebilir enerji kaynaklarından ürettiğimiz 136 milyar kWh elektrik üretimini doğal gazdan yapmış olsaydık, yaklaşık 12 milyar dolar tutarında ilave doğal gaz ithal etmemiz gerekecekti. Bu sonuç, gerçekleştirdiğimiz yeşil dönüşümün ekonomik etkisini somut bir şekilde ortaya koymaktadır” açıklamasında bulundu.
‘DEMİRKÖPRÜ BARAJI ÜZERİNDE TÜRKİYE’NİN İLK YÜZER YEKA-GES PROJESİNİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ’
Toplam rüzgar ve güneş kurulu gücünün önümüzdeki 10 yılda 3 katına yükseleceğine vurgu yapan Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu amaçla, her yıl YEKA kapasite yarışmaları düzenliyoruz. 2025 yılında yatırım tutarı 4 milyar dolar olan toplam 3 bin 800 MW kurulu gücündeki YEKA yarışmalarını başarıyla tamamladık. Bu sayede 20 yıl boyunca piyasa fiyatının yaklaşık yarısı mertebesinde sabit fiyatla elektrik temin edeceğiz. Ayrıca, yatırımcılardan toplam 624 milyon dolar katkı payı alıyoruz. Bu yıl yarışması yapılan projeler devreye girdiğinde 4 milyon hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak. YEKA-2025 ile bir ilki gerçekleştirerek Manisa Demirköprü Barajı üzerinde Türkiye’nin ilk yüzer YEKA-GES Projesini hayata geçireceğiz. İşletmeye alınacak yenilenebilir enerji santrallerini şebekeye sorunsuz şekilde bağlamak için 2035’e kadar 30 milyar dolarlık yatırımla 25 bin kilometre yeni yüksek gerilim hatlarını ve trafo merkezlerini devreye almayı planlıyoruz. Bu kapsamda, ülkemizde bir ilk olarak Yüksek Gerilim Doğru Akım (HVDC) iletim hatlarını da inşa edeceğiz. Bunun için, iletim altyapı projelerimizde kullanılmak üzere Dünya Bankası ile ilk etapta 6 milyar dolarlık finansman paketi hususunda anlaşmaya vardık.”
‘2040 YILINA KADAR 46 MİLYAR DOLARLIK ENERJİ TASARRUFU SAĞLAYACAĞIZ’
Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesinin reaktörlerin hepsi tamamlandığında elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu tek başına karşılayacağını belirten Bakan Bayraktar, bu sayede yıllık 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatının yanında 35 milyon ton karbon salınımının önleneceğini vurguladı. Bakan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Ayrıca, nükleer kapasitemizi artırmak amacıyla Sinop ve Trakya nükleer güç santrallerine yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz. Geleneksel nükleer santrallerin yanı sıra, önümüzdeki yıllarda yaygınlaşmasını beklediğimiz küçük modüler reaktörlere (SMR) yönelik çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Yerli sanayimizin kabiliyetlerini ve yetişmiş insan kaynağımızı bir araya getirerek Türkiye’yi, kendi SMR teknolojilerini geliştiren ve bunları bölgesel pazarlara sunabilen bir konuma taşımayı amaçlıyoruz. Bu çerçevede, 2050’ye kadar 5 bin MW düzeyinde SMR kurulu gücüne erişerek toplam 20 bin MW nükleer kapasiteye sahip bir ülke olmayı planlıyoruz. 2024-2030 İkinci Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında 2030 yılına kadar kamu ve özel sektör tarafından yapılacak 20 milyar doları aşan enerji verimliliği yatırımıyla, 2040 yılına kadar 46 milyar dolarlık enerji tasarrufu sağlayacağız.”
‘SOMALİ’DE 2026 YILINDA İLK SONDAJI GERÇEKLEŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ’
Karbon fiyatlama mekanizmasını hayata geçirmek üzere EPİAŞ bünyesinde hazır hale getirilen Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) uygulamaya alacaklarını kaydeden Bakan Bayraktar, bunun yanı sıra Türkmenistan doğal gazının mart ayından itibaren Türkiye’ye getirilmesinin, stratejik bir hedefin gerçekleşmesi bakımından öneminin altını çizdi. Bakan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Günlük 2 milyon metreküp kapasiteli Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı’nın açılışını mart ayında gerçekleştirdik. Kilis üzerinden Halep’e uzanan doğal gaz boru hattının açılışını da ağustos ayında gerçekleştirerek Suriye’ye ilk doğal gaz ihracatını yapmış olduk. Diğer taraftan, Avrupa’ya yönelik olarak Bulgaristan ve Yunanistan’ın yanı sıra, sınırımızın olmadığı Macaristan, Romanya, Sırbistan ve Kuzey Makedonya’ya da doğal gaz ihraç ettik. Benzer şekilde, petrol alanındaki uluslararası faaliyetlerimiz de çok yönlü enerji politikamız doğrultusunda gelişim gösteriyor. Azerbaycan, Irak ve Rusya’daki mevcut ortaklıklarımızı sürdürürken, aynı zamanda Somali’de yürüttüğümüz çalışmalarla yeni sahalara odaklanıyoruz. Bu doğrultuda, Somali deniz alanlarında sismik arama faaliyetlerimizi tamamladık. Türkiye ve Somali arasındaki enerji iş birliğine yeni bir halka ekleyerek 2026 yılında ilk sondajı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Pakistan ile de 2 kara ve 3 deniz sahasında petrol ve doğal gaz aranmasına yönelik bu ay başında anlaşma imzaladık. Dost ve kardeş ülke Pakistan’da arama faaliyetlerini en kısa sürede başlatacağız. Ayrıca, petrol ve doğal gaz arama ve üretim alanında Libya, Irak, Umman, Kazakistan, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, ve Nijer ile yürüttüğümüz faaliyetlerimizi somut projelere dönüştürmeye yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Türkiye olarak, madencilikte uluslararası iş birliklerini genişleterek Nijer’deki altın arama faaliyetlerinde ilk fazı tamamladıklarını ifade eden Bayraktar, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki dönemde üretime geçmeyi planlıyoruz. Benzer şekilde, Özbekistan’da da maden arama çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu ülkelere ek olarak; Azerbaycan, Fas, Kırgızistan, Libya, Pakistan ve Suriye ile yürüttüğümüz faaliyetlerimizi inşallah yakın bir gelecekte somut projelere dönüştüreceğiz. Küresel enerji krizi gösterdi ki, güçlü enerji altyapısı ve tedarik portföyünü oluşturamayan ülkelerin, enerji arz güvenliği, tehlikeye girmektedir. Aldığımız tedbirlerle, Türkiye için buna izin vermedik, vermeyeceğiz. Biz ‘yapılamaz, mümkün değil’ denilen projelerin hepsini tek tek hayata geçirdik, daha iyilerini de yapmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, 2025 yılının ilk on bir ayında tüm vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz faturalarının yaklaşık 578 milyar TL’si devletimiz tarafından karşılanmıştır. Yıl sonuna kadar bu tutarın 646 milyar TL’yi aşacağını öngörüyoruz. Halihazırda konutlarda kullanılan elektriğe ortalama yüzde 55, doğal gaza ise yüzde 45 oranında destek sağlıyoruz. Bakanlığımız Merkez Teşkilatı 2024 yılı bütçesi başlangıç ödeneği 48,3 milyar TL iken, uygulanan tasarruf tedbirleri kapsamında 7,5 milyar TL azaltılarak 40,8 milyar TL’ye düşürülmüştür. Bu tutarın 38,2 milyar TL’si harcanmış olup kalan 2,6 milyar TL ödenek yıl sonunda iptal edilmiştir. 2026 yılı bütçe teklifimiz ise, genel aydınlatma giderleri dahil olacak şekilde 36,1 milyar TL’dir. Merkez Teşkilatımız ile birlikte MTA, MAPEG, TENMAK, EPDK ve NDK’nın 2024 yılı gideri 51,8 milyar TL olarak gerçekleşmiş olup 2026 için teklif edilen toplam bütçe tutarı 58,4 milyar TL’dir.”

Estonya Parlamentosu’ndaki Tibet Destek Grubu’nun 20–28 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen Hindistan ziyaretine, Destek Grubu Başkanı Juku-Kalle Raid ile milletvekilleri Tiit Maran, Anti Poolamets, Marek Reinaas ve Margit Sutrop katıldı. Ziyaret kapsamında Dalay Lama’nın 90. doğum günü etkinliğine ve Estonya’nın Yeni Delhi Büyükelçiliği’ne ziyaret gerçekleştirildi.
Estonya’da yayımlanan Ohtuleht gazetesinin haberine göre, ziyaret sırasında özellikle Juku-Kalle Raid, Marek Reinaas ve İçişleri Bakanı’nın danışmanı Kadri Napritson-Acuna’nın alkol kullanımı sorun yarattı. Haberde, Dalay Lama ile yapılacak görüşme öncesinde ev sahibi tarafın Estonyalı heyeti uyarmak zorunda kaldığı aktarıldı.
Ev sahiplerinin Estonyalı yetkililere, “Sizin kültürünüzde içki ve sigaranın yeri olduğunu anlıyoruz, ancak Dalay Lama çok yaşlı ve alkol ile sigara kokusuna tahammül edemiyor. En azından o gün içki içmemenizi ve sigara kullanmamanızı rica ediyoruz” şeklinde bir uyarıda bulunduğu belirtildi.
Yaşananlar üzerine yerinde bir “kriz toplantısı” düzenlendiği, toplantıda ismi geçen üç kişinin de bulunduğu ifade edildi. Tartışmanın Juku-Kalle Raid’in, “Biz burada pioner kampında değiliz” sözleriyle sona erdiği aktarıldı.
Haberde ayrıca Juku-Kalle Raid’in alkolle ilgili ilk tartışmalı olayını yaşamadığına dikkat çekildi. İki yıl önce Estonya Parlamentosu’ndaki büfede yaşanan bir olay nedeniyle polis çağrıldığı, Raid’in arkadaşlarıyla birlikte büfede taşkınlık yaptığı ve daha sonra genel kurul salonunda uyuyakaldığı iddia edildi.
Öte yandan İçişleri Bakanı danışmanı Kadri Napritson-Acuna, haber yayımlanmadan önce Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, Ohtuleht’te yer alan iddiaları “kötü niyetli ve çarpıtılmış” olarak nitelendirdi. Napritson-Acuna, Juku-Kalle Raid’in Tibetliler arasında “bir kahraman” olarak görüldüğünü savundu.
Napritson-Acuna ayrıca Hindistan ziyaretine resmi görevle değil, onaylı ve kayıtlı kişisel izni kapsamında katıldığını, seyahat masraflarının Estonya vergi mükellefleri tarafından karşılanmadığını ve bu süreçte Estonya devletini temsil etmediğini vurguladı.

Trendyol Süper Lig’in 16. haftasında Hesap.com Antalyaspor ve Galatasaray karşılaştı.
Sarı kırmızılılar, Leroy Sane, Sallai, Osimhen ve Icardi’nin golleriyle maçı 4-1 kazandı. Antalyaspor’da van de Streek ağları havalandırdı.
Galatasaray puanını 39 yaptı ve liderliğini sürdürdü. Antalyaspor 15 puanda kaldı.
Antalyaspor: Abdullah, Paal, Hüseyin, Bünyamin, Safuri, Ballet, Ceesay, Storm, Giannetti, Boli, Veysel
Galatasaray: Günay, Sallai, Davinson, Abdülkerim, Jakobs, İlkay, Torreira, Sane, Yunus, Barış, Osimhen
Sarı-kırmızılı takımda kritik eksikler bulunuyor.
Galatasaray’da sakatlıkları bulunan Berkan Kutlu, Wilfried Singo, Mario Lemina, Kaan Ayhan ve Uğurcan Çakır, Antalyaspor karşısında forma giyemeyecek.
Ayrıca bahis soruşturması kapsamında ceza verilen Eren Elmalı ile tutuklanan Metehan Baltacı da bugün forma giyemedi.
ANTALYASPOR 1-4 GALATASARAY
7. dakikada Yunus Akgün ceza sahasına girmek üzere olan Leroy Sane’ye pas attı. Alman yıldız, kalecinin sağından topu ağlara gönderdi.

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen rüşvet soruşturması kapsamında 5 Temmuz’da tutuklanan ve İçişleri Bakanlığı kararıyla Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Muhittin Böcek, sosyal medya hesabı üzerinden dikkat çeken bir açıklama yaptı. Böcek, tutukluluk sürecinin yalnızca hukuki değil, artık hayati bir boyuta ulaştığını belirterek sağlık durumuna ilişkin endişelerini kamuoyuyla paylaştı.
Muhittin Böcek açıklamasında, gözaltına alındığı gün 12 farklı ilaç kullandığını, bugün ise bu sayının 22’ye yükseldiğini ifade etti. Cezaevi sürecinde yedi kez hastaneye sevk edildiğini belirten Böcek, sağlık durumunun her geçen gün kötüleştiğini vurguladı. “Sağlığımla ilgili geri dönüşü olmayan bir ihmalin kurbanı olmak istemiyorum” sözleri, açıklamanın en dikkat çeken kısmı oldu.
Böcek, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunmasına rağmen hakkında asılsız haberler yapıldığını ve karalama kampanyaları yürütüldüğünü savundu. Bu süreçte yalnızca kendisinin değil, ailesinin, çalışma arkadaşlarının ve iş insanlarının da zarar gördüğünü ifade eden Böcek, masumiyet karinesinin hiçe sayıldığını dile getirdi.
Açıklamasında adalet vurgusu yapan Muhittin Böcek, yaşananların hem şahsını hem de adli makamları üzdüğünü belirtti. “Gün gelecek adalete herkesin ihtiyacı olacak” diyen Böcek, ilahi adaletin ve vicdanın er ya da geç galip geleceğine inandığını söyledi. Açıklamasını “Karanlığın en koyu anı şafağa en yakın zamandır” sözleriyle tamamladı.

Başkentin Vittorio Emanuele 2 Meydanı’ndan başlayan ve Sapienza Üniversitesinin önüne kadar süren yürüyüşte, İsrail’in Filistinlilere yönelik devam eden baskı ve saldırıları protesto edildi.
“Soykırımı durdurun”, “Direniş terör değildir” ve “Meloni hükümeti suç ortağıdır” yazılı pankartlar açan göstericiler, İsrail’e ambargo uygulanması çağrısında bulundu.
Filistin destekçileri, yürüyüş sırasında sık sık “Soykırımı durdurun”, “Hepimiz anti-faşistiz, hepimiz anti-siyonistiz, hepimiz Filistinliyiz”, “Özgür Filistin” sloganları attı.
Bir göstericinin, yüzünü ve bedenini ABD, İsrail ve İtalya bayrağı şeklinde boyayıp üzerinde kanlı el izleri bulunması dikkati çekti.
Protestocular, aynı zamanda İtalya’da halihazırda tutuklu bulunan bazı Filistinli aktvisitler ile son olarak, kısa süre önce 7 Ekim 2023’e ilişkin söyledikleri sebebiyle tutuklanarak hakkında ülkesi Mısır’a geri gönderme süreci başlatılan, Torino’da imamlık yapan Muhamed Şahin’in serbest bırakılması çağrısı yaptı.
Göstericiler, Şahin’in Filistin’e desteği nedeniyle sınır dışı edilmemesi gerektiğini belirtti.

Suriye’nin orta kesimlerinde yer alan Humus ilinin Tedmur (Palmira) ilçesinde, asayiş amacıyla devriye faaliyeti yürüten Suriye ordusu unsurları ile ABD askerleri silahlı saldırıya uğradı.
Suriye resmi haber ajansı SANA, Tedmur’da (Palmira) yaşanan olayda Suriye güvenlik güçlerinden iki personel ile ABD güçlerinden bazı askerlerin yaralandığını, saldırganın ise öldürüldüğünü duyurdu.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) saldırıda 2 askerlerinin bir ABD’li tercümanın hayatını kaybettiğini, 3 askerin de yaralandığını duyurdu. Pentagon, bölgede terörle mücadele kapsamında devriye gerçekleştiren güvenlik güçlerine yönelik saldırının DAEŞ tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth ise saldırganın ortak güçlerin müdahalesi ile etkisiz hale getirildiğini açıkladı.
Saldırının ardından bölgeye sevk edilen ABD helikopterleri, yaralı askerleri tedavi edilmek üzere El-Tanf üssüne tahliye etti.
ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı da (CENTCOM), söz konusu saldırıya ilişkin Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundan açıklama yaptı. Açıklamada, “13 Aralık’ta, Suriye’de tek başına hareket eden bir DAEŞ silahlı saldırganının düzenlediği pusu sonucu 2 ABD askeri ve 1 ABD vatandaşı hayatını kaybetti, 3 asker ise yaralandı. Silahlı saldırgan, çıkan çatışmada öldürüldü” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, hayatını kaybeden askerlerin kimliklerinin, bu kişilerin ailelerine haber verildikten sonra açıklanacağı belirtildi.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’dan ayrılırken, basın mensuplarına yaptığı kısa değerlendirmede, Suriye’deki saldırının “bir DAEŞ saldırısı” olduğunu ifade etti. Trump, “Suriye’de 3 büyük vatanseverin kaybının yasını tutuyoruz” diye konuştu.
DAEŞ’le mücadelede Suriye’nin de kendileriyle birlikte yan yana mücadele verdiğini vurgulayan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın da saldırıdan dolayı çok üzgün olduğunu belirtti.
“Bu, bize ve Suriye’ye yönelik bir DEAŞ saldırısıydı ve çok çok üzücü” diyen Trump, misilleme yapıp yapmayacakları yönündeki bir soruya, “Evet, misilleme yapacağız” yanıtını verdi.
Trump, saldırıya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ise saldırıda 2 asker ve 1 sivil tercümanı kaybetmekten dolayı büyük üzüntü içinde olduklarını belirtti. DAEŞ’ın saldırısının “hem ABD’ye hem de Suriye’ye karşı” olduğunu kaydeden Trump, saldırının Suriye yönetiminin tam kontrolü altında olmayan bir bölgede düzenlendiğine işaret etti.
Trump, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, bu saldırıdan dolayı son derece öfkeli ve rahatsız” ifadesini kullandı.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de X hesabından yaptığı açıklamada, Suriye’deki saldırıyı kınadı.
“Bu saldırıyı gerçekleştiren cani, bölgedeki müttefik kuvvetler tarafından öldürüldü” ifadesini kullanan Hegseth, ABD askerlerini hedef alan herkesin bunun karşılığını “acımasız şekilde” göreceğini kaydetti.
TOM BARRACK’TAN AÇIKLAMA
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da X hesabından yaptığı açıklamada, saldırıyı “şiddetle kınadıklarını” vurguladı.
Barrack, “Suriye’nin merkezinde ABD-Suriye hükümeti ortak devriyesine yönelik yapılan korkakça terörist saldırıyı şiddetle kınıyorum. Suriyeli ortaklarımızla birlikte terörizmi yenme kararlılığımızı sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.
SURİYE: SALDIRININ GÜVENLİK BİRİMLERİYLE BAĞLANTISI YOK
Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin Baba, Tedmur’da (Palmira) meydana gelen saldırının “güvenlik birimleriyle bağlantısı olmadığını” belirtti.
Sözcü Nureddin Baba, olayın Tedmur kentinin kırsal bölgesindeki bir karargahın girişinde, uluslararası koalisyon ve Suriye İç Güvenlik komuta kademesinin ortak saha incelemesi yaptığı sırada meydana geldiğini aktardı. Sözcü, terör örgütü DAEŞ mensubu bir kişinin ateş açması sonucu çatışma çıktığını ve saldırganın etkisiz hale getirildiğini belirtirken, saldırganın Suriye güvenlik birimleri içinde herhangi bir emir-komuta yetkisi veya koruma görevi bulunmadığını, örgütle bağlantısının ise araştırıldığını kaydetti.
Baba ayrıca, bölgedeki ortak güçlere DAEŞ kaynaklı bir sızma ve saldırı girişimi olabileceği yönünde önceden uyarılarda bulunduklarını, ancak bu uyarılara rağmen önlem alınmadığını kaydetti.

TBMM Genel Kurulu’nda 2026 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında Sağlık Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçeleri tartışıldı. Görüşmelerin tamamlanmasının ardından yapılan oylamada her iki bakanlığın bütçesi de kabul edildi.
Genel Kurul’da yarın saat 11.00’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı bütçelerinin görüşülmesi planlanıyor. Bu bütçelerin de oylama süreci tamamlandığında, TBMM’de 2026 yılı merkezi yönetim bütçesinin büyük kısmı şekillenmiş olacak.
“TBMM’de kritik oylama: Sağlık ve Enerji Bakanlığı bütçeleri kabul edildi” haberi, 13 Aralık 2025 tarihinde yazılmıştır. 13 Aralık 2025 tarihinde de güncellenmiştir.

Estonya Savunma Yatırımları Merkezi Sözcüsü Krismar Rosin’in verdiği bilgilere göre, şu anda yedi sığınak kurulum için hazır durumda. Yıl sonuna kadar toplam 28 sığınağın tamamlanması hedefleniyor. Bu ilk aşama, AB ve NATO’nun doğu kanadını güçlendirmeyi amaçlayan 600 sığınaklık ağın başlangıcını oluşturuyor.
Estonya medyasında yayınlanan haberlere göre sığınaklar, Setomaa Belediyesi ve Estonya’nın güneydoğusunda konuşlandırılıyor. Planlanan 28 sığınağın 27’si kamu arazilerinde, yalnızca biri özel mülkiyette yer alıyor. Yetkililer, projenin kesin zaman çizelgesinin hâlâ belirsiz olduğunu kabul ediyor.
Projenin, başlangıçta planlanandan bir yıl gecikmeli hayata geçtiği belirtildi. Bunun temel nedeni, tüm sığınaklar için açılan ilk ihalede firmaların, güvenlik gerekçesiyle gizli tutulan kesin konumları bilmemeleri nedeniyle maliyetleri doğru hesaplayamaması oldu. Arazi koşulları ve erişim zorlukları bilinmediği için verilen teklifler yasal bütçe sınırlarını aştı.
Bu sorunu aşmak için Estonya, projeyi 28 sığınaklık bir pilot uygulamaya dönüştürdü ve ihaleye giren firmalarla yaklaşık konum bilgilerini paylaştı. Böylece daha gerçekçi maliyetler elde edildi. Kalan 572 sığınağın ihalesinin yıl sonuna kadar açılması planlanıyor.
Her biri yaklaşık 35 metrekare büyüklüğündeki sığınaklar, 152 mm’lik top mermilerinin doğrudan isabetine dayanacak şekilde tasarlandı. Bu yapılar, olası bir Rus saldırısını durdurmaya yönelik katmanlı savunma sisteminin sadece bir parçası. Dikenli teller ve “ejderha dişi” olarak bilinen beton engellerin de teslim edildiği ve ihtiyaç halinde hızla yerleştirileceği açıklandı.
Yetkililer, projenin yalnızca tedarik değil, aynı zamanda ordu, sınır muhafızları, polis, yerel yönetimler ve arazi sahipleriyle yoğun koordinasyon gerektirdiğine dikkat çekiyor. Barış zamanında yürütülen çalışmaların çevre ve güvenlik mevzuatına uymak zorunda olması da süreci yavaşlatan etkenler arasında gösteriliyor.
Tüm gecikmelere rağmen Estonya’nın, fiziksel uygulama açısından Letonya ve Litvanya’nın önünde olduğu ifade ediliyor. Üç ülke projeyi ortak bir konsept çerçevesinde yürütse de, uygulamalar ulusal koşullara göre ayrı ayrı hayata geçiriliyor.
Estonya, proje için 60 milyon euroluk bir bütçe ayırırken, bunun yaklaşık 30 milyon eurosu şu ana kadar harcandı. Daha kısa sınır hattı ve doğal engeller nedeniyle Estonya’nın bütçesinin, komşu Baltık ülkelerine kıyasla daha düşük olduğu vurgulanıyor. Ayrıca Estonya’nın bu projede hava savunma sistemleri veya ağır ateş gücüne yer vermediği belirtiliyor.

Dhaka Tribune gazetesinin haberine göre, Bangladeş ordusuna bağlı Halkla İlişkiler Direktörlüğünden yapılan açıklamada, saldırıda ülkenin Abyei bölgesinde bulunan BM barış gücü kampının hedef alındığı, kamp içinde ve çevresinde yoğun silah sesleri duyulduğu ifade edildi.
Saldırıda 6 Bangladeşli askerin hayatını kaybettiği belirtilen açıklamada, yaralanan 8 askere tıbbi müdahalede bulunulduğu ve sağlık durumlarının yakından takip edildiği bildirildi.
BM barış gücü bünyesindeki diğer birliklerle güvenliğin sağlanmasına yönelik önlemler alındığı bilgisi verilen açıklamada, Abyei’deki gelişmelerin yakından takip edildiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, 2025’te 234 bin hekimden yurt dışına gidenlerin sayısının 412, Türkiye’ye dönen hekim sayısının ise 249 olduğunu bildirdi. Memişoğlu “Hekimlerimizin iyi hal belgesi alıyor olmaları, yurt dışına gittikleri anlamına gelmez” dedi.
TBMM Genel Kurulu, Sağlık Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçelerini görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplandı. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, bütçe üzerine sunum yaptı.
Bakan Memişoğlu, sunumunda, sağlık sistemini daha etkin, daha erişilebilir ve vatandaş odaklı hale getirmek amacıyla yalnızca son bir yıl içerisinde 86 mevzuat düzenlemesini hayata geçirdiklerini belirtti. 2002 yılından bu yana, sağlık sisteminde köklü dönüşümler yaşandığını vurgulayan Bakan Memişoğlu, “2002 yılında toplam 379 bin olan sağlık çalışanı sayımızı yaklaşık 5 kat artırarak 1,5 milyona ulaştırdık. Hekim sayımızı 92 binden 234 bine, hemşire ve ebe sayımızı ise 113 bin’den 334 bine yükselttik. Kamuoyunda gündeme gelen, yanlış bir algıyı da düzeltmek isterim. Hekimlerimizin iyi hal belgesi alıyor olmaları, yurt dışına gittikleri anlamına gelmez. Resmi kayıtlara göre; toplam 234 bin hekimimizden, 2025 yılında yurt dışına gidenlerin sayısı sadece 412 olmuştur. Buna karşılık, önceki yıllarda yurt dışına giden hekimlerimizden 249’u bu yıl içinde ülkemize dönerek tekrar sağlık sistemimize katılmıştır” ifadelerini kullandı.
“HASTANELERİN YÜZDE 80’İ YENİLENDİ”
Sağlık altyapısında da önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Memişoğlu, Türkiye’nin 943 hastane, 8 bin 300 aile sağlığı merkezi, 1237 laboratuvar, 973 toplum sağlığı merkezi, 137 ağız ve diş sağlığı merkezi, 327 sağlıklı hayat merkezi, 592 diyaliz merkezi ve 191 ruh sağlığı merkezi ile güçlü bir sağlık altyapısına sahip olduğunu söyledi.
Bakan Memişoğlu, son 23 yılda mevcut hastanelerin yüzde 80’ini yenilediklerini veya yeniden yaptıklarını ifade etti.
Tüm sağlık tesislerindeki yatak sayısının bugün itibarıyla 270 bini aştığını belirten Memişoğlu, acil sağlık hizmetleri alanında da 6 bin 308 kara ambulansı ve 3 bin 574 acil durum istasyonuyla hızlı ve etkili hizmet verdiklerini, yıl sonuna kadar 857 yeni ambulansı envantere katacaklarını, 2026 sonu itibarıyla da Gökbey helikopter ambulanslarını hizmete alacaklarını bildirdi.
“BİRİNCİ BASAMAK İÇİN 1202 TESİS YAPILACAK”
Bakan Memişoğlu, toplum sağlığının temel direği olan birinci basamak sağlık hizmetlerini çok daha güçlü bir yapıya kavuşturduklarını dile getirerek şöyle devam etti:
“Aile sağlığı merkezleri, sağlıklı hayat merkezleri ve toplum sağlığı merkezlerinden oluşan birinci basamak yatırım programımız kapsamında 1202 sağlık tesisimiz bulunmaktadır. Bunlardan 461’inin inşaatı devam etmekte, 628 proje ve arsa, 113’ü ise ihale aşamasındadır. İkinci ve üçüncü basamakta ise toplam 435 sağlık tesisini hizmete almayı planlıyoruz. Bunlardan 165’inin inşaat çalışmaları devam ediyor. 234’ü proje ve arsa aşamasındayken 36’sı ihale aşamasına gelmiştir.”
79 BRANŞIN 72’SİNE AYNI GÜN RANDEVU
Yapılan düzenleme ve alınan tedbirlerle randevu bekleyen hasta sayısını 4 milyondan 400 binin altına düşürdüklerini, bekleyen hasta oranını yüzde 90 azalttıklarını anlatan Memişoğlu, “MHRS üzerinden 79 branşın 72’sine artık aynı güne randevu verebiliyoruz. Sadece bir günde 2 milyon 800 binden fazla muayene, 18 binden fazla ameliyat ve 500 binin üzerinde görüntüleme gerçekleştiriyoruz. Evde sağlık hizmetlerimizle bugüne kadar 3 milyon 237 bin vatandaşımızın kapısına şifa götürdük.” diye konuştu.
Aile hekimini güçlendirdiklerini söyleyen Memişoğlu, “Bugün itibarıyla 8 bin 310 Aile Sağlığı Merkezi ve 29 bin 763 aile hekimi ile ülkemizin dört bir yanında vatandaşımıza hizmet veriyoruz. Bu yatırımlar sayesinde aile hekimi başına düşen kişi sayısını 2 bin 889’a kadar düşürdük. Böylece hizmetin niteliğini, erişilebilirliğini ve takip kapasitesini önemli ölçüde artırdık.” dedi.
“SEZARYEN ORANI YÜZDE 12 DÜŞTÜ”
Canlı doğum oranlarına değinen Memişoğlu, şunları ifade etti:
“2002 yılında 100 bin canlı doğumda 64 olan anne ölüm oranını 2024 yılında 11,5’e düşürdük. Bu oran, tarihimizin en düşük oranıdır. 2002 yılında 1000 canlı doğumda 31,5 olan bebek ölüm hızını 2024 yılında 8,4’e kadar düşürdük. Sayın Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde Ekim 2024 tarihinde başlattığımız Normal Doğum Eylem Planı neticesinde primer sezaryen oranını ilk kez düşürdük. Sadece son bir yılda yüzde 12,3’lük bir düşüş sağladık, primer sezaryende. Ayrıca 3 bin 400 koordinatör ebe ve 1524 gebe okuluyla anne adaylarını bilinçli şekilde doğuma hazırlıyoruz.”
“VATANDAŞLARIMIZIN YÜZDE 65’İNİN KİLOSU FAZLA”
“İdeal kilonu öğren, sağlıklı yaşa” kampanyasının ilk 3 ayında 81 ilde 10 milyondan fazla kişinin boy ve kilo ölçümlerini yaptıklarını belirten Memişoğlu, “Bu ölçümlerin sonucunda vatandaşlarımızın yüzde 65’inin kilosunun fazla olduğunu tespit ettik ve kendilerini sağlıklı hayat merkezlerimizdeki diyetisyenlerimize yönlendirdik” dedi.
Toplum genelinde sağlıklı yaşam kültürünü yaygınlaştırmak için sağlıklı yaşam stratejisi belgesini hazırladıklarını ifade eden Memişoğlu, bu belgeyle beslenmeden fiziksel aktiviteye, ruh sağlığından kronik hastalıkların önlenmesine kadar gelecek 10 yılın yol haritasını oluşturarak, kurumlar arası eş güdümü güçlendireceklerini dile getirdi.
Sağlık sistemini daha da güçlendirmeye ve insanların sağlığını her şeyin önünde tutmaya devam edeceklerini belirten Memişoğlu, şunları söyledi:
“Önümüzdeki dönemde sağlık sistemimizi daha da güçlendirmek amacıyla koruyucu hizmetleri yaygınlaştırarak obezite ve bağımlılıkla mücadeleyi artıracak, normal doğum teşvik eylem politikalarını hayata geçireceğiz. Hasta ve çalışan haklarını geliştirecek, sağlık iletişimini güçlendirecek ve evde sağlık, palyatif bakım gibi alanlarda bütüncül ve entegre hizmet modellerini yaygınlaştıracağız. İlaç fiyatlandırılmasından geri ödeme sistemine, kamu hastanelerinden üniversite hastanelerine kadar pek çok yapısal alanda reform adımları atacağız. Yerli üretimi destekleyerek hem Türkiye portalı ve USAŞ öncülüğünde sağlık turizmi kapasitemizi daha da ileriye taşıyacağız.”

İsrail’in Gazze’de bir araca düzenlediği hava saldırısında 4 Filistinli hayatını kaybetti. Araçta hedef alınan kişinin Hamas’ın askeri kanadından Raid Saad olduğu öne sürüldü.
İsrail’in ateşkesi ihlal ederek Gazze kentinin batısında bir aracı hedef aldığı hava saldırısında 4 Filistinli yaşamını yitirdi.
Sağlık alanında kaynaklardan alınan bilgiye göre İsrail ordusu, Er-Reşid El-Bahri Caddesi’nde sivilleri taşıyan bir aracı hedef aldı. Saldırıda 4 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.
Görgü tanıkları hedef alınan aracın yanındaki başka bir aracın da hasar gördüğünü aktardı.
Söz konusu hava saldırısı, ateşkes anlaşmasının birinci aşaması kapsamında Gazze’de Filistinlilerin yaşadığı ve İsrail ordusunun önceden çekilmiş olduğu bölgelerde gerçekleşti.
İSRAİL: HAMAS’IN “KİLİT” İSMİNİ HEDEF ALDIK
İsrail ordusunun, ABD merkezli X hesabından yapılan paylaşımda, Gazze kentine düzenlenen saldırıda Hamas’ın üst düzey bir yetkilisinin hedef alındığı ileri sürüldü.
Açıklamada, İsrail ordusu ve İç İstihbarat Servisi Şin-Bet’in ortak düzenlediği saldırıda Hamas’ın “kilit” isimlerinden birinin hedef alındığı belirtildi.
İsrail basınına konuşan ismi açıklanmayan askeri yetkililer ise hedef alınan kişinin Hamas’ın askeri kanadından Raid Saad olduğunu iddia etti.
İsrail medyası, Saad’ın Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının en önemli iki isminden biri olduğunu aktardı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, yayımladığı ortak açıklamada, Gazze Şeridi’nin güneyinde bir patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu 2 İsrail askerinin yaralandığını ileri sürdü.
Ortak açıklamada, buna karşılık olarak Gazze kentinde Hamas’ın üst düzey isimlerinden Raid Saad’ın hedef alınarak öldürüldüğü iddia edildi.
Açıklamada, İsrail ordusunun, 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasına rağmen Gazze Şeridi’ne saldırıların sürdürüleceği tehdidinde bulunuldu.
GAZZE’DE ATEŞKES 10 EKİM’DE DEVREYE GİRMİŞTİ
ABD Başkanı Donald Trump, 9 Ekim’de Mısır’da devam eden müzakerelerde İsrail ile Hamas’ın Gazze’de ateşkes planının ilk aşamasını onayladığını duyurmuştu.
Müzakerelerin yapıldığı Mısır’da anlaşma imzalanmış, İsrail hükümetinin onayıyla 10 Ekim’de devreye girmişti.
İsrail ordusunun anlaşmada belirtildiği üzere “Sarı Hat”ta çekilmesinin ardından Gazze Şeridi’nde ateşkesin aynı gün yürürlüğe girdiği açıklanmıştı.

Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin yapısı uzun yıllardır sabit kabul ediliyordu. Jüpiter ve Satürn gaz devleri olarak tanımlanırken, Uranüs ve Neptün su, amonyak ve metan ağırlıklı “buz devleri” olarak sınıflandırılıyordu. Ancak yeni bilgisayar simülasyonları ve modeller, bu iki gezegenin iç yapısının sanıldığından çok daha karmaşık olabileceğini gösteriyor.
Araştırmada, Uranüs ve Neptün’ün iç kısımlarının yüksek oranda kaya içerdiği tahmin ediliyor. Bu da gezegenlerin yalnızca buzlardan oluşmadığını, “kayalık dev” özelliği taşıyabileceğini işaret ediyor. Bilim insanları, mevcut verilerin kısa süreli gözlemlere dayandığını ve kesin sonuçlar için daha fazla veri gerektiğini vurguluyor.
Araştırmacılar, Plüton’un sanılandan daha kayalık olduğunun ortaya çıkmasının, Uranüs ve Neptün için yapılan sınıflandırmaların da yeniden değerlendirilmesi gerektiğini gösterdiğini belirtiyor. Bu durum, Güneş Sistemi’nin dış bölgelerindeki gökcisimlerinin tanımlanmasında ciddi değişiklikler gerektirebilir.
Bilim insanları, Uranüs ve Neptün’ün “buz devleri” mi yoksa “kayalık devler” mi olduklarını net biçimde belirlemek için yeni uzay görevlerinin şart olduğunu ifade ediyor. Daha kapsamlı gözlemler yapılmadan, gezegenlerin gerçek iç yapısı ve sınıflandırması konusunda kesin bir yargıya varılamayacağı vurgulanıyor.

Avrupa’da Rusya ile savaş korkusu yayılırken, Almanya Başbakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, Avrupalıların transatlantik ilişkilerde temel bir değişime hazırlıklı olmaları gerektiğini ifade etti.
Merz, hükümetin küçük ortağı ve CDU’nun kardeş partisi konumundaki Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Münih kentinde düzenlediği genel kurulda konuştu. Dış politika, güvenlik ve ekonomi konularına vurgu yapan Merz, dünyada şu anda yaşanan olayların boyutunun muhtemelen yıllar sonra anlaşılabileceğini belirtti. Merz, dünyada olağan dalgalanmaların yaşanmadığını ifade ederek, “Bu, bir konjonktürün normal iniş çıkışları değil. Bu, iyi ilişkilerin normal iniş çıkışları da değil. Bilakis dünyadaki siyasi ve ekonomik güç merkezlerinde adeta tektonik bir kaymadır. Almanlar ve Avrupalılar olarak biz bu sürecin ortasındayız” diye konuştu.
“ABD’NİN POLİTİKASI KISA VADELİ DEĞİL, DEĞİŞİME HAZIR OLALIM”
Sorumluluk taşıyan siyasetçilere ileride, Avrupa’nın ortasında özgürlüğün, barışın, açık bir toplumun ve piyasa ekonomisinin korunmasına azami katkıda bulunup bulunmadıklarının sorulacağını aktaran Merz, bu yüzden özgürlük, barış, hukukun üstünlüğü, demokrasi, liberalizm ve açık bir toplum için mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
Rekabet edebilirlik konusunda geriye düştüklerini dile getiren Merz, sürecin son yıllarda özellikle kendi kontrolleri dışında gelişen olaylar nedeniyle hızlandığını belirterek, “Buna, bizim farklı olmasını istediğimiz ABD’nin gümrük politikaları da örnek gösterilebilir” dedi.
Merz, ABD’nin mevcut politikasının kısa vadeli bir olay olduğunu düşünülmemesi gerektiğini vurgulayarak, “(ABD Başkanı Donald) Trump bir gecede gelmedi ve ABD’nin bu politikası bir gecede ortadan kaybolmayacak. Halefi ile daha da zor olabilir. Burada transatlantik ilişkilerde temel bir değişime hazırlıklı olalım” şeklinde konuştu.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan, ABD’nin kendisini Avrupa’daki müttefiklerinin güvenliğinden sorumlu hissettiği transatlantik barış düzenini ifade eden “Amerikan Barışı’nın (Pax Americana) Almanya ve Avrupa açısından büyük ölçüde geride kaldığı uyarısında bulunan Merz, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu bildiğimiz şekliyle artık yok. Burada nostaljinin de bir faydası yok. Bu nostaljiye kapılmak istemeyen son kişilerden biri olurdum. Ancak bunun yararı yok. Durum böyle. Amerikalılar artık kendi çıkarlarını çok sert bir şekilde savunuyor.”
Merz, Avrupalıların da kendi çıkarlarını savunmasını isteyerek bu konuda güçsüz olmadıklarını, İngiltere ile birlikte 500 milyon nüfusa sahip olduklarını ifade etti.
Ukrayna’daki savaşa da değinen Merz, “Bu, tüm Avrupa’ya karşı her gün yapılan bir saldırıdır. Toprak olarak Ukrayna’ya karşı, ancak her açıdan Avrupa Birliği’ne (AB), Avrupa’daki birlikteliğe, veri ağlarımıza, özgürlüğümüze, bilgi özgürlüğümüze karşı bir saldırıdır” diye konuştu.
Ukrayna düştüğünde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bununla yetinmeyeceğini savunan Merz, “Putin durmuyor. Bugün hala bununla yetineceğine inanan varsa onun stratejilerini, belgelerini, konuşmalarını dikkatlice analiz etsin” dedi.
Merz, Avrupa’daki sınırların köklü bir şekilde değiştirilmesinin ve eski Sovyetler Birliği’nin yeniden tesis edilmesinin istendiğini ileri sürdü.
Almanya Başbakanı Merz, bu yüzden Ukrayna’ya desteğin devam etmesi, NATO’nun ve Batı ittifakının mümkün olduğunca uzun süre korunması ve caydırıcılık için Almanya’nın savunmasına yatırım yapılması gerektiğini kaydetti.

Fenerbahçe, Trendyol Süper Lig’in 16. haftasında sahasında Konyaspor’la oynayacağı maçın hazırlıklarına bugün yaptığı antrenmanla başladı.
Sarı-lacivertli kulüpten yapılan açıklamada, Fenerbahçe Can Bartu Tesisleri’nde teknik direktör Domenico Tedesco yönetiminde gerçekleştirilen antrenmanın, salondaki core hareketleriyle başladığı belirtildi.
Ardından sahada ısınma, çabukluk, koordinasyon ile pas çalışmalarıyla devam eden idmanın, taktiksel ve bireysel çalışmalarla tamamlandığı kaydedildi.
UEFA Avrupa Ligi’nde Brann ile yapılan maçta ilk 11’de başlayan oyuncuların, günü yenilenmeyle tamamladıkları aktarıldı. Fenerbahçe, yarın yapacağı antrenmanla hazırlıklarını tamamlayacak.
Öte yandan Fenerbahçe’de Youssef En-Nesyri ve Dorgeles Nene, Afrika Uluslar Kupası için milli takımlarına gitti. beIN Sports’ta yer alan habere göre her iki futbolcu da bugün milli takımlarına katılmak için İstanbul’dan ayrıldı.
Afrika Uluslar Kupası’nda Youssef En-Nesyri Fas’la, Dorgeles Nene ise Mali’yle mücadele edecek. En-Nesyri ve Nene, Fenerbahçe’nin Konyaspor ve Eyüpspor’la oynayacağı maçlarda görev yapamayacak. Ek olarak iki isim, Türkiye Kupası’ndaki Beşiktaş derbisinde de oynayamayacak.

İstanbul Ataşehir’de bir depoda kaçak at kesimi yapıldığı ve etlerin satışa sunulduğu iddiaları üzerine düzenlenen operasyonda 2 şüpheli gözaltına alındı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, Yenisahra Mahallesi Mimar Sinan Caddesi’ndeki bir depoda kaçak at kesimi yapıldığına yönelik sosyal medyada paylaşılan iddialar üzerine çalışma başlattı. Savcılıktan alınan arama kararı doğrultusunda depoya baskın düzenleyen ekipler, E.B.’yi gözaltına aldı.
E.B.’nin emniyetteki ifadesinde, kaldığı depoda G.G’nin 3 atı kestiğini öne sürerek olayla ilgisinin bulunmadığını söylediği öğrenildi. Bunun üzerine ekipler, adı geçen G.G.’yi de gözaltına aldı.
Emniyete götürülen G.G’nin, hayvan hırsızlığının yanı sıra “evden ve açıktan hırsızlık” ile “kasten yaralama” suçlarından kaydının bulunduğu belirlendi.
Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

Avrupa Uzay Ajansı’na ait Sentinel uydularının yeryüzündeki hareketleri sürekli izleme imkânı sağladığını belirten Prof. Dr. Kutoğlu, bu verilerin İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Deprem ve Volkan Araştırmaları Merkezi tarafından ön işlemden geçirildiğini söyledi. Kutoğlu, elde edilen verilerin akademisyenlerin erişimine açıldığını ifade ederek çalışmanın detaylarını şu sözlerle anlattı:
“Avrupa Uzay Ajansı’nın Sentinel isimli uyduları tekrarlı bir şekilde dünyayı sürekli dolaşarak yer hareketlerini izleme imkanı tanıyor. Bu veriler İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Deprem ve Volkan Araştırmaları Merkezi tarafından ön işlendikten sonra akademisyenlerin, kullanıcıların erişebileceği şekilde servis ediliyor. Biz bu verileri indirip değerlendirdiğimiz zaman iki tane büyük kentimizde özellikle Konya ve Bursa bölgelerinde ciddi düşey deformasyonların varlığını keşfettik.”
“BURSA OVASI YILDA YAKLAŞIK 6 SANTİMETRE ÇÖKÜYOR”
Bursa’daki durumun özellikle dikkat çekici olduğunu vurgulayan Kutoğlu, Bursa ve Konya’nın benzer jeolojik özellikler taşıdığına işaret ederek şunları söyledi:
“İkisi de faylarla sınırlandırılmış. Ama aynı zamanda da çok geniş ova alanlarına sahip ve yer altı sularından faydalanılan bölgeler. Bu sular vasıtasıyla ve tarımın yapıldığı bölgelerde kuyular aracılığıyla yoğun yer altı suyu kullanımı söz konusu. Buralarda çok önemli yüzey deformasyonları ortaya çıktı. Ekranda gördüğünüz Bursa Ovası’nı görmektesiniz. Bu mavi bölgeler, kırmızı bölgeleri ayıran bu mavi hatlar fay hatlarını temsil ediyor. Burada baktığımız zaman Bursa Ovası’nda şu iki bölgede kırmızılık görüyoruz. Bunlar düşey harekete işaret ediyorlar ve yıllık olarak yaklaşık 6 cm civarında Bursa Ovası’nın bir çökmesi, oturması söz konusu.”
Bu sürecin devam ettiğine dikkat çeken Kutoğlu, “Bu yıllara sari olarak devam ediyor. Yani bu 6 cm, 10 sene sonra 60 cm’ye bu şekilde devam ettiği takdirde ulaşmış olacak. Bu tabii hem yeraltı su durumunun azalması hem de bölgedeki fay hareketlerinin tetiklemiş olduğu bir durum ve dikkate alınması gereken, kent planlamasında mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir husus” dedi.
“ULUDAĞ YILDA YAKLAŞIK 2 SANTİMETRE YÜKSELİYOR”
Çalışmada dikkat çeken bir başka bulgunun Uludağ bölgesi olduğunu belirten Kutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Burada dikkat çeken önemli bir husus da şu; bu bölge Uludağ bölgesi. Bursa Ovası Uludağ’a uzanıyor ve burada baktığımız zaman Uludağ’ın yılda ortalama 2 cm kadar yükseldiğini görmüş oluyoruz. Yani Uludağ giderek boyu uzuyor.”
KONYA’DA ÇÖKME 5-10 SANTİMETREYİ BULUYOR
Benzer deformasyonların Konya Ovası’nda da gözlendiğini belirten Prof. Dr. Kutoğlu, Konya’daki tabloyu ise şu sözlerle anlattı:
“Benzer özellikler, benzer durumlar, deformasyonlar Konya’da da gözüküyor. Mavi alan önemli miktarda düşey deformasyona yani bir çökmeye karşılık geliyor. Bu çökme yer yer 5 ile 10 santimetre arasında değişiklik gösteriyor. Yani ova 5 ile 10 santimetre arasında çöküyor. Bu bölge yoğun tarım alanının faaliyetlerinin yürütüldüğü, buna bağlı olarak da yer altı sulamasının yapıldığı bölge.”
Konya’daki hareketin sadece yeraltı suyu kullanımından kaynaklanmadığını vurgulayan Kutoğlu, “Burada aynı zamanda yılda 4 cm’lik bir batıya doğru hareket var. Dolayısıyla buradaki çökmede sadece yeraltı sularının değil, aynı zamanda tektonik bir iteklemenin de etkili olduğu görülmekte. Zemin özellikleri de çok etkili. Konya Ovası’nda bu bölgeler yoğun kireç taşı bölgeleri. Su çekilmesine bağlı olarak zaman içerisinde medyada da sıkça gündeme gelen obruklar meydana geliyor” ifadelerini kullandı.
“BURSA’DA OBRUK YOK AMA YAPISAL HASAR RİSKİ VAR”
Bursa’da obruk oluşumlarının Konya kadar gündemde olmadığını ancak riskin farklı boyutlarda ortaya çıkabileceğini belirten Kutoğlu, uyarılarını şöyle sürdürdü:
“Bursa’da bu şekilde bir obruk oluşumu pek gündemde değil ama bu hareketler devam ettiği sürece elbette ki bir takım yapısal hasarlar meydana gelmesi söz konusu. Eğer yapıların zemine oturan köşe noktaları, binaların oturduğu yerler farklı deformasyonlara, farklı hareketlere maruz kalırsa binalar üzerinde deformasyon meydana gelebilir. Çatlaklar oluşabilir. Bunlar zaman içerisinde taşıyıcı sistemlere de sirayet ederse, bölgedeki yapılar için ciddi tehditler söz konusu olabilir.”
Yer kabuğundaki zorlanmalara da dikkat çeken Kutoğlu, “Bu hareketler aynı zamanda yer kabuğundaki zorlanmaları artırıyor. Bu enerji biriktiği takdirde zeminde kütle hareketleri gibi farklı jeolojik riskler de ortaya çıkabilir” diyerek sözlerini tamamladı.

Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda partililere seslenen Özgür Özel herkesin merak ettiği asgari ücretle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Asgari ücretin en az 39 bin TL olması gerektiğini ancak işverene de destek sağlanmasının önemli olduğunu aktaran Özel, “Asgari ücret AK Parti öncesi 7 çeyrek altın alıyordu, şimdi 2 çeyrek altın alıyor. En düşük emekli maaşı AK Parti öncesi 8 çeyrek altın alıyordu, şu anda 1 buçuk çeyrek altın alıyor. En düşük emekli maaşı AK Parti öncesi 8 çeyrek altın alıyordu. Asgari ücrete zam yapılacak. Bugün asgari ücret alan için çok düşük, bazı sektörlerde veren için çok yüksektir. Bunun için işverene mutlaka sosyal güvenlik prim desteği verilmelidir. Asgari ücret; niyet edildiği gibi 27-28 bin TL değil 39 bin TL olmalı. Veren için 29, alan için 39 bin lira olmalı, verenin de içi rahat etmeli, alanın da yüzü gülmelidir. 39 bin lira asgari ücret haktır, ancak buna mutlaka işverene prim desteği sağlanmalıdır. Devlet asgari ücretlinin arkasından çekilip onu patronun vicdanına bırakmaz. Kayseri’den söz veriyorum; gelecek ilk sandıkta bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Şarkıcı Güllü’nün Yalova’daki evinin 6’ncı katından düşerek hayatını kaybetmesine ilişkin soruşturmada, ‘kaza mı, cinayet mi? tartışmaları yeni bir itirafla derinleşti. Güllü’nün kızı Tuğyan’a attığı ses kayıtları ortaya çıktı.
Şarkıcı Güllü’nün Yalova’daki evinin 6’ncı katından düşerek hayatını kaybetmesine ilişkin soruşturmada, ‘kaza mı, cinayet mi? tartışmaları yeni bir itirafla derinleşti. Güllü’nün kızı Tuğyan’a attığı ses kayıtları ortaya çıktı.

Washington eyaletinde günlerdir etkili olan sağanak yağışlar, eyalet genelinde taşkınlara ve sel felaketine yol açtı. Yağışların ardından çok sayıda ev sular altında kalırken, köprüler ve kara yolları kullanılamaz hâle geldi. Bazı aileler evlerini terk etmek zorunda kalırken, bazıları çatılarda mahsur kaldı. En az 2 ev, sel sularının aşındırması nedeniyle temellerinden koparak yıkıldı.
Yaşanan felaketin büyüklüğü karşısında eyalet yönetimi “acil durum” ilan etti. Sel ve taşkınlardan etkilenen on binlerce kişi için tahliye emri çıkarıldı. Yerel yetkililer, halkın güvenliği için mümkün olan en kısa sürede güvenli alanlara yönlendirilmesini sağlıyor.
Seattle şehrinin kuzeyindeki tarım bölgesinde yer alan Skagit Nehri havzasında, yaklaşık 78 bin kişi için tahliye emri verildi. National Water Prediction Service, Skagit ve Snohomish nehirlerinin “tarihi seviyelere yükseldiğini” ve bazı noktalarda önceki rekorların aşıldığını açıkladı.
Skagit Nehri civarlarındaki Concrete kasabasında sel baskınları yaşandı ve bazı evlerde ciddi maddi hasar oluştu. Yerel yetkililer, sel sularının yükselmeye devam etmesi ihtimaline karşı vatandaşları uyarıyor ve güvenli alanlara yönlendirme çalışmalarını sürdürüyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, cemevlerinin imar planlarında yer alacağını açıkladı. Bakan Ersoy, cemevlerinin artık planlara işlenmesi için mevzuat çalışmalarına başlanacağını söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının ev sahipliğinde, Üsküdar’daki Karacaahmet Sultan Cemevi’nde kanaat önderleriyle bir araya geldi. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıya, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra İstanbul Valisi Davut Gül, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Esma Ersin, Karacaahmet Sultan Dergâhı Başkanı Muharrem Ercan ve Alevi-Bektaşi kanaat önderleri katıldı. Buluşmada ortak değerler, talepler ve beklentiler konuşuldu. Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Karacaahmet Sultan Cemevi’nde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek buluşmanın karşılıklı dinleme ve sohbet amacı taşıdığını vurguladı.
Ersoy, kanaat önderleriyle bir araya gelmenin kendileri için moral ve motivasyon kaynağı olduğunu ifade etti. Cemevlerine yönelik bir de müjde paylaşan Ersoy, cemevlerinin artık imar planlarına işlenmesi için mevzuat çalışmalarına başlanacağını söyledi.
HOŞGÖRÜ VE TOPLUMSAL BARIŞ VURGUSU
Alevi-Bektaşi inancının hoşgörü temeline dayandığını belirten Ersoy, bu inancın insanı merkeze alan öğretisiyle toplumsal barış ve kardeşliğin önemli güvencelerinden biri olduğunu söyledi. Bakan Ersoy, Alevi-Bektaşi inancı ve kültürünün hoşgörüye dayanan öğretileriyle bu toprakların ortak değerlerinden biri olduğuna işaret etti.
“TÜM VATANDAŞLARIMIZ BU BÜYÜK AİLENİN EŞİT FERDİDİR”
Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşların inançlarını özgürce yaşamasını temel bir görev olarak gördüğünü vurgulayan Ersoy, inancı, kökeni veya dili ne olursa olsun herkesin bu ülkenin ayrılmaz ve eşit bir ferdi olduğunu ifade etti. Son yıllarda Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının kurulmasıyla birlikte, sahadan gelen ihtiyaç ve taleplerin daha yakından takip edildiğini belirten Ersoy, bu çerçevede sorunların tespit edilerek çözüm odaklı adımlar atıldığını söyledi.
“DİNLEMEK İÇİN BURADAYIM”
Konuşmasını uzun tutmak istemediğini belirten Bakan Ersoy, asıl amaçlarının kanaat önderlerini dinlemek olduğunu vurguladı. Görüş ve taleplerin not alınacağını ifade eden Ersoy, çözülebilecek konuların hızlıca değerlendirileceğini, diğer başlıklar için ise ilgili kurumlarla birlikte çalışma yürütüleceğini dile getirdi.
Bakan Ersoy, Bakanlık olarak ihtiyaçların karşılanması hususunda her türlü desteği vermeye devam edeceklerini vurgulayarak cemevlerinin imar planlarında yer alacağını, planlama ve uygulama süreçlerinin bu çerçevede yürütüleceğini ifade etti. Cemevlerinin artık planlara işlenmesi için mevzuat çalışmalarına başlanacağını söyleyen Ersoy, ardından da yeni tahsislerin ve taleplerin karşılanacağı müjdesini verdi.

Endonezya Ulusal Afet Yönetim Ajansı (BNPB), Kuzey Sumatra, Batı Sumatra ve Açe’deki afetlerle ilgili son verileri paylaştı. Sel ve toprak kaymaları nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 1006’ya ulaştığı kaydedilen açıklamada, 5 bin 400’ten fazla kişinin yaralandığı ve 217 kişinin de hala kayıp olduğu belirtildi.
Açıklamada yaklaşık bin 200 kamu tesisi, 219 sağlık tesisi, 581 eğitim kurumu, 434 ibadethane, 290 ofis binası ve 145 köprünün hasar gördüğü aktarıldı.
Bölgede yeniden inşa maliyetinin 3.1 milyar ABD doları olduğu tahmin ediliyor.
Yetkililer, bölgede meydana gelen afetler nedeniyle yaklaşık 1 milyon 200 bin kişinin geçici barınaklara yerleştirildiğini aktardı.

Meclis gündemine gelen yeni taslak, çocukların sanal bahis ve kumar bağımlılığından korunmasını hedefliyor. Özellikle “sürpriz kutu” ve “ödül sandığı” gibi para kazandırma vaadi sunan dijital içeriklere erişim engeli getirilecek. Uzmanlar, bu tür uygulamaların çocukları harcama ve sürekli kayba sürüklediğini, kumar benzeri bir döngü oluşturduğunu belirtiyor.
Taslak, sosyal medya ve dijital platform sağlayıcılarına da önemli yükümlülükler getiriyor. 15 yaş altındaki çocukların hesap açması tamamen yasaklanacak ve 18 yaş altı kullanıcıların erişimi biyometrik doğrulama ile sınırlandırılacak. Zararlı içerik ve reklamlar için gelişmiş filtreleme altyapısı kurulacak, yasa dışı, müstehcen ve şiddet içerikli paylaşımlar için 7/24 çalışacak hızlı şikâyet mekanizması devreye girecek.
İnternet ve ağ sağlayıcıları, düzenli raporlama yapmakla yükümlü olacak. Bu sayede, hem yasa dışı bahis siteleri hem de bağımlılık yaratıcı ödüllü oyunlar anlık olarak denetlenebilecek. Uzmanlar, bu adımların çocukların dijital dünyada güvenliğini artıracağını ve ailelerin endişelerini hafifleteceğini ifade ediyor.

Gazze Şeridi’nde 10 Aralık’tan bu yana etkili olan kutup kökenli Byron fırtınasının ilk tahminlere göre 11 kişinin ölümüne yaklaşık 4 milyon dolar zarara neden olduğu bildirildi.
Gazze’deki hükümetin Medya Ofis Müdürü İsmail es-Sevabite, Deyr el-Belah’ta bulunan Aksa Şehitleri Hastanesinde düzenlediği basın toplantısında konuya ilişkin bilgi verdi.
Sivil savunma ekiplerinin, İsrail tarafından bombalanarak hasar gören, yağmur ve fırtına nedeniyle çöken yaklaşık 13 binanın enkazından 11 Filistinlinin cesedini çıkardığını söyleyen Sevabite, ekiplerin enkaz altındaki kayıp kişileri arama çalışmalarının sürdüğünü ifade etti.
İlk tahminlere göre olumsuz hava koşullarının neden olduğu zararın yaklaşık 4 milyon dolar olduğunu dile getiren Sevabite, fırtınadan en çok çadırların etkilendiğini, 53 bin çadırın kısmen veya tamamen hasar gördüğünü kaydetti.
Yerinden edilen Filistinlilerin yaşadığı 27 binden fazla çadırın sular altında kaldığını ve sürüklendiğini belirten Sevabite, yaklaşık bir buçuk milyon yerinden edilmiş kişiden 250 binden fazlasının bu durumdan etkilendiğini ve bunların çoğunun asgari düzeyde koruma sağlamayan çadırlarda ve ilkel barınaklarda yaşadığını belirtti.
Sevabite, fırtınanın Gazze Şeridi’ndeki yollara zarar verdiğini, su şebekesinin zarar görmesi sonucu temiz suyun çamurlu suyla karıştığını dile getirdi.
Fırtına ve şiddetli yağıştan dolayı binlerce Filistinli ailenin gıda stoklarını kaybettiğini söyleyen Sevabite, seraların da hasar gördüğünü ifade etti.
Sağlık alanındaki kayıplara da dikkati çeken Sevabite, yerinden edilmiş kişilerin yaşadığı bölgelerde hizmet veren onlarca mobil sağlık noktasının hasar gördüğünü, ilaç ve tıbbi malzemelerin kaybolduğunu belirtti.
Sevabite, İsrail’in sınır kapılarını kapatarak Gazze Şeridi’ne 300 bin çadır ve mobil ev ile acil durum malzemelerinin girişini ve güvenli barınakların inşasını engellediğini dile getirdi.

Elazığ merkezli 4 ilde düzenlenen yasa dışı bahis operasyonunda yakalanan 13 şüpheliden 10’u tutuklandı.
Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, 9 Aralık’ta yasa dışı bahis oynattığı ve suç gelirlerini akladığı belirlenen bir gruba yönelik Elazığ, İstanbul, Kocaeli ve Sivas’ta belirlenen adreslere eş zamanlı operasyon düzenledi.
Operasyonda, 13 şüpheli yakalandı, adreslerde bulunan dijital materyallere el konuldu.
Şebekenin, yasadışı bahiste kullanılmak üzere “set” olarak tabir edilen 3. kişilere ait kimlik bilgilerini topladıkları ve bunlara banka hesapları açıp, adlarına GSM hattı çıkardıkları, çıkarılan banka kartlarını ve GSM hatlarını şifreleri ile birlikte yasa dışı bahis sitesi sahiplerine göndererek her hesap için maddi menfaat elde ettikleri, ayrıca banka hesaplarına bloke konulanlardan tehdit ve şantaj yoluyla tahsis ettirdikleri kazançları, yasa dışı bahis sitesi sahiplerine ilettikleri veya zimmetlerine geçirdikleri belirlendi.
Banka hesap hareketleri incelendiğinde 45 milyon lira işlem hacmi olduğu tespit edildi.
Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan 10’u çıkarıldıkları nöbetçi hakimlikçe tutuklandı, 1’i hakkında adli kontrol kararı uygulanarak diğerleri serbest bırakıldı.
İsrail’in 4-11 Aralık tarihleri arasında işgal altındaki Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerinde 1608 zeytin ağacını kökünden söktüğü bildirildi.
Filistin Tarım Bakanlığının sosyal medya hesabında yayımladığı raporda, Filistin topraklarını gasbeden İsrailliler ve İsrail ordusunun Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerindeki Filistinli çiftçilere yönelik saldırılarında önemli bir artış olduğu belirtildi.
Bakanlığın raporunda, 4-11 Aralık tarihleri arasında sökülen zeytin ağaçlarının toplam sayısının 1608’e ulaştığı, bunların 477’sinin Batı Şeria’nın güneyindeki El Halil kentinde bulunduğu kaydedildi.
Raporda, İsrail’in söz konusu süre içinde düzenlediği saldırıların arasında “arazileri buldozerlerle tahrip etme, ağaçları kökünden sökme, yüzlerce metre sulama ağını tahrip etme, tarım ekipmanlarını çalma ve zeytin hasat mevsiminde araziye erişimi engellemenin yer aldığı” ifade edildi.
Bakanlığın raporunda, aynı dönemde İsrail ordusunun Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerinde yüzlerce ağıl ve çadırın yıkılması ve onlarca dönüm tarım arazisinin kamulaştırılması için tebligat dağıttığı belirtildi.
Saldırıların, tarım arazileri ve meyve ağaçlarına odaklandığı ve bunun giderek tırmanan yerleşim politikasını yansıttığı aktarılan raporda, zararın tahmini değerinin yaklaşık 1 milyon 335 bin dolar olduğu aktarıldı.
Raporda ayrıca devam eden ihlallerin, Filistin gıda güvenliğini tehdit ettiği, toprak ele geçirmek amacıyla özellikle zeytin sektörünü hedef aldığı kaydedildi.

Fransız çiftçiler, “sığır çiçeği” olarak da bilinen Nodüler Ekzantemi Hastalığı tespit edilen büyükbaş hayvanların uyutulmasına yönelik kuralların değiştirilmesini istiyor.
Mevcut kurallara göre, hasta olduğu tespit edilen büyükbaş hayvanın yer aldığı sürünün tamamı uyutulmalı. Çiftçiler ise yalnızca hasta olduğu tespit edilen hayvanların uyutulmasını talep ediyor.
Ariege vilayetine bağlı Bordes-sur-Arize köyündeki 200 büyükbaş hayvanın uyutulmasına karşı bu hafta başlayan çiftçi eylemleri güneyde devam ediyor.
Otoyolları işleten Vinci Otoyolları Grubu’nun internet sitesindeki bilgilere göre, Toulouse ve Tarbes kentleri arasında A64 otoyolunda eylem düzenleniyor.
A64 otoyolu trafiğine dair bilgi veren ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundaki “Autoroute A64” hesabından yapılan açıklamada, çiftçi eylemlerinin bazı bölgelerde araç trafiğini imkansız hale getirdiği belirtildi.
Açıklamada, Vinci Otoyolları’nın güvenlik güçleri ile yolun üzerindeki yayaların emniyetini sağlayabilmek için seferber olduğu aktarıldı.
Ulusal basındaki haberlere göre, yerel makamlar çiftçilerin ülkede yaklaşık 10 farklı noktada eylem yaptığını açıkladı.
Coordination Rurale adlı çiftçi sendikasının çağrısıyla onlarca çiftçi, traktörleriyle Fransa Tarım Bakanı Annie Genevard’ın Pontarlier kentindeki eski ofisinin önünde protesto etti. Çiftçiler, ofisin önünde mangal yaktı.
Pyrenees-Atlantiques Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, Lescar kentinde de çiftçiler, otoyolun üzerinde saman balyalarını ateşe verdi ve bariyerlere zarar vermeye çalıştı. Olay yerinde 2 polis hafif yaralandı.
Bakan Genevard, ICI Occitanie radyosuna yaptığı açıklamada, gelecek haftalarda yaklaşık 1 milyon hayvana Nodüler Ekzantemi Hastalığı’na karşı aşı yapılacağını duyurdu.
200 BÜYÜKBAŞLIK SÜRÜNÜN UYUTULMASINA KARAR VERİLMİŞTİ
Bordes-sur-Arize’de bir çiftlikte, hafta başında büyükbaş bir hayvanda Nodüler Ekzantemi Hastalığı tespit edilmişti.
Hasta hayvanın bulunduğu sürüdeki yaklaşık 200 büyükbaşın uyutulmasına karar verilmişti.
Bu karara karşı çıkan yüzlerce çiftçi, veterinerlerin bölgeye ulaşmasını engellemek için Bordes-sur-Arize köyündeki çiftliğin önünde 10 Aralık’ta eylem başlatmıştı.
Olay yerine intikal eden jandarma güçleri ve çiftçiler arasında 11 Aralık’ta gerilim artarken gece geç saatlere kadar arbede yaşanmıştı. Jandarmalar, çiftliğe girişleri engelleyen eylemcilere biber gazıyla müdahale etmişti.

Ankara’da düzenlenen iki ayrı operasyonda, 8 bin 100 sahte etiketli gıda takviyesi ile 5 ton etil alkol ele geçirildi.
Ankara İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Yenimahalle ilçesinde bir kişinin sahte ilaç üretip piyasaya sürdüğünü belirledi.
Dün bir otel odasına gerçekleştirilen operasyonda piyasa değeri yaklaşık 2 milyon 400 bin lira olan 8 bin 100 sahte etiketli gıda takviyesi ele geçirilirken, şüpheli M.T.R. gözaltına alındı.
Öte yandan Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü, İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Polatlı İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince, dün akşam saatlerinde araçla Ankara’dan İzmir’e etil alkol sevkiyatı yapıldığının tespit edilmesi üzerine bir araca operasyon düzenlendi.
Operasyonda, piyasa değeri yaklaşık 1 milyon 550 bin lira olan 5 ton etil alkol ele geçirilirken, aracın sürücüsü H.M. ile yanında bulunan C.M. gözaltına alındı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ziyaretin içeriğinden Türkiye-Türkmenistan ilişkilerine, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan Gazze’deki ateşkese, Avrupa’nın güvenliği, yeni anayasa çalışmaları, aile politikaları ve nüfus artış hızına kadar birçok başlıkta değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan ayrıca futbol ve illegal bahis soruşturması, A Milli Basketbol Takımı’nın performansı ve Türkiye’nin dış politikadaki arabuluculuk rolüne ilişkin mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Uluslararası Barış ve Güven Forumu”na katılmak üzere gittiği Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’taki temaslarını tamamlayıp dün akşam saatlerinde yurda döndü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 yıl önce ziyaret ettiği Türkmenistan’la ortak tarih, dil, din ve kültüre dayanan münasebetleri her geçen gün pekiştirmenin gayretinde olduğunu ifade etti.
Erdoğan, Türkmenistan’la ekonomik ve ticari işbirliğinin son derece güçlü durumda olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
“İş insanlarımız, Türkmenistan’ın bağımsızlığından bu yana yaklaşık 55 milyar dolar tutarında projeyi tamamladılar. Halihazırda 10 milyar dolar tutarında 19 proje yürütülüyor. Türkmenistan bu anlamda Rusya Federasyonu’ndan sonra firmalarımızın en çok proje gerçekleştirdikleri ikinci ülke konumunda. 2024 yılında 2 milyar doları aşan ticaret hacmimizi 5 milyar dolara yükseltmenin gayreti içindeyiz.”
Forumda yaptığı hitapta Türkmenistan’a desteğini tekrar vurguladığını belirten Erdoğan, ayrıca Türkiye’nin bölgesel ve küresel barışa yönelik yaptığı katkılara ve Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çektiğine işaret etti.
“PUTİN İLE UKRAYNA’DAKİ SAVAŞ HAKKINDA GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNDUK”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ile de ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Türkmen tarafıyla bilhassa enerji, ulaştırma, ticaret ve diğer alanlardaki işbirliğimizi gözden geçirdik. Sayın Putin ile de ikili ilişkilerimiz ile Ukrayna’daki savaş ve bölgesel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Sayın Trump’ın girişimleriyle başlatılan diyaloğu olumlu bulduğumuza işaretle, ülkemizin barış çabalarına yapabileceği katkıları kendisiyle değerlendirdik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yöneltilen sorular ve Erdoğan’ın verdiği yanıtlar ise şöyle:
SORU: Az önce bahsettiniz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmenizden. Acaba biraz daha detaylandırabilir misiniz? Ne konuştunuz? Geçtiğimiz yıl Putin’in Türkiye’ye bir ziyareti bekleniyordu ama ertelendi. O ziyaret yakın zamanda gerçekleşir mi? Bir de Türkiye’nin bir kolaylaştırıcı rolü var Rusya-Ukrayna Savaşı uzunca süredir devam eden. Acaba yakın zamanda tarafları tekrar bir araya getirmek gibi bir girişim görür müyüz?
“PUTİN ‘ZİYARET SÖZÜMÜ YERİNE GETİRECEĞİM’ DEDİ”
Sayın Putin’le oldukça verimli, kapsamlı, derinlikli bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmemizde özellikle kendisini her an beklediğimi ifade ettim. Bunun için de en kısa zamanda bir araya gelmemiz gerektiğini konuştuk. Kendisi de “sözümü yerine getireceğim” dedi. Ümit ederim ki en yakın zamanda bu ziyareti gerçekleştiririz. Bizim Rusya ile ilişkilerimiz günübirlik çıkar hesaplarıyla yürüyen ilişkiler değildir; köklü bir tarih, güçlü bir diplomatik zemin ve karşılıklı güven üzerine kuruludur. Ağırlıklı olarak savaşı ve barış çabalarını konuştuk. Türkiye’nin bu meselede nerede durduğunu bütün aktörler gibi Sayın Putin de çok yakından biliyor. Biz bu savaşın çoktan bitmesi gerektiğini düşünüyoruz; bunu da bütün muhataplarımıza açık bir şekilde söylüyoruz.
SORU: Ukrayna’da ateşkes konusunda bir uzlaşıya varılamıyor. Hem Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy hem belki üçüncü tarafların müdahil olmasıyla ateşkes sağlanamıyor. Bir taraftan da bu ateşkes olmazsa çatışmaların daha geniş bölgeye yayılma riski var. Böyle bir durumda Türkiye’nin yaklaşımı ve öncelikleri ne olur?
Konuyla ilgili biliyorsunuz ABD Başkanı Donald Trump devrede. Trump’ın devrede olmasının yanında bizler de Amerika’yı teşvik ediyoruz. Dışişleri Bakanımız Hakan Bey’in Amerika’daki ilgililerle sürekli irtibatı devam ediyor. Bizler de zaman zaman liderlerle telefon diplomasisi yürütüyoruz. Putin ile yaptığımız bu görüşme sonrası, ABD Başkanı Trump’la da inşallah barış planını da değerlendirme fırsatı buluruz. Barış uzakta değil, onu görüyoruz. Tek yapmamız gereken istikametimizi barışın bulunduğu yöne çevirmektir. Karadeniz’in bir hesaplaşma alanı olarak görülmemesi gerekir. Böyle bir durum Rusya ve Ukrayna’ya sadece zarar verir, hiçbir fayda sağlamaz. Karadeniz’de seyrüsefer güvenliğine herkesin ihtiyacı var. Bu mutlaka sağlanmalıdır.
SORU: Sayın Trump’la bu Suriye’deki 10 Mart Mutabakatı konusunda konuşur musunuz? Orada nasıl bir takvimin uygulanmasını bekliyorsunuz?
Suriye’de 10 Mart Mutabakatı’nın hayata geçirilmesi, bölgenin geleceğini yakından ilgilendiren bir süreçtir. Mutabakatın öngördüğü hedeflere ulaşılması, Suriye için en hayırlı netice olacaktır. Mutabakatın uygulanmasıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü, birliği, beraberliği, istikrarı ve müreffeh geleceğe yürüyüşü tahkim edilecek. Ayrılıkların, çatışmaların Suriye’ye bir şey kazandırmadığı yakın geçmişte görülmüştür. Suriye yönetiminin, Suriye’yi oluşturan bütün unsurların bir araya gelmesi vizyonuyla hareket etmesi önemlidir. Bu yaklaşım kıymetlidir ve desteklenmeyi hak etmektedir. Suriye hakkında birçok odağın planları olabilir, hayalleri olabilir. Ancak önemli olan Suriye halkının ortak gelecek tahayyülüdür. Gerçekçi hayalleri Suriye’nin cefakar halkı kurmaktadır. Tuzak kuranların oyunlarını bu mutabakatın hayata geçirilmesi bozacaktır. Biz; Türkmen, Arap, Kürt, Sünni ve Nusayri ayırt etmeden, kardeş Suriye halkının tamamının barışını, huzurunu, refahını istiyoruz. 10 Mart Mutabakatının uygulanması, kuşkusuz, bu iradeyi güçlendirecektir.
SORU: Bugünkü konuşmanızda da altını çizdiniz. Gazze’de kırılgan bir ateşkes söz konusu. İsrail ikinci aşamaya geçmek için hazırlık yaptığını açıklamıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu ay sonunda Washington’a gidecek. Trump’ın bir açıklaması vardı; ‘Barış Konseyi için dünya liderleriyle birlikte olacağız, dünya liderleriyle birlikte oluşturacağız’ demişti. Size bir teklif geldi mi Trump’tan Barış Konseyi için? Türk askeri Gazze’de istikrar gücünde yer alacak mı?
Henüz bize gelmiş bir teklif yok, bir talep de yok. Böyle bir toplantının yapılacağı istikametinde dedikoduları duyuyoruz. Yeter ki barış için bu tür toplantılar yapılsın. Adım atalım, biz her an hazırız. Öte yandan İsrail’in ateşkes ihlalleri devam ediyor. 11 Ekim’den bu yana 370’i aşkın kardeşimiz şehit oldu. İsrail ne yazık ki taahhütlerini yerine getirmiyor. İnsani yardım girişlerinde sıkıntılar sürüyor. İsrail’in verdiği sözleri yerine getirmesi, ateşkese tam anlamıyla uyması ve Gazze’de hayatın normale dönmesine müsaade etmesi şarttır. Kış şartları iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Gazze’deki barınma sorunlarını, temel ihtiyaçların karşılanamaması problemini acilen çözmek gerekiyor. Bunun için ise İsrail’in oluşturduğu güvenlik sorununun ortadan kalkması lazım. Türkiye hiçbir zaman elini taşın altına koymaktan kaçınmaz.
SORU: Belçika Savunma Bakanının bir açıklaması gündeme geldi geçtiğimiz günlerde. Özetle ‘Türkiye’siz güvende olmayız’ diyor Avrupalı Bakan. Siz de Avrupalı liderlerle sürekli irtibat ve temas halindesiniz. Avrupa’nın güvenliği konusunda Avrupa’dan önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ilgilendiren yeni adımlar bekliyor muyuz? Atılabilir mi?
Şu anda hep bunun heyecanı içerisindeyiz. Ama Avrupa Birliği üyelik sürecinde biliyorsunuz 50 yılı devirdik. Bizi bu tür tekerlemelerle maalesef oyaladılar. Avrupa Birliği’ne daha önce süreçte olmayan ülkeler alındı. Ama Türkiye ne yazık ki bugün 86 milyon nüfusuyla, sanayisiyle, kapasitesiyle bu kadar güçlü bir ülke olarak Birliğe güç katacakken maalesef AB’ye hala alınmadı. Oyalama devam ediyor. Dışişleri Bakanıma ısrarla “Avrupalılarla nerede görüşürsen hep kendilerine bunu hatırlat” diyorum. Ben de görüştüğüm liderlere hala bunu söylemeye devam ediyorum. NATO’nun en büyük ikinci kara gücüyüz. Savunma sanayiinde son yıllardaki atılımlarımız herkesin malumu. Bu süreçte gizli-açık kısıtlamalarla, hatta ambargolarla karşılaştık, fakat savunma yeteneklerimizi geliştirmeye devam ettik. Biz dostluk ve müttefiklik bağlarımızın bulunduğu Avrupa ülkeleri ile kazan kazan temelinde her alanda iş birliğimizi güçlendirmeye hazırız. Avrupa’nın stratejik bir vizyonla ilişkilerimize bakması, onlar açısından da kazanç olacaktır. Avrupa’dan gelecek adımlar ise bundan sonraki süreci inşa edecektir.
SORU: Futbolda illegal bahis skandalı diye tabir edilen bazı gelişmeler var. Siz de futbolu çok yakından takip ediyorsunuz. Efendim bu bahis skandalı sonrası Türk futbolunda bir arınma gerçekleşecek veya bu iş sonuna kadar devam ettirilecek gibi beklentiler var. Kamuoyu da bu konuyu gerçekten çok merak ediyor. Ben de sizin yorumunuzu almak isterim.
Değerli arkadaşlar, futbol malum milyonlarca kişi için aslında bir eğlence aracıdır. Belli bir ülkenin veya belli bir bölgenin takip ettiği değil, adeta tüm dünyanın statları tıklım tıklım doldurarak ve ekranlardan izlediği bir yorgunluk çıkarma aracıdır. Nitekim biz de bunu gençlik yıllarımızdan şu andaki makama gelinceye dek hep izledik, takip ettik. Şimdi de özellikle televizyonlarda maçları sürekli izlemeye devam ediyorum. Fakat bu son gelişmeler bizi ciddi manada üzmüştür. İdarecisinden yöneticisine ve futbolcusuna kadar birçok ismin burada bulunması ve bu kişilerin adının böylesi skandallara karışması, ülkemde bunun olması, bir Cumhurbaşkanı olarak bizleri gerçekten üzmüştür. Hayretlere düşürmüştür. Bu rakamlar için, milyonlarca lira transfer ücreti alan bu insanlar, bu işin içerisine nasıl bulaşır, nasıl girer? Yöneticilere bakıyorsun, ya bu yöneticiler bunu nasıl yapar, nasıl bulaşır? Gerçekten şunu bir defa çok açık altını çizerek söylüyorum, futbolun ruhu adalettir. Eğer biz bu adaleti tesis edemezsek, sahalardan çıkan netice bizi asla tatmin etmez. Niye? Çünkü adaletten uzak bir netice ortaya çıkacaktır. Bunun bizi tatmin etmesi mümkün olmaz. Bütün bunların yanında biz, futbolun asil ve temiz ruhundan yanayız. Ben yargı mekanizmasının adil bir şekilde çalışmasından sonra bunun da tesis edileceğine inanıyorum. Nereden gelirse gelsin, hangi kulüpten gelirse gelsin, A kulübü, B kulübü fark etmez. Burada adalet bizim için çok çok önemli. Şu anda da bence yargı bu görevini en ideal şekilde yapmaktadır. Biz bu mücadeleyi özellikle de tribünlerin sesine, gençlerin hayallerine, bu milletin temiz futbol özlemi adına sonuna kadar sürdüreceğiz.
SORU: Küresel gelişmeler, bölgesel gelişmeler derken aslında futbolun yanı sıra basketbolu da yakından takip ediyorsunuz. Bosna Hersek karşısında büyük bir galibiyet elde etti A Milli Takımımız. Siz de maçı yakından takip ettiniz. Takımı nasıl değerlendirirsiniz?
Bosna Hersek biliyorsunuz sıradan bir takım değildi, güçlü bir takımdı. O güçlü takımın karşısında gerçekten bizim ekipte iki veya üç tane eksiğimiz vardı, onlar katılamamışlardı. O eksiklerimize rağmen ortaya başarılı bir performans koydular ve o farkla o maçı aldılar. İyi bir başlangıç aslında. İlk iki maçı iyi götürdüler. Şimdi önümüzde tabii zorlu bir maç var, Sırbistan. Sırbistan maçı önem arz ediyor. Sırbistan’ı da yenerek inşallah dünya kupasına bu defa katılmalıyız. Maçtan sonra soyunma odasına gittik. Orada bize “Dünya kupasına gidersek neticesi ne olur?” falan dediler. Biliyorsunuz sporcunun beklediği hep nedir? Biz de dedik ki; “dünya kupasına gitmemiz halinde yerli ve milli markamız TOGG’u inşallah sizlere de hediye ederiz.” İnşallah kazasız belasız bu elemeleri geçip takımımız doğrudan 2027 Dünya Kupasındaki yerini alacaktır. Milletimiz onların yanında, biz onların yanındayız.
SORU: Türkiye uzun zamandır yeni anayasayı konuşuyor. Sivil ve özgürlükçü anayasa konusunda hemen hemen bütün partilerin mutabakatı var, ancak henüz somut bir mesafe kat edilemedi. Önümüzdeki süreçte yeni anayasayla ilgili somut adımlar söz konusu olacak mı?
Biz somut netice almak için yola çıktık. Soyutta kalırsak bunun bir anlamı olur mu, olmaz. Şu an itibarıyla da hem sivil, hem özgürlükçü, hem kuşatıcı bir anayasayı yapma arzusu içerisindeyiz. Bunu yapalım ki, milletimiz de “işte benim anayasam” desin. Kendi geleceği ile ilgili de herhangi bir endişeye kapılmasın. Yeni anayasa sözünü AK Parti olarak biz özellikle meydanlarda verdiğimiz gibi, bütün siyasi partiler de millete aynı taahhütte bulunmuştur. Öyleyse birlikte bu işe sahip çıkacağız. Hassaten Cumhur İttifakı olarak da yaptığımız çalışmayla bunu başaracağız. Bu konuda kararlılığımız var. Bütün bunların yanında yeni anayasa çalışmalarına şu anda partimiz en hazır parti konumundadır. Sürekli olarak kurduğumuz anayasa çalışmaları ekibi bu işi yürütüyor. Kendilerinden zaman zaman brifingler alıyorum. Bütün bunların yanında MKYK, MYK ekibimiz içerisinde sadece bu anayasa çalışmalarını yürüten arkadaşlarımız var. Bunlarla birlikte de inşallah üzerinde şüpheye yer bırakmayacak, köhnemiş değil, milletimize “her yönüyle benim anayasam” dedirteceğimiz anayasamızı hazırlıyoruz. Diğer taraftan bu işin takvimi olmaz. Sürekli çalışırsın ve bu çalışmanın neticesinde de vakti, saati geldiğinde adımı da atarsın. Bu dönem, bu işin neticeye bağlanacağı dönem olacaktır.
SORU: 2025 Aile Yılı ilan edildi. Aile Bakanlığıyla birlikte çok önemli çalışmalar yapıldı. 2025’in artık sonuna doğru geliyorken de yapılan kampanyalara ilgi nasıldı? Bir de sizin hep dikkat çektiğiniz unsur var, nüfus artış hızı azalıyor. 2026 yılı içerisinde bu teşvikler, aile kurumunun teşviki için yeni çalışmalar planlanıyor mu?
Her şeyden öte bu son cümle çok çok önemli. Nüfus artış hızı noktasında gerçekten dertliyiz. Bunu artırmamız şart. Bugün öğrendim, Rusya “en az iki çocuk” diyordu şimdi onlar da “en az üç çocuk” diyor. Biz bunu söylediğimizde çok tartışmalar çıktı, çok eleştirildik. Ama haklılığımızı bu gelişmeler ortaya koyuyor. Aile Yılı derken, ailenin kutsiyetini ifade etmek istiyorum. Aile bizde kutsaldır. Her yönüyle kutsaldır. Anneyle, babayla, bütün kardeşlerle bu kutsiyeti bizim ihya etmemiz önemli. Aileyi ne kadar ihya edersek, ailede ne kadar birbirimize kenetlenir, bağlanırsak o zaman güçlü millet oluruz. Güçlü aile, güçlü millet. Yani güçlü milletler güçlü ailelerden doğar. Eğer güçlü bir aile yapınız olmazsa, siz güçlü millet de olamazsınız. Bu sıkıntıyı yaşıyor muyuz? Bana göre yaşıyoruz. Ama ümitsiz miyiz, asla… Çünkü bu milletin tohumunda var. Yani biz yeniden inşallah ayağa kalkacağız, yeniden küllerimizden doğacağız. Bu millet, o güçlü ailelerle inşa ve ihya hareketini de yürütecektir. Bu noktada aile değerlerini korumanın ülkemiz açısından çok çok önemli açılımları olacak.
Tabii aileyi ve ailenin korunmasını konuşurken, eğitimde çok çok önemli. Burayı da ihmal etmiyoruz. Bakın, bizim şu anda üniversite sayımız 208’i buldu, ama biz buraya 76’dan geldik. Bize “bu kadar üniversite niye?” diyenler şimdi “haklıymışsın” demeye başladılar. Eğitim öğretimin olmadığı bir ülkeden güçlü bir millet doğar mı? Güçlü bir millet için eğitim öğretimde her yönüyle kuvvetli bir altyapı olacak ki, buradan da güçlü bir millet çıksın. İbrahim Tatlıses kardeşimizin meşhur sözü var ya, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” diye. O Urfa’da üniversite aradı, biz 81 vilayetin 81’ine de üniversiteler kurduk. Şimdi üniversite olmayan ilimiz kalmadı. Ve bununla da iftihar ediyoruz. Buralarda kaliteli, güçlü kariyer sahibi hocalarımız görev yapmaya başladı. Ağrı’ya gidiyorsun, Ağrı’da üniversitemiz maşallah her yönüyle güçlü. Hakkari’de her yönüyle güçlü. Yani yok yok, hepsi var. Artık oralardan derece yapan yavrularımız çıkıyor. Nasıl oldu? O eğitim öğretim olmasaydı yani Hakkari’den, Ağrı’dan, Van’dan, diğer şehirlerimizden bu yavrular çıkar mıydı, çıkmazdı. Ama şimdi çıkıyor. İnanıyorum ki ailelerimiz de artık yavrularına daha farklı, daha güçlü bir şekilde sahip çıkacak. Onlar da şöyle bir endişe taşımıyor; “Benim vilayetimde, benim şehrimde üniversite yok ki” demiyor. “Artık benim vilayetimde de üniversite var. Dolayısıyla evladımı yetiştireceğim, hazırlayacağım ve bizim memleketteki üniversiteye gidecek, buradan da inşallah kendini yetiştirerek mezun olacak” diyorlar.

TBMM Adalet Komisyonu’nda, kamuoyunda 11. Yargı Paketi olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin kabul edilmesinin ardından, teklifin önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi bekleniyor.
Adana, Hatay ve Osmaniye Baro Başkanlarının ardından, Kahramanmaraş Barosu Başkanı Mehmet Kaan Kır da 11. Yargı Paketi’ne ilişkin süreci değerlendirdi. Kır, şu ifadeleri kullandı:
“6 Şubat depremleri, yalnızca büyük bir doğal afete değil, aynı zamanda binlerce vatandaşımızın ihmaller nedeniyle yaşamını yitirdiği ağır bir toplumsal travmaya işaret etmektedir. Depremlerde hayatını kaybeden her bir vatandaşımızın acısı hala tazeyken, devam eden ceza soruşturmalarında mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın adalet beklentisi de bizim için son derece önemlidir.
TBMM’de görüşülmesi beklenen 11. Yargı Paketi kapsamında infaz rejimine ilişkin getirilen düzenlemelerin, deprem kaynaklı ceza davalarını da etkileyebileceği yönündeki tartışmalar, toplumda haklı bir kaygı yaratmaktadır. Bu kaygı sadece duygusal bir refleks değil, hukuki ve vicdani temeli olan ciddi bir uyarıdır.
“Kamu vicdanında telafisi güç yaralar açacaktır”
Depreme ilişkin ceza soruşturmalarında söz konusu olan fiiller, basit bir taksir olarak değerlendirilemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurmuştur. Yıkılan binalar, eksik denetimler, kural ihlalleri ve göz göre göre yapılan usulsüzlükler; hem binlerce insanın hayatına mal olmuş hem de yakınlarını kaybeden vatandaşlarımızda derin bir adalet beklentisi yaratmıştır. Bu nedenle deprem dosyalarının, genel bir indirim ya da infaz kolaylığı düzenlemesiyle aynı kapsamda değerlendirilmesi kamu vicdanında telafisi güç yaralar açacaktır.
Deprem suçları, genel indirim ve infaz kolaylıklarının gölgesinde bırakılmamalıdır. Devam eden soruşturma ve davalarda cezasızlık algısı yaratacak her türlü düzenleme, toplumun adalet duygusunu zedeleyecektir. Unutulmamalıdır ki bu dosyalar yalnızca hukuki süreçlerden ibaret değildir; yıkılan hayatların, eksilen ailelerin, yarım kalan umutların temsilidir.
Baroların asli görevi, mağdurların sesi olmak ve adaletin zayıflatılmasına yol açabilecek düzenlemelere karşı kamuoyunu uyarmaktır. 11. Yargı Paketi görüşülürken deprem kaynaklı ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları, infaz indirimleri ve erken salıverme düzenlemelerinin dışında bırakılmalıdır. Hukuk devleti, hesap verebilirlik ve toplumsal güven için bu zorunludur.
Depremde kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor; hem depremde hayatını kaybedenlerin yakınlarının hem de süregelen soruşturmalarda mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın adalet mücadelesinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha kamuoyuna saygıyla duyuruyorum.”

1994 Eurovision Şarkı Yarışması’nın galibi İrlandalı şarkıcı Charlie McGettigan İsrail’in 2026’daki yarışmaya katılmasına izin verilmesini protesto etmek için ödülünü geri gönderme kararı aldığını duyurdu.
İrlanda Filistin Dayanışma Kampanyasının (IPSC) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, McGettigan’ın, kararını açıkladığı video paylaşıldı.
Charlie McGettigan, İsrail’in 2026’daki yarışmaya dahil edilmesi kararı üzerine ödülünü iade etme kararı alan 2024 Eurovision Şarkı Yarışması’nı kazanan İsviçre’nin temsilcisi Nemo’ya destek verdi.
McGettigan, “Bu nedenle, Nemo’yu desteklemek için ben de ödülümü EBU’ya (Avrupa Yayın Birliği’ne) iade etmek istiyorum. Zaferimiz 1994’te oldu ve ne yazık ki o zaman aldığımız kupayı bulamıyorum ama bulursam ben de ödülümü iade edeceğim.” dedi.
2024 Eurovision şampiyonu Nemo, dün İsrail’in yarışmaya katılmasına izin verilmesine tepki olarak aldığı ödülü geri göndereceğini açıklamıştı.
4 Aralık’ta İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen 95’inci EBU Genel Kurulu’nda İsrail’in 2026’daki yarışmaya katılmasına izin verilmişti. Bu kararın ardından İspanya, Hollanda, Slovenya, İrlanda ve İzlanda devlet televizyonları Eurovision’dan çekildi. Daha sonra Portekiz’in ulusal şarkı seçimi yarışmasına katılan 17 sanatçı da kazanırlarsa Eurovision’da Portekiz’i temsil etmeyi reddettiklerini açıkladı.
2024 Eurovision Şarkı Yarışması’nın kazananı İsviçreli şarkıcı Nemo da İsrail’in yarışmaya katılmasına izin verilmesine tepki olarak aldığı ödülü geri gönderme kararını açıkladı.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan şarkıcı, yarışmayı yayınlayan kuruluşun politik olmadığını iddia etmesine rağmen, İsrail’in imajını yumuşatmak uğruna yarışmayı defalarca kullandığını vurguladı.
Nemo, “Bütün ülkeler çekildiğinde, bir şeylerin yanlış olduğu belli olmalı. Bu yüzden ödülü, net bir mesajla Cenevre’deki genel merkeze göndermeye karar verdim. Sözünüzün eri olun. Sahnede kutladığımız değerler, sahne dışında var olmuyorsa, en güzel şarkılar bile anlamsız hale gelir. Söz ve eylemlerin birbiriyle uyumlu olduğu anı bekliyorum, o zamana kadar bu ödül sizin.” ifadelerini kullandı.
Eurovision finali, Avusturya’nın başkenti Viyana’da 2026’nın Mayıs ayında gerçekleşecek.

Estonya ordusunda mevcut sistemde görev süresi yapılan göreve göre 8 veya 11 ay arasında değişiyordu. Yeni düzenlemeyle birlikte tüm yükümlüler için hizmet süresi eşit şekilde bir yıl olacak.
Ayrıca şu anda yılda üç kez yapılan celp dönemleri ikiye düşürülmesine rağmen, yıllık asker sayısının aynı kalacağı ve en fazla 4 bin 100 yükümlünün hizmet vereceği bildirildi.
Estonya makamları, bu değişikliğin orduya daha iyi eğitimli ve hazır güç kazandırmayı hedeflediğini vurguladı.

Tayland Başbakanı Anutin Charnvirakul’un söz konusu adımı beklenenden erken attığı belirtiliyor. Muhalefetin güvenoyuna gitme hazırlıkları ve hükümetin azınlık konumu, yönetimin “istikrarlı ve verimli şekilde devam edemeyeceği” gerekçesiyle öne çıktı. Kraliyet Gazetesi’nde yayımlanan kararda, çözümün yeni bir seçim olduğu vurgulandı.
Tayland ve Kamboçya birbirini saldırılardan sorumlu tutarken, son çatışmalarda Tayland’ın hava saldırıları düzenlediği ve tank kullandığı bildirildi.
Yasa gereği seçimlerin fesih tarihinden 45–60 gün sonra yapılması gerekiyor; bu da sandığın ocak sonu veya şubat başında kurulacağı anlamına geliyor.
Anutin, perşembe gecesi yaptığı paylaşımda “gücü halka iade etmek istediğini” söyleyerek fesih kararının sinyalini vermişti. Koalisyon ortağı Halk Partisi’nin verdiği desteği çekmesi ve Anutin için güvensizlik önergesi hazırlama kararı da süreci hızlandırdı.
Eyaletlerdeki tahliye merkezlerinde kalan sınır bölgesi sakinleri ise siyasi çekişmelerden çok çatışmaların sona ermesini ve geçim koşullarının iyileşmesini istiyor.

Bulgaristan Parlamentosu, Başbakan Rossen Zhelyazkov hükümetinin istifasını kabul etmiş, ülke 26 Kasım’dan bu yana tartışmalı bütçe planlarıyla başlayan ve yolsuzluk ile adalet eksikliği gibi geniş kapsamlı şikâyetlere dönüşen protestolarla sarsılıyordu.
AB Komisyonu sözcüsü, euroya geçiş için gereken tüm ana kriterlerin Bulgaristan tarafından karşılandığını ve gerekli kararların çoktan alındığını belirterek, “Siyasi durum nasıl gelişirse gelişsin, Bulgaristan 1 Ocak 2026’da euro bölgesinin parçası olacak” dedi.
Ülkede bazı siyasi aktörler, özellikle Cumhurbaşkanı Rumen Radev ve Rusya yanlısı muhalefet partileri, euroya geçişin ertelenmesini savunuyordu. Ancak Bulgar Parlamentosu daha önce euroya geçiş konusunda referandum çağrılarını hem anayasal gerekçelerle hem de parlamentonun uzun süredir euroyu desteklemesi nedeniyle reddetmişti.

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2026 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı.
Bakan Bak, bahis operasyonlarına ilişkin soruya, “Futbol Federasyonu ile yapılan bir soruşturma var. Yaklaşık 1.5 yıl önce Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ile başlattığımız çalışma. 149 hakeme 8-12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verildi. Yaklaşık 5 bin bilgi tarandı. Teknik direktörler, kulüp yöneticileri var. Süper Lig’den 27, 1. Ligden 77, 2. Ligden 282, 3. Ligden 629, amatörden 9 futbolcu var. Bunlar verilen idari cezalarıdır. Savcılık soruşturması devam ediyor” dedi.

Diyarbakır’da bir tekel bayisine el bombası atıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken iş yerinde maddi hasar meydana geldi.
Diyarbakır’da kimliği belirsiz şüpheli, bir markete el bombası atıp kaçtı. Meydana gelen patlamada yaralanan olmazken, iş yerinde hasar meydana geldi.
Olay, önceki gece, Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi Gürsel Caddesi’nde bir tekel bayisinde meydana geldi. Kimliği belirsiz şüpheli, markete el bombası attı.
Saldırı sırasında markette bulunan iş yeri sahibi S.D. yara almadan kurtulurken, şüpheli ise kaçtı. Patlama nedeniyle markette hasar oluştu. İhbarla adrese polis ekipleri sevk edildi.
Kamera kaydında, yüzü kapalı şüphelinin kapısını açtığı marketten içeri el bombasını atıp kaçtığı, bir süre sonra patlamanın meydana geldiği ve yangına neden olduğu, iş yerinin yanından geçen bir kadın da patlama sırasında kırılan camlardan etkilenip, hızla bölgeden uzaklaştığı görüldü.
Ekipler, şüphelinin yakalanması için çalışma başlattı.

Suriye’nin Dera kentinin batı kırsalındaki Abdeen köyünde düzenlenen bir düğüne kimliği belirsiz kişilerce el bombalı saldırı düzenlendi.
Dera Sağlık Müdürlüğü, vakada 5’i çocuk olmak üzere toplam 17 kişinin yaralandığını ve Dera Ulusal Hastanesi’ne kaldırıldığını bildirdi.
Yaralıların çoğunun durumunun hafif olduğu, ama patlama sebebiyle bir kişinin bacağının koptuğu aktarıldı. Faillerin bulunması için çalışma başlatıldı.

Kokusai Ryobi Ferry tarafından işletilen 66 metre uzunluğundaki gemi, 500 kişiye kadar yolcu kapasitesine sahip. Çevresel durumu algılayabilen sensörlerle donatılan feribot, engelleri tespit ederek rotasını otomatik biçimde ayarlayabiliyor ve dümen ile pervane kontrolünü kendisi gerçekleştiriyor. Gemi, 5 Aralık 2025’te yapılan denetimlerin ardından Japon hükümetinden resmi onayını aldı.
Projenin öncülerinden olan Nippon Foundation’ın İcra Direktörü Mikihiro Umino, “Bu, çok heyecan verici bir başlangıç” diyerek gerçek operasyonlardan elde edilecek tecrübeyle güvenliği artırmayı ve küresel standartların oluşmasına katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti. Vakıftan Mitsuyuki Unno ise teknolojinin, Japonya’daki derinleşen işgücü krizine çözüm sunabileceğini ve uzak yerleşimlerde ulaşımın sürdürülebilirliğini sağlayabileceğini vurguladı.
Japon denizcilik ve gemi inşa sektörleri son beş yılda 10 binden fazla çalışan kaybetti ve 2024 itibarıyla iş gücü 71 bine geriledi. Ülkenin toplam çalışma çağındaki nüfusu 1995–2023 döneminde %15 azaldı. 2040’ta yaklaşık 11 milyon kişilik açık oluşacağı tahmin ediliyor.
Bu gelişme, Şubat 2020’de başlatılan ve 50’den fazla şirketin yer aldığı MEGURI2040 programının en önemli adımlarından biri olarak görülüyor. Program, 2040 yılına kadar Japonya’daki kıyı taşımacılığının yarısını otonom hale getirmeyi hedefliyor. Feribot şu anda tanıtım niteliğindeki yarı otonom seferlerine başlamış olsa da tam otonom ticari işletmenin 2026 Mart ayı sonunda hayata geçmesi planlanıyor.
Nisan 2026’ya kadar üç geminin daha otonom operasyonlara başlaması bekleniyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü de otonom gemiler için bağlayıcı olmayan bir kod üzerinde çalışıyor. Bu düzenlemenin 2026’da kabul edilmesi ve 2032’ye doğru zorunlu hale gelmesi öngörülüyor.

Kütahya’da özel bir şirkete ait kömür ocağında karbonmonoksit gazından etkilenen 7 işçi hastaneye kaldırıldı.
Kütahya’nın Gediz ilçesine bağlı Gökler beldesinde özel bir şirkete ait kömür ocağında 7 işçi karbonmonoksit gazından zehirlendi.
Yer altındaki çalışmalarda meydana gelen gaz yoğunluğu nedeniyle işçilerden Mustafa K. (50), Mehmet E., Mehmet T., Mustafa E., Muhammet K., Kader S. ve Cemalettin B. zehirlendi. İşçilerden bir kısmının oksijenli bölgeye geçerek kendini kurtardığı, ancak Mustafa K’nin (50) geçiş yapamadığı öğrenildi. Durumu fark eden ekipler tarafından ocaktan çıkarılan 7 işçi, ambulanslarla Gediz Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Olayla ilgili inceleme başlatıldı.

Denemede, Orbital Marine Power’ın O2 gelgit türbini, Invinity Energy Systems’e ait vanadyum redoks akış bataryaları ve ITM Power’ın 670 kW kapasiteli elektrolizörü aynı şebeke düzeni içinde birbirini tamamlayan bir yapı halinde çalıştırıldı.
EMEC operasyon ve bakım yöneticisi Leonore Van Velzen, entegre sistemin yıllara yayılan geliştirme sürecinin bir sonucu olduğunu belirterek, üç yenilikçi teknolojinin kusursuz bir akışla bir araya getirilmesinin karmaşık bir mühendislik gerektirdiğini ancak ulaşılan aşamanın gelecekteki projelere ışık tuttuğunu vurguladı.
Merkez, bu sistemin gelgit enerjisinin akış bataryaları ve yeşil hidrojen üretimiyle ilk kez tek bir platformda entegre edildiğini teyit ederek bunun gelecekte şebeke kısıtlarını hafifletebileceğini ve yeni enerji satış modellerine kapı aralayabileceğini bildirdi. Her ne kadar deneme sistemi çalışır durumda olduğunu ortaya koysa da rapor, özellikle batarya yönetimi ve elektrolizör kontrolü gibi alanlarda iyileştirme ihtiyacının sürdüğünü belirtiyor. Ekip, daha yüksek otomasyon seviyesinin bütün entegrasyonun güvenilirliğini artıracağını ifade etti. EMEC ayrıca, yenilenebilir hidrojenin sentetik yakıt üretimi gibi daha geniş kullanım alanlarına açılmasının, elektrifikasyonu zor olan havacılık ve denizcilik gibi sektörleri karbonsuzlaştırmak adına önemli bir adım olabileceğini dile getirdi.

Bakan Ersoy, Bakanlığın 2026 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulunda konuştu. Ersoy’un konuşması sırasında muhalefet milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti. Ersoy, konuşmasında şunları söyledi:
“2025 yılında tüm zamanların ilk 9 aylık gelir rekorunu kırmış bulunuyoruz. 2025 Ocak – Eylül döneminde turizm gelirimiz bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 oranında artarak 50 milyar dolara yükselmiştir. 2017 yılında 83 dolar iken 2024 yılı ilk dokuz ayında yabancı turistlerin kişi başı gecelik harcaması 107 dolara, 2025 yılında ise bu rakam 116 dolar seviyesine yükselmiştir. Yakaladığımız 2024’e göre yüzde 9’luk, 2017’ye göre yüzde 41’lik büyüme, en önemli hedeflerimizden biri olan nitelikli turisti ülkemize çekme noktasında her yıl üstüne koyarak gerçekleştirdiğimiz ilerlemeyi ve istikrarı açıkça göstermektedir. Göreve geldiğimiz 2018 yılından itibaren elde ettiğimiz başarılar, ulusal değil uluslararası ölçektedir. Türkiye, 2017’de dünyanın en çok turist çeken ülkeleri arasında 8’inci sıradaydı. Biz ülkemizi 2024 itibarıyla 4’üncü sıraya taşıdık. Turizm gelirimizde gerçekleştirdiğimiz sıçrama bunun da ötesindedir. Bu alanda 2017’de 15’inci sırada olan ülkemizi, 2024’te 7’nciliğe yükselttik. Turizm geliri artışında yakaladığımız bu ivme ile 64 milyar dolarlık 2025 sonu hedefimizi de yakalayacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, milletimizin hizmetkârı olarak çıktığımız bu yolda daha fazlası, daha iyisi için ilerlemeyi sürdüreceğiz.
Belirlediğimiz her yeni hedef için attığımız ilk adım elbette tanıtımdır. TGA koordinasyonunda dünyanın en kapsamlı ve etkili tanıtım kampanyalarını gerçekleştirmeye devam ediyoruz. CNN, BBC, Al Jazeera, Euronews, Bloomberg ve Eurosport gibi global kanallarda özel yayınlar ve reklamlarla dünyanın her tarafına ulaşıyoruz. 2025 yılında ayrıca 39 ülkenin ulusal TV kanallarında 17 ayrı reklam filmimiz ile yer aldık. Günümüz dünyasında ülkeler için dijital görünürlük vazgeçilmezdir. Biz de bu gerçek doğrultusunda; Instagram, TikTok, YouTube, VKontakte gibi 9 farklı sosyal medya platformunda iletişim ve tanıtım çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalar sayesinde Kasım 2025 itibarıyla toplam 21 milyon 200 bin takipçiye ulaşmış durumdayız. YouTube ve TikTok’ta ülke hesapları arasında birinci sırada Instagram’da ise ikinci sırada yer alıyoruz. Go Türkiye, alanında dünyanın lider tanıtım portalıdır. Platformun İstanbul ve Antalya temalı iki mini dizisi toplamda 2,8 milyar görüntülenme sayısı ile Türkiye’nin yaratıcı endüstrilerdeki marka değerini daha da yukarı taşımış; ülke tanıtımında başka bir aşamaya geçmenin de kapısını aralamıştır. Özellikle arkeolojik zenginliğimizin uluslararası tanıtımı da odak noktamızdır. Roma’nın kalbi Kolezyum’da düzenlediğimiz ve 6 milyon kişinin ziyaret ettiği Göbeklitepe sergimiz gerçekten de istisnai bir başarı yakalamıştır. Farklı ülkelerde benzer tanıtım faaliyetlerimizi sürdüreceğiz.
Attığımız tüm adımların neticesini gördüğümüz alanlardan en önemlilerinden birisi de gastronomi. TGA ile 2023 yılında Türkiye’ye getirmeyi başardığımız Dünyanın en prestijli restoran değerlendirme sistemlerinden biri olan Michelin Rehberi’nin 2026 Türkiye seçkisinde toplam 171 restoran yer aldı. 2026 seçkisinde Kapadokya’mızın da ilk kez MICHELIN listesinde yer alacak olmasının sevincini ve haklı gururunu yaşadık. Son açıklanan lezzet duraklarımızla Türkiye’nin Michelin Yıldızlı restoran sayısı 17’ye ulaşmış oldu. Bu tablo, Türkiye’nin gastronomi alanındaki yükselişinin ve dünya çapındaki değerinin güçlü bir göstergesidir.
“Yaklaşık 19 bin konaklama tesisimiz sürdürülebilir turizm belgesi veya sertifikası almış durumdadır”
Sürdürülebilirlik, turizmin geleceğine açılan kapının anahtarıdır. Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) ile yapılan iş birliği çerçevesinde hayata geçirdiğimiz Türkiye Çevresel ve Kültürel Sürdürülebilirlik Programı ile biz bu anahtara artık sahibiz. Yaklaşık 19 bin konaklama tesisimiz sürdürülebilir turizm belgesi veya sertifikası almış durumdadır. En fazla GSTC sertifikalı konaklama tesisine sahip ülke olan Türkiye, bugün bu alanda dünyanın lider, öncü ve örnek ülkesidir. Sürdürülebilirliğin önemli bir unsuru olan, turizmdeki kalitemizi daha yükseğe ve geleceğe taşımak adına sektörün ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını oluşturmak için de Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK ile ortak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İmzalanan mutabakatlar çerçevesinde, mümkün olan en üst düzey teorik ve pratik donanımı sağlayacak eğitim ve uygulama imkânlarını devlet ve özel sektör iş birliğiyle gençlerimize sunmaktayız. Dünya liginde üst sıralara oynayan Türk turizmi artık dünyaya yönetici ihraç eden bir konuma gelmiştir.
“2026’da 7 tane daha ücretsiz girişli halk plajı açmayı planlıyoruz”
2019 yılında başlattığımız ücretsiz girişli Halk Plajı projeleri, sunduğu yüksek kalitede hizmetlerle vatandaşlarımızın büyük ilgi ve takdirine mazhar olmuştur. Bugün itibarıyla 21 ayrı noktada halk plajı hizmete açmış durumdayız. 2026’da 7 tane daha ücretsiz girişli halk plajı açmayı planlıyoruz. Plajlardan söz açılmışken son olarak ülkemizin Mavi Bayraklı plaj sayısında dünya üçüncüsü olduğunu da hatırlatmak isterim.
“2025 yılı itibarıyla 65 ilde 255 kazı alanına çalışma yapılmaktadır”
Gerek turizm gerekse kültür başlığı altında öncelik ve önem verdiğimiz alanlardan bir tanesi arkeolojidir. 2025 yılı sonunda, Türkiye’de yürütülen yıllık 780 kazı ve araştırma çalışması ile dünyada lider ülke konumundayız. ‘Geleceğe Miras’ projesini, Cumhuriyet tarihinin en büyük arkeolojik seferberliği olarak hayata geçirdik. 2023 yılından bu yana, insanlık tarihine ışık tutan değerlerimizi gün yüzüne çıkartmak ve restorasyonlarla ayağa kaldırmak adına benzeri görülmemiş bir mesai yürütmekteyiz. 2025 yılı itibarıyla 65 ilde 255 kazı alanına çalışma yapılmaktadır. Yabancı heyetlerce yürütülen 29 kazımızı da 12 aylık kazı programına dâhil ederek her birine Türk Koordinatör Kazı Başkanı atadık. Gururla ifade etmek isterim ki bugün yerli ve millî bir Türk arkeolojisi, bütün insanlık tarihini aydınlatacak çalışmalara ev sahipliği yapmaktadır. Kazı ve restorasyon çalışmalarının yanı sıra yine ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında 17 antik kentimizde ziyaretçi karşılama merkezi ve çevre düzenleme projelerini tamamladık. 13 noktada da çevre düzenleme uygulamalarını bitirdik. Bu kapsamda, tarihimizin dönüm noktasına şahitlik etmiş olan Bitlis’te, dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığı olma özelliği taşıyan Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı ziyaretçi karşılama merkezinin açılışını 25 Ağustos tarihinde gerçekleştirdik.
Su altı arkeolojisinde de mesaimiz sürüyor. Kemer açıklarında dünyanın en eski ticaret batığında, Datça’da ise Osmanlı İmparatorluğu donanmasından bir gemide kazı çalışmaları yapıyoruz. Bu gemilerden elde edilen bulgular şimdiden önemli dönem verileri sunmaktadır. 7 adet sualtı arkeolojik kazısı ile Türkiye bu alanda dünyada birinci sırada. 15 binden fazla envanterlik buluntunun gün yüzüne çıkarıldığı bütün bu arkeolojik çalışmalar için sadece 2025 yılında ayırdığımız kaynak miktarı 3,5 milyar liradır. Proje kapsamında, ilk 11 aylık süreçte 1.200’den fazla uzmanın, 3.000’den fazla çalışanın istihdam edilmesini sağladık. ‘Türk İslam Dönemi Mezar Taşları ve Kitabeler Ulusal Envanter Projesi’ni 2024 yılında başlatmıştık. İstanbul, Tokat, Diyarbakır ve Denizli’de belirlenen mezar alanlarındaki belgeleme çalışmalarını bu yıl tamamladık. 2026’da da saha çalışmalarını ülke çapında sürdürmeyi öngörüyoruz. Avrupa Birliği ile ortak yürüttüğümüz Sinop Tarihi Cezaevi Restorasyon Projesi de tamamlanmıştır. Cezaevi kompleksi, Sinop ilinin sürdürülebilir kalkınmasına destek sağlayacak bir kültür ve sanat kompleksi halini almıştır.
“Ayasofya’yı hem koruyacağız hem de gelecek nesillere en sağlam şekilde ulaştıracağız”
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki varlık sayımız 22’ye yükselmiştir. Son olarak 2025 yılında, ‘Sardes Antik Kenti ve Bintepeler Lidya Tümülüsleri’ listeye alınmıştır. 2020 yılında UNESCO Geçici Listesi’ne kaydedilen ‘Zerzevan Kalesi ve Mithraeum’un adaylık dosyası da 2026 yılında değerlendirilmek üzere Dünya Miras Merkezine sunulmuştur. ‘Ankara: Modern Bir Cumhuriyet Başkentinin Planlanması ve İnşası’ ise UNESCO Türkiye Millî Komisyonu iş birliğinde yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenmiş ve listedeki varlık sayımız 79 olmuştur. Elbette ecdat yadigarı vakıf eserlerimiz de kültür varlıklarımızla ilgili çalışmalarımızda özel bir yer teşkil etmektedir. Son iki yılda yurt içinde; İstanbul Fatih Beyazıt Camii, İstanbul Fatih Süleymaniye Külliyesi Darüşşifası ve Sıra Odalar başta olmak üzere 166 vakıf kültür varlığının restorasyonlarını tamamladık.
2025 yılının ilk dokuz ayında onarım ve restorasyonunu tamamladığımız eser sayısı 101 adet olup, inşallah yıl sonuna kadar bu sayıyı 121’e çıkarmış olacağız. 2025 yılı içerisinde tarihinde ilk kez Ayasofya-i Kebir Camii Bütüncül Projesini de tamamladık. Olası risklere karşı Ayasofya’yı koruma çalışmalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda Ayasofya tarihinin en büyük restorasyon çalışmalarını sürdürdüğümüzü de hatırlatmak isterim. Mimar Sinan’dan bu yana yapılan en kapsamlı restorasyon çalışması ile Ayasofya’yı hem koruyacağız hem de gelecek nesillere en sağlam şekilde ulaştıracağız. Bu noktada bir kez daha tüm restorasyon faaliyetlerimizde bilimsel yöntem ve uygulamalara bağlı kaldığımızı vurgulamayı gerekli görüyorum. Atılacak her adım, alanında uzman akademisyenlerimizin yer aldığı bilim kurullarınca belirlenmekte; yapılan her müdahale ve koruma işlemi kurul kararlarıyla uygulanmaktadır.
“Bu yıl gece müzeciliği kapsamında 600 bin ziyaretçi ağırladık”
‘Gece Müzeciliği’ uygulamamızla bu toprakların benzersiz medeniyet miraslarını, özel olarak tasarlanan aydınlatma sistemleriyle ışıklandırmaktayız. 2024 yılında başlattığımız uygulamaya dâhil edilen müze ve ören yeri sayısı 2025 itibarıyla 27 olmuştur. Oluşturulan etkileyici atmosfer ile ziyaretçilerimize gece saatlerinde, alışılmışın dışında bir ziyaret imkânı ve deneyim sunmaktayız. Bunun geri dönüşünü de çok güçlü şekilde aldık ve bu yıl gece müzeciliği kapsamında 600 bin ziyaretçi ağırladık. Müze ve ören yerlerimize yönelik inşa ve ihya çalışmalarımıza da yoğun şekilde devam ediyoruz. 2025 yılında toplam 95 işi tamamladık. Bunlardan 30 adeti proje yapımı, 65 adeti de yeni müze binası çalışmasıdır. Halihazırda devam ettirdiğimiz 190 iş bulunmaktadır. Tüm bu işler için kullandığımız ödenek miktarı ise yaklaşık 6 milyar TL olmuştur.
“Depremden etkilenen illerde restorasyon sürüyor”
Asrın felaketinden etkilenen illerimizde öncelikli olarak yürüttüğümüz restorasyon, onarım ve ihya çalışmalarımızı da kesintisiz olarak sürdürüyoruz. Hatay’da Eski Meclis Binası ve Gastronomi Binalarındaki restorasyon çalışmaları ile Kurtuluş Caddesinin tarihi dokusunu ayağa kaldırmak amacıyla başlatılan kentsel tasarım uygulamalarının 1. etabı tamamlanmıştır. 2. etap çalışmalarını da inşallah 2026 yılı başında tamamlamış olacağız. Tarihi Meclis binamızı aslına uygun olarak yeniden inşa ettik ve şimdi onu sanatla işlevlendireceğiz. Bu özel yapıyı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğümüze bağlı yerleşik bir sahne olarak hayata yeniden dâhil edeceğimiz bilgisini sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
Sizlerin de malumu olduğu üzere Bakanlığımızca, özel mülkiyetteki kültür varlıklarının korunması noktasında Mayıs 2023’de bir yönetmelik değişikliği yaptık. Söz konusu değişiklikle afet bölgesinde proje yardımı üst limitini 5 kat, uygulama yardımı üst limitini ise 10 kat arttırdık. Bu kapsamda 2025 yılında 1,5 Milyar TL ödenek ayırdık. 2026 yılında da bu yardımlara devam edeceğiz. Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nin restorasyon çalışmalarında da sona yaklaştık. Söz verdiğimiz gibi hafıza müzesi, tiyatro salonu, konferans salonu, atölyeler, kütüphane, arkeoloji müzesi ve açık hava etkinlik alanlarını içeren bir kompleks olarak 2026 yılı içerisinde vatandaşlarımızın ziyaretine açacağız.
Yenileme çalışmaları devam eden Antalya Müzemizi de 2026 yılında halkımızla buluşturacağız. Gerekli görülen ihtiyaçlara cevap verecek şekilde gerçekleştirilen modern düzenlemeler, müzemizde çok daha fazla eserin sergilenmesini mümkün kılacak; depoda korunan çok sayıda eser ziyaretçilerin ilgisine sunulacaktır. Zira yeni Antalya Müzesi’nde kapalı alan 9 bin 500 metrekareden tam 19 bin 500 metrekareye çıkarılmaktadır. Kapalı alandaki bu iki kattan fazla artışa ek olarak müzemizin açık alanı da 23 bin metrekare olacak şekilde güncellenmektedir. Sonuç olarak 4 bin 172 metrekarelik mevcut sergi alanı, %164’lük bir artışla 11 bin metrekareye yükseltilmektedir. Bu muazzam kapasitesi ve çağdaş yüzüyle müzemizin Antalya’nın odak noktalarından biri olacağına inanıyorum.
İstanbul’da ise, dünya kültür ve endüstri mirasının nadide örneklerinden olan Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının dönüşüm süreci devam etmektedir. Bilim Kurulu eşliğinde, uluslararası restorasyon ilkeleri doğrultusunda yürütülen bu sürecin sonunda bölgeyi kültürün ve sanatın merkezi haline getirmiş olacağız. Tarihi gar sahalarımız; müze, kütüphane, sergi ve fuar alanları, tiyatro salonu, açık hava müzesi, atölyeler, eğitim birimleri ve arkeopark ile 7’den 70’e toplumun her kesimine, turizmin başkenti İstanbul’a hitap edecek bir komplekse dönüşecek. Tren taşımacılığı sürerken Anadolu Yakası’nın ilk Arkeoloji Müzesi’ni de Haydarpaşa’da açacağız. Tarihi binaların restorasyonunu, millet bahçesini, sergi alanlarını ve arkeoloji müzesini kapsayan ilk etabın açılışını, 2026 yılı içerisinde yapmayı planlıyoruz.
“Kültür varlığı kaçakçılığıyla ciddi bir mücadele yürütmekteyiz”
Bir yandan kültür varlıklarımızın ihya, inşa ve işlevlendirme çalışmalarına devam ederken bir yandan da kültür varlığı kaçakçılığıyla ciddi bir mücadele yürütmekteyiz. Gerek hukuki çalışmalarla gerekse uluslararası iş birliği anlaşmaları ile kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadeledeki kararlılığımız ve elde ettiğimiz muazzam sonuçlar diğer ülkeler için örnek teşkil etmektedir. 2025 yılında yurt dışından iadesini sağladığımız 180 eser ile birlikte 2002-2025 yılları arasında yurt dışından getirilen eser sayısı 13 bin 448’e ulaşmıştır. Bunların 9 bin 133’ü ise 2018 yılı sonrasında ülkemize kazandırılmıştır. 2025 yılı itibarıyla 217 müze, 146 düzenlenmiş ören yeri ile hizmet vermekteyiz. 2025 yılı Kasım ayı sonu itibarı ile Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerini yaklaşık 31 milyon 750 bin kişi ziyaret etmiştir. Ayrıca Bakanlığımız denetiminde faaliyet gösteren özel müze sayısı 448’e; bu müzelerdeki kayıtlı eser sayısı ise toplam 285 bin 348’e ulaşmıştır.
Vakıf eserlerine yönelik restorasyon ve ihya faaliyetleri çalışmalarımızın sadece bir yönü. Elbette bir yandan da vakıf senedi gereklerini yerine getiriyor, vakfedenlerin iradelerine uygun olarak hayır işlerini sürdürüyoruz. Bu doğrultuda her ay düzenli olarak 75 binin üzerinde aileye gıda yardımı yapılmaktadır. Ayrıca 2025 yılında 7 bin kişiye aylık bağlanmış ve 50 bin öğrencimize karşılıksız burs verilmiştir. Yine vakfiyelerimizdeki hayır şartları doğrultusunda Ramazan ayında 2,5 milyon öğün iftar yemeği verilmiş, dini bayramlarda 44 bin öksüz ve yetim çocuğumuza bayramlık kıyafet ve ayakkabı hediye edilmiştir. İhtiyaç sahibi ailelerden 2 bin 325 çocuğumuzun ise sünnet ettirilmesi sağlanarak kendilerine hediyeler verilmiştir. Osmanlı mirası aşevi geleneğimizi de sürdürmekteyiz. 2024 yılı içerisinde aşevlerimizin sayısını 4’e çıkarmıştık bu sayı bu yıl 5’e çıktı, inşallah 2026 yılında da yediye çıkacak.
“Kültür Yolu Festivaline ev sahipliği yapan şehir sayımız 20’ye çıktı”
2025 yılında; Manisa, Kayseri, Mardin ve Malatya’nın eklenmesiyle Türkiye Kültür Yolu Festivaline ev sahipliği yapan şehir sayımız 20’ye çıkmıştır. Festivalimiz; her yıl ülkemizden ve dünyadan farklı sanatçılar ve sanat kurumlarının dâhil olmasıyla kültür-sanat çatısının kapsamını ve eşsiz zenginlikteki bu çatı altında buluşturduğu insan sayısını katlayarak büyütmektedir. Beş yıl önce “Kültür ve Sanatla Bütünleşmiş Bir Turizm” vizyonuyla hayata geçirdiğimiz Türkiye Kültür Yolu Festivali, kapsadığı alan ve katılımcı sayısı ile bugün dünyanın en büyük festivali konumuna gelmiştir. Geride kalan festival yılında, 180 gün süren toplam festival süresince yaklaşık 10 bin etkinlikte 50 binden fazla sanatçı yer aldı. 587 konser, 4 bin 346 sergi, 1052 atölye sanatseverlerle buluştu. Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğümüz, geleneksel el sanatlarımızın yaşatılması ve aktarılması için 2025 yılında 1158 kursiyere eğitim vermiştir.
Bugün Türkiye, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’ndeki Son olarak Antep işinin de eklenmesiyle 32 kültürel değeriyle en çok unsur kaydettiren 2. ülke konumundadır. Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanterine ise 367 yaşayan kültür değerimiz kayıt edilmiştir. Kayıtlı Yaşayan İnsan Hazinemizin sayısı ise 102’ye yükselmiştir. Yüzlerce yıllık birikimi olan Somut Olmayan Kültürel Mirasımızı ‘Yaşayan Miras Festivalleri’ ile de sahiplenmekteyiz.Festivallerimizi bu yıl 10 ilimizde gerçekleştirdik ve 2026 yılında il sayımızı 15’e çıkaracağız. ‘Bir Anadolu Şenliği’ ise Terörsüz Türkiye faaliyetleri kapsamında, bu toprakların birlik ve beraberlik iradesinin altına attığımız bir kültür-sanat imzasıdır. 22 Ağustos’ta Hakkari’de başlayan şenlik, sırasıyla Tunceli, Şırnak, Bingöl ve Bitlis’te gerçekleştirilmiştir.
“1300’den fazla çağdaş kütüphanemizin çatısı altında kütüphanecilik hizmetini sürdürmekteyiz”
Bakanlık olarak; mekânsal ve işlevsel geliştirmelere, hizmet içeriklerini zenginleştirmeye devam ettiğimiz 1300’den fazla çağdaş kütüphanemizin çatısı altında kütüphanecilik hizmetini sürdürmekteyiz. Attığımız bu adımlar; kullanım istatistiklerinde ve kitap varlıklarında tarihi rekorlar olarak bize geri dönmektedir. 2025 yılında güncel üye sayımızı 7,6 milyona çıkardık. Kitap sayımızı ise yıl sonunda 26,4 milyona çıkaracağız. Kütüphane kullanım alanı ve oturma kapasitesinde de durum farklı değildir. 2026 yılı hedefimizi kütüphane kullanım alanını 1 milyon metrekarenin, oturma kapasitesini ise 200 bin kişinin üzerine çıkarmak olarak belirledik. Ülkemize kazandıracağımız yeni kütüphanelerle birlikte bu ciddi hedeflere ulaşacağımızdan şüphemiz yoktur. Zira son 8 yıl içinde toplam kütüphane kullanım alanını 325 bin metrekare seviyesinden yaklaşık 800 bin metrekareye; oturma kapasitesini de 94 binden 150 bine yükseltmiş bulunuyoruz. Aynı dönemde 221 yeni kütüphaneyi hizmete alırken 320 kütüphanemizi de yeniden yapılandırdık. 2025 yılı itibarıyla yeniden yapılandırma, sıfırdan inşa ve restorasyon çalışmaları devam eden 92 kütüphanemiz bulunmaktadır. Yapay zekâ başta olmak üzere değişen ve dönüşen dünyanın gereklerine cevap verecek şekilde yeni teknolojik imkânları da dijital kütüphane hizmetleri, otomasyon ve yazılım altyapıları alanlarına adapte ediyoruz.
“Dijital nüshasını araştırmacıların hizmetine sunduğumuz eser sayımız 2025 yılı itibarıyla 456 bin 753’e ulaşmıştır”
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığımız bu alanda hizmet veren dünyadaki en büyük kuruluştur. Kaynak olma vasıfları ve eşsiz değerleriyle bünyesinde 760 bini aşkın yazma ve nadir matbu eser muhafaza etmektedir. Bu eser varlığı, İslam ve Türk-İslam tarihinin bütün asırlarının; siyasi, kültürel ve etki coğrafyasının en büyük entelektüel hafızasını oluşturmaktadır. Bu hafızanın korunmasını ve geleceğe eksiksiz ulaşmasını teminat altına almak için dijitalleştirme çalışmalarımızı da aralıksız sürdürüyoruz. Dijital nüshasını araştırmacıların hizmetine sunduğumuz eser sayımız 2025 yılı itibarıyla 456 bin 753’e ulaşmıştır. Alan Başkanlığı uygulamalarımız ile Çanakkale, Kapadokya ve Uludağ’da yetki karmaşasını ortadan kaldırarak, söz konusu bölgelerin kültür ve turizm potansiyelini hizmet ve faydaya dönüştüren ciddi bir değişim gerçekleştirdik. Çanakkale Tarihi Alanı’nı, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından olmak üzere yaklaşık 5 milyon ziyaretçi ağırlayan dünyanın en iyi korunmuş savaş alanlarından biri haline getirdik. Çalışmalarımızın neticesinde 15 şehitlik daha tespit ettik. Hamdolsun şu ana kadar bu şehitliklerin de 8 tanesi ihya edilmiştir.
“Kapadokya’daki 1134 kaçak yapı ortadan kaldırıldı”
Kapadokya Alan Başkanlığımız, bölgenin tarihi ve kültürel dokusuna zarar veren kaçak yapılaşmaya tam anlamıyla neşter vurmuştur. Yürütülen etkin mücadele ile Kapadokya’daki 1134 kaçak yapı ortadan kaldırılmıştır. Bölgenin en özel değerleri olan peribacalarından 7 tanesine de restorasyon ve onarım müdahalesi yapılmıştır. İkisi tamamlanmış olup, 5 çalışmamız titizlikle sürdürülmektedir. Başkanlığımız, kuruluşundan bugüne geçen 6 yıllık süreçte bölgedeki 288 adet doğal ve kültürel taşınmazı da tescilleyerek koruma altına almıştır. Yine doğal dokunun korunması hedefiyle bölgedeki tüm vadilerimizde kapsamlı bir temizlik ve bakım seferberliği başlatmış bulunuyoruz. Uludağ özelinde de Alan Başkanlığımız, yaşanan problemlerin hızla çözümüne odaklanarak bölgenin korunması ve geliştirilmesi için adımların bir an önce atılmasına ön ayak olmakta; sürdürülebilirliği önceleyerek, Uludağ’ın doğal ve turistik değerlerinin doğru şekilde yönetilmesi için faaliyetlerine devam etmektedir.
“Türkiye genelinde 515 cemevimizin bakım-onarım ve tefrişatı tamamlanmıştır”
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ilerlediğimiz Türkiye Yüzyılı hedeflerini gerçekleştirmek için toplumsal barışın, birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi elzemdir. Bakanlık olarak bu yolda da üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız. 2022 yılında kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığımız işte bu kararlılığın bir neticesidir. Başkanlığımız için; cemevlerimizin fiziki ihtiyaçlarının karşılanmasından inanç ve kültür hayatımızı bilim, sanat ve eğitimle buluşturmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya kadar uzanan ciddi hedef ve görevler belirlenmiştir. Kuruluşunu takiben bu doğrultuda yapılan çalışmalarla; 111’i deprem bölgesinde olmak üzere, Türkiye genelinde 515 cemevimizin bakım-onarım ve tefrişatı tamamlanmıştır. İlgili 380 süreç devam etmektedir. Bugün itibarıyla 1.073 cemevimizin aydınlatma giderleri Bakanlığımızca karşılanmaktadır. Kaygusuz Abdal Alevilik-Bektaşilik Kütüphanesi hizmete açılmış; cemevlerinde kütüphane birimleri kurulmak üzere 27 bin kitap temin edilip şu ana kadar 14 bin kitap dağıtılmıştır. 2025 yılı içinde 86 kültürel etkinlik düzenlenmiş, 193 cemevi ve STK’nın faaliyetlerine katkı sağlanmıştır.
Türkiye’nin en büyük sanat kurumu olan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğümüz, 2024-2025 tiyatro sezonunda 99’u yerli, 138’i yabancı olmak üzere toplam 237 oyun sahnelemiştir. Gerçekleştirilen 6 bin 676 temsil ile 2 milyon 269 bin rekor seyirciye ulaşmıştır. Hatay’da Eski Meclis Binasının yerleşik bir tiyatro sahnesine dönüştürüldüğünü biraz önce açıklamıştım. Benzer şekilde Kars’ta da yeni bir sahneyi hizmete alacağız. Şehrimizin kültür- sanat kimliğine ve insanımızın sosyal hayatına yeni bir değer kazandırmış olacağız. Devlet Tiyatrolarımızın bu muazzam sanat yolculuğunun yanında özel tiyatrolarımızın da mümkün olan en güçlü şekilde şehirlerimizin sanat ikliminde yerini almasını istiyor ve bunu önemsiyoruz. Bu doğrultuda 2025-2026 sanat sezonunda Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğümüz eliyle; 236 profesyonel, 65 çocuk oyunu ve 78 geleneksel olmak üzere 379 özel tiyatro projesine toplam 97 milyon 216 bin lira destek sağladık.
“2025 yılında sinema sektörüne sağladığımız destek 490 milyon 894 bin liraya ulaşmıştır”
Devlet Opera ve Balemiz de kendiyle yarışmaya, kendini aşmaya devam etmektedir. Önce 2023-2024, ardından da 2024-2025 sanat sezonunda izleyici ve temsil sayısında rekor sayılara ulaşılmıştır. Dünya prömiyerlerine de ev sahipliği yaptığımız 2024-25 sanat sezonunda tam 44 yeni prömiyer gerçekleştirilmiş ve çok önem verdiğimiz yerli sanat üretiminin gereği yerine getirilerek, daha önce hiç sahnelenmemiş Türk eserleri repertuvarımıza kazandırılmıştır. Ahmed Adnan Saygun’un ‘Gılgamış Destanı’, Cemal Reşit Rey’in “Çelebi” operası ve “Deli Dolu” opereti gibi değerli eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Nitelikli sinema eserlerinin üretimini teşvik etmekten film mirasımızı korumaya, ülkemizi bir çekim platosu haline getirmekten sinema kültürünü geniş kitlelere ulaştırmaya kadar belirlediğimiz her bir hedefe kararlılıkla ilerliyoruz. Yurt içi ve yurt dışında sinema alanında gerçekleştirilen etkinlik ve projelere sunduğumuz desteklerle birlikte 2025 yılında sinema sektörüne sağladığımız destek 490 milyon 894 bin liraya ulaşmıştır.
Bakanlık olarak, telif hakları alanında şahıslardan kurumlara, konunun İlgili taraflarını ortak paydada buluşturarak kemikleşmiş sorunları ortadan kaldırdık. Konaklama tesislerinde ve gastronomi sektöründe müzik lisansı noktasında attığımız adımlar 40 yıllık hukuki ihtilafları sonlandırmıştır. Bu uygulamalarla hem hak kaybının önünü kestik hem de telif hakkı sahiplerini temsil eden meslek birliklerinin 2024 yılı gelirlerini, 2023’e göre yüzde 90 oranında artırarak 2,2 milyar TL’yi aştık. Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğünün memur ve işçi kadrolarında bulunup Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerimize bağlı birimlerde görev yapan personelin sanatçı kadrolarına geçiş maddesini içeren kanun teklifi, Meclis Genel Kurulumuzda kabul edilerek kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumumuz düzenlediği 172 bilimsel etkinlik, hayata geçirdiği 39 proje ve yayımladığı 202 eser ile son derece yoğun bir yılı geride bırakmıştır. Bu dönemde 105 bin 202 eseri ücretsiz dağıtmış ve 1.474 öğrencimize de burs sağlamıştır. Yüksek Kurumumuz, ‘Türk Kültürü Kongresi’nin onuncusunu bu yıl gerçekleştirmiş olup 2026 yılında da ‘Türk Tarih Kongresi’nin yirmincisini düzenlemek için çalışmalarına başlamıştır. Yine 2026 yılında Yüksek Kurum çatısı altında ‘Türk Dil Şurası’nı toplayacak ve Türkçedeki gelişmeleri, tüm kesimlerim katılımıyla masaya yatıracağız. Sizlerin de malumu olduğu üzere dünya barışına, uluslararası dostluk ve iyi niyetin geliştirilmesine hizmet eden gerçek ve tüzel kişilere “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” vermekteyiz. 2025 yılında ödülün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu ödül Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini temsil eden bir Devlet ödülü niteliği taşımaktadır. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını yaşatmak ve geleceğe aktarmak adına hayata geçirdiğimiz Atatürk Ansiklopedisi, çevrim içi olarak hizmete almamızın üzerinden geçen yaklaşık 5 yıllık süreçte 12 milyonun üzerinde kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Bu eşsiz literatüre bugüne kadar tam 1.379 madde yüklenmiştir. Oluşturduğumuz bu muazzam Atatürk veri tabanı ile Türkiye’nin dijital bilgi altyapısına büyük bir değer kazandırmış olmanın gururunu yaşıyoruz.
“15 bine yakın Türkiye Burslusu, yükseköğretim kurumlarımızda eğitimlerini sürdürmektedir”
Yunus Emre Enstitümüz, 69 ülkede 93 yurt dışı temsilciliği ile ülkemizin yumuşak güç potansiyelini etkin bir biçimde kullanmaktadır. Ülkemizin izlemekte olduğu aktif dış politika ve hayata geçirdiği başarılı hamleler neticesinde Türkçeye olan talep de artmıştır. Bu talebe cevap veren Enstitümüz, 2025 yılında yüz yüze ve çevrim içi Türkçe kurslarıyla 25 bin 966 kişiye ulaşmıştır. “Tercihim Türkçe Projesi” ile de farklı ülkelerdeki okullarda Türkçenin seçmeli veya zorunlu yabancı dil olarak okutulmasına yönelik çalışmalar yürüterek çocuklara Türkçe öğretme noktasında da güçlü adımlar atmaktadır. 2025 yılında toplamda da 54 bin 555 öğrenciye Türkçe öğretilmesi sağlanmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Türk Diaspora Forumu’nu düzenlemektedir. Bugün başlayan bu önemli organizasyonda Türk diasporasının farklı alanlardan temsilcileri diasporamızın 60 yılı aşkın birikimini görünür kılmak, iş birliğini güçlendirmek ve önümüzdeki on yıllara ilişkin perspektifler geliştirmek üzere farklı fikir ve konuları masaya yatıracaklar. Bir yandan da Türkiye Burslarımız ile gençlerin hayatına dokunmayı, ülkelerimiz arasında gönül köprüleri kurmayı sürdürüyoruz. Bugün lisans ve lisansüstü düzeylerde 15 bine yakın Türkiye Burslusu, yükseköğretim kurumlarımızda eğitimlerini sürdürmektedir.
TİKA, kurulduğu 1992 yılından bu yana 5 kıtada 170’den fazla ülkede 33 bin proje gerçekleştirmiştir. Başta ekonomik, sosyal ve kültürel iş birliği olmak üzere yürütülen bu uluslararası mesai ikili ilişkilerin her alanda gelişimine imkân sunmuştur. Türkiye’nin dış politikasında aktif rol oynayan TİKA 2025 yılında, muhtelif sektörlerde 1500’e yakın proje ve faaliyet gerçekleştirmiş; binlerce kamu personeli için mesleki eğitimler düzenleyerek ülkemizin sektörel uzmanlıkları ve kurumsal tecrübesini paylaşmıştır. Yine bu yıl içerisinde, tarihimiz açısından manevi değeri tartışılmaz bir eser olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evinin müze restorasyonunu tamamladık. Buna ek olarak Bosna-Hersek Srebrenitsa’da, Potoçari Soykırım Kurbanlarını Anma Merkezi Müzesi projesini de tamamlayarak hafızalara silinmez şekilde bir insanlık notu düştük. Tamamladığımız bir diğer çalışma da Naim Süleymanoğlu’nun Bulgaristan Mestanlı’daki evine yönelik gerçekleştirdiğimiz restorasyon ve müzeye dönüştürme projesi olmuştur. Moğolistan’da Bilge Tonyukuk Müzesi İnşa Edilmesi Projesi’nde ise taşlar yerine konulmuş ve projede müze kısmına geçilmiştir.
Ne olmuştu?
Bolu yangınıyla ilgili öncelikle Kartalkaya’da hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Benim de iki evladım var; evlatlarını, ailelerini kaybedenler oldu. Bu talihsiz bir acıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yangının ardından 16 Nisan 2025 tarihinde birinci teftiş ve 17 Haziran 2025 tarihinde yapılan ikinci teftiş sonuçlarına rağmen Bakanlık olarak bürokratlarımız hakkında Danıştay’ın aldığı karardan çok daha önce soruşturma izni verdik. ‘Soruşturma izni verilmediği’ söylemi gerçeği yansıtmamaktadır. Yargı süreci devam etmektedir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 2026 bütçe teklifi 3 milyar 373 milyon 876 bin liradır. Üst kurula dair gelecek soruları cevaplamaktan memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Sayıştay Başkanlığı tarafından yüce Meclis’e sunulan, bakanlığımıza ait 2024 yılı denetim raporlarında yer alan bulguların ağırlıklı olarak usule ilişkin hatalardan kaynaklandığını görmekteyiz. Elbette milletin emanetini taşıyan bir makamda hatanın küçüğü büyüğü söz konusu değildir. Dolayısıyla bu hataların giderilmesi için ilgili bakanlık birimlerimiz ivedilikle talimatlandırılmış ve gerekli işlemlerde son aşamaya gelinmiştir. Bakanlığımızı denetleyen tüm denetçilere titiz ve özverili çalışmaları için teşekkür ediyorum. 2026 yılı bütçemiz, bakanlık ve ilgili kuruluşlarımız dahil olmak üzere 69 milyar 999 milyon 818 bin lira olarak öngörülmektedir. Bu bütçenin 51 milyar 734 milyon 616 bin lirası cari bütçe, 18 milyar 266 milyon 202 bin lirası ise yatırım bütçesi olarak öngörülmüştür. 2026 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclis’i saygıyla selamlıyorum”

Güneş enerjisini yeniden tanımlamayı hedefleyen Overview Energy, yeryüzündeki mevcut güneş santrallerini geceleri de elektrik üreten tesislere dönüştürmeyi amaçlayan iddialı projesiyle sahneye çıktı. Şirket, yörüngede topladığı enerjiyi yeryüzüne göndermeyi hedefliyor.
Şirketin yaklaşımı, Dünya’dan yaklaşık 35 bin km yükseklikteki jeosenkron yörüngeye yerleştirilecek geniş güneş panelleriyle uzayda kesintisiz güneş ışığı toplamak ve bu enerjiyi kızılötesi lazerler aracılığıyla doğrudan yeryüzündeki büyük ölçekli güneş santrallerine iletmek üzerine kurulu. Bu sayede, gün ışığına bağlı olmadan neredeyse 24 saatlik enerji üretimi hedefleniyor.
Girişim bugüne kadar 20 milyon dolar yatırım topladı ve bu bütçenin bir kısmı, teknolojinin havada yapılan bir gösterimi için kullanıldı. Hafif bir uçak üzerine yerleştirilen lazer sistemi, 5 kilometrelik mesafeden yere konuşlandırılmış bir alıcıya enerji aktararak sistemin çalışabilirliğini ortaya koydu.
Şirket, 2028’de ilk test amaçlı uydusunu alçak Dünya yörüngesine göndermeyi, ardından nihai sistemini 2030’da jeosenkron yörüngede devreye alarak megawatt düzeyinde enerji aktarımına başlamayı hedefliyor.
Overview Energy’nin avantajı, altyapı olarak mevcut güneş tarlalarını kullanarak daha kolay bir entegrasyon sunması. Yine de şirketin uzaydan gönderilen enerji ışınlarının güvenli olduğunu ve hedeften sapmayacağını kanıtlaması gerekiyor. Ayrıca lazerlerin verimliliği de önemli. Çünkü enerji uzayda toplandıktan sonra kızılötesine dönüştürülürken yaşanacak kayıplar sistemin tüm avantajını ortadan kaldırabilir.

ABD’de reşit olmayan kızlara yönelik fuhuş ağı kurmakla suçlanırken cezaevinde ölü bulunan milyarder Jeffrey Epstein hakkındaki araştırmalar derinleşiyor. Son olarak, ünlü iş insanına ait olduğu belirtilen albümden çıkan fotoğraflar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Epstein’in özel malikanesinde çekildiği ifade edilen karelerin, kendisine ait e-posta hesabından elde edildiği açıklandı.
Temsilciler Meclisi Gözetim ve Hesap Verebilirlik Komitesi’nin Demokrat üyeleri tarafından paylaşılan yeni görüntülerde, eski ABD Başkanı Donald Trump, eski danışmanı Steve Bannon, eski Başkan Bill Clinton, Bill Gates ve daha pek çok yüksek profilli ismin Epstein ile poz verdiği görülüyor. ABD medyası, yayınlanan 19 fotoğrafın Epstein’in “etkili isimlerle kurduğu özel ilişkileri” bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtiyor.
Paylaşılan kareler arasında en çok konuşulanlardan biri ise üzerinde Donald Trump’ın yüz çiziminin bulunduğu ve yalnızca 4,5 dolar fiyat etiketi taşıyan prezervatifler oldu. Bir başka fotoğrafta Trump’ın yüzleri sansürlenen altı kadınla birlikte Epstein’in malikanesinde görüntülendiği dikkat çekti.
Fotoğrafların kim tarafından ve ne zaman çekildiği bilinmezken; Clinton, Epstein ve Ghislaine Maxwell’in birlikte olduğu karelerin yanı sıra Prens Andrew, Bill Gates ve Harvard Üniversitesi’nin eski rektörü Larry Summers’ın da yer aldığı görüntüler ortaya çıktı. Gözetim Komitesi üyesi Robert Garcia, Epstein’in mülklerinden çıkan belgelerde “binlerce kadının görüntüleri de dahil olmak üzere toplam 95 binden fazla fotoğraf” bulunduğunu açıklamıştı.

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, TÜRK-İŞ’in asgari ücret konusundaki tutumuna destek verdiklerini belirterek, “Doğru bir iş yaptı, biz de yanında duruyoruz” ifadelerini kullandı. Hizmet-İş tarafından ev işçilerinin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen “Ev İşçileri Hikâye Yarışması Ödül Töreni” Emek Konukevi’nde yoğun katılımla gerçekleştirildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda, ev işçilerinin hayatlarını konu alan kısa film gösterimi yapıldı. Törende konuşan HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, ev işçilerine ilişkin sendikal çalışmanın uluslararası alanda da öncü nitelikte olduğunu belirterek, “Henüz yasal zemine oturtamadık ama mücadelemiz kararlılıkla sürüyor” dedi.
Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yürütülen görüşmelerin devam ettiğini, akademisyenler ve ilgili kurumların da katılacağı geniş kapsamlı bir çalıştay planladıklarını söyledi. Ev işçilerinin yaşadığı zorlukların geçmişte apartman görevlilerinin sorunlarına benzediğini belirterek, “Toplumun her kesimi için çözüm üretme sorumluluğumuz var. Biz sadece toplu sözleşme yapan bir yapı değil, ülkenin tüm sorunlarına çözüm arayan bir sivil toplum örgütüyüz” ifadelerini kullandı.
Asgari ücret sürecine de değinen Arslan, TÜRK-İŞ’in komisyon yapısına ilişkin eleştirilerini hatırlatarak, “Katılmama kararları doğru bir adımdı. HAK-İŞ olarak bu tavrı destekliyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından düzenlenen ödül töreninde, “Ben Sendikalı Ev İşçisi” çalışmasıyla Esranur Tatar birincilik ödülünü kazandı. “Görünmeyen Eller Sessiz Hayatlar” hikâyesiyle Ayfer Yiğitbaş ikinci olurken, “Geçmişten Günümüze Sendikama Güvenle” adlı eseriyle Fatma Aslan üçüncülüğe layık görüldü.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İlke TV’de katıldığı programda gündeme dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Asgari ücret belirlenirken toplumda artan gerilime dikkat çeken Özel, ekonomik koşulların halk üzerindeki etkisinin tehlikeli boyutlara ulaştığını vurguladı.
Asgari ücret görüşmelerine Türk-İş’in katılmamasını doğru bulduğunu belirten Özel, “Asgari ücret artık temel ücret hâline geldi. Türkiye’de ortalama maaşla eşitlendiği için en büyük toplu sözleşme niteliğinde. Üstelik ilk gününden açlık sınırının altında kalacak. Bu kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
Özel, asgari ücretin yirmi yedi–yirmi sekiz bin lira seviyelerinde belirlenmesinin toplumsal infial yaratabileceğini savunurken, OHAL dönemlerini hatırlatan grev yasaklarını da “Anayasada olmayan yetkinin kötüye kullanımı” olarak yorumladı.
Ekonomik sıkıntıların toplumda büyük kırılmalar oluşturabileceğine değinen Özel, sert ifadelerle şöyle konuştu:
“Evdeki çocuğunun karnını doyuramıyorsa, o vakitten sonra neler olacağını kestiremezsiniz. Sokaktaki öfkeyi daha önce hiç böyle görmedim. Asgari ücretle alay eder gibi rakam açıklanamaz. İnsanların sanal bahise yönelmesi, çetelerin artması… Mazur görmüyorum ama ekonomik nedenleri var. Bu artık ‘Palto alamıyorum’ meselesi değil, ‘Karnımı doyuramıyorum’ meselesi.”
Programda İBB davası ve CHP’lilere yönelik operasyonlara da değinen Özel, iktidarı değiştirmeye yöneldiklerinde hedef hâline geldiklerini söyledi. CHP’nin 47 yıl sonra TRT ekranlarında birinci parti olarak yer aldığını hatırlatan Özel, “O günden sonra başımıza gelmeyen kalmadı” dedi.
Partide herkesin artık sadece iktidar hedefiyle hareket ettiğini vurgulayan Özel şöyle devam etti:
“Burada 12’nci katta oturup kimseye dokunmazsanız kimse sizinle uğraşmaz. Ama siz iktidarı değiştirmeye kalkarsanız her şey değişiyor.”
Özgür Özel, İBB soruşturmasına dair daha önce açıklanmamış bir bilgiyi de ilk kez paylaştı. Gizli tanık “Meşe” ile aynı ifadeyi veren “İlke” kod adlı gizli tanığın, ifadeyi verdikten dört gün sonra tüm beyanlarını geri çektiğine dair dilekçe sunduğunu açıkladı.
Özel’in açıklamalarının siyasi gündemde geniş yankı uyandırması bekleniyor.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’den yapılan açıklamalara göre Karadeniz’de saat 20.13’te 4,1 büyüklüğünde, Akdeniz’de saat 20.20’de 4,2 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, merkez üssü Karadeniz olan 4,1 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.
En yakın yerleşim merkezine 238,63 kilometre uzaklıkta gerçekleşen depremin 6,7 kilometre derinlikte meydana geldiği belirlendi.
AKDENİZ’DE DE DEPREM
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, merkez üssü Akdeniz olan 4,2 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.
En yakın yerleşim merkezine 147,85 kilometre uzaklıkta oluşan depremin 9,12 kilometre derinlikte meydana geldiği belirlendi.

Hafta sonu yurdun büyük bir kesiminde parçalı bulutlu hava hakim olacak. Karadeniz kıyılarında yarın ve pazar günü yağış görülecek.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, hafta sonu yurdun büyük kesiminde parçalı bulutlu hava görülecek.
Yarın yurdun kuzey, iç ve doğu kesimlerinde parçalı ve çok bulutlu hava hakim olacak, Marmara’nın doğusu, Batı ve Orta Karadeniz (Çorum hariç), Doğu Karadeniz kıyıları ile Şırnak çevrelerinde ise yağmur ve sağanak bekleniyor.
Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Ardahan, Van ve Hakkari çevrelerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık olacağı tahmin ediliyor.
Yağışların, Trabzon, Rize, Artvin ve Ardahan çevrelerinde yer yer kuvvetli olması beklenirken, rüzgar Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında batı ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli esecek.
Pazar günü ise yurdun kuzey, iç ve batı kesimlerinde havanın parçalı ve çok bulutlu olması, Marmara’nın kuzeydoğusu, Karadeniz kıyıları ile Muğla kıyıları ve Artvin çevrelerinde yağmur ve sağanak beklenirken, yurdun diğer kesimleri az bulutlu ve açık olacak. Rüzgarın, Doğu Karadeniz’in doğusunda batı ve kuzeybatı yönlerden kuvvetli eseceği tahmin ediliyor.

Güllü cinayetine ilişkin soruşturma kapsamında dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Gazeteci Emrullah Erdinç’in iddiasına göre, olay sırasında aynı odada bulunan Sultan Nur Ulu, emniyette verdiği ifadede cinayeti işlediğini kabul etti. Ulu’nun, Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter tarafından odadan itildiğini söylediği öne sürüldü.
Tuğyan Ülkem Gülter ise bu iddiaları kesin bir dille reddetti.
Soruşturmanın kritik aşamaya geldiği belirtilirken, gözaltındaki iki isim kısa süre içinde Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilecek.

Bildiğiniz gibi bir alevin yanmaya devam etmesi için temelde üç şey gerekiyor: Isı, yakıt ve oksijen. Ses dalgalarını kullanan akustik sistemler, oksijen moleküllerini ortamdan uzaklaştırarak bu üç kaynaktan birinin ortadan kaldırıyor ve yangının büyümeden sönmesini sağlıyor. Sesin böyle bir işlev görebileceği aslında yıllardır biliniyor. DARPA (ABD Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı), daha 2008 yılında bu yönde projelere imza atmıştı. Aradan geçen sürede de benzer projeler ortaya çıktı. Ancak bu projelerin hiçbiri aynı anda hem etkili hem de güvenli olan, ölçeklenebilir sistemlere dönüşmedi. Worcester Teknik Enstitüsü’nden yangın koruma mühendisliği bölümü başkanı Albert Simeoni, bu durumu “Alevler üzerinde akustik etkinin güçlü olduğu biliniyor; asıl mesele bunu rahatsız edici ya da zarar verici yan etkiler yaratmadan büyütmek,” diye açıklıyor.
Sonic Fire Tech’in geliştirdiği yeni sistem bu noktada öne çıkıyor. NASA’da ısıl enerji dönüşümü üzerine çalışmış bir havacılık mühendisi olan Geoff Bruder’ın kurduğu Sonic Fire Tech, önceki projelerdekinden daha düşük frekansta ses dalgaları kullanarak, daha etkili ve güvenli bir çözüm sunuyor. Geoff Bruder, geliştirdikleri cihazın “oksijeni, yakıtın tüketebileceğinden daha hızlı titreştirerek” kimyasal reaksiyonu engellediğini belirtiyor. Şirketin şu ana kadarki testleri, ses dalgalarıyla 7–8 metre mesafeden alevlerin söndürülebildiğini gösteriyor. Bu teknoloji, özellikle ev ya da otellerdeki yangın söndürme sistemleri için susuz bir alternatif sunabilir.
Sonic Fire Tech, önceki çalışmalarda kullanılan 30–60 Hz aralığı yerine infrason dalgalarına yöneliyor. İnsan kulağının duyamadığı 20 Hz ve altındaki bu dalgalar daha uzak mesafelere ulaşabiliyor ve yapısal titreşim riski yaratmadan çalışabiliyor. Sistem, elektrik motoruyla çalışan bir pistonun oluşturduğu ses dalgalarını çatı ve saçak altına yerleştirilen metal kanallara iletiyor. Sensörler alevi algıladığında sistem otomatik olarak devreye giriyor ve yapının etrafında bir “infrason kalkanı” oluşturarak hem mevcut küçük alevleri söndürüyor hem de yeni tutuşmaları engelliyor.
Bu tarz akustik yangın söndürme sistemlerinin (en azından mevcut versiyonlarıyla) büyük yangınlara karşı etkili olmayacağını belirtmemiz gerekiyor. Ancak yeni başlayan yangınların büyümeden söndürülmesi ve daha küçük çaplı yangınların kontrol altına alınması için susuz bir alternatif sunmaları, bu sistemleri belli senaryolar için cazip alternatiflere dönüştürebilir.

Burdur’un Gölhisar ilçesinde gökyüzünde ışık görülüp yoğun ses duyulması üzerine ekipler harekete geçti.
Burdur’un Gölhisar ilçesi Böğrü Delik Yaylası yakınlarında akşam saatlerinde bir ışık görülüp yoğun ses duyulduğu ihbarı üzerine ekipler koordinatları belirlenen alana ulaşmak için harekete geçti.
“METEOR DİYE DEĞERLENDİRİYORUZ”
Konuya ilişkin açıklama yapan Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan, “Meteor, göktaşı gibi bir şey olduğunu değerlendiriyoruz. Arkadaşlar arama çalışmalarını yapıyor. Şu an itibarıyla bir bulguya ulaşamadık. Gölhisar, Böğrü Delik Yaylası tarafı diye geldi bilgi. O tarafı arıyoruz. 18.48 bize ihbar saati ama yaklaşık yarım saat gibi düşünelim. İncelemeler devam ediyor. Başka bir bulgumuz yok şu aşamada” dedi.

A Milli Futsal Takımı’nın 2028 FIFA Dünya Kupası Avrupa Ön Eleme Turu’ndaki rakipleri belli oldu.
Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) açıklamasına göre, İsviçre’nin Nyon kentindeki UEFA Genel Merkezi’nde yapılan kura çekimine TFF adına Milli Takımlar Futsal ve Plaj Futbolu Sorumlusu Tayfur Özkan katıldı.
Milliler, C Grubu’nda Kuzey Makedonya, Litvanya ve Bulgaristan ile eşleşti.
Ön Eleme Turu’nda C Grubu maçları, 6-15 Nisan 2026 tarihleri arasında Litvanya’da oynanacak.
Turda gruplarında ilk iki sırayı alan 12 takım, Ana Tur’a yükselecek ve tura doğrudan katılacak 24 takımla birlikte Ana Tur maçlarında karşılaşacak.
FIFA Futsal Dünya Kupası Finalleri, 2028’in yaz aylarında finallere katılmaya hak kazanan ülkelerden birinin ev sahipliğinde organize edilecek.

Londra Doğa Tarihi Müzesi tarafından yürütülen ve sonuçları kurumun internet sitesinde paylaşılan araştırmada Dünya 1,5 derecelik küresel ısınmaya doğru ilerlerken iklim değişikliğinin, “zoonotik” adı verilen, hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların riskini nasıl yeniden şekillendirebileceği değerlendirildi.
Yüzlerce bilimsel çalışmayı inceleyen araştırmacılar, 53 zoonotik hastalık için ayrıntılı iklim-hastalık verilerini topladı, 816 zoonotik hastalıktan yaklaşık yüzde 6’sında iklim değişikliğinin etkilerinin bilimsel açıdan incelendiğini belirledi.
Sivrisinek, kene ve pire gibi canlılar tarafından yayılan hastalıkların oluşturduğu riske dikkat çekilen araştırmanın bulgularında sıcaklık, yağış ve nemden etkilenmeleri sebebiyle iklim değişikliğinin bu hayvanlardan bulaşan hastalıklar üzerinde tesirli olabileceği, daha sıcak Dünya’nın hava koşullarını değiştirerek habitatları da dönüştürebileceği tespit edildi.
Daha sıcak koşullar, bazı bölgelerde kemirgen popülasyonlarını artırabilir
Birçok hayvanın habitatının değişmesinin insanları ve vahşi yaşamı birbirine daha yakın hale getirebileceğinin, zoonotik hastalıkların yayılma olasılığının da artabileceğinin altı çizildi.
Yüksek sıcaklıkların, özellikle sivrisinekler tarafından yayılan zoonotik enfeksiyonların hastalık riskini neredeyse iki kat artırabileceği, sıcaklık artışının sivrisineklerin gelişimini hızlandırarak veya kemirgen popülasyonlarını çoğaltarak hastalık riskini çoğaltabileceği belirtildi.
Araştırmanın yazarlarından David Redding, veba örneğini vererek “Vebaya kemirgenler ve onlardan beslenen pireler arasında dolaşan bir bakteri neden olur. Sıcaklık, bu sistemi büyük ölçüde etkiler. Daha sıcak koşullar, bazı bölgelerde kemirgen popülasyonlarını artırabilir ve pirelerin gelişimini hızlandırabilir, bu da bulaşma olasılığını artırabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Araştırmanın sonuçları, “Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS)” dergisinde yayımlandı.

Türkiye merkezli Cenk Ro-Ro firmasına ait, Panama bandıralı yolcu ve yük taşıyan CENK T adlı feribot, Ukrayna’nın Odessa hattında İskender füzesiyle vuruldu. Cenk Denizcilik’ten konuyla ilgili açıklama yapıldı.
Şirketin Türkiye–Ukrayna hattında düzenli sefer yapan gemisinin saldırı sırasında limanda bulunduğu açıklandı. Olayla ilgili detaylı inceleme başlatıldı. Cenk Denizcilik’in basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Cenk Denizcilik filosunda, Karasu – Odesa hattında tır taşımacılığı yapan M/V CENKT adlı gemimiz, bugün yerel saatle 16:00’da Chornomorsk limanına yanaşmasının peşinden balistik füze saldırısına maruz kalmıştır.
Saldırı sonrasında gemimizin pruva tarafında meydana gelen yangına römorkörler, liman yangın söndürme birimleri ve gemi ekiplerimiz tarafınca derhal müdahale edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. Şu ana kadar herhangi bir can kaybı veya yaralanma bilgisi bulunmamaktadır. Mevcut bilgiler doğrultusunda hasar yalnızca maddi niteliktedir.
Olay uluslararası denizcilik kuralları çerçevesinde değerlendirilmekte olup, ilgili resmi makamlarla tam ortaklık içinde süreci yakından takip ediyoruz.
Gelişmelere ilişkin teyit edilmiş bilgiler kamuoyu ile paylaşılmaya devam edilecektir.

TAYFUN’un seri üretime hazır olduğuna vurgu yapan Roketsan Genel Müdürü Murat İkinci, “TAYFUN göreve hazır. Seri üretim ve teslimat faaliyetlerine hızla devam ettiğimiz TAYFUN Füze ve Silah Sistemi’miz son atışında da hedefini tam isabetle vurdu. Bu başarıda katkısı olan tüm çalışma arkadaşlarımı gönülden kutluyorum.” ifadesini kullandı.
Kısa Menzilli Balistik Füze (SRBM) sınıfındaki ROKETSAN Tayfun, 280 kilometrenin üzerinde menzil sunuyor. Net menzili hakkında resmi açıklama bulunmasa da 500 kilometre menzile yaklaşıldığını iddia ediliyor. TAYFUN’un uzun menzilli versiyonu TAYFUN Blok 4, IDEF 2025’te tanıtılmıştı. Bu versiyonun 1.000 km üzerinde menzil sunacağı iddia edilmektedir.

TBMM Genel Kurulu’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçelerinin görüşmeleri sırasında MHP’li Celal Adan ile AK Parti’li Leyla Şahin Usta arasında gerginlik yaşandı.
CHP’li Tuncay Özkan’ın konuşması sırasında AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, Özkan’ın yüksek sesle konuşmasına tepki gösterdi. CHP ve AK Parti sıraları arasında tansiyon yükselirken Şahin Usta, Meclis Başkanvekili Celal Adan ve CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’e hitaben, “Keşke hatip kürsüden bağırırken ‘Bu kadar bağırmanıza gerek yok’ diye uyarsaydınız” dedi.
“Beni uyarmaya hakkın yok”
Şahin Usta’nın sözleri üzerine Meclis Başkanvekili Celal Adan, “Benim Meclis’i nasıl yöneteceğime sen karar verme. Beni uyarmaya da hakkın yok. Yerinizden kalkıp nereye gidiyorsunuz? Kimi dövmeye gidiyorsunuz? Oturun yerinizden, söz alın. Böyle şey olur mu?” ifadeleriyle sert tepki gösterdi.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan bütün arkadaşlara son derece saygı duyuyorum. Türkiye için mücadele verdiklerine inanıyorum ve bu ölçülerle yönetiyorum. Sayın Şahin, çok üzgünüm. Benim Meclis’i nasıl yöneteceğime sen karar verme. Beni uyarmaya da hakkın yok.
Biz burada gayet güzel yürütüyoruz ama benim de gördüğüm bir manzara, size laf atmış olabilirler. Yerinizden kalkıp nereye gidiyorsunuz? Kimi döveceksiniz. Öyle şey olur mu? Oturun yerinizden, söz alın. Kalkıyorsunuz, oraya hamle yapıyorsunuz.
Ben burada Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri, İYİ Parti milletvekilleri, Yeni Yol Partisi milletvekili, tüm milletvekillerine karşı bir saygım var. Türkiye Büyük Millet Meclisi devleti kuran bir Meclis. O şuurla ben Meclis’i yönetiyorum.
Bizi niye uyardınız onu anlayamadım. Kürsü konuşması yaptıktan sonra söz istersiniz, ben söz veririm size. Herkese de veriyorum ayrıca. Benden bir dakika söz isteyip almayan var mı? Hayatta yapamam onu ya. Ona gücüm yetmez ayrıca. Bu saygıyla yönettiğimiz Meclis’te siz bizi uyarıyorsunuz ya çok üzüldüm.”
Cumhur İttifakı’nda gerginlik
Cumhur İttifakı’nın iki kanadı arasında yaşanan bu gerginlik, Genel Kurul’daki diğer milletvekillerinin de dikkatini çekti.
CHP’den saldırı iddiası
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, arbede sırasında bir AK Partili milletvekilinin CHP’li bir vekile fiziksel saldırıda bulunduğunu öne sürdü.

Gazze Şeridi, İsrail’in Ekim 2023’te başlattığı ve iki yıldır aralıksız devam eden saldırıların ardından şimdi de şiddetli fırtına ve sağanak yağışlarla mücadele ediyor. Derme çatma çadırlarda, ağır hasarlı yapılarda ve temel insani ihtiyaçlardan yoksun şekilde hayatta kalmaya çalışan milyonlarca Gazzeli, kutup kökenli Byron Fırtınası’nın etkisiyle daha da savunmasız hale geldi.
Birleşmiş Milletler’e göre Gazze, son yılların “en kırılgan ve korunmasız nüfus yoğunluklarından biriyle” karşı karşıya. Binlerce aile, yağmurun çamura çevirdiği çadırların içinde, çocuklarını soğuktan korumaya çalışıyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü (IOM), fırtınanın bölgedeki etkilerini “kritik” olarak niteledi ve yaklaşık 795 bin yerinden edilmiş Filistinlinin ciddi sel riski altında olduğunu bildirdi.
Fırtına Gazze’ye ulaşmadan önce Yunanistan ve Kıbrıs’ta büyük sel baskınlarına yol açmıştı. Aynı hava sistemi, güvenli barınaklara erişimi olmayan Filistinlilerin yaşadığı aşırı kalabalık çadır kamplarında yeni bir felakete neden oldu.
IOM Genel Direktörü Amy Pope, “Aileler çocuklarını soğuk ve yağmurdan korumak için ellerindeki her şeyle mücadele ediyor. Bu insanlar belirsizlikten daha fazlasını, güvenliği hak ediyor.” ifadelerini kullandı. Pope, Gazze’ye acil ve engelsiz insani erişimin önemine vurgu yaptı.
İsrail’in saldırılarında 282 binden fazla evin yıkıldığı veya kullanılamaz hale geldiği Gazze’de halkın büyük bölümü çadırlarda yaşıyor. Ancak yoğun yağışlar nedeniyle bu çadırların birçoğu su altında kaldı.
Sahil hattındaki kamplarda derinleşen su birikintileri, ailelerin battaniye ve kıyafetlerini kurutmasına dahi imkan vermiyor. Gıda kıtlığı, temiz suya erişimin sınırlı olması ve yakıt eksikliği, binlerce kişinin günlük yaşamını felakete dönüştürdü.
Gazze’deki İçişleri Bakanlığı, 10 Aralık’tan bu yana etkili olan fırtına nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 14’e çıktığını duyurdu.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Gazze’de etkili olan şiddetli yağışlar ve fırtına nedeniyle İsrail saldırılarında hasar gören evlerin yıkılmasının ardından ölü sayısının arttığı belirtildi.
Açıklamada, ölü sayısının 14’e yükseldiği aktarıldı.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ölenlerin 3’ünü çocuklar oluşturuyor.
Birçok aile, defalarca yerinden edildiği için yanlarına temel kıyafet bile alamadan yeni bölgelere göç etmek zorunda kaldı.
Yetkililer, özellikle bebek ve çocuklar için mevcut koşulları “ölümcül” olarak niteliyor.
Aşırı yağış nedeniyle çadırların yaşanmaz hale gelmesi, bazı aileleri bu kez de İsrail saldırılarında ağır hasar görmüş binalara sığınmaya itti. Ancak fırtına bu yapıları da ayakta tutamadı.
Sivil savunma ekiplerinin verilerine göre, Gazze’de son 24 saatte şiddetli fırtına nedeniyle İsrail saldırılarında hasar alan en az 10 ev yıkıldı.
Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya bölgesinde bir binanın yıkılması sonucu en az 5 Filistinli hayatını kaybetti.
Gazze kent merkezindeki bir duvarın çadırların üzerine yıkılması nedeniyle 2 Filistinli yaşamını yitirdi.
Şati Mülteci Kampı’nda dün de şiddetli fırtına sebebiyle çöken duvarın altında kalan 1 Filistinli ölmüştü.
Gazze’nin kuzeyinde çöken bir binada kurtarma çalışmaları sürerken, ekiplerin çoğu noktada sivillerin desteğiyle müdahale edebildiği bildiriliyor.
Gazze’deki insani tablo, ateşkes ilan edilmesine rağmen iyileşmek yerine kötüleşiyor. BM, mevcut koşulları “hayatta kalma mücadelesinin en ağır hali” olarak tanımlıyor.
İsrail saldırılarından sağ kurtulan binlerce aile, şimdilerde soğuk, sel, yıkılan binalar ve açlıkla mücadele ediyor. Temel insani yardımların bölgeye ulaşmasındaki engeller ise durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Bayraktar’ın aktardığına göre motivasyonun merkezinde artan yapay zeka işlem gücü ihtiyacının yarattığı devasa enerji talebi ile Türkiye’nin uzun vadeli enerji bağımsızlığı hedefi bulunuyor.
Girişimin adı olan TMRS, Türk tarihinin önemli kadın hükümdarlarından Tomris Hatun’dan geliyor. Tomris, ilk Türk kadın hükümdar olarak biliniyor. M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Tomris, dönemin en güçlü figürlerinden Pers Kralı Keyhüsrev’e karşı kazandığı zaferle anılıyor.
Dolayısıyla Baykar’ın Cezeri, Fergani ve Cevheri gibi tarihsel ve bilimsel figürlerden ilham alan girişim isimlendirme geleneği TMRS ile nükleer alana taşınmış durumda.
Öte yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama, girişimin teknik hedeflerine dair önemli bir çerçeve sunmuştu. Buna göre Baykar, 40 megavat gücünde modüler bir nükleer reaktör prototipi üzerinde çalışıyor. Bu kapasite SMR sınıfının alt segmentine işaret eden bir değer ve hem savunma hem sanayi ihtiyaçları için kullanılabilecek kompakt reaktörlere yönelik küresel trendle uyumlu ilerliyor.
Türkiye’nin enerji yol haritası da bu girişimin arka planını güçlendiriyor. Ülke, 2050’ye kadar elektrik üretiminin yüzde 10 ila 15’ini nükleer kaynaklardan karşılamayı hedefliyor. Bu kapsamda Akkuyu dahil en az üç büyük nükleer santral planlanıyor. Bu santrallerde toplamda 12 reaktörün devreye girmesi öngörülüyor.
Buna ek olarak 5 gigavatlık küçük modüler reaktör kapasitesinin kurulması da stratejik hedefler arasında yer alıyor. Türkiye, bu reaktörler özelinde Bill Gates’in girişimi TerraPower ile de görüşüyor.
Baykar’ın TMRS girişimi dediğimiz gibi henüz 1 yıllık bir ömre sahip. Türkiye’de nükleer enerji alanındaki bilgi birikimi ne yazık ki yüksek değil. Teknik kabiliyet olsa da bilgiyi üretmek zaman alan bir süreç. Dolayısıyla Baykar, öncelikle bu teknolojiyi geliştirecek insan gücünü yaratmak istiyor.
Bayraktar, enerji bağımsızlığının yeni dönemde önemli olduğuna dikkati çekerek, “Artık yapay zekadaki saniye başına yapılan işlemler konuşulduğunda ‘Ne kadar enerjin var?’ sorusu gündeme geliyor. Bu anlamda da bir girişim kurduk. Bilgi işlem gücümüz olacaksa bunun yolu nükleer enerjiden geçiyor. TEKNOFEST’te yarışma düzenliyoruz. Muazzam başvurular aldık. Amacımız, bu teknolojiyi geliştirecek insan gücünü yaratmak. En son yarışmaya 100’den fazla kardeşimiz, reaktör tasarlamak için başvurdular.” diye konuştu.
Bu adımın arkasında ise Uluğ Bey Küresel Konumlama Sistemi bulunuyor. Selçuk Bayraktar, dünyada farklı ülkelerin konumla sistemlerinin bulunduğuna dikkati çekerek, “Biz de kendi kaynaklarımızla, bir anlamda yüksek teknoloji ihracattan elde ettiğimiz kaynaklarla bu sistemleri inşa etmek adına Fergani isimli girişimimizi kurduk. Karaya hükmetmek için denizlerde, denizlere hükmetmek için göklerde ve hepsine hükmetmek için uzayda varlık göstermeniz gerekiyor. Hepsi ancak bir bütün olarak çalışabiliyorlar. Bizim küresel konumlama sistemimizin ismi Uluğ Bey olacak” dedi.
Fergani Uzay, 5 yıl içinde 100’den fazla uyduyu uzaya göndermeyi hedefliyor.
Bu arada Baykar, uzaya bağımsız çıkabilmek için fırlatma sistemleri de geliştiriyor. Bu bağlamda 50 tonluk bir fırlatma sistemi üzerindeki çalışmaların başladığı geçtiğimiz yıl açıklanmıştı.

Avustralya Ulusal Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre, araştırmacılar, Antarktika’da Grönland gibi diğer soğuk iklimli bölgelere kıyasla az rastlandığı düşünülen buzul depremlerine ilişkin detaylı inceleme yürüttü.
Araştırmacılar, kıtada 2010 ila 2023’te 362 buzul depremi olduğuna, bunların çoğunun “Kıyamet Günü Buzulu” olarak da adlandırılan yüksek riskli Thwaites Buzulu yakınlarında meydana geldiğine yönelik kanıtlar buldu.
Bu depremlerin, buzulları yıkması durumda küresel su seviyelerini hızla yükseltme riski bulunduğunu vurgulayan araştırmacılar, sismik hareketliliğin yoğunlaştığı bölgelere yönelik yeni araştırmaların soruna farklı bir bakış açısı getirebileceğine işaret etti.
Araştırmanın kapsamlı sonuçlarının yakın zamanda “Geophysical Research Letters” adlı dergide yayımlanacağı belirtildi.
Soğuk ve buzlu bölgelere özgün deprem türü olan buzul depremleri, büyük buz kütlelerinin koparak suya düşmesiyle meydana geliyor.
Devrilen buz kütleleri, koptukları ana buzulla şiddetli biçimde çarpışıyor ve binlerce kilometre uzağa yayılan güçlü titreşimler ortaya çıkıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu, FIFA Disiplin Komitesi tarafından alınan karara ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada, “FIFA Disiplin Komitesi tarafından Adana Demirspor Kulübüne toplam 1 dosyadan 6 puan tenzili cezası uygulanmıştır” ifadelerine yer verildi.
Adana temsilcisi, ligde eksi 28 puanla son sırada bulunuyor.
Türkiye Futbol Federasyonu, FIFA Disiplin Komitesi tarafından alınan karara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “FIFA Disiplin Komitesi tarafından Adana Demirspor Kulübüne toplam 1 dosyadan 6 puan tenzili cezası uygulanmıştır” ifadelerine yer verildi.

TBMM’deki stajyer öğrencilere cinsel istismar iddiasıyla başlatılan soruşturmada 4 kişi gözaltına alındı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafınca yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde stajyer olarak çalışan mağdure D.K.’nın Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğüne müracaatı ile Mecliste stajyer olarak çalıştığı dönemlerde Meclis lokantasında çalışan şüpheli H.İ.G.’nin kendisine cinsel tacizde bulunduğu iddiası üzerine Başsavcılığımızca açılan soruşturmada; mağdure D.K.’nın Çocuk İzlem Merkezinde beyanı alınmış, kendisine cinsel tacizde bulunan şüpheli H.İ.G. 11/11/2025 tarihinde tutuklanmıştır” denildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinden gönderilen idari soruşturma evrakı incelenerek soruşturma derinleştirilmiş, mağdure D.K.’nın ifadesinde geçen ve idari soruşturma evrakında benzer olaylar mağduru olduğu anlaşılan diğer üç mağdurenin 12/12/2025 tarihinde Çocuk İzlem Merkezinde beyanları alınmış, mağdurelere cinsel tacizde bulunan diğer dört şüphelinin de gözaltına alınarak kollukça savunmalarının alınıp mevcutlu olarak hazır edilmeleri istenmiştir. Soruşturma tüm yönleri ile titizlikle devam etmektedir.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılarak tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun, bazı yolsuzluk soruşturmalarında görev alan belirli bir bilirkişiyi kamuoyu önünde hedef gösterdiği ve bu yolla adli süreçleri etkilemeye teşebbüs ettiği iddiasıyla yargılanmasına devam edildi. Marmara Cezaevi yerleşkesinin karşısındaki salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanık İmamoğlu, avukatları, CHP’li yöneticiler ve ailesi hazır bulundu.
Savunmasında siyasi bir süreç yürütüldüğünü iddia eden İmamoğlu, kendisine yöneltilen suçlamaların kişisel husumet içerdiğini savundu. “Normalde aylar sürecek işlemler birkaç saat içinde tamamlandı” diyen İmamoğlu, bilirkişinin CHP’nin adı geçtiği çok sayıda dosyada görev aldığını belirterek bunun “tesadüfi değil, sistematik” olduğunu söyledi.
İmamoğlu, “Dediklerimin anlamını araştırmak yerine, söylediklerimin suç olup olmadığını araştırıyorlar. Korkmamı istiyorlar ama biz bu ülkenin marşına ‘korkma’ diye başlayan bir milletiz” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu sözlerine sert bir tonla devam ederek yargıdaki görev değişikliklerini örnek gösterdi:
“Su içmeme izin veren hakim bile yer değiştirildi. ‘Ahmak’ davasının hakimi değiştirildi. Sulh ceza hâkimi arkadaşlarımı adli kontrolle serbest bıraktı diye görevden alındı.”
Teknolojik gelişmelere rağmen Türkiye’de devasa adalet saraylarının inşa edilmesini “ikinci Yassı Ada” olarak nitelendiren İmamoğlu, “Ben savunma yapmıyorum, yargılıyorum. Adaleti ben mi bozuyorum? Zalimliği yapanlar etkilemiyor, ben mi etkiliyorum? Hadi oradan!” dedi.
Hakim–savcı atamalarına ilişkin eleştirilerini sürdüren İmamoğlu, Meclis’i göreve çağırdı:
“Bu atamaları kim yapıyor, nasıl yapıyorlar? Bunun hesabı sorulmalı. Avukatım iyi savunduğu için tutuklandı. Bu ülkede artık iyi avukatlık bile suç.”
Kent uzlaşısı davası ve yolsuzluk soruşturmalarına da değinen İmamoğlu, tutuksuz yargılama vurgusu yaparak duruşmaların canlı yayınlanmasını talep etti.
Mahkeme heyeti ara kararında, davanın esasa ilişkin mütalaasının hazırlanması için dosyanın Cumhuriyet Savcısına gönderilmesine hükmetti. Bir sonraki duruşma 30 Mart 2026 tarihine ertelendi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye’de “beka” kavramının yalnızca siyasi tartışmaların bir parçası olmadığını, aynı zamanda toplumun hafızasında derin karşılığı bulunan bir güvenlik paradigmasını ifade ettiğini belirtti. Yıldız’a göre modern Türkiye’de terörle mücadele, yalnızca güncel bir güvenlik gerekliliği değil; devletin devamlılığını, anayasal kimliğini ve toprak bütünlüğünü koruma iradesinin de kurumsal ifadesi.
Yıldız, beka kavramının anayasal temelini özellikle 1982 Anayasası’nın değiştirilemez hükümlerine dayandırdı. Devletin dili, bayrağı, başkenti ve üniter yapısını güvence altına alan bu maddelerin, milli bütünlüğü korumanın temel unsuru olduğunu söyledi. Bu nedenle, bu unsurları tartışmaya açan söylemlerin “doğrudan beka ekseninde tehdit algısı” oluşturduğunu ifade etti. Yıldız, İçişleri Bakanlığı’nın 2022 raporunda da bölücü örgütlerin üniter yapıyı hedef alan faaliyetlerinin Türkiye için birincil beka riski olarak tanımlandığını hatırlattı.
Açıklamada Türkiye’nin 2016’dan sonra uyguladığı, sınır ötesi operasyonları da kapsayan “terörü kaynağında önleme” stratejisinin hem ulusal güvenliği hem de dış politikadaki caydırıcılığı güçlendirdiği vurgulandı. Yıldız, bu yaklaşımın NATO’nun 2024 Güvenlik Raporu’nda “önleyici savunma modeli” kapsamında örnek uygulama olarak gösterildiğini aktardı.
Yıldız, beka kavramının yalnızca askeri tedbirlerle sınırlı olamayacağını, toplumsal dayanışma, ekonomik istikrar ve demokratik meşruiyet gibi alanlarda sürdürülebilir politikalarla desteklenmesi gerektiğini belirtti. Dünyadaki örneklerin, hukukun üstünlüğünden sapıldığında terörle mücadele politikalarının toplumsal desteğini kaybettiğini gösterdiğini söyleyen Yıldız, Türkiye’de bu mücadelenin “kurumsallaşmış bir devlet refleksi” olarak çok yönlü şekilde sürdürüldüğünü kaydetti.
Yıldız, açıklamasının sonunda beka kavramının yalnızca devletin varlığını koruma stratejisi olmadığını, aynı zamanda milletin ortak hafızasını, kimliğini ve geleceğe dair iradesini temsil eden normatif bir çerçeve sunduğunu ifade etti.

Tutuklanarak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu hakkında, “suç örgütü kurarak yolsuzluk yapmak” suçlamalarıyla hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilmesinin ardından yargı sürecinin takvimi netleşti. İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi onayladıktan sonra dosyanın ilk duruşma gününü belirledi. Buna göre dava, 9 Mart 2026’da başlayacak ve mahkeme, yargılamanın hedef süresini 4 bin 600 gün olarak planladı.
İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte, kamuoyunda büyük yankı uyandıran dava resmen açılmış oldu. Suç örgütü kurduğu ve bu yapı üzerinden yolsuzluk gerçekleştirdiği iddia edilen İmamoğlu’nun dosyası, İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendirmesi sonucu duruşma takvimine alındı.
Mahkeme, iddianamenin kabulüyle eş zamanlı olarak ilk duruşma tarihini de belirledi. Dava sürecinin 9 Mart 2026’da başlamasına hükmeden mahkeme heyeti, uzun soluklu bir yargılamaya işaret eden hedef süreyi 4 bin 600 gün olarak kayda geçirdi. Bu süre, davanın Türkiye’nin yakın dönem hukuki gündemini uzun yıllar meşgul edeceği yorumlarına neden oldu.
İmamoğlu’nun tutukluluk süreci devam ederken, iddianamede yer alan suçlamalar ve dosyanın kapsamı, kamuoyunda geniş tartışmalara yol açıyor. Mahkemenin belirlediği hedef yargılama süresi, davanın kapsamının ne denli geniş olduğunu ve çok yönlü incelemelerin yapılacağı bir sürecin kapıda olduğunu gösteriyor. Dava takviminin netleşmesiyle gözler, Mart 2026’da başlayacak yargı sürecine çevrilmiş durumda.

Avrupa’da sahneye çıkan Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor’un maçları sonrası ülke puanı değişti.
Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi’nin 6. haftasında konuk olduğu Monaco’ya 1-0 mağlup oldu ve 9 puanda kaldı. Sarı-kırmızılılar, 7. haftada Atletico Madrid’i ağırlayacak.
Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde deplasmanda Brann’ı 4-0 mağlup etti ve puanını 11’e yükseltti. Sarı-lacivertliler, 7. haftada Aston Villa’yı konuk edecek.
Samsunspor ise Konferans Ligi’nde konuk ettiği AEK’ya 2-1 mağlup oldu ve 10 puanda kaldı. Samsunspor, son haftada Mainz deplasmanına çıkacak.
Bu skorların ardından UEFA Ülke Puanı Sıralaması güncellendi. İşte sonuçların ardından oluşan sıralama:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri kapsamında Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ile bakanlıkta bir araya geldi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, toplantıda, 2026’da geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi adına sendika temsilcilerinin taleplerini dinleyen Işıkhan, her iki tarafın da yaklaşım ve değerlendirmelerinin Komisyonun çalışmaları açısından önemli olduğunu belirtti.
Sosyal diyalog ve istişare mekanizmalarının güçlendirilmesinin önemli olduğunu, sendikaların asgari ücrete yönelik beklentilerinin, teklif ve önerilerinin değerlendireceğini kaydeden Işıkhan, “Bakanlık olarak sosyal diyaloğu esas alan bu çalışmalarımızı Komisyon olarak sürdüreceğiz. Asgari Ücret tespit Komisyonu’nun işleyişi içinde sonuna kadar, sosyal diyaloğa açık olarak süreci tamamlayacağımıza inanıyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026’da geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamındaki ilk toplantısını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirdi.
Toplantıya, Çalışma Genel Müdürü Oğuz Tuncay başkanlık etti.
İşçi kesimini temsil eden TÜRK-İŞ temsilcilerinin yer almadığı toplantıya, hükümet temsilcileri ile işveren tarafını temsil eden TİSK temsilcileri katıldı.
TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, toplantı öncesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gelerek Bakan Vedat Işıkhan ile ön görüşme gerçekleştirdi.
Bu görüşmede, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısına katılmama gerekçelerini içeren dosyayı Bakan Işıkhan’a teslim eden Ağar, daha sonra Bakanlık bahçesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Ağar, TÜRK-İŞ’in, 1974’ten bu yana Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçileri temsil ettiğini belirterek “Ancak Komisyonun mevcut yapısı, yıllardır işçilerin karar süreçlerinde etkili bir şekilde yer almasına imkan tanımamakta, kararlar çoğunlukla hükümet ve işveren kesiminin oylarıyla alınmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRK-İŞ’in 24 Aralık 2024’te aldığı kararla, gerçek anlamda adil ve demokratik bir yapıya kavuşturulana kadar komisyon çalışmalarına katılmayacağını kamuoyuyla paylaştığını anımsatan Ağar, söz konusu tarihten bu yana geçen yaklaşık bir yılda komisyonun yapısı ve işleyişine ilişkin hiçbir iyileştirme yapılmadığını söyledi.
Ağar, “TÜRK-İŞ, almış olduğu kararın arkasındadır ve 2026 yılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına katılmayacaktır. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki Asgari Ücret Tespit Komisyonunun üye sayıları ve yapısı tartışılabilir olmakla birlikte asgari ücretin seviyesini belirleyen esas unsur ekonomik göstergelerin gerçeğe uygun biçimde değerlendirilmesidir. Bu nedenle, üye sayılarındaki değişimlerden bağımsız olarak, ücret tespitinin ekonomik veri temelli yapılması zorunludur.” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl TÜİK tarafından açıklanan yüzde 44,38 oranındaki enflasyona rağmen asgari ücrete yüzde 30 oranında zam yapıldığını anımsatan Ağar, yapılan zammın enflasyon oranının altında kaldığını dile getirdi.
Ekonomideki gelişmelerin çalışanları ve emeklileri derinden etkilendiğini belirten Ağar, “Türkiye ekonomisi son yıllarda büyümekte, Gayri Safi Milli Hasıla artmakta ve kişi başına düşen gelir yükselmektedir. Ancak bu büyümenin oluşturduğu refah, çalışanlara ve emeklilere yansımamakta, gelir artışı toplumun geniş kesimlerine ulaşmamaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Ramazan Ağar, işçi ve emeklilerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını ifade ederek “Bu nedenlerle asgari ücret belirlenirken öncelikle geçtiğimiz yıl karşılanmayan yüzde 14,38’lik enflasyon kaybı tam olarak telafi edilmelidir. Buna ek olarak gıda, ulaşım, kira, eğitim ve fatura kalemlerinde art arda yaşanan yüksek fiyat artışları ile gerçekleşen enflasyonun yol açtığı kayıplar eksiksiz biçimde karşılanmalıdır. Tüm bunların ötesinde ekonomik büyümenin oluşturduğu refahın işçiye yansıtılmasını sağlayacak ilave bir artış yapılması zorunludur.” diye konuştu.
Asgari ücretin taban ücret olmaktan çıkarak ortalama ücrete dönüştüğünü bildiren Ağar, “Bugün çalışanların yarısından fazlası ya asgari ücretle ya da asgari ücrete çok yakın bir ücretle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum, ücret skalasının daralmasına, mesleki kıdem ve vasıf düzeylerinin ücretlere yansımamasına yol açmaktadır. Mevcut eğilim sürdüğü takdirde çalışma barışının bozulmasıyla birlikte nitelikli işgücünün de asgari ücret seviyesine sıkışması riski ortaya çıkacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Asgari ücret artarsa enflasyon artar” iddiasının, ekonomik verilerle ve enflasyonun temel dinamikleriyle uyumlu olmadığını savunan Ağar, “2025 yılının temmuz ayında asgari ücrete herhangi bir artış yapılmamasına rağmen fiyatların yükselmeyi sürdürmesi, enflasyonun kaynağının ücretler olmadığını açık biçimde göstermektedir.” dedi.
Asgari ücret artışının istihdamı azaltacağı yönündeki söylemlerin gerçekçi olmadığını da savunan Ağar, sendikal örgütlenmenin olmadığı iş yerlerinde işçinin, 2-3 işçinin işini yapmaya zorlandığını, ağır çalışma koşullarının iş sağlığı ve güvenliğini ciddi biçimde tehdit ettiğini bildirdi.
“Yoksulluğu ve hayat pahalılığını en ağır biçimde yaşayan asgari ücretliler, işsizler ve emekliler için insan onuruna yaraşır bir gelir düzeyi sağlamak devletin temel sorumluluğudur. Her bireyin insanca yaşama hakkı, sosyal devlet ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek, yaşam kalitesini koruyabilecek ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlayacak gelir politikalarının hayata geçirilmesi zorunludur. TÜRK-İŞ, bu hakkın eksiksiz biçimde tanınması ve uygulanması için kararlı mücadelesini sürdürecektir. TÜRK-İŞ olarak, toplumun en temel hakkı olan adil gelir ve yaşanabilir ücret için tüm kesimleri sorumluluk almaya ve gerçekçi adımlar atmaya davet ediyoruz.”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ikinci toplantısını 18 Aralık Perşembe günü yapacağını bildirdi.
Bakanlık açıklamasında, şu ifadeler yer aldı:
“Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2026’da geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında ilk toplantısını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Toplantıya Çalışma Genel Müdürü Oğuz Tuncay başkanlık etti. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında ikinci toplantısını 18 Aralık 2025 tarihinde saat 14.00’te yapacaktır.”

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, JW Marriott Otel’de düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, belirsizlik ve dönüşümün bu yıl dünyada en çok kullanılan sözcükler olduğunu söyledi.
Dünya ekonomisinin gittikçe yavaşladığını belirten Turan, 2026 için Uluslararası Para Fonunun küresel büyüme tahmininin yüzde 3,1 olduğunu ve bu oranın 2000 ve 2019 ortalaması olan yüzde 3,7’nin oldukça altında kaldığını ifade etti.
Turan, tüm yaşanan gelişmelere rağmen küresel ekonominin oldukça dirençli olduğuna dikkati çekerek, “Küreselleşme süreci ve dünya ekonomisinde hızlı genişleme dönemi, gelişmekte olan ülkelerin yüksek büyüme hızları elde etmesinde kolaylaştırıcı olmuştu. Ama yavaşlayan bir dünya ekonomisinde ve uluslararası ticaret rotasındaki belirsizlikler nedeniyle bundan sonra ülkelerin büyüme stratejisini sadece ihracat üzerinden kurgulamamaları gereken bir döneme giriyoruz. Bu konulara göre hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor.” dedi.
Çatışmaların nereye evrileceği ve dünyanın başka bölgelerinde de çatışmaların olup olmayacağına yönelik belirsizliklerin hakim olduğunu dile getiren Turan, jeopolitik sistemde olduğu gibi küresel finansal sistemde de parçalanma ve çok kutuplu bir yapıya doğru ilerleme ihtimalinin bulunduğunu ifade etti.
Turan, birçok ülkede artan gerilim, gelir adaletsizliğindeki derinleşme, zayıflayan ekonomik büyüme gibi sorunların karşısında merkez siyasetlerin ürettiği çözümlerin etkili ve kalıcı olmadığını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Dünyanın farklı ülkelerinde siyasetteki yeni yön arayışlarının nasıl devam edeceğini hep birlikte göreceğiz. 2025’e damgasını vuran korumacılık eğilimlerinin ne yöne evrileceğini de bilemiyoruz. Bir sonraki küresel ekonomik düzenin temel parametrelerini bilemesek de büyüme, ticaret ve yönetişimin kurallarının yeniden yazılacağını biliyoruz. Öngörülemeyen bu konularda yapmamız gereken şey proaktif olmak, gelişmelerin olmasını istediğimiz doğrultuda şekillenmesi için de çalışmak.”
Dünya nüfusunun tarihte ilk kez hem yaşlandığını hem de azaldığını vurgulayan Turan, yapay zekanın insanın bilişsel kapasitesinin yerini almaya hazırlandığını söyledi.
Turan, küresel ortalama sıcaklıkta 1,5 derecelik artışın da gündemde olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
“Dünya tarihinde ilk kez insan faaliyetleri kaynaklı olarak böyle bir ısınma yaşanacak. Bu etkilerin üst üste gelmesi bugün hiç öngöremediğimiz gelişmelere yol açabilecek. Bu öngörülemeyen ve beklenmeyen darbelere karşı durabilmek için bünyemiz güçlü ve esnek olmalı. Değişimi yönetmek ve gelişmeleri kendi lehimize çevirebilmek için doğru pozisyonları zamanında almak gerekiyor. Önemli coğrafyalara yaptığımız ziyaretlerle de küresel dönüşüm süreçlerini çok yakından takip ediyoruz. İş dünyası olarak ülkemizin menfaatlerinin ilerletilmesi için gayret gösteriyoruz, ülkemizin çıkarlarının uluslararası arenada savunuculuğunu yapıyoruz.”
Son 2 ayda farklı ülkelerden yatırımcılar, girişimciler, AR-GE merkezleri, akademi, iş dünyası temsil örgütleri, bürokrasi, merkezi ve yerel siyaset gibi farklı kesimlerden temsilcilerle yoğun temaslarda bulunduklarını belirten Turan, gelecek hafta da Londra’ya gideceklerini bildirdi.
Turan, Brüksel ziyaretlerinde parlamento ve komisyonda Türkiye’nin haklı pozisyonlarını anlattıklarını dile getirerek, “Fransa’da Avrupa Birliği (AB) ekseninde Türkiye-Fransa ekonomik ilişkilerinin önceliklerini ve üçüncü ülkelerle işbirliği imkanlarını görüştük. Avrupa temaslarımızda yeni dönemde ortaya çıkacak rekabetçilik odaklı uygulamalara Türkiye’nin dahil edilmesinin hem AB’nin hem de Türkiye’nin ortak verimliliği ve tedarik zinciri güvenliği açısından kritik önemde olduğunu vurguladık.” dedi.
ABD ekonomisinde ağır borç yükü, fonlardan kaçış eğilimi, ekonomideki kısmi yavaşlamayla beraber enflasyonda bir miktar yükselme gibi sorunlar bulunduğuna dikkati çeken Turan, buna rağmen ABD’nin dünyanın en güçlü ekonomisi olmaya devam ettiğini söyledi.
Turan, ABD temaslarında en çok gündeme gelen konuların başında teknolojinin olduğunu belirterek şunları ifade etti:
“İnovasyonu keşiften ticarileştirmeye uzanan bir zincir olarak düşündüğümüzde ABD’nin bu alandaki liderliği açık şekilde görülüyor. Özellikle yüksek teknoloji, yazılım ve uzay bilimleri gibi alanlarda ABD küresel inovasyonun en önemli merkezi olmaya devam ediyor. ABD’deki temaslarımızda rekabette geride kalmamak, yerimizde saymamak için en çok ihtiyaç duyduğumuz kaynaklardan birinin dünyaya yayılmış olan gençlerimiz, girişimcilerimiz ve profesyonellerimizin enerjisi, yaratıcılığı ve tutkusu olduğunu gördüm.”
Turan, kurallarını bildikleri, alışık oldukları eski dönemin kapandığını dile getirerek, “Biz de kendimizi, şirketlerimizi ve ülkemizi oluşmakta olan bu yeni düzene göre konumlamalıyız. Eski dünya düzenine göre inşa edilmiş büyüme modelimizi değiştirmeli, diğer ülkeler gibi kendimizi gelecek dünya düzenine hazırlayacak stratejiler geliştirmeliyiz. Günlük işlere dalıp uzun vadede hüküm süren değişimi kaçırmamalıyız. Bu günlerde karşı karşıya kaldığımız şoklarla uğraşmaya çalışırken yarınlarda güçlü olmak için strateji geliştirmeyi ihmal etme tuzağına düşmemeliyiz.” diye konuştu.
İş dünyasının tüm zamanını kur, faiz, enflasyon sarmalını yönetmeye ve finansal sıkışıklığı çözmeye ayırmaması, enerjisini uzun vadeli yatırım ve üretim kararlarına yönlendirebilmesi gerektiğini vurgulayan Turan, bu imkanı sağlayacak en önemli koşulun enflasyonun kalıcı olarak tek haneli seviyeye inmesi olduğunu ifade etti.
Turan, küresel ekonomik sistem nasıl şekillenirse şekillensin, ekonomilerin güçlü olmasını sağlayacak özelliklerin değişmediğine dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarıyla eksiksiz işlemesini sağlamalı, makroekonomik istikrarı tesis etmeli, yapısal reformları tamamlamalı, şirketlerimizin verimliliğini artırmalı, teknoloji geliştirme ve inovasyon kapasitemizi yükseltmeli, eğitim sistemimizi dünyayla yarışır hale getirmeli, kadınların potansiyelini açığa çıkartmalarının önünü açmalıyız. Geleceğin kurucu unsurlarından birisi mutlaka Türkiye olacak, olması gerekiyor.”
TÜSİAD YİK Toplantısı kapsamındaki konuşmaların ardından “Küresel Ekonomik ve Jeopolitik Gelişmeler” başlıklı panel düzenlendi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından açıklanan ekim ayı ödemeler dengesi verilerini değerlendirdi.
Şimşek sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ekim ayında cari denge 0,5 milyar dolar fazla verdi. Yıllık cari açık 22 milyar dolar ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti. Altın hariç cari açık program döneminde belirgin şekilde iyileşti. Tasarruf tercihlerinde önemli yeri olan ve son dönemde fiyatı yükselen altın, artan dış ticaret açığında etkili oldu. Ekim ayında altın hariç cari denge 3,2 milyar dolar fazla verirken yıllık açık 2,6 milyar dolar gerçekleşti. Enerji fiyatlarındaki olumlu görünüm ve ihracat performansımızın cari dengeyi desteklemesi beklenirken elde ettiğimiz kazanımları kalıcı hale getirmek için yapısal reformları kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Ekim ayında cari denge 0,5 milyar dolar fazla verdi. Yıllık cari açık 22 milyar dolar ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti.

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in basın toplantısı bazı gazeteciler ile güvenlikler arasında çıkan olay nedeniyle gecikmeli başladı. Özbek, yaşanan olayla ilgili gerekeni yapacağını ifade ederek gazetecilere “Lüffen kusura bakmayın.” dedi.
Özbek, basın toplantısında ise Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıklamalarına yanıt verdi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Özbek’ten Icardi açıklaması da geldi.
Özbek’in açıklamalarından öne çıkanlar:
“Takımıza güveniyorum. Şampiyonlar Ligi’nde yolumuza devam edeceğimize inanıyorum. Takımımızın motivasyonu bozulmasın diye bekledim. Ama artık susmak mümkün değil. TFF Başkanı yaptığı açıklamayla artık tarafsızlığını kaybetmiştir. Sanki Türk futbolunda başka sorun yokmuş gibi uçaktan iner inmez bize laf yetiştirmek için kameralar karşısına geçiyor. Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi maçı milli bir olay değil mi? Konuşmasının sonunda Galatasaray’a başarılar diliyor, sen bu konuşmalarla aslında Monaco’ya başarılar diledin.
“KÖPEK KİM, ÇOBANSIZ GEZEN KİM?”
Sayın başkanın söylediği sözlerin hepsinin farklı bir anlamı var. Tüm Türkiye’ye soruyorum ‘Köpeksiz köyde çomaksız geziyorlar’ lafı bir başkana yakışıyor mu? Bu söylemdeki köpek kim, çomaksız gezen kim? Konuşmasındaki kuzu, aslan kelimelerini netleştirmesi gerekiyor. Sen ne demişin ben koyun gibi dinlemişim? Bu seviyeye inmemeye çalışıyoruz. Bu seviye Türk futboluna yakışan bir seviye değil.
Pozisyonları incelerken bize bir şey demediler. Mikrofon karşısına geçince Fenerbahçe’nin hakkı yendi diye açıklama yapıyor. İster Fenerbahçe’nin ister Galatasaray’ın hakkı yenmiş olsun, bu haksızlığa sebep olan kişinin ceza alması gerekirdi.
Ağzınıza geleni konuşuyorsunuz size kim ceza verecek. Sen disiplin yönetmeliğiyle cevap vermek zorundasın. TFF, Galatasaray nefretiyle yönetilmektedir. Kimse Galatsararay’ın hakkını yiyemez.
Bizim protestomuz hiçbir zaman sahadan kaçarak olmaz. Son üç sezona bakın. Böyle bir şey var mı? Yorumcular yorum yapıyor, Galatasaray’la ilgili yorumun muhatabı federasyon başkanı oluyor. En üstten bize cezalar veriliyor.
Pozisyonları içeren 8 dakikalık sunumu federasyona izlettik. Fenerbahçe’nin hakkı yendi falan bir şey konuşulmadı. Başkan ‘Fenerbahçe’nin hakkı yenmiştir’ diyor. Sen kendi futbol bilginle öyle yorumladın. Gerek Galatasaray’ın gerek Fenerbahçe’nin hakkı yendiyse bu kişinin ceza alması gerekmez mi? Neden vermedin? Yasin Kol’un performansına bağlı olarak onun muhatabı federasyon.
Şöyle bir duyum aldım. ‘Eğer başkan çıkar bana bir şey derse, aramızda konuştuğumuz şeyleri ifade ederim’. Sakın ha! Artık bu iş burada kalsın. Hodri meydan ne varsa çık söyle ama asıl işimizden uzaklaşıyoruz.”
ICARDİ AÇIKLAMASI
Icardi ile Galatasaray’ın ne problemi olabilir. Galatasaray’a son 3 yıl içinde yaptığı hizmeti kim yatsıyabilir. Çok önemli bir sakatlık geçirdi, yaklaşık 1 senedir düzelmesi için bekliyoruz. Sembol olmuş bir isim, Galatasaray yönetimini bu kadar vefasız göstermek kimin işine geliyor? Herkes Galatasaray’ı aşağı çekmek için elinden geleni yapıyor. Biz başarı odaklıyız. Galatasaray koyduğu hedefe ulaşacaktır.”
Hacıosmanoğlu, Monaco maçından önce kameralar karşısına geçmişti.
Hacıosmanoğlu, “İnsanlar bizimle konuşurken karşımızda kuzu gibi, dostluk mesajları veriyoruz. Kameraları görünce aslan yavrusu kesilirseniz bizim de vereceğimiz cevap elbet var.” ifadelerini kullanmıştı.
“ŞİKAYETÇİ OLMASI GEREKEN TARAF FENERBAHÇE’YDİ”
Hacıosmanoğlu sözlerini şöyle sürdürmüştü:
“Dursun Özbek ve Abdullah Kavukçu geldi görüşmeye. Ben Dursun Ağabey ve Abdullah kardeşim diyorum. Maçla ilgili şikayetleri vardı. Sarı kart göstermemiş ama bence orada şikayetçi olması gereken taraf Fenerbahçe’ydi. 8 kişiyle atak yaparken hakem pozisyonu durdurup yerde yatan arkadaşın yanına gitti. Biz derbi maçlarında çok şey gördük. Hakem maçın sonucuna etki etmemiş ama algıyla yönlendirmeyle Türk futboluna iş yaptırılamayacağını kulüplerimizin bilmesi lazım.”

Ülkemizin doğal ve ekonomik açıdan en önemli su kaynaklarından biri olan Eğirdir Gölü’nün iklim değişikliği ve küresel kuraklık etkilerine karşı dayanıklılığını artırmak amacıyla uygulanan “Eğirdir Su Eylem Planı” kapsamında yürütülen çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Söz konusu plan, Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda hayata geçirilmekte olup, gölün su rejimini güçlendirmeye dönük kapsamlı stratejiler içeriyor.
Türkiye’nin en büyük tatlı su göllerinden biri olan Eğirdir Gölü, son yıllarda iklim değişikliğine bağlı yağış rejimi değişimi ve buharlaşma artışıyla ciddi su kaybı yaşamaktadır. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarafından açıklanan Su Eylem Planı, gölün sürdürülebilirliğini sağlamak, yer altı ve yüzey sularını bilimsel temelde yönetmek ve ekosistemi korumak üzere 13 ana başlık altında stratejik hedefler belirlemiştir. Bu planın öncelikli hedeflerinden biri, göle yeni su kaynakları sağlamaktır.
Bu çerçevede, Devlet Su İşleri (DSİ) 18. Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülen ve Aksu Havzası’ndan Eğirdir Gölü’ne su aktarımını amaçlayan altyapı çalışmaları, bölgedeki kuraklık riskini azaltacak önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Proje kapsamında geliştirilen 12 kilometrelik isale hattı vasıtasıyla yılda yaklaşık 42 milyon metreküp suyun göle aktarılması hedefleniyor. Bu yatırım, gölün su seviyesinin korunmasına ve çevresel dengenin iyileştirilmesine önemli katkı sağlayacak.
Isparta Valisi Abdullah Erin ve DSİ 18. Bölge Müdürü Osman Erkan tarafından saha çalışmalarının yerinde incelenmesiyle proje yürütümünde son aşamalara gelindiği bilgisi paylaşıldı. İnceleme sırasında yüklenici firma yetkililerinden teknik detaylar ve iş programı üzerine bilgi alınarak projenin ilerleyişi değerlendirildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirlediği eylem planı, sadece su aktarımıyla sınırlı kalmayıp aynı zamanda su yönetimi, tarımsal sulama modernizasyonu ve ekosistem koruma tedbirlerini de içeriyor. Bakan Yumaklı, planın uygulanmasıyla Isparta’nın içme suyu ihtiyaçlarının daha etkin karşılanacağını ve tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin güçlendirileceğini belirtmiştir. Ayrıca, bölgedeki 6 yıllık içme-kullanma suyu ihtiyacına denk gelen yaklaşık 150 milyon metreküp suyun bir yıl içinde tasarruf edileceği yönündeki açıklaması bu planın uzun vadeli etkilerini göstermektedir.
Eylem planı aynı zamanda Türkiye’nin göl ve su kaynakları yönetiminde model bir yaklaşım oluşturma vizyonunu da yansıtmaktadır. Eğirdir’in ardından Akşehir, Eber, Bafa, Beyşehir, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca gibi göller için de benzer eylem planlarının hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Valilik ve ilgili kurumlar, projenin tamamlanmasının ardından bölgenin su dengesine önemli katkı sağlayacağını, tarımsal üretimin destekleneceğini ve gölün ekonomik, ekolojik, sosyal değerlerinin korunacağını vurgulamaktadır.





UEFA Avrupa Ligi’nin 6. haftasında Norveç temsilcisi Brann ile Fenerbahçe karşı karşıya geldi.
Brann Stadyumu’nda oynanan müsabaka, sarı-lacivertlilerin 4-0’lık üstünlüğüyle sonuçlandı.
Fenerbahçe’ye galibiyeti getiren golleri 5. dakikada Kerem Aktürkoğlu, 36, 44 ve 65. dakikalarda ise Anderson Talisca kaydetti.
Ev sahibinde Helland, 18. dakikada direkt kırmızı kartla oyundan ihraç edildi.
Fenerbahçe, bu skorun ardından Avrupa Ligi’nde iki maç sonra kazandı ve puanını 11’e yükselterek 12. basamakta yer aldı. Dört maçlık yenilmeme serisi sona eren Brann ise 8 puanla 22. sırada yer buldu.
Sarı-lacivertliler, Avrupa Ligi’nin 7. haftasında Aston Villa’yı konuk edecek. Brann ise Midtjylland’i ağırlayacak.
5′ GOOLL! Fenerbahçe 1-0 önde! Nene’nin ara pasıyla savunma arkasına sarkan Kerem Aktürkoğlu’nun aşırtma vuruşu ağlarla buluştu ve sarı-lacivertliler 1-0 öne geçti.
14′ Fenerbahçe’de Archie Brown, rakibine yaptığı faul sonrası sarı kart gördü.
18′ KIRMIZI KART! Brann 10 kişi kaldı! Fenerbahçe savunmasından Brown’un attığı uzun topa hareketlenen Youssef En-Nesyri, rakibinin müdahalesiyle yerde kaldı. Hakem, bariz gol şansı nedeniyle Brann’ın savunma oyuncusu Helland’a kırmızı kart gösterdi.
24′ Fenerbahçe gole yaklaştı! Sağ iç koridordan Skriniar’ın ortasında topla buluşan Kerem Aktürkoğlu, meşin yuvarlağı En-Nesyri’ye bıraktı. Faslı futbolcunun şutunu kaleci güçlükle iki hamlede kontrol etti.
32′ Fenerbahçe kaleyi yokladı! Ceza sahası dışında topla buluşan İsmail Yüksek’in uzak mesafeden şutunda kaleci, meşin yuvarlağı kornere çeldi.
36′ GOOLL! Fenerbahçe farkı 2’ye çıkardı! Kazanılan kornerde ceza sahası içine yapılan ortayı Jayden Oosterwolde kafasıyla aşırttı ve top, Anderson Talisca’nın önüne düştü. Brezilyalı yıldız, kontrolü sonrası yakın mesafeden sağ ayağıyla golü attı ve skoru 2-0’a getirdi.
39′ Fenerbahçe tehlikesi! Sol kanattan gelişen atakta Archie Brown’un ortasına ceza yayının biraz ilerisinden vole vuruş yapan Talisca’nın şutunu kaleci son anda kornere çeldi.
44′ GOOLL! Fenerbahçe 3-0 önde! Uzun bir süre rakip yarı alanda pas yapan Fenerbahçe’de sol kanatta topla buluşan Archie Brown’un ortasında meşin yuvarlağı çok şık bir şekilde kontrol eden Talisca’nın şutu ağları sarstı.
57′ Fenerbahçe dördüncü gole çok yaklaştı! İsmail Yüksek’in ara pasıyla ceza sahasına giren Dorgeles Nene, karşı karşıya pozisyonda kaleciyi geçemedi.
65′ GOOLL! Fenerbahçe farkı 4’e yükseltti! Sol kanattan gelişen atakta Levent Mercan’ın yaptığı ortayı kafasıyla tamamlayan Anderson Talisca, kendisinin üçüncü, takımının ise dördüncü golünü attı.
73′ Fenerbahçe’de Kerem ile Talisca’nın yerine Szymanski ve Oğuz oyunda.
Brann: Dyngeland, De Roeve, Pallesen, Helland, Dragsnes, Sorensen, Pedersen, Kornvig, Mathisen, Castro, Holm.
Fenerbahçe: Ederson, Mert, Skriniar, Oosterwolde, Brown, İsmail, Fred, Nene, Talisca, Kerem, En Nesyri.
Fenerbahçe’de teknik direktör Domenico Tedesco, ligde son oynanan RAMS Başakşehir mücadelesine göre ilk 11’de 7 değişiklik yaptı.
İtalyan teknik adam, Brann Stadı’ndaki karşılaşmada Ederson, Mert Müldür, Skriniar, Oosterwolde, Brown, İsmail Yüksek, Fred, Nene, Talisca, Kerem Aktürkoğlu ve En-Nesyri’yi ilk 11’de sahaya sürdü.
Kırmızı kart cezalısı Jhon Duran ve tedavisi devam eden Nelson Semedo’nun yanı sıra, ağrıları sebebiyle tedbir amaçlı kadroya alınmayan Asensio, Norveç deplasmanına getirilmedi.
Sarı-lacivertlilerde, RAMS Başakşehir maçında ilk 11’de oynayan Yiğit Efe Demir, Levent Mercan, Edson Alvarez ve Oğuz Aydın ise Brann karşısında yedek soyundu.
Teknik direktör Tedesco, bu oyuncuların yerine sağ bekte Mert Müldür, savunmada Jayden Oosterwolde ve Archie Brown, orta alanda İsmail Yüksek, Dorgeles Nene ve Kerem Aktürkoğlu, forvette de Youssef En-Nesyri’ye formayı verdi.
Fenerbahçe, Brann karşısında 4 oyuncusundan yararlanamadı.
Ferencvaros maçında gördüğü kırmızı kart sebebiyle 2 maç ceza alan Jhon Duran’ın yanı sıra, RAMS Başakşehir karşılaşmasında yaşadığı sakatlık sebebiyle 20. dakikada oyundan çıkmak zorunda kalan Nelson Semedo, takımdaki yerini alamadı.
Sakatlığını atlatıp bireysel çalışmalara başlayan ancak henüz hazır olmayan Çağlar Söyüncü ile dinlendirilen Marco Asensio, Brann maçında takımını yalnız bıraktı.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Domenico Tedesco, sarı kart cezası sebebiyle Brann karşısında kulübedeki yerini alamadı.
İtalyan çalıştırıcı, müsabakayı tribünden takip ederken takımın başında teknik sorumlu olarak Zeki Murat Göle bulundu.

Cumhurbaşkanlığı tarafından 9 üniversiteye yeni rektör ataması Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yayımlanan atamalara göre, Altınbaş Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Cemal İbiş, Antalya Belek Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Abdullah Kuzu, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Faruk Yiğit, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Musa Alcı, İzmir Bakırçay Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Rasim Akpınar, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Ahmet Sacit Açıkgözoğlu, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Hasan Uslu ve Uşak Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Ahmet Demir atandı.
Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğü’ne 2010-2017 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Prof. Dr. Mehmet Görmez atandı.
Atamalar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlandı.

ABD Hazine Bakanlığından yapılan açıklamada, yeni yaptırımlarla Maduro yönetimi ile Venezuela petrol sektöründe yaptırımlardan kaçanların hedef alındığı açıklandı.
Açıklamada, Maduro’nun eşi Cilia Flores’in 3 yeğeni, Maduro ile bağlantılı bir iş insanı ve Venezuela petrol sektöründe etkinlik gösteren 6 nakliye şirketinin yaptırım listesine alındığı bildirildi.
Aldatıcı ve güvenli olmayan nakliye uygulamalarında bulunduğu ve “narko-terörist rejime” finansal kaynak sağlamaya devam ettiği öne sürülen 6 geminin de yaptırım listesine eklendiği açıklamada ifade edildi.
Maduro’nun eşi Cilia Flores’in 2 yeğeninin 2015’te yüzlerce kilogram kokaini ABD’ye taşımak amacıyla bir anlaşmayı tamamlamak için bulundukları Haiti’de gözaltına alındıkları ve 2016’da uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarıyla hüküm giyindikleri anımsatılan açıklamada, ama Eski ABD Başkanı Joe Biden tarafınca 2022’de affedildikleri açıklandı.
Açıklamada, yaptırım uygulanan üçüncü yeğenin de Venezuela’nın ulusal haznedarı ve devlet petrol şirketi PDVSA’nın başkan yardımcısı olarak görev yaptığı kaydedilerek, ilk olarak 2017’de yatırıma tabi tutulduğu ama 2022’de listeden çıkarıldığı bildirildi.

Karadeniz’de son dönemde en büyük ekolojik baskıyı oluşturan türlerin başında deniz salyangozu ve taraklı medüzün geldiği belirtildi.
Son 50 yıldır Akdeniz’den başlayıp Ege, Marmara ve Karadeniz’e kadar uzanan göç rotasında ilerleyen yabancı türlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bunların önemli bir kısmı Kızıldeniz’den Süveyş Kanalı aracılığıyla gelen göçmen türlerden, bir kısmı ise uluslararası deniz taşımacılığında kullanılan gemilerin balast suları ile ekosisteme karışan türlerden oluşuyor.
Karadeniz’de son dönemde en büyük ekolojik baskıyı oluşturan türlerin başında ise deniz salyangozu ve taraklı medüz geliyor. Deniz salyangozunun kontrolsüz çoğalmasının kıyı ekosistemlerinde tahribata yol açtığı ve Akdeniz midyesini yok etme noktasına getirdiği, taraklı medüzün ise özellikle hamsi gibi ekonomik değeri yüksek balık türlerinin yumurtalarını tüketmesi ve besin rekabetine girmesinin popülasyonlar üzerinde olumsuz etkilere sebep olduğu görülüyor.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Şahin, denizlerin ısınması, tuzluluk oranlarının değişmesi ve denizlerde artan kirlenme sonucunda ortama yeni türler girdiğine dikkat çekti.
Şahin, yapılan çalışmalara göre farklı yollarla Türk kara sularına 500’e yakın yabancı türün girdiğini söyledi. Yürütülen araştırmalar ve kanunlarla gemilerin balast suları vasıtasıyla gelebilecek yabancı türlerin engellenmeye çalışıldığını kaydeden Şahin, “Her ne kadar yüzde yüz başarılı olunduğu söylenemese de bu konuda çalışmalar devam ediyor. Ancak deniz suyuyla beraber yüzerek göç etmek suretiyle gelen türler için bir şey yapmak mümkün değil, bu doğal bir süreç” dedi.
Akdeniz’de balon ve aslan balığının yerli türleri kovduğunu vurgulayan Şahin, “Benzer durum Akdeniz kıyılarımızda karşımıza çıkıyor. Akdeniz’i balon ve aslan balığı neredeyse istila etti. Oradaki yerli türleri ortamdan kovdu, kovmadığını da yedi bitirdi. Burada stok oluşturması, durumu tehlikeli bir hale sokuyor. Çok tehlikeli ve rakip tanımayan bu iki türün sularımıza adapte olduğu anlaşıldığında iş işten geçmişti” ifadelerini kullandı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Sırbistan’ın enerji güvenliğini garanti altına almak zorunda olduğunu vurguladı.
Vucic, “Enerji olmadan hiçbir şey olmaz. Hastaneler, klinikler durur. Sağlık sistemimizin tamamı dizel ile çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Enerjinin ulusal ekonomi için en kritik alan olduğunu belirten Vucic, ülkenin gelecekte daha büyük altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyduğunu söyledi ve bu kapsamda Kuzey Makedonya’ya gaz ara bağlantısı, Romanya’ya gaz interkonektörü ve Romanya’ya uzanacak yeni bir petrol boru hattı gibi projelerin inşa edilmesi gerektiğini ifade etti.
Vucic, uzun vadede elektrik üretiminde yaşanabilecek risklerin kendisini daha fazla kaygılandırdığını söyleyerek Sırbistan’ın nükleer enerjiye yönelmesi gerektiğini söyledi:
“Bir nükleer santrale ya da iki küçük nükleer reaktöre ihtiyacımız var. Yapay zekâ ve elektrikli araçların yaygınlaşacağı geleceğe hazırlanmazsak büyük sorunlar yaşarız.”
Cumhurbaşkanı, bir nükleer tesisin inşasının 10 yıl sürdüğünü belirterek şimdiden planlamaya başlamanın zorunlu olduğunu söyledi.

NASA, Kızıl Gezegen çevresindeki en önemli uydularından biriyle bağlantıyı kaybettiğini doğruladı. MAVEN (Mars Atmosphere and Volatile EvolutioN) adlı yörünge aracıyla iletişim, 6 Aralık’ta gerçekleştirilen rutin operasyonlar sırasında Mars’ın arka tarafına geçişi esnasında kesildi. Normal şartlarda NASA’nın Deep Space Network (DSN, Derin Uzay Ağı) sistemi, gezegen tarafından engellenen sinyal hattı yeniden açıldığında bağlantıyı otomatik olarak kuruyor. Ancak bu kez MAVEN, beklenen noktadan çıkar çıkmaz sinyal alınamadı ve DSN’nin yeniden erişim denemeleri başarısız kaldı.
NASA, 9 Aralık’ta yaptığı açıklamada uydu ve operasyon ekiplerinin “anomaliyi araştırdığını” belirtti. Kurum, temas kaybının hemen öncesinde MAVEN’dan gelen verilerin yörüngede herhangi bir sapma olmadığını ve tüm alt sistemlerin normal çalıştığını gösterdiğini vurguladı. Bu durum, problemin uydunun donanımından, yazılımından ya da iletişim antenlerinden kaynaklanabileceğine işaret ediyor. Ancak kesin neden henüz bilinmiyor.
Kasım 2013’te ULA Atlas V roketiyle fırlatılan MAVEN, Güneş rüzgarlarının Mars atmosferi üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla tasarlanmıştı. Yaklaşık 10 ay süren yolculuğun ardından Mars yörüngesine yerleşen araç, on yılı aşkın süredir kesintisiz bilimsel gözlemler yürütüyor.
Bununla birlikte MAVEN yalnızca bilimsel bir platform değil, aynı zamanda yüzeyde çalışan görevler için kritik bir haberleşme köprüsü. Perseverance ve Curiosity yüzey araçlarının Dünya ile bağlantısında önemli rol oynayan MAVEN, bu görevi NASA’nın MRO ve Odyssey uyduları ile ESA’nın Mars Express (MEX) ve ExoMars Trace Gas Orbiter (TGO) araçlarıyla birlikte üstleniyor. Bu beşli, Mars yüzeyindeki görevlerin gezegen genelinde kapsama alanına sahip olmasını sağlıyor.
NASA mühendisleri, MAVEN’ın yörüngesinin değişmemiş olması ihtimaliyle DSN’nin tahmini uçuş hattı boyunca düzenli aralıklarla uydudan sinyal almaya devam etmeye çalıştığını söylüyor. Eğer uydu hala beklenen rotasında ilerliyorsa, zayıf da olsa bir yanıt alınması mümkün olabilir. NASA çalışmaların sürdüğünü ve MAVEN’ın durumu netleştikçe yeni bilgiler paylaşılacağını açıkladı.

Milattan Önce 5 bin civarında inşa edildiği tespit edilen yapı, şimdiye kadar Fransa’da bulunan en büyük su altı yapısı olarak kayda geçti.
Uzmanlara göre duvar, taş devri toplumlarının ya balık tuzağı olarak kullandığı ya da yükselen deniz seviyelerine karşı savunma amaçlı yapılmış bir set olabilir. İnşa edildiği dönemde bugünkü Ile de Sein adasının kıyısında bulunan duvar, deniz seviyesinin yükselmesiyle günümüzde dokuz metre su altında kalmış durumda.
3 bin 300 ton ağırlığındaki yapının ortalama genişliği 20 metre, yüksekliği ise 2 metre. Dalıcılar, duvarın içinde iki paralel hat halinde dizilmiş büyük granit dikilitaşlar da buldu. Bu taşların üzerine ahşap ağlar gerilerek balıkların gelgit sırasında yakalanmış olabileceği düşünülüyor.
Arkeolog Yvan Pailler, bu ölçekte bir yapının “kaynakları uygun olduğunda yerleşik hayata geçen son derece örgütlü bir avcı-toplayıcı toplum” ya da bölgeye MÖ 5 bin civarında gelen erken Neolitik halklar tarafından yapılmış olabileceğini söylüyor. Duvarı oluşturan monolitler, Brittany’nin ünlü Neolitik menhir taşlarına benzerlik gösteriyor ancak onlardan daha eski.
Yapı, ilk olarak jeolog Yves Fouquet’nin gelişmiş radar haritalarında kıyı altı vadisini kesen yapay bir çizgi fark etmesiyle tespit edildi. Araştırma ekibi, 2022 yazındaki ilk keşfin ardından, deniz yosunlarının çekildiği kış aylarında duvarı ayrıntılı şekilde haritalayabildi.
Uluslararası Deniz Arkeolojisi Dergisi’nde yayımlanan makalede, bu tür yapıların Brittany’deki efsanevi “batık şehirler” anlatılarına kaynaklık etmiş olabileceği belirtiliyor. Halk arasında anlatılan en ünlü kayıp şehirlerden biri olan Ys’nin, keşif bölgesinin hemen doğusunda yer alan Douarnenez Körfezi’nde bulunduğuna inanılıyordu.

UEFA Avrupa Ligi’nin 6. haftasında İsviçre ekibi Young Boys ile Fransa temsilcisi Lille karşı karşıya geldi.
Wankdorf Stadyumu’nda oynanan müsabaka, Young Boys’un 1-0’lık üstünlüğüyle sonuçlandı.
Ev sahibine galibiyeti getiren golü 61. dakikada Males kaydetti.
Lille’de Bouaddi, 32. dakikada direkt kırmızı kartla oyundan ihraç edildi.
Milli futbolcu Berke Özer, ilk 11’de başladığı maçta 90 dakika boyunca Lille kalesini korudu.
Young Boys’un kazandığı penaltıda topun başına Chris Bedia geçti. Kaleci Berke Özer, 29 yaşındaki futbolcunun sol alt köşeye göndermek istediği meşin yuvarlağı uzanarak çeldi.
Dönen topu yine bir Young Boys oyuncusu tamamlamak istedi ancak Özer, bu topu da çıkarmayı başardı.
Genç file bekçisi, Avrupa Ligi’nin 3. haftasındaki PAOK maçının 72. dakikasında Zivkovic’in kullandığı penaltıyı ayaklarıyla kurtardı ve rakibine gol izni vermemişti.
Berke Özer, Avrupa Ligi’nin 2. haftasında Roma deplasmanında üst üste tekrar edilen 3 penaltı vuruşunda da kalesine duvar örmüştü.

Bir süredir çeşitli sağlık sorunları nedeniyle tedavi gören müzisyen Zafer Dilek, geçtiğimiz hafta yoğun bakıma alınmıştı.
Usta müzisyen kaldırıldığı Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
81 yaşında vefat eden Dilek’in cenazesi 13 Aralık Cumartesi günü Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilecek.
Zafer Dilek, Kemal Sunal filmlerinin ‘Çarşambayı Sel Aldı’, ‘Çiçekler Ekiliyor’, ‘Yekte’, ‘Tokat Sarması’, ‘Dilo Dilo Yaylalar’, ‘Çiçek Dağı’ gibi birçok filmin melodilerinin yapımında görev aldı.
Müzisyen, aranjör ve gitarist Zafer Dilek ya da gerçek adıyla Zafer Akansoy, 81 yaşında vefat etti.
Türkiye’de 1970’li yıllardan itibaren pek çok müzik albümünün aranjörlüğünü yapmış bir müzisyendir. Türk sanat müziği eserlerini Batı müziği anlayışıyla enstrümantal olarak seslendirerek albüm yapmış, albümlerindeki parçalar Yeşilçam filmlerinde film müziği olarak sıklıkla kullanılmıştır.
Kapıcılar Kralı, Süt Kardeşler ve Çöpçüler Kralı gibi birçok yapıma imzasını atmıştır.

UEFA Konferans Ligi 5. hafta maçında Samsunspor ile Yunanistan temsilcisi AEK karşı karşıya geldi.
Samsun 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanan müsabaka, AEK’nın 2-1’lik üstünlüğüyle sonuçlandı.
Konuk ekibe galibiyeti getiren golleri 52. dakikada Marin ve 64. dakikada Koita kaydetti. Samsunspor’un tek sayısı ise 4. dakikada Moukoudi’den (k.k.) geldi.
Bu skorun ardından organizasyondaki ilk yenilgisini alan Samsunspor, 10 puanla 3. sırada yer buldu. Üst üste ikinci kez kazanan AEK ise 10 puanla 2. basamakta yer aldı.
Kırmızı-beyazlılar, kazanması halinde Konferans Ligi lig etabını ilk 8’de bitirmeyi garantileyecekti.
Samsunspor, Konferans Ligi’nin son haftasında Mainz deplasmanına çıkacak. AEK ise Craiova’yı konuk edecek.
Samsunsporlu Ntcham ve Tomasson’un AEK futbolcusu Pineda ile mücadelesi.
4′ GOOLL! Samsunspor 1-0 önde! Sol kanattan gelişen atakta topla birlikte ceza sahasında yer alan Musaba, içeriye ortasını yaptı. AEK’dan Moukoudi’nin ters vuruşu filelerle buluştu ve skor 1-0’a geldi.
12′ Samsunspor gole yaklaştı! Sol kanadı etkili kullanan Karadeniz ekibinde Musaba’nın pasıyla ceza sahasının hemen önünde topla buluşan Ntcham’ın şutu direğin yanından auta gitti.
28′ Samsunspor tehlikesi! Musaba, sol kanattan getirdiği topu içeriye ortaladı. Yaşanan karambolde ceza sahası içinde meşin yuvarlağı önünde bulan Mouandilmadji, yay üzerindeki Ntcham’ı gördü. Gelişine vuruşunu yapan tecrübeli futbolcunun şutunu kaleci son anda kurtardı.
44′ AEK’da Mantalos, Emre Kılınç’a yaptığı faul sonrası sarı kart gördü.
52′ Maalesef top ağlarda… AEK’nın kazandığı serbest vuruşta direkt kaleye vuruşunu yapan Marin, meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu ve skoru 1-1’e getirdi.
57′ AEK’da Pineda, şiddetli itiraz nedeniyle sarı kart gördü.
63′ AEK öne geçti… Sağ kanattan gelişen atakta Koita’nın ceza sahasına girerek yaptığı vuruş ağlarla buluştu ve skor 2-1’e geldi.
Samsunspor: Okan, Zeki, Satka, Van Drongelen, Tomasson, Makoumbou, Emre, Holse, Ntcham, Musaba, Mouandilmadji.
AEK: Strakosha, Rota, Moukoudi, Filipe Relvas, Pilios, Marin, Pineda, Pereyra, Koita, Mantalos, Jovic.
Samsunspor’da teknik direktör Thomas Reis, son oynanan Galatasaray maçına göre kadroda 2’si zorunlu 3 değişiklik yaptı.
Alman teknik adam, Süper Lig’de son oynadıkları Galatasaray maçına göre UEFA’ya bildirilen listede isimleri yer almayan Cherif Ndiaye, Eyüp Aydın ile Borevkovic yerine Mouandilmadji, Ntcham ve Satka’ya ilk 11’de şans verdi.
Samsunspor, AEK maçına Okan Kocuk, Zeki Yavru, Satka, Van Drongelen, Tomasson, Ntcham, Makoumbou, Emre Kılınç, Holse, Musaba, Mouandilmadji ile başladı.
Kırmızı-beyazlı takımın yedek kulübesinde Posiadala, Efe Berat Törüz, Mendes, Soner Aydoğdu, Tahsin Bülbül, Polat Yaldır, Berovkovic, Soner Gönül, Yunus Emre Çift, Ceesay görev bekledi.
İki takım futbolcuları, maç önü seremonisinde böyle yer aldı.
Samsunspor’da tedavileri tamamlanan Olivier Ntcham ile Lubomir Satka yeniden formasına kavuştu.
Sakatlığı devam eden Tanguy Coulibaly, Afonso Sousa ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu tarafından 45 gün hak mahrumiyeti cezası olan Celil Yüksel, AEK karşısında forma giyemedi.
UEFA’ya bildirilen listede isimleri yer almayan Cherif Ndiaye ve Eyüp Aydın da kadroya yazılmadı.
Samsunsporlu taraftarlar, takımlarını AEK ile oynadığı maçta yalnız bırakmadı.
Tribünlerin büyük bölümünü dolduran kırmızı-beyazlılar, “dev” Samsunspor bayraklarla stadyumu süsledi.
Türkiye’ye otobüsle gelen AEK taraftarları da kendilerine ayrılan bölümde takımlarına destek verdi.
Samsunspor, Yunan ekipleri ile bugüne kadar 6 kez karşı karşıya geldi.
Kırmızı-beyazlı takım bu müsabakalarda 3 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 yenilgi aldı.
1987-1988 sezonunda Balkan Kupası adı altında düzenlenen turnuvada Yunan ekibi Iraklis ile karşılaşan Samsunspor sahasındaki maçı 6-1 kazanırken, rövanş müsabakasında ise 4-3 mağlup oldu.
Kırmızı-beyazlı takım, 1993-1994 sezonunda yine Balkan Kupası’nda PAS Giannina ile eşleşti. Samsunspor ilk maçı 3-0, rövanşı ise 2-0 kazanmayı başardı.
Bu sezon ise tarihinde ilk kez katıldığı UEFA Avrupa Ligi play-off turunda Panathinaikos ile karşı karşıya gelen Samsun ekibi ilk maçı 2-1 kaybederken, rövanşta 0-0 berabere kalarak elendi.
Samsunspor, Yunan takımları ile 7. randevusuna AEK karşısında çıktı.

Fransız tenisçi Quentin Folliot’ya şike yaptığı gerekçesiyle 20 yıl men cezası verildi.
Uluslararası Tenis Dürüstlük Ajansının (ITIA) açıklamasına göre Folliot, Tenis Yolsuzlukla Mücadele Programı’nın 27 farklı maddesini ihlal etmesi nedeniyle 20 yıl süreyle spordan men ve 70 bin dolar para cezasına çarptırıldı.
Soruşturma sonucunda Folliot’nun, şike şebekesi adına faaliyet gösteren oyuncu ağının kilit isimlerinden biri olduğu tespit edildi.
Maç sonucunu manipüle etmek, bahis amacıyla en iyi performansı göstermemek için para almak, karşılaşmaları manipüle etmek için diğer oyunculara para teklifinde bulunmak, içeriden bilgi sağlamak, yolsuzluk komplosu kurmak, ITIA soruşturmasıyla iş birliği yapmamak ve delilleri yok etmek, Fransız tenisçiye yöneltilen suçlamalar arasında yer aldı.
Geçici men kararı 17 Mayıs 2024’te verilen Folliot’nun cezası, 16 Mayıs 2044’te sona erecek.
Folliot, Ağustos 2022’de 488. basamağa çıkarak kariyerinin en yüksek dünya tekler sıralamasına ulaşmıştı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “İsrail’in Suriye’deki hareketliliği ile SDG’nin isteksizliği arasında bir ilişki var, bir orantı var. Bunu artık söylemek gerekiyor. Bu YPG’nin tek başına aldığı bir karar değil.” dedi.
Bakan Fidan, Katar merkezli Al Jazeera Arapça televizyon kanalına gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.
Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG ile Suriye hükümeti arasında varılan 10 Mart mutabakatına ve henüz bu anlaşmanın uygulanmamasına ilişkin Fidan, “Burada tabii İsrail’in Suriye’deki hareketliliği ile ‘Kasad’ın (SDG) açıkçası isteksizliği arasında bir ilişki var, bir orantı var. Bunu artık söylemek gerekiyor. Bu YPG’nin tek başına aldığı bir karar değil.” dedi.
Şam yönetimi ile PKK/YPG arasındaki sorunların diyalog yoluyla çözülmesini umduğunu dile getiren Fidan, “Suriye Kürtleri de rahat eder, Araplar da rahat eder, herkes rahat eder. Yani görmek istediğimiz tablo bizim bu huzur ve barış sınırlarımızın ötesinde, Suriye halkı için. Ama bölge dışı aktörlerin oyunlarına gelerek onlardan birtakım işaretlerle politika belirlemek de iyi bir şey değil.” ifadelerini kullandı.
“İSRAİL, SURİYE İLE ANLAŞMA ZEMİNİNE GELDİĞİNDE YPG DE GELECEK”
Fidan, “SDG” ile İsrail arasında bir eşgüdüm olup olmadığına ilişkin soruya, “Tabii, yani İsrail, Suriye ile belli bir anlaşma zeminine geldiği gün YPG’nin de geleceğini göreceksiniz.” şeklinde yanıt verdi.
“SDG” ile Suriye hükümeti arasında bir anlaşma sağlanamadığı takdirde olasılıklara ilişkin Fidan, “Umarım bir çatışma olmaz. Dediğim gibi yani çatışma kimsenin faydasına değil. Sivil halk ondan mustarip oluyor. İnşallah olmaz, inşallah YPG/PKK yani kendine düşen sorumluluğu yapar. Şu anda ortada bir plan var, silahlı unsurların tek çatı altında toplanması, ulusal ordu altında toplanmasına yönelik. İnşallah bu noktada mesafe kat edilir. İnşallah tekrar bir savaş görmeyiz.” dedi.
Fidan, Suriye sahasında Türkiye ile İsrail arasında bir “yarış” olduğuna yönelik iddialara ilişkin, şunları söyledi:
“Suriye’nin güvenliğine, birliğine, bütünlüğüne kim daha fazla yardımcı olacak, işgale, bölmeye, öldürmeye, bombalamaya değil. Bunda yardımcı olacak. Biz kendimizi İsrail’le bu konuda aynı çabada, aynı ligde, aynı konumda görmüyoruz açıkçası. Yani bir emperyal yayılmacılık peşinde olanla bir işbirliği, destek içerisinde olan, bu önemli.”
GAZZE’DE BARIŞ PLANININ İKİNCİ AŞAMASI
Gazze barış sürecinde gelinen aşamaya kolay gelinmediğini belirten Fidan, gelinen aşamada da istenen her şeyin gerçekleşemediğine işaret ederek, şunları kaydetti:
“İnsani yardımlar belli miktar gidiyor ama giriş-çıkışlar yine sorun. Barış planında öngörülen maddeler çok fazla uygulanmıyor ve maalesef İsrail her gün Filistinli öldürmeye, şehit etmeye devam ediyor. Ama buna rağmen bir önceki savaşın şiddetine, kıyımın şiddetine baktığınız zaman şimdiki hali gerçekten insanlara bir nefes verir nitelikte olduğu için desteklediğimiz bir hal. Devam etmesi lazım. Daha ileriye götürülmesi lazım.”
Barış planının ikinci aşamasında da atılması gereken adımlar olduğuna dikkati çeken Fidan, “Birincisi, ikinci aşama için Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıkartılması konusu vardı. Onunla ilgili çalışmalar bitti, karar çıktı. Şimdi o kararda öngörülen bazı maddeler var. Onların hayata geçmesi gerekiyor.” dedi.
Fidan, büyük sorumluluğun ABD ve Başkan Donald Trump’a düştüğünü vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bizim buradan büyük bir çabamız var. Şimdi önümüzdeki günlerde bu konuda bazı adımların atılmasını bekliyoruz biz açıkçası. Özellikle Barış Kurulunun oluşturulması meselesi çok önemli. Yönetimin Filistinlilere devredilmesi meselesi, Hamas tarafından Filistinli bir teknik komiteye devredilmesi, o da önemli ve bir polis gücünün kurulması gibi çok konu var.”
“HER TÜRLÜ SORUMLULUĞU ÜSTLENMEYE HAZIRIZ”
Uluslararası İstikrar Gücü’ne yönelik Fidan, “Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) siyasi iradesiyle Filistin meselesinin çözümünde, barışın sağlanmasında her türlü sorumluluğu Türkiye almaya hazır. Bölgedeki kardeşlerimizle, uluslararası paydaşlarla bu meselede her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Bu konuda asker göndermek gerekiyorsa barış için onu da göndermeye varız.” diye konuştu.
Fidan, İsrail’in, Türkiye’nin Uluslararası İstikrar Gücü’nde yer almasını istemediğini belirterek, “Burada tabii İsrail tek başına bu planda söz sahibi değil. Amerika ve diğer bölge ülkeleri ve şartlar ne gösterir onu bilemiyoruz. Bizim buradaki duruşumuz belli, net. Diğer güç gönderecek ülkelerin duruşu da belli. İsrail’le de belli bir müzakere noktasına Amerikalılar ulaşırsa bizim için ne ala. Ulaşmazlarsa kendilerinin bileceği bir iş.” ifadelerini kullandı.
“İsrail’in Uluslararası İstikrar Gücü kapsamında temel hedefinin, Hamas’ın elindeki silahları almak” olduğu yönündeki soru üzerine Fidan, her şeyin doğal bir süreç içerisinde ilerlemesini istediklerini belirtti. Fidan, şöyle devam etti:
“Barış süreci normal rotasında devam ederse, yani insani yardımlar, insanların tekrar geri dönüşü, yerleşim, ekonomi bunların hepsi olursa, İstikrar Gücü geldiği zaman sınırda Filistinlileri ve İsraillileri ayırırsa ben bu konunun da sorun olacağını düşünmüyorum. Yani bu konuda Hamas’la da yaptığımız görüşmeler ortada. Ama bunun şimdiden barış anlaşmasını rotasından saptırmaya yönelik bir dayatmaymış gibi, olmazsa olmazmış gibi en baştan ortaya koymak daha sürecin diğer aşamalarını işletmeden, bu aslında biraz art niyetli gibi geliyor bize.”
Fidan, belli bir noktadan sonra Filistin emniyet güçlerinin, Gazze’nin güvenliği ile ilgili tedbirler alması gerektiğine işaret ederek, “Belli bir noktadan sonra silahlı grupların olmaması lazım. Bunun için zaten uluslararası mekanizma var, bunun için İstikrar Gücü, Barış Kurulu ve bizlerin olduğu mekanizmalar var. Filistinliler kendilerini rahatta hissettikçe, güvende hissettikçe bu sorunların çözüleceğine inanıyorum.” diye konuştu.
SURİYE-İSRAİL GÜVENLİK ANLAŞMASI
Suriye ile İsrail arasında güvenlik anlaşması olup olmadığına ilişkin söylemlere ve Suriye’nin bu konudaki seçeneklerine dair Fidan, şunları kaydetti:
“Kimse, kimsenin sınırına mütecaviz olmamalı. İsrail’in Birleşmiş Milletler tarafından tanınan sınırı belli, Suriye’nin belli. Bunun ötesine geçtiğiniz zaman, sırf elinizde güç var, benim arkamda da destek var, ben bununla yaparım dediğiniz zaman şimdilik size tarih bir fırsat sunar. Ama yarın bir gün güç başkasının eline geldiği zaman, aynı mukabele size yapılır. Kimse sizin sınırınızı tanımaz bu sefer. Onun için vakit varken gelin, uluslararası sistemin ortaya koyduğu anlaşmalara sadık kalın.”
“TÜRKİYE GÜCÜNÜ İSTİKRAR İÇİN KULLANIYOR”
Türkiye’nin politikasının hep yatıştırmaya, ateşkes, barış, kalkınma ve huzur olmasına yönelik olduğunu vurgulayan Fidan, “Türkiye bütün bu gücünü istikrar için kullanıyor. Gazze’de olsun, Suriye’de olsun, Ukrayna’da olsun, Afrika’da olsun.” dedi.
Fidan, Ukrayna perspektifinden bakıldığında sorunların an itibarıyla belli bir noktaya ulaştığına değinerek, ilerleyen birkaç günün çok kritik olduğunu dile getirdi.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin alternatif barış planı için şartlarını yakında ABD’ye göndereceğini söyleyen Fidan, ilk 28 maddelik bir planın ortaya çıktığını ve daha sonra Avrupalıların bunu 20 maddeye indirdiğini hatırlattı.
Fidan, sonrasında o plan üzerinde Ruslarla görüşmeler yapıldığını, onların cevabının ABD’ye iletildiğini ve tekrar Ukrayna ile görüşüldüğünü anımsatarak, bunun üzerine Ukrayna’nın hafta içinde Avrupa ülkeleriyle yoğun görüşmeler yaptıklarını ve yakında bir karşı teklif geleceğini söyledi.
Bu teklifler görüşülürken arazide savaşın devam ettiğine dikkati çeken Fidan, savaşın dinamiğinin de tarafların lehine ya da aleyhine sürekli değiştiğini ifade etti.
“AVRUPA, UKRAYNA’YA ZOR TERCİHLER YAPILMASINDA YARDIM ETMELİ”
Fidan, Rusların şu anda ilerliyor gözüktüklerine işaret ederek “Burada Avrupa’nın Ukrayna ile beraber belli zor tercihlerin yapılmasında Ukrayna’ya yardımcı olması gerekiyor. Gerçekten bazı tercihler, bazı kararlar çok zor kararlar Ukrayna için. Ama daha büyük kayıpları önlemek için, yani daha büyük bir maslahat için bir mefsedeti burada def etmek gerekiyor, yani bir kötülüğü… Yani bir tercih yapmak gerekiyor. Zor onlar için biliyorum. Özellikle toprak konusu inanılmaz derecede zor. Yani Allah kimsenin başına vermesin.” diye konuştu.
Bu tercihlerin zor olduğunu ve ileriye yönelik garanti talepleri de bulunduğunu aktaran Bakan Fidan, bunların da zor olduğunu ve Türkiye’nin iki taraf arasında görüşmelerin kolaylaştırılmasına devam ettiğini dile getirdi.
Fidan, İstanbul’un ev sahipliği yapmaya tekrar hazır olduğunu kaydederek, geçen yaz 3 tur görüşmeye ev sahipliği yaptıklarını hatırlattı.
Bu görüşmelerde esir değişimi ve diğer insani hususlar konusunda çok ciddi mesafeler kat edildiğini anımsatan Fidan, “Bugün devam eden görüşmelerin de zeminini hazırladı. Biz bu olumlu rolü oynamaya hazırız. Bakın şu anda Karadeniz savaşın bir uzantı alanı haline geldi. Savaş Karadeniz’de yaygınlaştı. Şu anda Karadeniz’de ticari gemiler, tankerler vuruyorlar. Yani savaş devam ederse başka yerlere de Avrupa’nın başka yerlerine de yayılacak. Yani Allah korusun artık burada durması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Bulgaristan hükümeti, ekonomik politikaları ve yolsuzlukla mücadelede başarısız olduğu gerekçesiyle haftalardır süren sokak protestolarının ardından, iktidarda bir yıldan az bir süre geçirmişken, Perşembe günü istifa etti.
Reuters’ın haberine göre Başbakan Rosen Zhelyazkov, parlamentonun oylama yapmasına dakikalar kala, kararı televizyondan yayımlanan bir konuşmayla duyurdu. Bu istifa, Bulgaristan’ın 1 Ocak’ta euro bölgesine katılmasına üç haftadan az bir süre kala geliyor.
“Koalisyonumuz toplandı, mevcut durumu, karşı karşıya olduğumuz zorlukları ve sorumlulukla almamız gereken kararları görüştük” diyen Zhelyazkov, hükümetin istifa edeceğini doğruladı.
Çarşamba akşamı Sofya’da ve ülke genelindeki onlarca kentte binlerce Bulgar, kronik yolsuzluğa ve ardı ardına gelen hükümetlerin bunu ortadan kaldıramamasına yönelik öfkesini gösteren protestoların son halkasında sokaklara döküldü.
Zhelyazkov, “Protestonun kibir ve küstahlığa karşı olduğunu anlıyoruz, bu bir sosyal protesto değil, değerler için bir protesto. Bu, siyasi rakiplerin politikalar üzerinden bir karşılaşması değil, tutumlar üzerine bir karşılaşmaydı ve bu nedenle Bulgar toplumunun farklı bileşenlerini birleştiriyor” dedi.
Protestocuların çoğu, Bulgaristan’ın euro bölgesine katılımını güçlü biçimde destekleyen ve ülkenin daha fazla Avrupa ana akımının parçası olmasını isteyen genç, kentli profesyonellerden oluşuyor. Bulgaristan, 2007’de katıldığı Avrupa Birliği’nin en yoksul ve en yolsuzlukla mücadele eden üyesi olmaya devam ediyor.
Özgür ve adil seçim çağrısı
Geçen hafta Zhelyazkov hükümeti, protestoların ardından euro cinsinden hazırlanan ilk 2026 bütçe tasarısını geri çekmişti.
Geri adıma rağmen, son dört yılda yedi ulusal seçim yapılan ve derin siyasi bölünmeler yaşayan ülkede gösteriler devam etti. En son seçim Ekim 2024’te yapılmıştı.
Muhalefetteki “Değişime Devam – Demokratik Bulgaristan” (CC-DB) lideri Asen Vassilev, “Bu istifa, Bulgaristan’ın normal bir Avrupa ülkesi olmasına doğru atılmış ilk adımdır” dedi.
Vassilev, “Bir sonraki adım özgür ve adil seçimlerin yapılmasıdır; son parlamento seçimlerinde olduğu gibi seçim manipülasyonlarının gölgesinde kalan seçimlerin değil” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Rumen Radev şimdi parlamentoda temsil edilen partilere yeni bir hükümet kurmayı deneme görevi verecek. Bunu başaramazlarsa Radev ülkeyi yeni seçime götürecek bir geçici hükümet atayacak.
İktidardaki koalisyona liderlik eden merkez sağ GERB partisinin lideri Boyko Borissov ise hükümetin performansını savundu; ülkeyi AB’nin Schengen serbest dolaşım alanına sokmalarını ve euroya geçiş hazırlıklarını tamamlamalarını başarı olarak gösterdi.
Borissov, partisinin genel merkezindeki bir basın toplantısında, “Bu son 11 ayda utanacağımız hiçbir şey yok. Bugünden sonra güçlü bir muhalefet olacağız; bir sonraki seçimleri kazanmak için çalışacağız” şeklinde konuştu.

Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, insan beyninin gelişimini ve yaşam boyu değişimini ortaya koyan kapsamlı bir harita yayımladı. Nature Communications dergisinde yayınlanan çalışma, beynin yaşam süresince dört kritik yeniden yapılandırma evresinden geçtiğini ve beş ana aşamaya ayrıldığını ortaya koyuyor.
Beynin en hızlı geliştiği bu dönemde gri madde ve beyaz madde hızla gelişir, hafıza ve öğrenme kapasitesi artar. Beyin, gereğinden fazla sinir bağlantısı kurar; bu da bilgi işlemenin geçici olarak yavaşlamasına yol açar.
Beyin, verimliliği artırmak için bağlantıları kısaltır ve bilgi akışını hızlandırır. Planlama, karar verme ve diğer bilişsel kabiliyetler bu dönemde olgunlaşır. Ortalama 32 yaş civarında beyin istikrar kazanır.
Bu evrede zekâ, kişilik ve bilişsel yetenekler nispeten sabittir. Ancak sinir bağlantılarındaki verimlilik yavaş yavaş azalmaya başlar. Beyin bu dönemde stabil bir performans gösterir.
Beyaz madde kaybı hızlanırken, yaşlı bireylerin tecrübe ve yaşam bilgeliği duyguları düzenlemede avantaj sağlar. Beyin, yaşlanma sürecine uyum sağlamaya devam eder.
Sinir bağlantılarındaki azalma, farklı beyin bölgeleri arasındaki iletişimde güçlükler yaratır ve bunama riskini artırabilir.
Profesör Duncan Astle, araştırmanın beynin yaşam boyu değişim ve uyum sağlama kapasitesini gösterdiğini vurgulayarak, sürecin doğrusal olmadığını belirtti. Araştırma, beynin farklı yaş evrelerinde nasıl yeniden yapılandırıldığını ve bu süreçlerin zekâ, hafıza ve duygusal düzenleme üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.

İsviçre’nin 2024 Eurovision Şarkı Yarışması şampiyonu Nemo, Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) İsrail’in 2026 yarışmasına katılmasına onay vermesini eleştirdi. Nemo, bu kararı “değerlerle çelişen bir karar” olarak nitelendirerek kazandığı kupayı Cenevre’deki EBU merkezine geri göndereceğini açıkladı.
Instagram hesabından paylaştığı videoda yarışmadan aldığı deneyimden minnettar olduğunu dile getiren Nemo, artık ödülün rafında durmaması gerektiğini ifade etti. “Eurovision, birlik, kapsayıcılık ve tüm insanlar adına onur için var ve bu değerler, yarışmayı benim için anlamlı kılıyor. Ancak BM’nin bağımsız uluslararası soruşturma komisyonunun İsrail’e soykırım yaptığı sonucuna vardığı bir dönemde, bu ülkenin yarışmaya devam etmesi ideallerle çelişiyor” dedi.
Nemo, EBU’nun yarışmanın politik olmadığını savunmasına rağmen, ciddi suçlarla itham edilen bir devletin imajını yumuşatmak için organizasyonun defalarca kullanıldığını vurguladı. “Sözünüzün eri olun. Sahnede kutladığımız değerler sahne dışında var olmuyorsa, en güzel şarkılar bile anlamsız hale gelir” ifadelerini kullandı.
Nemo’nun açıklamaları, EBU Genel Kurulu’nun İsrail’in 2026 yarışmasına katılımını onaylamasının ardından geldi. Bu karar sonrası İspanya, Hollanda, Slovenya, İrlanda ve İzlanda devlet televizyonları yarışmadan çekilme kararı almıştı.
İsveç’in Malmö kentinde düzenlenen 2024 Eurovision Şarkı Yarışması’nda şampiyon olan Nemo, daha önce yaptığı açıklamalarda İsrail’in organizasyona katılmasına karşı olduğunu ve dışlanmasını desteklediğini belirtmişti. 4 Aralık’ta Cenevre’de gerçekleştirilen 95. EBU Genel Kurulu’nda bu karar resmiyet kazandı.

Ünlü şarkıcı ve oyuncu Oğuzhan Koç, son dönemde özel hayatıyla magazin gündeminde yer almaya devam ediyor. Demet Özdemir ile kısa süren evliliği sonrası yeniden aşka kapılarını kapattığı düşünülen Koç, yılın ilk aylarında güzel oyuncu Hazal Subaşı ile yeni bir ilişkiye başlamıştı.
2021 yazında Demet Özdemir’le dünyaevine giren Oğuzhan Koç, yalnızca 8 ay süren bu evliliğin ardından tek celsede boşanmıştı. Bu ayrılığın ardından uzun süre kabuğuna çekilen sanatçı, aşk orucunu Hazal Subaşı ile bozdu.
Çiftin tanışmasında Eser Yenenler ve Berfu Yenenler’in rol oynadığı bilinirken, ikili aşklarını gözlerden uzak ama sağlam adımlarla sürdürüyor. İlişkileri, başladığı günden bu yana istikrarlı bir şekilde ilerlerken, sosyal medyada sık sık birlikte verdikleri mutlu pozlarla dikkat çekiyorlar.
Oğuzhan Koç, geçtiğimiz günlerde konuk olduğu YouTube programında yöneltilen “Hazal Subaşı’yla evlilik düşünceniz var mı?” sorusu karşısında önce kısa bir duraksama yaşayan Koç, ardından samimi bir yanıt verdi.
Daha önce evliliğe kapıları kapattığı düşünülen ünlü isim, bu kez aksine yeşil ışık yaktı. “Çok mutluyuz. Yol bizi oraya götürürse ki götürecek bence, evet var tabii.” ifadelerini kullanan Koç, herhangi bir acele ya da baskı hissetmediklerini de belirtti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştirak şirketi İSPARK tarafından kentte işletilen otoparkların ücretlerine yüzde 62,5’e varan oranlarda zam yapıldı. İşte ilçe ilçe kapalı, açık otoparklar ve yol kenarı park ücretleri…
İBB Meclisi aralık ayı toplantılarının üçüncü oturumu, Meclis 2. Başkanvekili Gökhan Gümüşdağ başkanlığında Saraçhane’deki belediye binasında yapıldı.
Mecliste, İBB iştirak şirketi İSPARK tarafından işletilen otoparkların ücretlerine yüzde 62,5’e varan oranlarda zam yapılması teklifi görüşüldü.
1 OCAK’TA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK
Meclis’te yapılan oylamada, İSPARK otopark ücretlerine zam teklifine AK Parti “hayır” oyu verirken, teklif CHP’li üyelerin oylarıyla kabul edildi. İSPARK’ın yeni ücret tarifesi 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek.
İSPARK ücretlerine en son 12 Haziran 2024’te yüzde 50’ye varan oranlarda, 12 Aralık 2024’te de yüzde 115’e varan oranlarda zam yapılmıştı.
TARİHİ YARIMADA VE KADIKÖY RIHTIM
Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planı kapsamında, Fatih-Tarihi Yarımada ve Kadıköy-Rıhtım bölgesinde kapalı ve açık otoparklarda araçlar için 1 saate kadar ücretin yüzde 33,3 zamla 150 liradan 200 liraya, 1-2 saat arası ücretin 180 liradan 240 liraya, 2-4 saat arası ücretin 220 liradan 300 liraya, 4-8 saat arası ücretin 275 liradan 380 liraya, 8-12 saat arası ücretin 350 liradan 450 liraya ve 12-24 saat arası ücretin de 500 liradan 550 liraya yükseltilecek.
Aynı bölgedeki yol kenarı otoparklarında, araçlar için 1 saate kadar ücretin 150 liradan 220 liraya, 1-2 saat arası ücretin 200 liradan 300 liraya, günlük ücretin 400 liradan yüzde 62,5 zamla 650 liraya ve sonraki her saatin 50 liradan 60 liraya yükseltilecek.
Kapalı katlı otoparklar ile açık otoparklarda Beşiktaş, Beyoğlu, Fatih, Kadıköy, Şişli ve Üsküdar’da araçlar için 1 saate kadar ücretin 100 liradan 140 liraya, 1-2 saat arası ücretin 130 liradan 180 liraya, 2-4 saat arası ücretin 160 liradan 230 liraya, 4-8 saat arası ücretin 200 liradan 280 liraya, 8-12 saat arası ücretin 260 liradan 370 liraya ve 12-24 saat arası ücretin de 400 liradan 450 liraya yükseltilmesi istendi.
Bu ilçelerde yol kenarı otoparklarında araçlar için 1 saate kadar ücret 120 liradan 170 liraya, 1-2 saat arası ücret 150 liradan 220 liraya, günlük ücret 300 liradan 500 liraya ve sonraki her saatin 40 liradan 50 liraya yükseltilecek.
Ataşehir, Bakırköy, Beykoz, Bayrampaşa, Bahçelievler, Eyüpsultan, Güngören, Kartal, Kağıthane, Maltepe, Pendik, Sarıyer, Zeytinburnu, Tuzla ve Ümraniye’de kapalı katlı otoparklar ile açık otoparklarda araçlar için 1 saate kadar ücretin 80 liradan 110 liraya, 1-2 saat arası ücretin 110 liradan 140 liraya, 2-4 saat arası ücretin 130 liradan 170 liraya, 4-8 saat arası ücretin 170 liradan 220 liraya, 8-12 saat arası ücretin 210 liradan 260 liraya ve 12-24 saat arası ücretin de 310 liradan 370 liraya yükseltilmesi talep edildi.
Söz konusu ilçelerde yol kenarı otoparklarında araçlar için 1 saate kadar ücretin 90 liradan 120 liraya, 1-2 saat arası ücretin 120 liradan 160 liraya, günlük ücretin 240 liradan 320 liraya, sonraki her saatin 35 liradan 50 liraya yükseltilmesi istendi.
Ayrıca, kapalı katlı, açık otopark ile yol kenarı otoparklarda Adalar, Arnavutköy, Avcılar, Bağcılar, Başakşehir, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Sancaktepe, Silivri, Sultangazi, Sultanbeyli ve Şile’de 60 lira olan 1 saatlik ücret 80 liraya, 1-2 saat arası ücret 70 liradan 90 liraya, 2-4 saat arası ücret 90 liradan 110 liraya, 4-8 saat arası ücret 110 liradan 140 liraya, 8-12 saat arası ücret 160 liradan 210 liraya, 12-24 saat arası ücret ise 200 liradan 260 liraya yükseltililecek.
Bu ilçelerde yol kenarı otoparklarında araçlar için 1 saate kadar olan ücret 60 liradan 90 liraya, 1-2 saat arası ücret 80 liradan 110 liraya, günlük ücret 190 liradan 240 liraya ve sonraki her saatin ise 30 liradan 40 liraya yükseltilmesi talep edildi.
ORMAN, KORU VE MESİRE ALANLARINA GİRİŞ ÜCRETLERİNE ZAM TALEBİ
Öte yandan Meclis’te, orman, koru ve mesire alanlarına giriş ücretlerine artış yapılması teklifi görüşüldü.
Buna göre, söz konusu yerlere giriş ücretinin otomobiller için 170 liradan 250 liraya, minibüs, kamyonet ve panelvan için 420 liradan 550 liraya, midibüs için 750 liradan 1000 liraya, otobüs ve kamyon için 1500 liradan 2 bin liraya, motosiklet için de 100 liradan 140 liraya çıkarılması istendi.
Taksi duraklarında, taksilerin giriş çıkış ücretinin 25 liradan 30 liraya, günlük ücretin ise 100 liradan 140 liraya çıkarılması önerildi.

Avusturya parlamentosu, hükümetin önerdiği başörtüsü yasağı tasarısını büyük çoğunlukla kabul etti. Yasa, 14 yaşından küçük kız öğrencilerin İslami geleneklere uygun başörtüsü veya burka takmasını yasaklıyor. Hükümet, tasarının amacını kız çocuklarını erkeklerin bakış açısından ve dini baskıdan korumak olarak açıkladı. 2019’da benzer bir yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti; bu yeni tasarı ise hukuki olarak anayasaya uygun olduğu belirtiliyor.
Entegrasyon Bakanı Claudia Plakolm, yasa kapsamında başörtüsü takan öğrenci, öğretmen veya velilerin Eylül ayında yürürlüğe girecek yeni eğitim yılında uyarılacağını ve Şubat ayından itibaren ise cezai yaptırımların uygulanacağını açıkladı. Yasa ihlali durumunda velilere 150–800 euro arasında para cezası kesilecek. Hükümet, yasadan yaklaşık 12 bin kız çocuğunun etkileneceğini öngörüyor.
Tasarı, Avusturya’da tartışmalara yol açtı. Geçen yılki seçimlerde birinci sırayı alan aşırı sağcı FPÖ, yasağın yeterli olmadığını belirterek kapsamın tüm öğrenci, öğretmen ve okul personeline genişletilmesini talep ediyor. Yasa tasarısını savunanlar ise Fransa’daki benzer uygulamaları örnek gösteriyor.
Uzmanlar, yasağın sadece dini bir sembolün yasaklanması olarak değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir tartışma başlatması açısından da dikkat çektiğini ifade ediyor. Bazı aileler, çocuklarının kendi tercihleriyle başörtüsü takma özgürlüğünün ellerinden alındığını düşünüyor.

Rutte, Münih Güvenlik Konferansı tarafından Berlin’de Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un moderatörlüğünde düzenlenen panelde konuştu.
NATO Genel Sekreteri, “Bugün size NATO’nun nerede durduğunu ve bir savaş başlamadan önce onu durdurmak için ne yapmamız gerektiğini anlatmak için buradayım. Rusya’nın bir sonraki hedefi biziz” ifadesini kullandı.
Son bir yılda savunma üretiminin arttığını ancak yine de “tebrik etme zamanı” olmadığını vurgulayan Rutte, “Korkarım ki; çok fazla kişi sessizce kayıtsız kalıyor. Çok fazla kişi aciliyet duygusunu hissetmiyor ve çok fazla kişi zamanın bizim lehimize işlediğine inanıyor. Öyle değil. Harekete geçme zamanı şimdi” uyarısında bulundu.
Genel Sekreter, “Savunma harcamaları ve üretimi hızla artmalı. Silahlı kuvvetlerimiz bizi güvende tutmak için ihtiyaç duydukları şeye sahip olmalı. Ukrayna, kendini savunmak için ihtiyaç duyduklarına şimdi sahip olmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya’nın NATO’ya ve Ukrayna’ya karşı bu yıl “daha da pervasız, umursamaz ve acımasız” hale geldiğine işaret eden Rutte, bu ülkenin ayda 2 bin 900 silahlı insansız hava aracı ürettiğinin tahmin edildiğini dile getirdi.
Rutte Ukrayna’da barış anlaşmasının Noel’den önce sağlanması ihtimaliyle ilgili soruya “Bunu söylemek zor” yanıtını verdi.
ABD öncülüğünde müttefiklerin bunu sağlamak için çok çalıştığına dikkati çeken Rutte, “Ukrayna söz konusu olduğunda, ABD ve Avrupa’nın aynı sayfada buluşacağına inanıyor muyum? Evet, eminim. Bence başarabiliriz. Rusların kabul edeceğinden emin miyim? Bilmiyorum.” diye konuştu.
Rutte, bunun Rusya için yaklaşan “büyük bir sınav” olduğunun altını çizdi.
ABD’nin ulusal stratejisi
Rutte, ABD’nin ulusal stratejisinde yer alan ve çokça yankılanan Avrupa’ya yönelik eleştirilerle ilgili “(Strateji) Aslında Avrupa güvenliğine tam bağlılık, NATO’ya tam bağlılık ve ‘Avrupa-Atlantik bölgesini ancak birlikte hareket ederek savunabileceğimiz’ gerçeğine tam bağlılığı öngörüyor. Tartışabileceğiniz birçok şey var ama bunun özünde yatan şey bu” yorumunu yaptı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara Hakimevi’nde düzenlenen “İnsan Hakları Kurumları Değerlendirme Toplantısı”na katıldı. Toplantıda TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık, Anayasa Komisyonu Başkanı Serap Yazıcı Özbudun ve TİHEK Başkanı Fahrettin Altun hazır bulundu. Tunç, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye Yüzyılı hedefinin darbe ürünü bir anayasayla değil, temel hak ve özgürlükleri önceleyen yeni bir toplum sözleşmesiyle karşılanacağını söyledi.
Tunç, son 23 yılda yapılan adımların Türkiye’yi yüksek standartlı demokrasi hedefine taşıyan dönüşümlerin yapı taşları olduğunu belirtti. Anayasanın 90. maddesi ile uluslararası anlaşmaların önceliğini güvence altına aldıklarını, bilgi edinme hakkının anayasal güvenceye kavuştuğunu ve bireysel başvuru mekanizmasının oluşturulduğunu ifade etti. Ayrıca, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi kurumların insan haklarını ve eşitliği güçlendirmek için hayata geçirildiğini açıkladı.
Bakan Tunç, Anayasa reformları kapsamında kadın ve çocuk haklarından devletin tüm kurumlarında eşit muameleye kadar birçok alanda reformlar gerçekleştirildiğini söyledi. Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin yapısının demokratik hâle getirildiğini, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırıldığını ve askeri yargının ortadan kaldırıldığını belirtti. Tunç, tüm bu adımların yargı ve insan hakları alanında kayda değer ilerlemeler sağladığını vurguladı.
Toplantının insan hakları kurumları arasında iş birliğini güçlendirecek bir platform olduğunu kaydeden Tunç, “Bugün ortaya koyacağımız değerlendirmeler yalnızca bugünün çalışmalarına yön vermeyecek, Türkiye’nin insan hakları standartlarını ileri taşıyacak yeni adımların da kapısını aralayacaktır” dedi. Tunç, hedeflerinin demokratik, sivil ve katılımcı bir anayasa ile Türkiye’nin hak ve özgürlükler borcunu milletine ödemek olduğunu sözlerine ekledi.

Finlandiya Kara Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Pasi Välimäki, gerekli ekipmanın şimdiden satın alındığını ve yeni eğitim programının planlandığı şekilde ilerlediğini açıkladı.
Finlandiya medyasına yansıyan haberlere göre, eğitim önce kapalı alanda küçük drone’larla başlanacak, ardından daha büyük modeller ve FPV drone’lar üzerinde çalışılacak.
Askerler aynı zamanda mühimmat kullanımı, düşman drone’larını engelleme, drone tamiri gibi konularda da eğitim alacak.
Niinisalo’da eğitimler için üç kilometre uzunluğunda siperler ve ateş mevzileri inşa edildi. Benzer tesislerin yakında Finlandiya’daki iki şehirde daha kurulması planlanıyor.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Terörsüz Türkiye’nin hedefinin gerçekleşmesi için Suriye’deki silahlı unsurların merkezi yönetimi entegre olması zorunludur” dedi. YPG-SDG’nin bazı aktörler tarafından bir aparat olarak kullanılmaya çalışıldığını söyledi.
TBMM Genel Kurulu’nda, Milli Savunma ile Sanayi ve Teknoloji bakanlıklarının 2026 yılı bütçelerinin görüşmelerine başlandı. Genel Kurul çalışmalarına, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de katıldı.
Genel Kurulda konuşan Güler, “terörle mücadelede tarihi bir eşikteyiz” ifadelerini kullandı.
Güler, “Sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve devam etmesi için terör örgütü PKK ve iltisaklı tüm gruplar fesih kararına uygun olarak başta Suriye olmak üzere bulundukları tüm bölgelerde derhal terör faaliyetlerine son vermeli ve koşulsuz olarak silahlarını teslim etmelidirler.” dedi.
“Terörsüz Türkiye” hedefinin kalıcı biçimde tesis edilmesi için Suriye’deki silahlı unsurların merkezi yönetime hızlı bir şekilde entegre olması gerektiğini belirten Güler, “Örgütün de kendi içinden gelen silah bırakma ve entegrasyon çağrılarını dikkate alarak dış müdahaleleri engelleyecek şekilde bu dönüşümü geciktirmeden tamamlamasını bekliyoruz.” diye konuştu.
Güler, hangi isim altında olursa olsun bölgedeki huzuru tehlikeye atacak hiçbir terör yapılanmasının devamına izin verilmeyeceğini söyledi.
Güler, ”Son dönemde yapılan bazı açıklamalar ve uluslararası medyada yer alan analizler YPG-SDG terör örgütünün bölgesel aktörler tarafından bir aparat olarak kullanılmaya çalışılarak yeni jeopolitik mühendisliklere
zemin hazırlanmak istendiğini de göstermektedir. Bu durum yalnızca Suriye için değil Türkiye’nin millî güvenliğine yönelik de doğrudan bir tehdittir.” dedi.
“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin siyasi etkinliğini artırma ve dış desteklerle askeri kapasitesini geliştirme adımlarını yakından takip ediyoruz” diyen Güler, gerekli tedbirlerin alındığını söyledi.
KARADENİZ SEYİR GÜVENLİĞİ
Bakan Güler, Karadeniz’de seyir can ve çevre emniyetini tehdit eden saldırıların sonlandırılması için tüm taraflara gerekli ikaz ve uyarılarda bulunduklarını belirtti.
F-16 VE F-35 TEDARİKİ
F-16 Blok 70 uçaklarının tedarikine ilişkin sürecin ABD’li muhataplarla koordineli biçimde devam ettiğini belirten Güler, “F-35 dâhil ülkemizin çıkarları ve savunma ihtiyaçları doğrultusunda ilgili süreç yeniden değerlendirilmektedir.” diye konuştu.
EUROFIGHTER TEDARİK SÜRECİ
Eurofighter uçaklarının birim fiyat tartışmalarıyla ilgili de konuşan Bakan Güler şu ifadeleri kullandı;
“Uçakların birim maliyetleri diğer Eurofighter üretim konsorsiyumuna dâhil ülkelerle aynı seviyelerdedir. Sözleşme bedelinin önemli bir bölümünü de mühimmat ve görev ekipmanları oluşturuyor.”

Gazeteci Saygı Öztürk’ün köşesinde duyurduğu flaş gelişme, yıllardır tartışma konusu olan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ı yeniden gündeme taşıdı. 1990’larda faili bilinmeyen cinayetlerde adı geçen Yıldırım’ın, Türkiye sınırına yakın bir bölgede Suriye’de bir ülkücüyle birlikte kaldığı iddia edildi. Öztürk’e göre, eski görünümünden eser kalmadığını düşündüğü için bir dönem Türkiye’ye gelip Konya’da yakalandığını da söylediği öne sürüldü.
DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, söz konusu iddiaları TBMM gündemine taşıdı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yöneltilen soru önergesinde, Yeşil’in yıllardır yakalanmaması, devletin kendisini bilmesine rağmen gözaltına alınmaması, kim veya kimler tarafından korunduğu ve suç işlediği ağın boyutu gibi kritik konular gündeme getirildi. Sakık ayrıca, “Bu süreçte Yeşil kod adlı kişinin isminin tekrardan ortaya çıkması neyin işaretidir?” sorusunu da Bakanlığa yöneltti.
Sırrı Sakık’ın Bakanlığa yönelttiği sorular şöyle:
1990’larda işlenen neredeyse tüm faili bilinmeyen cinayetlerde adı geçen bir şahıs, aradan geçen onca yıla rağmen neden yakalanmamıştır?
Mahmut Yıldırım olduğunu söyleyen şahsın ifade ettiği üzere devletin kaldığı yeri bildiği halde kendisini gözaltına almadığı bilgisi doğru mudur?
Korunduğu açık olan bu tetikçiyi kim veya kimler hangi amaçla korumaktadır?
Bakanlığınız, Yeşil kod adlı tetikçinin hangi bilgileri bildiği ve hangi ağ içinde suçlar işlediğine dair malumata sahip midir?
Bu süreçte Yeşil kod adlı kişinin isminin tekrardan ortaya çıkması neyin işaretidir?
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yeniden gündeme gelmesi, Türkiye’de faili bilinmeyen cinayetler ve devlet içindeki karanlık yapılanmalar tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) sertifika dağıtım programına katıldı. Ankara Spor Salonu’nda 10 ilden yaklaşık 2 bin öğrenci ile bir araya gelen Bakan Bak, gençlerin enerjisine ve yeteneklerine güven duyduklarını vurguladı. “Geleceğimiz sizlersiniz. Hep beraber bu ülkeyi ayağa kaldıracağız. Türkiye, sonunda dünyada söz sahibi olacak” diyen Bakan, gençlerin bilimden spora, sanattan teknolojiye kadar ülkenin kalkınmasında kritik rol oynayacağını ifade etti.
Bakan Bak, konuşmasında gençlerin sorumluluk ve değer bilinciyle hareket etmesi gerektiğini belirtti. “Basamakları çıkarken size destek olan insanları asla unutmayın; öğretmeniniz, aileniz ve çevreniz sizin en büyük gücünüzdür” diyerek gençlere hem bireysel hem toplumsal sorumluluk mesajı verdi. Ayrıca gençlerin sporda ve bilimde başarılarını artırmalarını teşvik eden Bakan, gönüllülük ve dayanışmanın önemine de dikkat çekti.
Program sonunda Ankara, Aksaray, Bolu, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Kırıkkale, Kırşehir, Konya ve Nevşehir illerinde ÜNİDES projelerinde yer alan 2., 3. ve 4. dönem öğrenci kulüp ve topluluk temsilcilerine sertifikaları takdim edildi. Türkiye’nin uzaya giden ikinci astronotu Tuva Cihangir Atasever’in de katıldığı program, hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi.
ÜNİDES, bilim ve teknoloji, güzel sanatlar, spor ve sağlıklı yaşam, kişisel ve sosyal gelişim, iş birliği programları, tarım ve teknoloji gibi 10 ana başlıkta projeler yürütüyor. 5 dönemde toplam 81 ilden 9 bin 43 başvuru alınırken, 4 bin 444 proje destek almaya hak kazandı ve 314 milyon lira bütçe tahsis edildi. Bu projelerden Türkiye genelinde toplam 1 milyon 155 bin 304 genç faydalandı.
Bakan Bak, “Bu projelerle gençlerimizin ufkunu açıyoruz, onları destekliyoruz ve Türkiye’nin geleceğini gençlerimizle birlikte inşa ediyoruz” diyerek programın önemini vurguladı.
“Osman Aşkın Bak’tan gençlere mesaj: “Türkiye Yüzyılında söz sahibi olacağız”” haberi, 11 Aralık 2025 tarihinde yazılmıştır. 11 Aralık 2025 tarihinde de güncellenmiştir.

Trendyol Süper Lig’de inişli çıkışlı performans sergileyen ve istikrar arayan Beşiktaş için dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor.
Siyah-beyazlıların geçtiğimiz sezonun devre arasında kadrosuna kattığı ancak bu sezonun başında kiralık olarak Athletico Paranaense’ye gönderdiği Elan Ricardo için çarpıcı bir haber gündeme geldi.
RTI Esporte’nin haberine göre Brezilya ekibi, Elan Ricardo’nun kiralık sözleşmesini planlanandan önce feshederek oyuncuyu Beşiktaş’a geri gönderme kararı aldı.
Haberin devamında Athletico Paranaense’nin, Elan Ricardo’nun sözleşmesinde yer alan 5 milyon euro’luk satın alma opsiyonunun kullanılmamasına karar verdiği belirtildi.
Ayrıca genç futbolcunun performansının, opsiyonun kullanılması için yetersiz olduğu aktarıldı.
21 yaşındaki futbolcu, bu sezon Athletico Paranaense formasıyla çıktığı 5 maçta 257 dakika süre alırken 1 gol attı.

Vahşi yaşam suçların yılda 20 milyar dolardan fazla değere sahip bir sektör haline geldi. Binlerce köpekbalığı yüzgeci, fildişi ve primat eti ele geçirildi.
Interpol’ün yaptığı açıklamaya göre, 15 Eylül’den itibaren bir ay süren operasyonda, 134 ülkedeki kolluk kuvvetleri 6 bin 160 kuş, 2 bin 40 kaplumbağa, bin 150 sürüngen, 208 primat, 46 pangolin, 10 “büyük kedi” ve 19 bin 415 diğer vahşi hayvanı ele geçirdi. Yaklaşık bin 100 şüpheli gözaltına alındı.
Katar’da nesli tükenmekte olan primatı sosyal medya üzerinden 14 bin dolara satmaya çalışan hayvan kaçakçısı yapılan çalışmayla birlikte yakalandı. Brezilya’da ise polis, uluslararası altın aslan maymunu kaçakçılığı şebekesine yönelik operasyon da dahil olmak üzere 200’den fazla hayvanı kurtarırken 145 şüpheliyi tespit etti.
2025 Mayıs ayında İstanbul’da gerçekleştirilen hayvan kaçakçılığı operasyonunda 565 egzotik hayvan ele geçirildi.
Interpol’ün yaptığı açıklamada birçok ülkeden örnekler ortaya koyuldu. Yapılan operasyonlarda yaklaşık 10 bin 500 kelebek, örümcek ve böcek ele geçirildi. Bu operasyondan sonra kaçırılan hayvanların çeşitliliğinin arttığı ortaya çıktı. Açıklamada, Belçika yetkililerinin primat etine el koyduğu, Kenya yetkililerinin 400 kilogramdan fazla zürafa etine el koyduğu ve Tanzanya kolluk kuvvetlerinin 10 bin dolar değerinde zebra ve antilop eti ve derisini ele geçirdiği belirtildi.
“Küresel ölçekte rekor düzeyde 5,8 ton yaban hayvanı eti ele geçirildi ve Afrika’dan Avrupa’ya yönelik vakalarda dikkat çekici bir artış görüldü.” diye açıklandı. Vahşi yaşam kaçakçılığında genellikle geleneksel tıpta veya özel gıdalarda kullanılan hayvan kalıntıları ve parçaları ele geçiriliyordu ancak artan egzotik evcil hayvan talebi hayvanların canlı ele geçirilmesine neden oldu.

Teknofest 2026’nın tarihi ve yeri belli oldu. Teknofest, 30 Eylül-4 Ekim 2026 tarihleri arasında Şanlıurfa’da düzenlenecek.
Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı), Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi öncülüğünde düzenlenen girişimcilik zirvesi Take Off İstanbul 2025, ikinci gün etkinlikleriyle sürüyor.
Etkinlik kapsamında düzenlenen “Girişimcilik Direniştir” paneline katılan Selçuk Bayraktar, TEKNOFEST’in 30 Eylül-4 Ekim 2026 tarihleri arasında Şanlıurfa’da yapılacağını bildirdi.
Eylül ayında İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali TEKNOFEST’i, 1 milyon 32 bin kişi ziyaret etmişti.

İstanbul’un Bakırköy ilçesinde ambulansa yol vermeyen sürücü yakalandı. Yeni Trafik Kanunu teklifine göre sürücüye 46 bin lira ceza uygulanacak.
Bakan Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, iki ambulansın arasına giren ve tüm uyarılara rağmen ambulansa yol vermeyen sürücü H.M.A’nın yakalandığını belirtti.
Sürücüye yeni Trafik Kanunu teklifine göre, geçiş üstünlüğü olan ambulans ve itfaiyeye yol vermemekten 46 bin lira para cezası uygulanacağını, sürücü belgesinin 30 gün süreyle geri alınacağını ve aracının 30 gün süreyle trafikten men edileceğini aktaran Yerlikaya, şunları kaydetti:
“5 yıl içinde aynı ihlali 2. kez işleyenlerin sürücü belgelerini iptal edeceğiz. Dakikaların, hatta saniyelerin hayat kurtardığı bir anda böyle sorumsuz bir davranışın hiçbir bahanesi olamaz. Bugün yol vermediğimiz ambulans, yarın bizi ya da çok sevdiğimiz birini hastaneye yetiştirmeye çalışıyor olabilir. Saygısızca araç kullananları, ambulansa yol vermeyenleri lütfen 112 Acil Çağrı Merkezimize bildirelim. Biz gereğini yaparız.”
YENİ TRAFİK KANUNUNDA CEZALAR ARTIYOR
Yeni Trafik Kanunu teklifine göre geçiş üstünlüğüne sahip araçlara geçiş hakkı vermeyen sürücülere 15 bin lira idari para cezası kesilecek.
Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar ile itfaiye ve orman yangınlarıyla mücadele eden araçlara yer açmayan ve gerekiyorsa durmayan sürücülere 46 bin lira idari para cezası verilecek ve sürücü belgeleri 30 gün süreyle geri alınacak.
5 yıl içinde ambulans gibi önceliği olan araçlara 2. kez yol vermeyenlerin sürücü belgelerini iptal edilecek.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nu, parti genel merkezinde ziyaret etti.
Görüşmede, İYİ Parti Sivil Toplum Kuruluşları İlişkileri Başkanı Alper Akdoğan da yer aldı.
Kitap dünyasına açılan kapınızı aralayın! En sevdiğiniz kitapları indirimli fiyatlarla keşfedin ve hayal gücünüzü genişletin.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nu, parti genel merkezinde ziyaret etti.
Görüşmede, İYİ Parti Sivil Toplum Kuruluşları İlişkileri Başkanı Alper Akdoğan da yer aldı.

Afişi, sanatçı Tom Jung 1977’de akrilik ve airbrush (havayla boya püskürtme) tekniğiyle hazırlamıştı.
1 milyon dolardan satışa çıkarılıp açık artırmada 3 milyon 875 bin dolara satılan ikonik eser, en değerli film afişi olarak kayda geçti.
Yapımcı Gary Kurtz’ın ofisinde asılı duran afiş, ailesine aitti.
‘Star Wars’ filmlerindeki kötücül karakter ‘Darth Vader’in ışın kılıcı da 3,6 milyon dolara satılmıştı.