Zafer Güler

Zafer Güler

12 Kasım 2025 Çarşamba

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    27 MAYISTAN 15 TEMMUZA

    27 MAYISTAN 15 TEMMUZA
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    27 MAYIS HÜRRİYET VE ANAYASA(DEMOKRASİ) BAYRAMI’NDAN , 15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK GÜNÜ’NE DAİR!.. HER DEĞİŞİM GELİŞİM DEĞİLDİR!..

    Herkes olaya kendi penceresinden bakıyor… Ve ideolojik saplantılarla uç noktalarda dolaşıyor… Asker tatbikat için de olsa, kışladan çıktıktan sonra “olağan üstü hal” psikolojisine girmiş demektir…

    Dolayısı ile her hangi bir vukavemette, kendisine verilen talimati uygulayacaktır… Tıpki yürüşüş ve mitinglerde polisin takındığı tavır gibi… Bunları eleştirebilir, iyileştirilmesi hususunda tavsiyelerde bulunabilirsiniz ama bunu “ideoljik savaş” malzemesi yaparsanız bırakın, bu tür olayların engellenmesini, teşvik etmiş olursunuz…

    Şer’i ve Örfi hukukta “suçun şahsiliği” esas alınıp, yetkili makam ve kurumlarca gereğinin yapılması elzem iken, herkesin kafasına göre yetki ve hak ihlali yapması, geniş halk kitlelerini töhmet altına sokup ötekileştirmesi ayrı bir terör ve anarşidir…

    Devlet olmanın erdemi bu noktada ortaya çıkar.. Bizim meramımız budur… Cinnet geçirdiği iddia edilen bir grubun, eylemi karşısında insanların cinnet geçirme hakkını elbetteki kısıtlayamazsınız, amma cinnet geçirmeyi bir mücadele, hak arama unsuru olarak da teşvik edemezsiniz…

    Yapılan darbe girişimini, karşıt tepkiye yapılan eleştirilerle sahip çıkmak kadar, ideolojik zihniyet sergileyip, en az darbe teşebbüsünde bulunanlar kadar sapık bir yapı içinde olanlara meşru zemin hazırlamak da esef vericidir…

    Bugün Devlette, Paralel yuvalanma varlığı iddiasında bulunanların, Paralelcilerden çokta farklı bir yapıda olmadığı aşikar ortada iken, iyi polis kötü polis oynamak inaç zaafiyeti ve ahlaksızlıktır… Yanlışa, suça empati olmaz… Herkesin haklı bir sebebi olsa da… Ayniyetlik üzre bir tavır ile, asker, sivil tasfiye ettiklerinizin yerine, sizden birilerini koymak, yanlışı meşrulaştırmak değilse nedir?..

    İnsanların duygularını, içinden geldiği gibi ifade etmesi kadar doğal bir şey olamaz… Ancak bunun sosyal hayatın her alandaki bireysel ilişkilerini tahrip edici bir konuma getirilmemesi gerekir… İşte tam da bu noktada Devlet olgusu devreye girer… Devlet tanzim ediçi ve önleyici tutum sergilemekle mükelleftir…

    Bugün mevcut idarenin yaptığı gibi teşfik etmek bir yana, bizzaati organize etmek kelimenin tam anlamı ile Devlet terörüdür..

    Dün Pols’in kendince toplumsal düzeni sağlamak için hukümet karşıtı göstericilere uyguladığı şiddete empati yapıp haklılık işlevi yükleyenlerin, bugün kendince yönetime el koyup toplumsal düzene sahip çıkmak maksadı ile kışladan çıkan askere “yunan askeri” muamelesi yapması “biatçı anlayışın” tedavi edilemez hastalığıdır…

    Bakmayın siz resmi ağızların real karşılığı olmayan ifadelerine… Mana itibari ile değişen bir şey yok maalesef, birilerinin kahramanı, hep diğer birilerinin haini olmuş ve olmaya devam da ediyor!…

    Diğer taraftan polise taş atan ekmekçi çocuktan farksız bir pisikoloji ile, asker kafası kesen, köprüden aşağı atan zihniyeti, helikopterden vatandaşın üzerine ateş açan kafa ile, Soma’da vatandaş tekmeleyen Başbakan danışmanını hangi doğrularda farklı değerlendireceksiniz?..

    Oysa ki; o askerler sizin siyasi kontrolünüzde o makamlara geldiler… Bir çoğunun atamasında dolaylı da olsa sizin imzanız var… Onları cezalandırırken acaba kendinize de en azından bir ihmal, tedbirsizlik, sorumsuzluk cezası kesecek misiniz çok merak ediyorum!..

    Netice itibarı ile toplumsal olaylarda karşılıklı kullanılan ideolojik dil, niyet ve ameller arasındaki diyaloğu tanzim eder… Devlet meseleye merkezden bakmak zorundadır… Bakış açısının soldan, sağa kayması, işlerin düzeldiği anlama gelmez.. Düzelmediğinin en bariz örneğini o gece gördük… Türbanı ile kışlalara giremeyen bir zihniyet adına “asker” kışladan çıkartılabiliyor ve yine ayniyet arzeden başka bir kitle ile çatışıyor…

    Asker ve polis üzerinden de olsa, aynen ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi biri birini “munafıklık ve kafirlık” ile suçlayan iki zihniyetin çatışması yaşandı… Bu vahemiyet gözden kaçırılıp o geceyi, 15 Temmuz’u bayram ilan eden kafanın, 27 Mayısı bayram ilan eden kafadan ne farkı var?..

    Vesselam..

    Zafer GÜLER