Sizlerden Gelenler

Sizlerden Gelenler

09 Eylül 2025 Salı

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    3 Mayıs 1944

    3 Mayıs 1944
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bazı kitaplar, yazılar, şiirler vardır. Anlamını gerçekten bilenler için her daim burçlara asılası bir sancak, bir bayraktır.

    İstiklâl Marşı, Gençliğe Hitabe, Orhun Kitabeleri, eski, yeni daha niceleri..

    Bu Vatan Kimin diyerek kendi sorduğu soruya, gani gani rahmet olası Orhan Şaik Gökyay’ın cevap olarak verdiği şiir gibi;
    “Bu vatan toprağın kara bağrında
    Sıradağlar gibi duranlarındır,
    Bir tarih boyunca onun uğrunda
    Kendini tarihe verenlerindir.”

    Bakınız, bu aşağıdaki mısralar da Gökyay’ındır!..

    “Bir gemi açılır engine,
    Bu tek gemi, bu küçük tekne
    Bir yenilmez donanma heybetinde
    Tek başına yarar Karadeniz’i…
    İçinde bir asker var, bin asker gibi;
    Bir kılıç var belinde, gücü bin kılıç…
    Bir ordu gibi çıkar o tek asker
    Samsun’a…
    Kuşanır bir kılıç gibi Anadolu’yu,
    Anadolu kuşanır onu bir kılıç gibi,
    Erzurum yaylasında bir şafak söker,
    Bir bayrağın dinç kızıllığı vurur
    Yurdun üstüne.”

    Ve aynı Orhan Şaik Gökyay’ın 3 mayıs için söylediğini de unutmamak gerekir; “1944 yılında, biz suç işlediğimiz, suçlu olduğumuz için tevkif edilmedik. Biz Türk olduğumuz, Türkçü olduğumuz için zindanlara atıldık.”

    Ve muhtemelen ettiği sitemler onun içindir; “Yarı Çekilen Bayrak” başlıklı şiirinde..

    “Dökün yaprağınızı dallarım dökün,
    Akın yaslı yaslı sularım akın,
    Bükün boynunuzu bayraklar, bükün
    Bir alınmaz kal’am vardı, yıkıldı

    Durmadan çalkanan bir kızıl deniz,
    Bir damla yaş gibi duruyor sessiz,
    Vatan ufkundaki en güzel çeyiz,
    En şanlı süs, baktım yarı çekildi..”

    Ve bazı sevdiğimiz dostlarımızın, bugünlerde bize yaşattıkları kırık duygular, Gökyay hocamızın 44’lerde yaşadıkları zulümden dolayı dile gelen “Sitem”inden çok farklı değil;
    “Hülâsa bu işler böyle değildi…” der iken;

    “Ay geçti, yıl döndü unuttu beni
    Üstüne adımı yazdığım ağaç
    Açtın dertlerimi kanattın beni
    Altında türküler düzdüğüm ağaç
    Sendeki yemişler böyle değildi.

    Dört bir yana haber saldığım kuşlar
    Yarı yolda unuttular haberi,
    Kırık kanatlarla döndüler geri
    Artlarından bakıp kaldığım kuşlar,
    Benim bildiğim kuşlar böyle değildi.

    Dilimce öterdi kuşlar dallarda
    Lugatta geçmezdi senin sözlerin
    Su gibi akardı adın dillerde
    Dediğini anlardım bütün gözlerin,
    Gözlerde bakışlar böyle değildi.

    Soran olmaz bizi yardan ağyardan
    Ne çare nâmımız çoktan yitmiştir
    Yol üstü çeşmeler bakar kenardan
    Bizi bilen sular akıp gitmiştir,
    Mermerde nakışlar böyle değildi.

    Meyveden kırılan dallar nasılsa
    Arzular içimde öyle kurudu
    Bir dalda bin türlü meyve verirdi
    Takvimde bahardı, ne gün bakılsa,
    Hülâsa bu işler böyle değildi.”

    Bu aralar bazı dostlarımıza göz/kulak kesiliyorum;

    Evin, hiç memnun olamayan şımarık ve mızmız çocukları gibi Türk Milliyetçiliği hareketimizin geçmişine ve bugününe kem laf eden, adeta ergenlikten kurtulamayan dostlarımızın, beşi, altısı, yedisi bir lider edemeyen “kartvizit genel başkanları” için siyasi, tarihi ve kültürel birikimini bu kadar ucuza harcamak için değil de, öz eleştiri, öz güven ve dinamizm kazanmak için samimi duygularla hareket ediyorlardır ümidindeyim.

    Egolarını tatmin için mazilerini harcayanlar, bu vatan ve inançları için ömrünü feda edenlerin sıçrama taşı olan 3 Mayıs’la beraber apoletli ve sivil Jakobenlerin darbelerini enine boyuna araştırıp incelesinler ve duruşlarını tekrar gözden geçirsinler!

    Din, dil, kültür ne varsa, ‘yaşatılan değerlerimiz’e al görmüş boğalar gibi saldıran, gençliğimizin kızılcıklarını aratmayıp demlenenlerimiz de olsun ki, topraklarımızın kompost gübreye de ihtiyacı var.

    3 mayıs Jakobenler bayramı, milli jakobenlerimize ihtar;

    3 Mayıs Türkçüler Günü, dostlarımıza ibret ve ivme olsun.

    Bu vesileyle en başta Hüseyin Nihal Atsız ve yakın dostu Başbuğ Alparslan Türkeş olmak üzere bu günü, bu davanın unutulmazlarına ser levha yapanların aziz ruhları şad olsun.

    “İçim yine sevinçle dolup yanıyor;
    Sanki deniz olmuş, dalgalanıyor.
    Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden;
    Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden;

    Zafer, ümit kaynağının bir çeşmesidir.
    Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
    Gönülleri birleşenler ölse de bir gün,
    Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.

    Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
    Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
    Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
    Selam sana ey yılları heba olan genç!
    İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
    İstikbalin değil, ruhun Tanrı’ya yakın!

    O yalancı istikbale bir perde indir!
    “Gerçek yarın” unutma ki bir gün senindir!”

    Vesselâm

    Metin Bozdemir