Ufuk ALP

Ufuk ALP

06 Aralık 2025 Cumartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    ÖYLE BİR DUA Kİ…

    ÖYLE BİR DUA Kİ…
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Merhaba.
    Bundan sonra inşallah burada sık sık görüşeceğiz.
    Uzun yıllar engelli kardeşlerimiz, özel gereksinimli yavrularımız ve yakınlarıyla iç içe olmuş, onların ülkemizdeki sorunlarını, karşılaştıkları zorlukları çok yakından ve en iyi bilenlerden biriyim.
    Net ortamında, sosyal medyada her konuda engelli soru ve sorunlarını paylaşıp, bilgi ve tecrübe aktarımlarıyla yardımlaşma ve dayanışma içinde olduğumuz büyük gruplarımız mevcut.
    Ben burada, arada farklı konular olsa da, genellikle engelli kardeşlerimizin sorunlarını, taleplerini, toplumdan ve devletimizden beklentilerini dile getirip onların sesi olmaya çalışacağım.
    İlk yazıma; hayatta beni en fazla etkileyen ve saygı uyandıran bakıma muhtaç engelli annelerini selamlayarak başlamak istiyorum.


    ÖYLE BİR DUA Kİ…


    Siz hiç evlat acısına talip olan anne gördünüz ya da duydunuz mu?
    Kimi annenin yirmili, otuzlu yaşlarda yavrusunun başını okşarken, kimi annenin seccadesinde gözyaşları, Rabbine açtığı avuçlarına dökülürken ettiği yürekten kopup gelen bir yakarıştır bu:
    — Ya Rabbi, yavrumu benden önce al…!
    Evet, şok oluyor insan duyduğunda.
    O yakarışın altındaki gizemi çözdüğünde ise şaşkınlığı geçip, yaş hücum ediyor “insanım” diyenin gözlerine.

    Kim mi bu anneler?
    Hayatını idame ettirebilmek için ömür boyu başkasının bakımına muhtaç fiziksel, spastik ve zihinsel engelli anneleri.

    Dünyada evlat acısının üstünde bir acı yok denir. Allah kimseye yaşatmasın. Bu iddiaya karşı çıkanı, “şu acı ondan daha büyük” diyeni de duymadım.

    Hayattaki en büyük acıya gönüllü talip olmanın altındaki neden ise; bir an olsun akıllarından çıkmayan “benden sonra evladımın hali ne olacak?” sorusu ile cevaplardaki her bir kelimenin, her bir harfin çaresizliğidir.

    Bilirler ki yirmili, otuzlu, kırklı yaşlarda bebek adamların altlarını bir anneden başkası temizleyemez.
    Bunu üç gün, beş günle sınırlı değil, bir ömür boyu severek, öperek, okşayarak yapabilecek anneden başka bir canlı yoktur yeryüzünde.

    Çiğneme yetisi olmayan yavrusunu sadece tıbbi mama ile beslenmesine gönlü razı gelmeyip, sevdiği tatlardan da alsın diye kendi ağzında çiğnediği yiyeceklerle besleyen anne eşkalinde melekler gördüm ben.

    Onlar ki dünyadan soyutlanmış, kendilerini tamamen yavrusunun yaşamasına odaklamış, kendi hayatını onun hayatı içinde eritip esamesi okunmaz hâle getirip yok etmiş yeryüzü melekleridir.

    Onlar; zorunlu kısa süreler dışında evden çıkamaz, gezemez, eğlenemezler.
    Sosyal hayat diye bir kavrama bile yabancıdırlar.
    En büyük mutlulukları; istemsiz kas hareketlerinden fırsat buldukça evlatlarının yüzünde oluşan anlık gülümsemeler, gözlerindeki minnet dolu, sevgi dolu ışıltılardır.
    Birkaç saniyelik o gülümsemeyi saatlerce bıkmadan, usanmadan, öperek, okşayarak beklerler.

    Dünyanın hiçbir yerinde bundan büyük bir sevgi, daha duygusal bir bağ, daha derin bir beşerî aşk bilmiyorum ben.
    Bu durumdaki tüm anneleri saygıyla selamlıyor, birçoğu benden küçük de olsa hepsinin ellerinden öpüyorum.