
04 Aralık 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeni hazırlanan müfredat programı taslağı, siyasi görüş sahipleri ve siyasi partilerce bugünlerde çok yoğun tartışılmaktadır. Biz bugünkü yazımızda siyasete kurban edilen Köy Enstitülerimizin, Askeri Liselerimizin ve de İmam Hatiplerimizin geçmiş tarihinden kısaca bahis edip hazırlanmakta olan yeni müfredat programı için tarihten dersler çıkartmak istedik.
KÖY ENSTİTÜLERİ
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile ilkokullara öğretmen yetiştirilmesi amacıyla açılan okullara verilen addır. Köy Enstitüsü projesi bütünüyle Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir. Bu projede; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından Anadolu’da okul ve öğretmen eksikliğini gidermek için köylerde yaşayan çocukların Köy Enstitüleri’nde eğitim görüp tekrar yaşadıkları köylere dönerek öğretmenlik yapması amaçlanmıştır. Köy Enstitüleri’nde eğitim görenler hem örgün eğitim almış hem de modern tarım teknikleri ve sağlık konusunda bilgiler edinmiştir. Böylece öğretmenlerin köylüye her konuda yardımcı olması amaçlanmıştır.
Köy Enstitüleri, 1946 yılına kadar aynı şekilde işlev gördükten sonra Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. 1954 tarihinde bu okullar 6 yıllık İlköğretmen Okulu adı altında yeniden düzenlenmiştir. 1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu gereği öğretmenlerin yükseköğretimde yetiştirilmesi adına lise dengi ilköğretmen okulları 1974 yılında kapatılıp, bir kısmı iki yıllık eğitim enstitüsüne dönüştürülmüştür. Böylece liseden itibaren öğretmen yetiştirilmesi son bulmuştur.
ASKERİ LİSELER
Askerî Lise açma ihtiyacı, Mekteb-i Harbiye Nazırı olan Emin Paşa’nın Mekteb-i Harbiye öğrencilerinin bilgilerini yeterli görmemesi ve Mekteb-i Harbiye’ye öğrenci yetiştirecek bir lisenin kurulmasını istemesi üzerine ortaya çıkmıştır. Bu talep Sultan Abdülmecid tarafından da uygun görülünce, Harp okullarına öğrenci hazırlamak için Anadolu ve Rumeli ordu merkezlerinde öğrenim süreleri beş yıl olan askerî idadiler açılması kararlaştırılmıştır.
Açılan Askeri Liselerde kişiye sorumluluk bilinci yanında arkadaşlık, fedakarlık, dayanışma, ortama intibak durum değerlendirmesi gibi özelliklerle kazandırılması amaçlanmıştır. En önemlisi bu okullarda öğrenciye Vatan, Millet, Bayrak sevgisi aşılanmış, askerliğin namus ve şerefinin en yüce bir duygu olduğu, gerektiğinde bu uğurda seve seve can vereceği öğretilmiştir. Askeri liselerde öğretim en üst seviyede olmuştur. Bu okulları bitirenler Harp Okullarında veya Askeri Fakülte ve Yüksek Okullarda geleceğin komuta kademesini oluşturmak için eğitime devam etmiştir. Askeri Liseler, ‘’Cumhuriyet’in koruyucusu, batıcı ve Atatürk ilkelerini temsil eden okullar’’ olarak halkın gözünde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından Askeri Liseler, Resmi Gazete’de yayınlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile aniden kapatılmıştır. Böylece liseden itibaren subay yetiştirilmesi son bulmuştur.
İMAM HATİPLER
Cumhuriyetin ilk zamanlarında halk kulaktan dolma bilgileri olan ve resmi olmayan imamlar tarafından dini yönden bilgilendiriliyordu. Bunların en büyük görevi namaz sürelerini ve namaz kılmasını halka öğretmekti ama dinle alakası olmayan bir takım bilgiler de halka verilmekteydi. Kısaca halka yapılan dini eğitim bu hususta bilgisiz kimselerce yapılmaktaydı. İşte bu sebeple 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanuna dayalı olarak din görevlisi yetiştirmek için ayrı okullar açılması uygun görülmüştür. Netice olarak Atatürk’ün talimatı ile 1924 yılında İmam Hatip Mektepleri adı altında 29 merkezde okullar açıldı. Bu okullar, 4 yıllık ortaöğrenim seviyesinde idi. Bu okulların amaçları Cumhuriyet’e bağlı, “aydın din adamları” yetiştirmekti.
İmam Hatip Mektepleri, 1930’da yeterli öğrenci kaydının yapılmaması nedeniyle tamamen kapatıldı
. 1930-1948 yılları arasında din eğitimi veren okul olmadı. Ancak 1949 yılında halkın büyük ihtiyaç bildirmesi üzerine imam hatip kurslarında din hizmeti görevlisi yetiştirme uygulaması başlatıldı fakat 1951 yılında bu uygulamada sona erdi.
1951-1952 öğretim yılından itibaren birinci devresi 4, ikinci devresi 3 yıl olan toplam 7 yıl süreli İmam Hatip Okulları yeniden açıldı. Fakat 22 Mayıs 1972’de yayımlanan bir yönetmelikle, bu okullar ortaokuldan sonra 4 yıl eğitim veren bir meslek okulu haline getirildi ve lise kısmını bitirenlere tanınan yükseköğretim programlarına girme hakkı kaldırıldı. 1974 yılında ise ortaokul bölümleri yeniden açıldı. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin başlaması sonucu bu okulların ortaokulları yine kapatıldı. 2012-2013 döneminde bu okulların ortaokul bölümleri tekrar açıldı.
DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Tarih ilmi için eski tarihçilerin söylediği bir söz vardır: ‘’Tarih Tekerrürden İbarettir.’’ Fakat yeni tarihçiler bu sözü şu şekilde yorumlamaktadırlar: ’’Tarih, ders almasını bilmeyen akılsız milletler ve devletler için tekerrür eder fakat akıllı milletler ve devletler için dersler verir ve de yeni yollar açar.’’
Acaba bu üç eğitim kurumunun her siyasi iktidar ve siyasi görüş değişiminde yeniden ele alınıp değerlendirilmesi dikkatimizi çekiyor mu? Acaba gelecek eğitim sistemlerimiz ve kurumlarımız bu üç eğitim kurumunun tarihlerindeki acı örneklerde olduğu gibi her siyasi iktidar değişimi ile ders almasını bilemeden yine mi siyasete kurban edilecek? Acaba millet ve devlet olarak hala akıllanmadık mı? Acaba şu anda muhalefetteki ve iktidardaki bütün siyasi partiler olarak bizler ortak aklımız ile Vatanımız, Milletimiz ve Devletimiz için gelecekte eğitimde, savunmada ve dinimizde atılımlar yapmak için neler yapabiliriz?
Peki bizler ortak aklımızla ve ortak gönül birliğimiz ile neler yapabiliriz diye düşünmeye başladığımızda bize ilk ışık tutan kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk olduğunu görmekteyiz. Atamızın bizlere bu üç eğitim kurumunu ortak aklımızla yeniden değerlendirmemiz için miras bıraktığı üç sözü ile bazı ipuçları verdiğini görüyoruz.
‘’Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder.’’
‘’Bir Ordunun kıymeti zabitan ve kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür.’’
‘’Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme, mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz tamamen bunlara mutabıktır.’’
Acaba Atamız bizlere ders olarak bıraktığı yukarıdaki sözleri ile şimdi aşağıdaki değerlendirmeleri bizlerden yeniden yapmamızı mı istiyor? Acaba Köy Enstitülerini / İlk Öğretmen Okullarını ve Askeri Liseleri iyi analiz etmeden ani kararlarla kapatmakla hata mı yaptık? Yoksa Köy Enstitülerini / İlk Oğretmen Okullarını yeniden milletimizin eğitim seviyesini daha arttırmak ve Askeri Liseleri savunma gücümüzün bel kemiği olan komutanlarımızı daha iyi yetiştirmek için yeni düzenlemeler ile yeniden açalım mı? Ya da mevcut siyasi iktidar değişir değişmez aynı Köy Enstitüleri ve Askeri Liselerimiz gibi İmam Hatiplerimizi de kapatalım mı? Acaba millet ve devlet olarak hala akıllanmadık mı? Acaba yukarıda bahis ettiğimiz kurumları siyasi mülahazalardan uzak kalarak yeniden değerlendirelim mi?
Ben şahsen, eğitim kurumlarında ve kıtalarda çalışmış emekli bir subay olarak Askeri Liseden yetişmeyen bir subayın gerçek askerlik ruhunu taşıyabileceğini düşünmüyorum. 14 yaşında Askeri Lise ile başlayan, Harp Okulu ile taçlanan bir eğitim ve öğretim sonunda elde edilen meslek değildir, bir yaşam biçimi, hayatı kavrayıştır. Bu içinde kelimelerin ifade edemeyeceği derin askerlik ruhu hayat boyu çıkmaz. Askerlik gibi temelden öğretmenlik ruhu ile yetişmeyen bir kişinin de iyi bir öğretmen olacağı kanaatinde değilim. Aynı şekilde dini eğitim veren okullarımızın da din adamlarımızı temelden dine gerçek manada hizmet eden bir şuurla ve yüksek bir ruhla yetiştirmesi gerekmektedir. Aksi halde atalarımızın dediği gibi cahil hoca adamı dinden eder.
Acaba Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için bugünlerde yapılmakta olan stratejik eğitim planlarımızı ve programlarımızı akıllı milletler ve devletler gibi hep beraber siyasete girmeden ortak akıl ve ortak gönül birliği ile yeniden değerlendirecek ve de yapacak mıyız?
Dr.Tuğtigin ŞEN
Emekli Albay/Araştırmacı