Mehmet Uygar Keleş

Mehmet Uygar Keleş

01 Aralık 2025 Pazartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Sağım Solum Sobe

    Sağım Solum Sobe
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Mahalli seçimlerin ardından özellikle balkon konuşmasında, herkesin merakla beklediği konu seçim sonuçlarının nasıl değerlendirileceği ve kabullenilip kabullenilmeyeceğiydi. Cumhurbaşkanımızın seçim sonuçlarını ve halkın verdiği kararı büyük bir olgunlukla karşılaması, herkesin takdirini topladı. Yandaş gazetecilerin “diktatör” imalarına karşı kalemleriyle savaşa tutuşması ise dikkat çekiciydi. Ben sabırla beklemeyi tercih ettim ve seçimlerden bir hafta sonra doğru bir değerlendirme yapmanın daha uygun olacağını düşündüm.

    Türkiye’deki demokrasi anlayışı, tarihsel bir süreç içerisinde çeşitli evrelerden geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşu ve sonrasında da devam etmiştir. Demokratikleşme çabaları, 1808’de Sened-i İttifak ile başlamış ve 1876’da Kanun-i Esasi ile devam etmiştir.İkinci Dünya Savaşı sonrası, Türkiye’de çok partili sisteme geçiş yapılmış ve 1950’deki seçimlerle iktidar değişimi demokratik yollarla gerçekleşmiştir. Ancak bu süreçte zaman zaman askeri müdahaleler ve siyasi krizler yaşanmış, demokrasi anlayışı ve uygulaması zorluklarla karşılaşmıştır.

    Türkiye’de demokrasi, çoğunlukla çoğunlukların değil, azınlıkların haklarını da gözeten bir yapıya sahip olmalıdır. Demokratik haklar, siyasi, ekonomik, dini, kültürel ve etnik farklılıkların eşit olarak tanındığı ve korunduğu bir sistem içerisinde işlemelidir. Her ne kadar Türkiye’de çok sesli bir demokrasi ateşi yakılmış olsa da, siyasi tarih boyunca yaşanan güç mücadeleleri ve ideolojik çatışmalar, demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesine engel olmuştur. İktidarın en katı olduğu dönemlerde bile iktidar olabilir, ancak muhalefet sadece demokrasilerde mümkündür. Bu felsefeyle hareket edildiğinde, muhalefetin sesi ne kadar gür çıkarsa, demokrasi o kadar sağlam olur. Felsefe demişken:

    Felsefeye ilgi duymaya başlayan Temel, Konfüçyanizm eğitimi veren dergaha katılmış. İlk derste, Konfüçyüs’ün ünlü “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma!” sözünü duyan Temel’in gözleri fal taşı gibi açılmış. Hemen ayağa fırlayıp pişmanlık içinde bağırmış: “Ne yani, şimdi ben Fadime’yi mutlu edemeyecek miyim?” Dergahın başı da oturduğu yerden yanındakinin kulağına fısıldamış: “Şu Temel’i hemen dışarı atın! Yoksa o, bizim 2500 yıllık felsefemizin temeline zarar verecek.”

    Şimdi size soruyorum: Türkiye’de demokrasi var mı ve işliyor mu? Fikirlerine, düşüncelerine saygı duyduğum, kalemi gerçekten kuvvetli birçok üstadıma, hocama yazılarını yayınlama teklifinde bulunduğumda çoğunluğundan şu yanıtı aldım: “Başımız derde girmesin.” Kaleminin gölgesine korkudan sinmeyen, bildiklerini ve düşüncelerini özgürce dile getirebilen kaç tane gazeteci kaldı acaba? Muhalefetin dahi sindirildiği, susturulduğu bir ortamda yaşıyoruz. Dokunulmazlığı olanlar dahi çeşitli şantajlar, baskılar veya zorbalıklarla susturulmuyor mu? Birkaç tane TİP’li vardı, onlar bile kendi milletvekillerinin haklarını savunamadılar.

    İktidarın demokrasi anlayışı ve felsefesini bir kez daha bu seçimlerde gördük. Terör örgütünü övmekten ve kollamaktan hüküm giyen birinin seçim yapılacağı son güne kadar aday olabilmesi ne demektir? Adam seçimlere girdi, en yakın rakibinin toplam oyu kadar fark attı. Sonra oldu bitti ile aday olamayacağı söylendi ve ikinci olan aday seçimi kazandı. Bu halkın özgürce tercih etmesine ket vurmak değil de nedir? Olaylar sadece bununla sınırlı değil.

    Seçimi kaybeden eski belediye başkanlarının yaptığı usulsüzlükler de dikkat çekici. Yapılan iddialardan bazıları şunlar:
    Yozgat Bozokspor Futbolcularına Usulsüz Aktarım: Yaklaşık 18 milyon lira tutarında bir meblağın, belediyenin ödemesi gereken öncelikli borçları varken, usulsüz bir şekilde Yozgat Bozokspor futbolcularına aktarıldığı iddia ediliyor.
    Manisa’da Ödeme Girişimi: Manisa’da eski belediye başkanının, belediyeyi kaybettikten sonra 510 milyon lira ödeme yapmaya çalıştığı ancak yeni başkanın bunu engellediği belirtiliyor.
    Tuzla Belediyesi İhaleleri: Tuzla’nın yeni belediye başkanının, belediyeyi kaybettikten sonra mazbata boşluğunda 62 milyon lira tutarında ihaleyi kendi adresine teslim ettiği iddia ediliyor.
    Üsküdar Belediyesi Kupa İhalesi: Üsküdar Belediyesi’nin, son iş olarak kalmış olan 5 milyon liralık kupa ihalesini gerçekleştirdiği söyleniyor.
    Nevşehir Ürgüp Belediyesi Danışmanlık Hizmeti: Nevşehir Ürgüp Belediyesi’nde 1,5 milyon liralık bir danışmanlık hizmet sözleşmesinin, AKP MKYK üyesine verildiği iddia ediliyor.
    Sancaktepe Belediyesi Lüks Harcamalar: Sancaktepe Belediye Başkanı’nın, 6.000 metrekarelik başkanlık katında jakuzi ve sayısız dinlenme odası yaptırdığı, bu harcamaların belediye bütçesinden karşılandığı iddia ediliyor.
    Cizre’de Son Dakika Harcamaları: Cizre’de kayyumun, görevi bırakmadan önce son bir buçuk saat içinde 30 milyon lira tutarında bir harcamayı gerçekleştirdiği belirtiliyor.

    Bu sadece buz dağının görünen kısmı. Ülkenin dört bir yanında neler olduğunu kimse bilmiyor. Seçimin bir öz eleştirisini yapmak isteyen Sayın Cumhurbaşkanımızın, bu iddiaların merkezindeki isimleri ve diğer belediye başkanlarının yaptığı usulsüzlükleri inceletmesi gerekmektedir. Ülkenin dört bir yanı usulsüzlük ve yolsuzlukla karşılarken, yüzleri kızarmadan bu hukuksuzlukları yapan başkanlarla sonraki seçimlerde nasıl başarılı olacaklarını düşünmeliler. Belki de bu son seçimleri olacak ve ülkenin talan edilmesine göz yumacaklar.