Dr. Tuğtigin Şen

Dr. Tuğtigin Şen

04 Aralık 2025 Perşembe

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    21.YÜZYIL SAVAŞLARI

    21.YÜZYIL SAVAŞLARI
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kuzey Kore’nin yeni yaptığı, hem karadaki hem denizdeki hedeflere saldırmak için kullanılabilen insansız hava araçları (İHA), Kuzey Kore lideri Kim Jong-un tarafından 26 Ağustos 2024 tarihinde bizzat katıldığı bir performans testi sonrası tüm dünya kamuoyuna duyuruldu. Kuzey Kore lideri, başarılı geçen bu test sonrası daha çok ve çeşitli “kamikaze dronun” yanı sıra “stratejik keşif ve çok amaçlı saldırı” dronlarının da üretilmesi gerektiğini ve dronların gelişiminde yapay zeka teknolojilerinin de kullanılması çağrısında bulundu.

    En son 2024 Ağustos ayında Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi, dünyadaki ülkelerin sahip olduğu nükleer güç dahil tüm harp silah ve araçlarındaki son yıllardaki gelişim durumu göz önüne alındığında, artık ülkelerin birbirleri ile eski bildiğimiz konvansiyonel harp esasına dayalı klasik bir savaş yapmasının çok büyük hayati riskler taşıdığı tespit edilmektedir.

    Dünya’daki hiçbir güç böyle büyük bir tehlikeyi göze alamadığı için, ülkeler yeni savaş yolları bulmak ve bu tehlikeden korunmak için büyük bir araştırma yapmak durumunda kalmıştır. Bu kapsamda Türkiye’de de İstanbul Arel Üniversitesi tarafından düzenlenen “21. Yüzyıl Savaşlarında Strateji, Operatif, Taktik ve Teknik: Tespitler ve Değerlendirmeler” temalı Ulusal Kongre 9-10 Mart 2024 tarihlerinde altı oturum halinde çevrimiçi olarak icra edilmiştir. Bu kongrede biz de emekli bir asker olarak “Yeni Savaş Yöntemleri ve Hedefleri” başlıklı bir bildiri sunduk. Bu kongre sonuç raporuna göre, 21. Yüzyıl Savaşlarının gerektirdiklerinden önemli bulduğum bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.

    21. yüzyılda silahlı insansız hava sistemleri (SİHA) ve füze sistemleri dâhil ateş destek vasıtalarının menzil ve nokta vuruş isabetliliğinin gelişmesi, muharebelerde ateşle taarruzun önemini artırmış; temas hatlarının derinliğindeki stratejik hedefler de ateşle taarruzla etki altına alınmıştır. Özellikle nokta vuruş kabiliyetine sahip silahların istenen hedefleri çevreye ve diğer sivil halka zarar vermeden yok etmesi ile muharebelerde, SİHA ve İHA’ların hava kuvvetleriyle senkronize şekilde kullanılmasının sinerji yaratacağı görülmüştür. Deniz kuvvetleri, envanterlerindeki tahrip gücü yüksek, uzun menzilli ve yüksek hızlı mühimmat ile bir süredir geleneksel deniz üstünlüğü mücadelesi yerine kara hedeflerine taarruz görevlerinde kullanılmaktadır. 21. yüzyıl savaşları, klasik topçunun hâlâ etkili bir ateş destek vasıtası olduğunu göstermiştir. Bu itibarla, klasik namlulu topçu silahlarının, insansız sistemler ve hipersonik silahlarla bir arada kullanımı önem kazanmıştır.

    İnsansız silahlı ve silahsız hava araçlarının muharebe sahasında etkili bir manevra, ateş destek ve hedef tespit vasıtası olduğu görülmüştür. Üretilmelerinin nispeten ucuz olması, maliyete göre etkilerinin yüksek olması bu sistemlerin “kuvvet çarpanı” seviyelerini yükseltmiştir. Önümüzdeki dönemlerde, sayı ve cinslerinin artması, menzillerinin uzaması, yük taşıma kapasitelerinin gelişmesi, hava koşullarına karşı daha dayanıklı hale getirilmesi beklenmektedir. Bununla birlikte bu sistemlere, terör örgütleri ve kriminal suç örgütleri dahil devlet dışı aktörlerin erişiminin kolaylaşması ve karşı savunma sistemlerinin de geliştirilmesi gerekmektedir.

    21. yüzyılda yapay zekâ uygulamaları ve robotik sistemler, harekât planlamasında, karar süreçlerinde, eğitimlerde ve muharebe sahası fonksiyonel alanlarında artan oranda yer bulmaktadır. Yapay zekâ bir orduya hızlı karar alabilme, hızlı ve doğru istihbarat ve hedef tespiti yapabilme, yüksek isabet ve etkili eğitim imkânı sunmaktadır.

    21. yüzyıl savaşlarında sivil hedeflere, kritik tesislere, karada ve deniz altındaki altyapılara, bilişim ve haberleşme sistemlerine, enerji santrallerine, enerji nakil hatlarına ve barajlara kinetik ve siber vasıtalarla saldırılar düzenlenmektedir. Bu tür saldırıların stratejik çapta hasar yaratacağı dikkate alınarak, yurt savunmasının topyekûn savunma esasına uygun olarak planlanması gerektiği net olarak ortaya çıkmıştır. Vatanımıza da kurulması planlanan Füze Kalkanı gibi birçok korunma projesi geliştirilmiş olmasına rağmen, sonuçta bunların da bu hayati tehlikeyi önleyemediği tespit edilmiştir.

    21. yüzyıl savaşlarında öncelikle ülke içinde ulusal güvenlik öncelikleri konusunda hükümet, millet ve silahlı kuvvetlerin uyumluluğunun yanı sıra harekât ortamında kamu kuruluşları, hükümet dışı kuruluşlar ve yerel unsurlar ile iş birliği ve koordinasyon ihtiyacı giderek artmış, taktik seviyedeki birlikler dâhil farklı kuvvet ve sınıflar arasında müştereklik ve birlikte çalışabilirlik önem kazanmıştır. Bu faktörlerin etkilerinin doktrin geliştirme, savunma sistemleri tedariki ve eğitimlerin planlanmasında dikkate alınması gereklidir.

    21. yüzyıl savaşlarında konvansiyonel kuvvetler, terörist ve siber saldırılar, sosyal medyanın manipülasyonu, psikolojik harekât/algı yönetimi, diplomatik ve ekonomik vb. diğer araçlar belirli bir siyasi hedefe yönelik bütünleşik ve eş zamanlı olarak kullanılıp, düzensiz ve dinamik bir ortamda sürprizlerle dolu angajmanlara girilmekte; uluslararası hukuk ve çatışma hukukundaki gri alanlardan istifade edilerek çatışma hibrit bir formda icra edilmektedir. Böyle bir ortamda savaş planlamasında geleneksel planlama yöntemleri yetersiz kalmakta, çok yönlü-bütüncül bakışa ve yaratıcı düşünceye ihtiyaç duyulmaktadır.

    Silahların etki oranlarının artması, muharebe sahasında silah, araç ve teçhizat hasar oranını yükseltmiştir. Örneğin, Rusya, Ukrayna’da bir yıllık bir dönemde yaklaşık 3.000 ana muharebe tankını kaybetmiş; ihtiyacını bir ölçüde depolarındaki eski model tanklarla karşılarken, Ukrayna dış yardıma bağlı olduğundan kayıpları karşılamakta zorlanmıştır. Bu durum, harp stoku/savaş yedeği mevcutlarının önemini göstermektedir.

    21. yüzyıl savaşlarında özellikle mühimmat ve akaryakıt tüketiminin mevcut doktrinlerdeki ölçütlerin çok ötesinde olduğu görülmüştür. Nitekim başlangıçta Batı’dan gelen mühimmatla bir süre ihtiyacını karşılayan Ukrayna ordusu, savaş uzadıkça mühimmat sıkıntısı çekmeye başlamış; Batı ülkeleri stokları da yetersiz kalmıştır. Bu kapsamda ihtiyaçların yeniden tespiti ve temini savunma planlaması açısından önem arz etmektedir.

    Ukrayna ile Gazze’de tespit edilen personel zayiat miktarları da doktrin zayiat planlama faktörlerinin çok üstünde gerçekleşmektedir. Personel zayiat planlamasıyla ilgili yönergelerin gözden geçirilme ihtiyacı da dikkat çekmektedir.

    Askeri sağlık sistemine sahip olmayan orduların muharebede tedavi ve tahliye sistemini tesis edemediği, bunun sonucunda zayiat oranlarının arttığı, birliklerin muharebe gücünün azaldığı ve moralinin olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda kapatılan Askeri Hastanelerimiz ve Askeri Sağlık Personeli yetiştirilmesi konuları öncelikli ele alınmalıdır.

    Savaşlarda piyade desteğinden ve hava savunmasından yoksun zırhlı birliklerin uzun mesafeler katederek intikalinin ve kütle halinde taarruz etmesinin zorlukları ve riskleri bir kez daha görülmüştür. Hava üstünlüğü olmadan yapılan karşı taarruzların başarı şansının fazla olmadığı ve taarruz edenin zayiatının ağır olacağı Ukrayna örneğinde bir kez daha kanıtlanmıştır.

    21. yüzyıl savaşlarında ortaya çıkan önemli bir ihtiyaç, barış koşullarından itibaren tugay ve alt seviyelerdeki birliklerde “tam birlik” anlayışına uygun olarak yeterli düzeyde muharebe, muharebe destek ve hizmet destek unsurlarından oluşan, en altdüzeylerden itibaren kuvvetler arası ve kurumlararası koordinasyona ve sivil-asker iş birliğine imkân verecek şekilde yapılandırılmış, mevcutları ve teçhizatı tam görev kuvvetleri/muharebe timleri teşkil edip gerçekçi eğitimler yapılması ve savaşa hazır olunmasıdır. Bu bağlamda, teşkilat yapılarının, muharebe destek ve muharebe hizmet desteğinin modüler ve esnek hale getirilmesi ihtiyacı da ortaya çıkmıştır.

    Orduların uzun süreli ve yüksek yoğunluklu çatışmaları sürdürebilmesi için lojistikte optimum seviyede öz yeterliliği sağlaması gerektiği; sivil kapasiteden barıştan itibaren ayrıntılı planlama yapılması ve dış yardımların ise sorunları nedeniyle düşük öncelikli olarak dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir. Bu itibarla ve özellikle Rusya-Ukrayna savaşının da gösterdiği şekilde, etkili bir ulusal savunma için kendi kendine yeterli savunma sanayine sahip olunması vazgeçilmez bir ön koşuldur.

    Teknolojik gelişmeler, muharebe sahasında istihbarat toplama, hedef tespiti ve tespit edilen hedeflerde süratle etki yaratılması için taktik seviye (takım, bölük, tabur komutanı vb.) liderlerinin inisiyatif kullanacak şekilde yetiştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. İcra edilen harekâtın özelliğine bağlı olarak merkeziyetçi bir komuta sistemi yerine muharebe sahasının ön hatlarındaki taktik birlik komutanlarının bilgi ihtiyaçlarının karşılandığı daha işlevsel ve esnek bir komuta-kontrol yaklaşımının kullanılması dikkate alınması gereken bir konudur.

    Harekât alanındaki belirsizliklere ve öngörülemeyen gelişmelere tedbir olarak lider kadronun eğitilmesi ve yeteneklerinin geliştirilmesi dikkat edilmesi gerekli bir tespit olarak öne çıkmıştır. Bu şekilde liderlerin beklenmeyen karmaşık durumlarda sezgisel karar verme yeteneklerini kullanıp yaratıcı çözümler bulmalarının mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.

    Askerlik hizmeti sürecinde yaşadığım tecrübelerim ve elde edebildiğim bilgiler sonucunda ordumuzun aşağıdaki konuları ön plana almasının, konu başlığımız olan “21. Yüzyıl Savaşları Gerektirdikleri” için daha faydalı olacağını değerlendiriyorum. Bunları da sizinle paylaşmak istiyorum.

    Vatanımızın her köşesinde seferde tam kadroya çıkartılacak büyük birliklerimiz yerine merkezi yerlerde küçük fakat etkin birlikler oluşturulması. Bu kapsamda bu birliklerde sefer ve barış kadrosu uygulanması yerine tam sefer kadrosu uygulanması ve bu birliklerin tüm personelinin profesyonel olması, ayrıca bu birliklerin bütün envanterindeki silah ve malzemenin ordumuz envanterindeki son teknoloji olması.

    Etkin bir seferberlik sisteminin oluşturularak, 21. yüzyıl muharebenin başlangıcında kritik olmayacak diğer birliklerde ise başlarında tecrübeli rütbeli personelin bulunduğu diğer ihtiyat personelin bu birliklerde kullanılması ve ordumuz envanterindeki diğer silah ve malzemelerin bu birliklerde bulundurulması.

    21. yüzyıl savaşlarının yerel halkın çok olduğu yerleşim alanlarına kaydığı görülmüş olup, bu maksatla eğitilmiş gayri nizami özel birliklere olan ihtiyaç ve de masum sivil halka zarar vermeyen nokta vuruş kabiliyetine sahip silahlara olan ihtiyaç artmıştır.

    Gayri Nizami Harp, Psikolojik Harp, Elektronik Harp, Hedef Tespit, İstihbarat ve İsth.K.K. unsurlarının yeniden değerlendirilerek, asimetrik harbin ihtiyaçlarına göre ordumuzda teşkilatlanmaları ve daha etkin kullanılmaları sağlanabilir. Dijital Takip, Medya ve Ekonomik yollar kullanılarak hedef devletler, milletler ve ordular, hiçbir silah ve asker kullanılmadan kendi içinde çatışmaya, bölünmeye, etkisiz hale getirilmeye ve kendisinden istendiği gibi davranışa yönlendirilmektedir. Bu konulara yönelik önleyici tedbirlerin önceden düşünülmesi ve gerekli tedbirlerin alınması önem arz etmektedir.

    Bir insan olarak bu teklifi sunarken çok vicdan azabı çektiğim, ancak eski bir asker ve yeni bir tarihçi olarak insanlık tarihinden çıkardığım bir acı gerçek olarak NÜKLEER uzun menzilli silah sistemlerine sahip olunabileceği unutulmamalıdır ki II. Dünya Savaşı’nın sonunu Japonya’ya atılan iki atom bombası getirmiştir. Türkiye’nin NÜKLEER silahlar yapabileceği bir kapasitesinin bulunduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir. Bu konunun riskleri ve uluslararası bu konudaki anlaşmalar da göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Şu anda milli imkânlarla ürettiğimiz Roket ve Füze Sistemlerinde olduğu gibi, özellikle füze sistemlerini geliştirebilir ve bu sistemlerin menzillerini ve güdüm sistemlerini, en az tehdit güçlerin başkentlerini ve istenilen diğer kritik hedeflerini içine alacak şekilde arttırabiliriz.

    Bu gelişmeler her düzeyde yönetici, icracı ve yardımcı personelin gelişen teknolojiyle uyumlu yeteneklere ve becerilere sahip olmasını gerektirmektedir. Personel temin sistemlerinin ve askeri eğitim kurumlarının bu tür personelin teminine ve yetiştirilmesine yönelik yapılanması gerekmektedir. Bu kapsamda başta üniversiteler olmak üzere sivil kurum ve kuruluşlarla iş birliğinin geliştirilmesi gereklidir. Ayrıca Askeri Liselerin tekrar açılması dahil daha nitelikli personel hizmeti temini konusunda daha aktif çalışılması gerektiği değerlendirilmektedir.

    Hedefimiz; güçlü ordu, güçlü devlet, güçlü Türkiye.

    Dr. Tuğtigin ŞEN
    Emekli Albay