
01 Aralık 2025 Pazartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Orhan Veli; “Gemliğe doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma!” diye uyarmıştı bizi.
Gerçekte görememek, görmekten daha kötü sonuçlar doğurur.
***
Kont Drakula, ısırarak vampir yaptığı İlyas, Dursun ve Temel’e : “Hanginiz en kısa sürede bir genç kızın kanını emerse onu vampirlikten kurtarıp serbest bırakacağım.” demiş.
Önce İlyas’ı göndermişler. İlyas uçup gitmiş ve bir saat sonra dişlerinden kan damlayarak gelmiş ve “Şu kilisenin kulesini görey misinuz?” demiş “İşte orada en genç rahibenin kanunu emdum.”
Sonra Dursun uçup gitmiş ve yarım saat sonra dişlerinden kan damlayarak dönmüş; “Şu şatonun kulesini görey misinuz, işte oradaki lordun kızının kanını emdum.”
En sonunda Temel’e gelmiş sıra. O da uçup gitmiş. Ancak Temel’in uçup gitmesi ile ağzı burnu kan içinde dönmesi bir olmuş.
Bu kez üçü birden sormuşlar merakla;
“Ne oldu?”
“Şu aşağıdaki beton elektrik direğini göreyi misinuz?” diye sormuş Temel, arkadaşları ve Drakula hep birlikte ; “Evet” cevabını verince, Temel boynunu büküp mahcup sürdürmüş konuşmasını ;” İşte pen göremedum Uşak’lar!”
***
Ahmet Hamdi Tanpınar; “Anadolu, Türk’ün kalbidir.” demişti. Biz de bu kalbin nasıl attığını, nasıl sevdiğini, nasıl acı çektiğini biliyoruz. Ama bizi yönetenlerin bu kalbi dinlediklerini söylemek zor.
***
Churchill’e genç bir gazeteci sormuş; ” Sizce başarılı bir politikacı olmanın sırrı nedir?”
Churchill’ cevap vermiş;” Yarın, bir hafta sonra, bir ay sonra, bir yıl sonra neler olabileceğini önceden öngörebilmeme yeteneğine sahip olmaktır.”
Genç gazeteci tam teşekkür edip gidecekken Churchill “Bir dakika genç dostum!” demiş ” Daha sözüm bitmedi. Asıl önemlisi de sonra tüm bu öngörülerinin niye gerçekleşmediğini izah edebilme yeteneğidir.”
***
Dünyada Churchill’i yalanlayan bir tek lider olmuş; Atatürk! Anadolu’nun bağrından çıkan bir lider olan Atatürk, bu kalbin sesini en iyi duyan ve ona göre hareket eden insandı. O, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, milletin inancına, kültürüne, tarihine saygılı olmuş, ama aynı zamanda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için gerekli reformları yapmaktan da geri durmamıştır.
Mahmut Baler Milliyet Gazetesindeki 9.11.1970 tarihli yazısında şu anıyı nakleder.
Serbest Fırka faaliyetinin zararlı ve karanlık bir istikamet almaya başladığı ve Atatürk’ün gidişi beğenmediği günlerde, çevresinde bulunanlardan Refik Koraltan, sohbet anında; ”Paşam merak buyurmayın ve üzülmeyin, bunlar hatanın azametini çok kısa bir zamanda idrak edecekler ve yine yüksek himayenize sığınacaklardır. İtimat buyurun Anadolu’nun en ücra bir köşesinde bir çobanın kalbini açtığınız zaman orada Mustafa Kemal yazar, bu böyledir Paşam.” der.
Bunun üzerine Atatürk yine, sanki bu günleri önceden yaşamış gibi büyük bir öngörü ile şöyle der;
“Beyefendi, Anadolu’nun en ücra bir köşesinde bir köylünün, çobanın kalbini açtığın zaman orada Mustafa Kemal yazdığını zatıâliniz kadar ben de bilirim. Amma benim kadar sizin de bilmenizi istediğim bir şey vardır ki o da şudur: Orada, o çobanın bulunduğu yerin on dakika ilerisindeki bir köy imamı gelip o ismi on dakikada siler, isterse istediği bir başka ismi yazar. Bunu da benim kadar sizin bilmenizi isterim!”
***
Atatürk’ün en büyük eseri, Türk gençliğine emanet ettiği Cumhuriyet’tir. Bu Cumhuriyet, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu Cumhuriyet, milletin egemenliğine dayanır. Bu Cumhuriyet, herkesin eşit haklara sahip olduğu, adaletin, özgürlüğün, barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir ülkedir.
Ama ne yazık ki, bugün bu Cumhuriyet, büyük bir tehlike altındadır. İktidardaki zihniyet, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temel değerlerini yıkmaya çalışmaktadır. Laiklik ilkesini yok saymakta, din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlamakta, eğitim sistemini geriletme ve yozlaştırmaktadır. Demokrasiyi ayaklar altına almakta, hukukun üstünlüğünü hiçe saymakta, yargıyı siyasallaştırmakta, basın ve ifade özgürlüğünü baskı altına almaktadır. Sosyal devlet ilkesini unutmakta, yoksulluğu, işsizliği, yolsuzluğu artırmakta, gelir adaletsizliğini derinleştirmektedir. Milli egemenliği teslim etmekte, dış politikada başarısızlık üstüne başarısızlık yaşamakta, ülkeyi yalnızlaştırmakta, bölünmeye ve iç savaşa sürüklemektedir.
Bu gidişata dur demek, Atatürk’ün bize bıraktığı en büyük görevdir. Biz, Atatürk’ün izinde yürüyen, Atatürkçü düşünen, Atatürkçü yaşayan gençler olarak, bu görevi yerine getirmek için mücadele edeceğiz. Biz, Anadolu’nun kalbinin sesini duyan, bu kalbi koruyan, bu kalbi yaşatan gençler olarak, Cumhuriyetimizi savunacağız. Biz, Atatürk’ün emanetine sahip çıkacağız. Umarım Türk Milleti, bu gerçeği görür ve bizimle birlikte hareket eder. Görür de biz de Göreme’ye gelmiş turist gibi yaşamaktan kurtulur ve dünya gözüyle bu iktidarın değiştiğini artık görürüz.
Mehmet Uygar KELEŞ