
04 Aralık 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında, değerli bir din görevlisi, orucun sevabını götüren ve orucun manevi açıdan bozulmasına neden olan bazı sebepleri bir sosyal paylaşım sitesinde sıralamış. İlk olarak yalan söylemek, sonrasında gıybet etmek, hile yapmak, öfke ile çevreye saldırmak ve en son olarak kul hakkı yemek diye bitirmiş. Bu paylaşımı okuyunca çok etkilendim, derin düşündüm.
İnsanlık, devlet ve millet olarak çok büyük sıkıntılar çektiğimiz bu süreçte, bir kitaptan okuduğum ve farklı internet sitelerinden öğrendiğim iki olay bana çok derin mesajlar verdi. Bu iki olayı sizlerle paylaşmak istiyor ve sonra sizleri benimle beraber düşünmeye davet ediyorum.
Birinci olay, zamanımızdan yaklaşık 100 yıl yani bir asır önce olmuştur. Bu olay, Tolga Uslubaş’ın Şu İlginç Tarihimiz adlı kitabında daha açık yer almaktadır (CNR Stüdyo, İstanbul, 2013, s.34).
Çanakkale Savaşı zamanı, Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruldu. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Adıyamanlı, kimi Gürünlü, kimi Halepli çok sayıda yaralı getirildi. Bunlardan biri, Lapseki’nin Beybaş köyündendi ve yarası oldukça ağırdı. Zor nefes alıp vermekteydi. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapıştı. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaştı ama tane tane kelimeler döküldü dudaklarından:
‘’Ölme ihtimalim çok fazla. Ben bir pusula yazdım, arkadaşıma ulaştırın.’’
Tekrar derin nefes aldı ve defalarca yutkundu.
‘’Ben… Ben köylüm Lapseki’li İbrahim Onbaşı’dan 1 Mecit borç aldı idim. Kendisini göremedim, belki ölürüm…. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin.’’
‘’Sen merak etme evladım,’’ dedi komutanı, kanıyla kırmızıya bulanmış alnını eliyle okşadı. Ve az sonra komutanının kollarında şehit oldu ve son sözü de;
‘’Söyleyin hakkını helal etsin’’ oldu.
Oraya sürekli yaralılar getirilmeye devam ediyordu. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyordu. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyordu. İşte yine bir künye ve yine bir pusula gelmişti. Komutan daha gözyaşlarını silmeye fırsat bulamadan pusulayı açtı, hıçkırarak okudu satırları ve olduğu yere yığılıp kaldı. Ellerini yüzüne kapattı, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olamıyordu.
Pusulada aynen şunlar yazılıydı;
‘’Ben Beytaş köyünden arkadaşım Halil’e 1 Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.’’
İkinci olay ise yakın zamanlarda bütün internet sosyal paylaşım sitelerinde yer aldı.
Bir Çinli soruyor;
‘’Müslüman iş adamları bize gelip almak istedikleri sahte ürünlerin üzerine uluslararası markaları yazmamızı istiyorlar. Ancak onları yemeğe götürdüğümüzde bize sorduğumuz yemeklerin helal olup olmadığını soruyorlar. Merak ediyorum, İslam dininde sahtekârlık yapmak ve taklit ürün satmak helal mi?’’
Bir Çinlinin bu soruyu sorması, aşağıdaki bilgileri kafamızda çınlatıyor.
Peygamberimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Şehîdin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah Teâlâ mağfiret eder.” (Müslim, İmâre, 119)
Canını Allah yolunda kurbân eden şehît için durum böyle olursa, diğer insanların çiğnedikleri kul haklarını helâlleşmeden affettirmelerinin mümkün olmadığı açıkça anlaşılır. Yüce Rabbimiz, kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları affettiği hâlde, kul hakkını bunun dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun irâdesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tevbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.
Bizlerin ataları, bütün olumsuz şartlara rağmen bütün bu temel hüküm ve değerleri biliyor ve uyguluyorlardı. Şimdi bana derin mesajlar veren, kendimin hâlâ sorguladığı soruları sizlere soruyorum.
Acaba bizlerin hakları yeniliyor mu?
Acaba kul hakkı yiyenler, Allah’ımıza bir gün hesap vereceklerini bilmiyorlar mı?
Ben şahsen, benim, milletimin ve devletimin haklarını yiyenlere hakkımı helal etmiyorum. Siz ediyor musunuz?
Dr. Tuğtigin Şen