
12 Kasım 2025 Çarşamba

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

HAYATIMIN ALTI ÜSTÜ

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

KİMİN YARATTIĞI ŞEYTANA İNANIYORSUNUZ

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ALLAH SEVDİĞİ KULUNA BELA VERİR” RİVAYETİ ÜZERİNDEN NASIL ALDATILDIK!..

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

AKIL İNSANIN BELASIDIR, FAZİLETLİDİR ve REZALETİDİR.

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

EGM’DE SİVİL MEMUR OLMAK

AH BE ÇOCUK!

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

İnsancıl toplumlarda sosyal yapının işleyişinde; fikir beyanları, eleştiriler ve şerh koymalar “aykırılık ve hasımlık” icabı değil, bilakis doğru karar alınmasının ve alınan kararın uygulanabilmesinin teminatıdır. Aksini savunmak ve uygulamak, toplumun emanetiyle topluma tahakküm eden “Yezidi” bir anlayışın hayat kaynağıdır.
İbn-i Haldun ve Ahmed Cevdet Paşa çizgisinde devlet felsefesi yapacak aydınların soyu tükenince meydanın “saray soytarılarına” kalmasına hayıflanmamak lazım. Ne kadar çok soru sorarsak, bu konudaki feryatlarımız o kadar çok azalır. Kaldı ki kenarda köşede kalmış olsa da devlet konusunda insan soyunun en ilmî ve uygun sorularını sorup cevaplayanlar, yine bizim mensubu olduğumuz kültürün düşünürleridir. Ama biz bu mirasın hakkını veremedik!
Bu ülkede hiçbir şey “doğaçlama” yaşanmaz. Her şey bir senaryo gereği uygun aktörlerle sahneye konulur. Zaman zaman “seyirci” tepkisinden hareketle “konsept ve aktör” değişikliğine gidilse de bu sadece zaman açısından bir farklılık gösterir ama netice hep “senaristin” istediği gibi olur.
Tarihimizi bilmiyoruz. Coğrafyamızı, ülkemizi tanımıyoruz. Nüfusumuz dâhil hiçbir şeyi “net ve reel rakamlarla” ifade edemiyoruz. Topraklarımızda ne yetişir, nasıl bir iklim kültürü var, maddî ve manevî kaynaklarını bilmiyor, öğrenmiyor, öğretmiyoruz. Üç tarafımız denizle çevrili, denizde beş dakikalık bir süre yüzebilecek insan sayısı %20’yi geçmez. Balık deyince sekülerlerin aklına “rakı”, muhafazakârların aklına da “hamsi” gelir. Gözlerimizi mezar taşlarına dikmiş, kutsallarımızın şefaatine gark olmuş, başkaları tarafından yazılan bir kadere şükrederek nefes alıp veren ölüler hâline gelmişiz. Her felaketin arkasında iç-dış düşman aramakla kendimize ve insanlığa ne kadar büyük bir düşmanlık yaptığımızın farkında bile değiliz.
İşte Türk milleti ve insanlık için asıl felaket budur vesselam…