
01 Aralık 2025 Pazartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Bize, Türkiye’nin neden hedefteki ülke olduğu, iç ve dış tehditlerin ortaya çıkarılıp her birinin tarihsel süreçte ne gibi faaliyetlerde bulunduğu, amaçlarının ne olduğu ve neleri araç olarak kullandıkları, aldığımız eğitimlerde anlatılır; üzerinde önemle durulması gereken tehditlerle ilgili önlem planları geliştirilirdi. Dış tehditlerden belki de en başta gelenlerden birisi hiç şüphesiz İran İslam Cumhuriyeti’ydi.
Ayrıntıya girmeden kısaca özetlemek gerekirse, Atatürk’ün kurduğu çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni İran sürekli olarak bir tehdit olarak görmüş ve hasmane tavırlarını gizleme gereği dahi duymamıştır. Bunun yanında Güney Azerbaycan topraklarının İran’da bulunuyor olması, ülkenin batısında yoğun bir Türk nüfusuna sahip olması, bu nüfusun her an kışkırtılma korkusu ve endişesi ise hasmane tavırlarına tuz biber ekmiştir.
17 Mayıs 1639’da imzalanan ve bugünkü İran-Türkiye arasındaki sınırımızın büyük ölçüde belirlendiği Kasr-ı Şirin Anlaşması’nın 385’inci yıl dönümüne geldiğimiz günümüzde, İran’la sıcak ilişki kurma konusunda her zaman olumlu adım atan Türkiye olmuştur.
Türkiye’nin, İran’a yönelik uluslararası yaptırımlar ve ambargolar sırasında sergilediği tutum, bölgesel ve uluslararası politikalarda bağımsız bir yaklaşımı temsil etmektedir. Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını ve bölgesel barışı gözeterek dış politika kararları almış ve bu doğrultuda hareket etmiştir.
En son Reisinin kaza haberi üzerine, kaza yerinin tespit edilmesi ve yardımın ulaştırılması için İHA gönderip, kaza yerini tespit eden Türkiye’dir. Bunu sosyal medyada milyonlarca insan canlı canlı izlemiştir. Ölüm haberi alındıktan sonra devletimizin en yetkili makamları taziyelerini bildirip, milli yas ilan etmişlerdir.
İran devleti ilk önce kaza yerini kendi İHA’larının tespit ettiğini açıklamıştır. Devamında Farsça teşekkür ilan ettikleri ülkeler arasında Türk Bayrağı yoktu. İngilizce listesinde ise Osmanlı bayrağı bulunuyordu.
Şimdi bu bir hatadır, gözden kaçmıştır diyebileceğiniz bir şey değildir. Kasıtlı ve bilinçli olarak yapılmış bir harekettir. Zira her iki açıklamada yer alan listede Türkiye bulunmuyor olsaydı, hata olabileceği ihtimali olabilirdi. Ancak listelerin birinde hiç bulunmaması, diğerinde ise Osmanlı bayrağının bulunuyor olması tüm aksi yöndeki argümanları çürütmektedir.
Teşekkür edip etmemeleri benim nezdimde zerre kadar bir önemi yoktur. Zira şahsi olarak milli yas ilan edilmiş olmasını bile tasvip etmemiştim. Ancak tasvip etmediğim bir konu bile olsa, sonuçta benim ülkeme böyle bir hareketle cevap verilmesine elbette karşı duracağım.
Bununla beraber bu günün bir milat olduğunu düşünüyorum.
İran’da yaşanan son olaylar, ülkenin içinde bulunduğu derin sosyal ve siyasal krizleri gözler önüne seriyor. İran hükümetinin vatandaşlarına yönelik uygulamaları, uluslararası toplumda ciddi endişelere yol açmış durumda. Özellikle idamlar, kadın haklarına yönelik baskılar ve siyasi muhaliflere karşı takınılan tutum, İran’ın insan hakları konusundaki sicilini zedelemekte.
İran’da idam cezaları, yargılananlara savunma için yeterli zaman tanınmadan, adil olmayan yargılamalar sonucunda veriliyor. Bu durum, uluslararası insan hakları örgütlerinin sert eleştirilerine maruz kalıyor. 2022 yılında, bir önceki yıla göre büyük bir artışla 582 kişinin idam edildiği bildirilmişti. Bu idamların birçoğu, protesto gösterilerine katılan gençler ve siyasi aktivistler gibi grupları hedef alıyor.
Kadın hakları konusunda ise İran, dünya genelinde en kısıtlayıcı ülkelerden biri olarak biliniyor. Kadınların kamusal alanda başörtüsü takma zorunluluğu, evlilik ve boşanma hukukundaki eşitsizlikler, iş ve eğitim alanlarında karşılaştıkları engeller, İranlı kadınların temel haklarını ciddi şekilde sınırlıyor. Kadınlar, giyim kuşamdan sosyal hayata kadar birçok alanda devletin baskıcı politikalarının etkisi altında yaşıyor.
Bu durum, İran’daki kadınların ve gençlerin seslerini daha yüksek çıkarmalarına neden oluyor. Sosyal medyada başlatılan kampanyalar ve sokak protestoları, rejimin kadınlara yönelik baskıcı tutumuna karşı çıkıyor. Ancak bu cesur adımlar, hükümetin daha da sertleşen tepkilerine yol açıyor ve birçok kadın, ifade özgürlüğü için mücadele ederken tutuklanıyor veya cezalandırılıyor.
İran’daki bu insan hakları ihlalleri, ülkenin uluslararası imajını zedeliyor ve bölgesel istikrarı tehdit ediyor. Uluslararası toplum ve insan hakları örgütleri, İran hükümetini bu uygulamaları durdurmaya ve insan haklarına saygı göstermeye çağırıyor. İran halkının, özellikle kadınların ve gençlerin, temel hak ve özgürlüklerini elde etme mücadelesi, tüm dünyanın dikkatini çekmeye devam ediyor.
Bu bağlamda, İran’ın iç politikasındaki gelişmeler, sadece İran halkının geleceğini değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası ilişkileri de etkileyecek önemli bir dönemeç noktasında bulunuyor. İran hükümetinin, uluslararası baskılara rağmen, insan haklarına yönelik tutumunda bir değişiklik yapmaması, gelecekte daha büyük iç ve dış sorunlara yol açabilir.
Reisinin en son açıklamasında belirttiği “Bazıları bizim bir araya gelmemizi hoş karşılamıyor” sözünün aksine, “Tüm dünya sizin halkınıza zulmetmenize hoş bakmıyor” olarak anlayabilseydi, ve birazcık vicdan sahibi olsaydı… belki o zaman … kendi halkı yas ilan edebilirdi, ancak İranlılar için bu gün bir bayram.
Mehmet Uygar KELEŞ