Dr. Tuğtigin Şen

Dr. Tuğtigin Şen

04 Aralık 2025 Perşembe

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN GELECEĞİ ÇOCUKLARIMIZ

    ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN GELECEĞİ ÇOCUKLARIMIZ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dün bitti. 23 Nisan sadece bir bayram değil, aynı zamanda biz Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin umut ve özgürlüğünün sembolüdür.

    Samimi arkadaşlarımızla birlikte, benim de kurucu üyesi olarak daha geçen sene kurduğumuz S.S. İsterim Değer Üretim Paylaşım ve Eğitim Sosyal İşletme Kooperatifinde (Kısaca İSTERİM) ortak faaliyetlerimizi koordine etmek için yine beraber oluşturduğumuz sosyal paylaşım sitesinde, bizler bayramımızı karşılıklı kutladık. Bizler bir taraftan bayramımızı kutlarken, bir taraftan da çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için ilk önce bizler İSTERİM olarak neler yapmalıyız diye fikir alışverişinde bulunduk ve düşündük.

    Bu fikir ve düşünce alışverişlerimizde neredeyse hepimizin ilk aklına gelen önce gençlerimizin çağın ihtiyaçlarına göre eğitimi, sonrasında ise onlara özgürlüğün, sevginin, barışın ve ilmin hâkim olduğu bir ülke hazırlamamız gerektiği geldi. İşte bu paylaşımlardan aldığım umut ve özgürlük ışıkları ile bugünkü yazımı hazırladım. Tüm İSTERİM üyesi arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum. Ancak en çok bize 23 Nisan 1920 tarihinde özgürlüğümüzün yolunu açmış Atamıza sonsuz teşekkür ederim.

    Yazıma başlarken ilk önce aklıma yine ulu önderimiz Atatürk ve onun iki derin anlamlı sözü geldi:

    “En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir. Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır. Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur.”

    “En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.”

    Eğitim, gerçekten de çocuklarımız, devletimiz ve insanlık için açılan hayırlı yolların ilk anahtarıdır.

    Cornell Üniversitesi’nde Milton Leitenberg’in 2006 yılında yapmış olduğu “20. Yüzyıldaki Çatışma ve Savaşlarda Ölüm” isimli çalışmada; iç savaşlarda, sivil savaşlarda ve devletler arası savaşlarda ölen kişilerin istatistikleri sunuluyor. Araştırmaya göre: 1945’ten 2000 yılına kadar olan çatışma ve savaşlarda yaklaşık 41 milyon kişinin öldüğü tespit edilmiş.

    Son olarak, Filistin’de İsrail tarafından 7 Ekim’den bu yana öldürülenlerin sayısı Gazze Sağlık Bakanlığı tespitine göre 24 bini aştı.

    Başka araştırmalarda ilgi çeken bir diğer nokta ise 1955’den sonra savaşla ilişkili yaşanan ölümlerin neredeyse tamamının Afrika, Ortadoğu, Uzak Doğu, Latin Amerika coğrafyalarında gerçekleşen savaşlar neticesinde ortaya çıkması. Bu savaşların, iç ayaklanma ve isyanların gerçekleştiği ülkeler şu şekilde sıralanıyor:

    Güney Amerika’da: Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kostarika, Küba, Dominik Cumhuriyeti, El-Salvador, Guatemala, Honduras, Jamaika, Nikaragua, Peru,

    Ortadoğu’da: Kıbrıs, Mısır, İran, Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, Türkiye, Yemen

    Güney Asya’da: Afganistan, Bangladeş, Hindistan, Nepal, Pakistan, Sri Lanka, Uzak Doğu’da: Burma, Kamboçya, Endonezya, Kore (Güney ve Kuzey), Laos, Malezya, Filipinler, Tayvan, Vietnam, Afrika’da: Angola, Brundi, Kamerun, Çad, Etiyopya, Gana, Gine Bissau, Madagaskar, Mozambik, Namibya, Nijerya, Ruanda, Somali, Güney Afrika, Sudan, Uganda, Batı Sahra, Zaire/Kongo, Zambiya, Zimbabve, Cezayir, Fas, Tunus.

    Araştırmacıların yaptığı incelemelere göre yukarıdaki ülkelerin hepsinde ortak bir nokta mevcut:

    “Düşük Eğitim Seviyesi.”

    Dünyadaki güçlü ülkelerle ilgili araştırmalarda bulunan aşağıdaki hususlar ise çok dikkat çekici:

    1945 yılında 2. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra “Dünya barışı ve huzurunu korumak amacıyla” Birleşmiş Milletler(BM) kurulmuştur. Birleşmiş Miletler kuruluşunda kendi misyonunu “Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, uluslar arasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluştur” şeklinde tanımlamaktadır.

    Halbuki BM’nin kurulmasından sonra tek bir yıl savaşsız geçmemiş ve 20. Yüzyılda ölen insan sayısının yaklaşık 3’te biri bu dönemde ölmüştür.

    Dünyadaki savaşları bitirmek için kurulmuş BM Güvenlik Konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup, bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. Bu ülkeler Amerika, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dır.

    Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün 2011 yılı dünya silah ticareti tablosuna göre; son 200 yıllık dünya tarihi içinde dünyaya en çok silah satan ülke isimleri içinde, Amerika, Rusya, Almanya, Fransa ve İngiltere ilk beş içinde yer alıyor.

    Peki bütün bu ülkelerin ortak özelliği ne?

    “Yüksek Eğitim Seviyesi.”

    Bugün dünyada 2000 yılı verilerine göre, sadece bir dakikalık askeri harcamaya 1,9 milyon dolar ayrılıyor. Yani herhangi bir yerde 2 saatlik zamanda 230 milyon dolar silahlanmaya gidiyor.

    Eğer tüm dünya sadece 8 gün askeri harcama yapmayı bırakırsa dünyadaki tüm çocuklara 12 yıl boyunca eşit ve kaliteli eğitim sağlanabilir.

    Acaba dünyada birbirini öldürmek için silahlanmaya harcanan paralar; eğitime harcansa idi, insanlığın ve savaşların yaşandığı ülkelerin şu andaki durumu ne olurdu?

    Acaba iç çekişmelerin yaşandığı ülkelerde gerçekte hangi ülkelerin mücadelesi yapılıyor?

    Peki savaşların yaşandığı ülkelerin ortak özelliği ne?

    “Düşük Eğitim Seviyesi… Kısaca Cehalet…”

    Peki dünyayı yönlendiren ülkelerin ortak özelliği ne?

    Yüksek Eğitim Seviyesi… Kısaca İlim…”

    Yazımızı tekrar Atamızın bir sözü ile bitiriyoruz:

    “Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”

    Dr. Tuğtigin ŞEN