
01 Aralık 2025 Pazartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Dostlar, malum, son günlerde emekli astsubayların eylemlerinden sıkça bahsediliyor. Bu konuda ben de, gazeteci olarak, araştırma yapmadan önce ufak bir tarih dersi vermek istiyorum. Belki biraz hüzünlü, biraz da absürd, ama günümüzdeki durumu anlamak için önemli bir arka plan sağlayacak.
Hatırlarsınız, 1960 ihtilalinin ardında subayların kötü yaşam koşulları büyük bir rol oynamıştı. Adamların maaşları öyle düşük düşük ki, “gazozcu” diye anılıyorlardı. Ev kirasını ödeyemezler, hatta bazen kümes bile kiralayamazlardı! Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un, bu meselelerle uğraşmayıp politikacılara yaltaklanması, subaylar arasında bir nefret objesi haline gelmesine sebep olmuştu. Sonuçta, 60 darbesiyle subayların durumu iyileştirilmiş, OYAK’ın kurulmasıyla da bir nebze çare bulunmuştu.
Ama ne yalan söyleyeyim, sanki o günlerden ders alınmamış gibi. Günümüze geldiğimizde Astsubaylar, özellikle emektar astsubaylar üç kuruşa muhtaç hale gelmiş durumda. Ama işte, üst düzey komutanlar, bakan olanlar, sanki Rüştü Erdelhun’un ruhunu taşıyor gibi, bu soruna kayıtsızlar. Açıklama yok, destekleyici kanun teklifi yok, ama arkada astsubaylara verilmiş ama tutulmamış bir sürü söz var. Demek ki, zamanın ruhuyla uyumlu bir şekilde, tarih tekerrür ediyor. Emekli astsubayların yaşadığı sorunları çözmek yerine, onları görmezden gelmeyi, kulaklarını tıkamayı, söz verip tutmamayı tercih etmişler. Bu insanlar, emekli astsubayların haklarını savunmak yerine, onları alay konusu yapmayı, onlara kümes kiralayacak kadar maaş vermeyi, onları Suriyeli sığınmacılardan daha kötü duruma düşürmeyi seçmişlerdir. Bu insanlar, emekli astsubayların seslerini duymak yerine, onları susturmayı, onları baskılamayı, onları sindirmeyi amaçlamışlardır.
Herkes biliyor ki, birkaç kalem oynatılsa, bu iş hemen çözülürdü. Ama ne mümkün! Bütçe yükü falan diyenlere inanmayın, bilimsel çalışmalar yapılmış, gerçekler ortada. Bu insanlar, emekli astsubayları silah arkadaşı ve komutanı olarak değil, rakip ve düşman olarak görmüşlerdir. Bu insanlar, emekli astsubayların haklarını vermekle, kendi haklarını kaybedeceklerini düşünmüşlerdir. Bu insanlar, emekli astsubayların mutlu olmasını istememişlerdir. Bu insanlar, emekli astsubayların Türk ordusuna ait olduklarını unutmuşlardır.
Yüksek rütbeliler, siz hiç düşündünüz mü, aynı havayı solumak, aynı çileyi çekmek ne demek? Belki de unuttunuz tarihlerinizi. Belki de iktidar koltuklarına oturunca insana bir şey oluyor, bilemiyorum. Ama şurası kesin, bu işin sonu iyi değil. Ben unutmadım birlikte dağlarda nasıl bedenlerimizi birbirimize siper ettiğimiz günleri. Soğuktan donmamak için aynı mevzide, impertex çadır altında nefeslerimizle birbirimize ateş olduğumuz günleri. Düştüğümüzde veya yaralandığımızda birbirimize kol bacak olduğumuz günleri. Unutmadım, astsubay olarak geçen 15 senemi. Unutmadım, unutamam. Astsubaylar, uzman çavuşlar, binbaşılar, hepsi aynı gemide, ama kaptanlar bir başka denize yelken açmış gibi.
Sayın yüksek rütbeli komutanlar, onlar subaylarla silah arkadaşı, kanunen subay yardımcısı. Dağlarda, ovalarda, her yerde birlikteyiz. Ama bazıları bir kere general rütbesi, bir kere siyasi makamı görünce, arkadaşlarını unutuyor, dertlerini görmüyor. Yazıklar olsun, yazıklar!
Kapanışı yaparken, kafasını kuma gömen gazetecilere değil, bu sorunu dile getiren cesur kalemlere teşekkür etmek istiyorum. Yılmaz Özdil gibi, sesini yükseltenlere minnettarız. Ben, bir gazeteci olarak, bu gerçeği yazmaktan gurur duyuyorum. Ben, bir vatandaş olarak, bu gerçeği yaşamaktan utanıyorum. Ben, bir insan olarak, bu gerçeği kabul etmiyorum. Ben, bir Türk olarak, bu gerçeği değiştirmek istiyorum.
Siz ne düşünüyorsunuz?