Sizlerden Gelenler

Sizlerden Gelenler

09 Eylül 2025 Salı

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Asgari Ücretlinin Asgari Bayramı

    Asgari Ücretlinin Asgari Bayramı
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Türkiye’nin yaşadığı enflasyonist krizin ve hayat pahalılığının her geçen gün artması, emekçi kesimleri derin bir yoksulluk içine itmeye devam ediyor.

    Yaşanılan hızlı yoksullaşma nedeniyle insanlar; huzursuz, umutsuz ve kaygılı.

    Enflasyonist kriz sarmalında işsizlik oranları artarken, çalışanlar ücret almalarına rağmen geçinemiyor.

    Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası asgari ücretle emek sürecine katkıda bulunuyorlar.

    Asgari ücret üzerinden uygulanan politikalar, Türkiye’de alın teriyle yaşam kavgası veren insanları gittikçe zorluyor.

    Boğaz tokluğuna yaşayan insanların asgari yaşamları, asgari ücretlerini aşmaya devam ediyor.

    Türkiye’de binlerce insan birçok özel ve kamu kuruluşlarında, asgari ücretle çalışmaya mahkûm olmuş durumda.

    Her gün uykudan henüz uyanmadan, akın akın zamlar geliyor.

    Başka bir yerden geliri olmayanlar; asgari ücretle ev kiralarını ödeyemiyorlar, kışın ısınamıyorlar, mutfak masraflarını karşılayamıyorlar ve çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamıyorlar.

    Bu yılki şeker bayramında, bayram sevincini bile yaşayamıyorlar.

    Her bayramda çocuklarına bayramlık almak isteyen veliler, bu bayramda evlatlarının yüzlerini güldüremediler.

    Bayramlaşmak için seyahate çıkmak isteyenler, ekonomik sıkıntıdan dolayı istedikleri yere gidemiyorlar.

    Türkiye’de yerli nüfusun önemli bir bölümünün hizmet sektöründe veya küçük-orta sanayide cüzî ücretler karşılığında çalışması, işçi sınıfı içinde mesleksiz ve güvencesiz yığınları biriktiriyor.

    Bununla birlikte diplomalı meslekli gençlerde, piyasaya ilk adımlarını aynı koşullarda atıyorlar.

    Aynı zamanda enflasyonist sistemle birlikte iktidarın asgari ücrete zam yapmasıyla, çalışanların yarıya yakını asgari ücretli oluyor.

    Öte yandan iş verenlerin kabullenmediği asgari ücret artırımı, kayıt dışı göçmenleri çalıştırmalarına fırsat sunuyor.

    KOBİ’lerin kârlı çıktığı bu süreçte, yapısal sorunlar da birikmeye devam ediyor.

    Doğal olarak bu problem, ülke halkının en önemli günlerinden biri olan Ramazan Bayramı’nı buruk bir şekilde karşılamasına neden oluyor.

    Çocuklarına bayram harçlığı veremeyen büyükler, özellikle bu konuda en çok sitem eden emekliler, torunlarını bayramda sevindiremeyenin acısını yaşıyorlar.

    Bayramın geleneksel ikramı olan tatlı çeşitlerinin el yakan pahalılığı ise, insanların bayram ziyaretlerini azaltan bir soruna dönüştü.

    Arife günü, İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde, ucuz baklava satışı yapan bir dükkânın önünde, metrelerce kuyruğun oluşması, içinde bulunduğumuz ekonomik krize çarpıcı bir örnek sunuyor.

    Hükümetin bayram için verdiği ikramiyeler ve ulaşım konusunda sağlamaya çalıştığı kolaylıklar, yaşanılan ekonomik kriz karşısında, insanları hiç de memnun etmiyor.

    Dolayısıyla bu bayram, çalışan nüfusun büyük bir oranını kapsayan asgari ücretliler için, asgari düzeyde yaşanılan bir bayram oldu.

    Toplu pazarlık kapsamında ücretlerin iyileştirilmeyişi, sendikal hakların kullanımının önündeki engeller, asgari ücretin ülkede ortalama yaşam standardı ücreti olarak tespit edilmemesi ve gıda enflasyonu ile kişi başına ekonomik büyümenin esas alınmaması, çalışan asgari ücretli emekçileri her geçen gün çaresiz bırakıyor.

    Ekonominin ve refahın gerileyişi, toplumun sağlıklı düşünmesini engellediği gibi, siyasi seçimlerinde de farklı arayışlara girmesine neden oluyor.

    Öyle ki, 31 Mart yerel seçimlerinde bu gerçeği sandıklara gitmeyerek, iktidara anlatan seçmenlerin birçoğu, ekonomi ve refah seviyesinin yükselmesi için uyarıda bulundu.

    Türkiye’nin giderek döviz endeksli iç borçlanma çıtasının yükselmesi, Hazine yükünün artması ve dış kaynak ihtiyacının artması, toplumun satın alma gücünü oldukça sınırlıyor.

    Bu nedenle insanların kemer sıkacak hali kalmadı!

    Gidişat bu şekilde devam ettiği müddetçe, ülke çapında yatırımların ve istihdamın azalışı daha çok hızlanacaktır.

    İflaslar ve işsizlik daha fazla yaşanacaktır.

    Tüm bunlar ise, gelir-servet dağılımının bozulması demektir.

    Türkiye’nin içinde bulunduğu enflasyonist krizin düzelmesi ne kadar gecikirse, genişleyen yoksullaşmayla birlikte, insanların politik dönüşümü, 2028 genel seçimlerinde daha kararlı olacaktır.

    Heybet AKDOĞAN