Mehmet Uygar Keleş

Mehmet Uygar Keleş

01 Aralık 2025 Pazartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Caddelerin Hafızası

    Caddelerin Hafızası
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İçimde tarifsiz bir öfke, dilimde bitmek bilmeyen bir “neden?”. Ne yazacağımı bilemez hâle geldim. Kalemimi tutan el titriyor, çünkü yazmakla bağırmak arasındaki çizgiyi yitirmiş gibiyim. Sözün bittiği yere değil, sözün susturulduğu coğrafyaya geldik.

    Duydunuz mu? Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde bir cadde vardı. Adı “Şehit Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel Caddesi” idi. Ne güzeldi o isim. Caddelerden biri değil sadece, bir vatan borcunun, bir yiğitliğin, bir fedakârlığın taşıyıcısıydı.

    Ne mi oldu? Hakkâri Yüksekova Belediyesi bir karar aldı, hiç yüzü kızarmadan, hiç düşünmeden… O caddenin adı Sırrı Süreyya Önder olarak değiştirildi. Hani şu “sanatla siyaseti karıştıranlar”ın manevi dayanağı. Hani şu “barış süreci”nin vitrin oyuncularından… Ve bu karar alınırken ne bir anma, ne bir tören, ne bir açıklama… Sadece bir isim silindi, geriye sessizlik kaldı.

    Sessizlik derken… Bizimki değil elbette, bizim susmaya niyetimiz yok. Ama ne yazık ki toplumun büyük bir kesimi hâlâ sessiz. Bu karar sadece bir isim değişikliği değil; bu, bir belleği susturmak, bir kahramanı gömmek, bir ihaneti örtbas etmektir.

    Cengiz Topel kimdi? Hatırlatalım.

    1964 yılında Kıbrıs semalarında görev başındaydı. Uçağı düşürüldü. Rumlar tarafından esir alındı. Üç gün boyunca insanlık dışı işkencelere maruz kaldı. Konuşmadı. Vatanını satmadı. Yaşamak yerine onurlu ölümü seçti. Cumhuriyet tarihinin ilk hava harp şehidiydi. Yani bu toprakların gökyüzüne yazılmış ilk utançsız zaferiydi. (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde O’nun tutsak edilip işkence gördüğü manastır, Güzelyurt’ta Cengiz Topel Kışlasının içerisinde müze olarak sergileniyor. Askeri kışla olduğu için pek bilinmez ama yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin derim. Ben gezdim kanım dondu)

    Sokaklarımıza adı verildi. Çocuklara adı verildi. Dolmuşlara bile “Topel” dendi, o derece içimize sinmişti.

    Peki sonra?

    Birileri çıktı ve dedi ki: “Artık bu caddeye başka bir isim gerek. Şehidin değil, siyasetçinin ismi yaşasın.”

    Neden? Çok basit. Çünkü bu ülkede kahramanlık artık geçer akçe değil. Fedakârlık, onur, vatan sevgisi gibi değerler; tabeladan, kitaplardan, akıllardan silinmek isteniyor. Yerine ne konuyor? Siyasi pazarlıkların figürleri, iktidarla yakınlaşan ‘eski muhalifler’, ‘çözüm süreci aktörleri’…

    Bakın, tesadüf mü? Aynı gün Iğdır Belediyesi tabelasına Kürtçe ekleniyor, sonra Türkçesi indiriliyor. Eşzamanlı iki hamle, aynı senaryonun farklı sahneleri gibi. İçeriden bir el Türk’ü Türk’ten, Kürt’ü Kürt’ten ayırmak istiyor.

    Ama bütün bunlar sadece bir tabela değişikliği değil.

    Bu, yıllardır perde arkasında dönen daha büyük bir oyunun, sinsi bir planın küçük ama simgesel bir parçası. Çünkü Cengiz Topel’in adı, sıradan bir isim değil. O ad, Rumların Kıbrıs’taki katliamlarını, Türk milletinin gösterdiği direnişi ve en önemlisi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlık iddiasını hatırlatıyor. O adı silmek, sadece bir şahsiyeti değil, bir hafızayı, bir direniş tarihini de susturmak demek.

    Şimdi gelelim esas meseleye. Bu tabelanın indirilmesi, sadece yerel bir inisiyatif midir sizce? Tesadüf müdür?

    Hayır, değil. Unutmayalım: Öcalan yakalandığında üzerinden çıkan sahte pasaport, bir Rum gazeteci olan Lazaras Mavros adına düzenlenmişti. Bu kişi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde PKK’ya açıkça destek veren isimlerden biriydi. Rumlar, yıllarca PKK’ya barınma sağladı, silah ve istihbarat desteği sundu. PYD’ye Güney Kıbrıs’ta ofis açma izni verdiler. Yani EOKA neyse, PKK da onlar için aynı araçtı: Türk’e karşı kullanılacak taşeron örgüt.

    İşte şimdi o Cengiz Topel’in adı, Rumlara karşı verdiğimiz mücadelede ölümsüzleşmiş bir Türk subayının adı, sessizce bir caddeden indiriliyor. Yerine kimin adı geliyor? “Çözüm süreci”nin vitrin oyuncularından biri olan, Öcalan’ı ‘barışın anahtarı’ olarak yücelten bir figür. Tesadüf mü bu? Aynı gün Iğdır’da Türkçe tabela iniyor, yerine Kürtçe yazı asılıyor. Her şey eşzamanlı, her şey belli bir stratejiyle…

    Yani mesele sadece Hakkâri değil. Mesele sadece bir cadde değil. Mesele, Türkiye’nin tarihsel hafızasına vurulmak istenen darbedir. Cengiz Topel’in adı silinmiyor sadece, onun şahsında bir milletin direniş ruhu hedef alınıyor.

    Ama unuttukları bir şey var: O ruh hâlâ “buradayız” diyor. Ve bu milletin hafızası öyle üç vida sökülerek indirilen tabelalarla silinmez.
    Şimdi bu tabloya bakıp hâlâ “bu sadece bir isim değişikliği” mi diyeceğiz?

    Şehidinin adını bir sokaktan silen milletin, tarihinden ne kaldığını bir düşünün.

    Bir cadde… Belki beş adımlık bir yol. Ama o yolun adı, bizim yönümüzdü.

    Cengiz Topel’i sokaktan silebilirsiniz. Ama biz yüreğimizden silmeyeceğiz. Ve bir gün o caddeye onun adı yeniden yazılacak. Belki de o zaman “sırrı” çözülen bu dönemin, kimlerin “süreyya” gibi kayıp yıldızlar gibi olduğunu daha net göreceğiz.

    Ama bugün…

    Söyleyecek söz bulamıyorum.

    Çünkü bazen kelimeler de şehit düşer.