
23 Kasım 2025 Pazar

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Kıymetli okuyucularım, her hafta pazartesi günleri bu köşede işçi, memur, emekli ayırt etmeden toplumda mağduriyet yaşayan kesimlere yönelik detaylı analizler yaparak sorunların çözümüne dair katkıda bulunmak ve çözümün bir parçası olmak için kalemimizin yazdığı, sesimizin çıktığı kadar mağduriyetleri dile getirmeye çalışıyoruz.
Maalesef güzel ülkemizin mağduriyetler noktasında sicili bir hayli kabarık. Geçen haftalardaki yazılarımızda Yardımcı Hizmetler Sınıfı (YHS), büyükşehirlerde çalışan memurların artan kiralar ve yüksek enflasyon neticesinde alım gücünün düşmesi ile yaşadığı ekonomik zorluklar, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) kanunu sonrası ortaya çıkan kademeli emeklilik haksızlığı ile çıraklık ve staj sigortası mağdurlarına dair geniş kapsamlı bir değerlendirme yapmış ve sorunların çözümlerine dair rasyonel değerlendirmelerde bulunmuştuk.
Bu haftaki yazımızda ülkemizin güzide kurumlarından gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) sayıları yaklaşık 200.000 olan, 1986 yılında çıkarılan 3269 sayılı kanuna tabii sözleşmeli çalışan ve tamı tamına 38 yıldır kadro bekleyen vatan savunmasının kahramanları Uzman Çavuşlardan söz etmek istiyorum.
Peki kim bu uzman çavuşlar?
Kerpiç duvarlı, sıvasız evlerin çocukları onlar, her şehit haberi aldığımızda, vatan sağ olsun diyen babanın, bir oğlum daha var o da asker olacak diyen ananın evladı. Hani haber kanallarında 45 saniyelik şehit haberleriyle tanıdığımız, herkesin kameraların görüş açısına girmek için birbirini ittiği cenaze törenlerinin sessiz kahramanlarıdır onlar.
Yeni doğan bebeğini, hasta ana-babasını, düğün arifesinde nişanlısını ardına bakmadan bırakıp Şah Fırat Operasyonu, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonu/Afrin Harekâtı, Pençe Harekâtı, Barış Pınarı Harekâtı gibi daha nice sınır ötesi operasyonuna katılan ve onlarca şehit veren kahramanlardan söz ediyoruz.
Kışlanın kapısından içeriye adım atmamış ama haber programlarında kendisini terör uzmanı olarak lanse eden, yudumladığı çayı eşliğinde önüne açılan devasa haritalarda operasyonları yorumlayan insanların anlattıkları kadarıyla haberdar olduğumuz, hendek operasyonları gibi birçok yurtiçi operasyonda Sur’dan, Cizre’ye, Cizre’den Nusaybin’e botlarının tabanının değmediği yer kalmayan kahramanlarımız onlar.
Peki bu kadar zorluklarla mücadele eden ve TSK’da en fazla şehit veren rütbe olan uzman çavuşların hakkını devlet olarak verebiliyor muyuz?
Keşke bu soruya gönül rahatlığı ile evet diyebilseydik ama öyle şeyler yazacağız, öyle şeyler duyacaksınız ki yok artık, o kadar değildir diyeceksiniz ama maalesef aynen öyle.
Mesela subay, astsubay ve uzman çavuş birlikte aynı sınır ötesi operasyona katıldılar ve birlikte şehit oldular. Devlet subayın eşine 1.000.000 TL, astsubayın eşine 700.000 TL, uzman çavuşun eşine ise 450.000 TL ödeme yapıyor, tabii bu ödeme subay ve astsubaylarda kıdeme esas olarak yükselebilirken, uzman çavuşlarda kıdem esası olmadığından maksimum 450.000 TL oluyor, kısacası devletin aynı mevzide şehit olanlara ödediği miktar farklı. Peki şimdi sizlere sormak istiyorum, Allah katında en büyük rütbe olan şehitlik rütbesinde ayrımcılık yapmak ne kadar doğru?
Başka bir sorun özlük hakları, 3600 ek göstergeden uzman çavuşlarda yararlanılacak denildi. Yaklaşık 120.000 emekli uzman çavuştan faydalanan sayısı yaklaşık %1, siz insanları 45-52 yaş kıstasıyla zorunlu emekli ederseniz bu insanların 1. dereceye düşmesi çok zor, dolayısıyla bu ek göstergeden faydalanmaları daha da zor. Peki çözümü nedir? En azından eskiden emekli olup bu haktan yararlanamayanlar için ilave bir 1 derece ile bu sorun çözülmüş olur.
Maalesef sorunlar ve talepler bu kadarla da bitmiyor. Mesleğe yeni başlayan bir uzman çavuş ile 20 yıllık bir uzman çavuşun arasında herhangi bir farkın olmamasıdır. Bu durum ast-üst ilişkisi olmadığından hiyerarşik anlamda sorunlar çıkarmaktadır. En basit çözümüyle her bir yılın kıdemden sayılarak kolaylıkla çözülebilecek bir soruna kimsenin kafa yormaması ilginç bir durum. Ayrıca astsubaylığa terfi etmek için uzman çavuşların içerisinden sadece %10 kontenjan ayrılması mesleğe karşı motivasyonu düşüren ayrı bir sorun olarak gözükmektedir.
Her 5 yılda bir sözleşme yenilemeleri ayrı bir sorun. Siz devlet olarak keskin nişancı yetiştiriyorsunuz, her türlü eğitimi veriyorsunuz, onlarca operasyona gönderiyorsunuz sonra dönüp gel bakalım seninle çalışıp çalışmayacağımıza bir karar verelim deyip tekrardan sözleşme masasına oturuyorsunuz. Sözleşmeyle vatan savunması olmaz, olmamalı.
En basit bir olaydan dolayı sorumlu amir tarafından tanzim edilecek olumsuz bir rapor, veya senelik izninizde şahsi aracınızla karıştığınız bir kaza nedeniyle ameliyat oldunuz rapor aldınız, iyileşemediniz tekrar ameliyat oldunuz ve 1 yılda 90 günü aştınız, sonuç olarak sözleşmeniz feshediliyor. Bahsettiğim tüm bu fesih nedenleri insani durumlardır, sözleşme feshi bu kadar kolay olmamalıdır.
Siz hiç polis evinde konaklayamayan polis, öğretmen evine girişi yasak olan öğretmen gördünüz mü? Mümkün değil, göremezsiniz. Ama uzman çavuşlarda maalesef var. Nizamiyesinde nöbet tuttukları kapısında kocaman “Orduevi” yazan, onlarca odası olan, sosyal donatıları ve dışarıya göre ekonomik imkânlar sunan orduevlerinde bir ordu mensubu olan uzman çavuşlar kalamıyor. Evet, yanlış duymadınız, TSK’da sivil memursanız kalabilirsiniz ama Uzman Çavuş iseniz kalamıyorsunuz. Operasyonlarda aylarca dağlarda kar, kış, yağmur, sıcak, soğuk demeden taşları yastık yapan vatan evlatlarına orduevlerinde 25 metrekare bir oda maalesef çok görülmekte, bu imkândan faydalandırılmamaktadır.
Sadece orduevlerinde değil, sorun lojmanlarda da var. En fazla sayıya sahip uzman çavuşlara lojmanlarda sivil memurlar ile birlikte ortak olarak %20’lik bir kontenjan belirlenmiş. Bu oran subaylarda %45, Astsubaylarda %35.
Herhangi açıklayıcı ve bağlayıcı bir çalışma, atama, sağlık ve nöbet yönetmeliklerinin olmaması keyfiyete yol açmakta, bu durum personel arasında huzursuzluğa neden olmaktadır.
Bir Subay emekli olduğunda emekli maaşı %10, Astsubay emekli olduğunda emekli maaşı %25, Uzman çavuş emekli olduğunda ise maaşının %45’i düşmektedir, aradaki bu uçurum, bu fark ne kadar adil, varın kararını siz verin.
Bazı değerler vardır parayla ölçülmez, ölçemezsiniz. Vatanı için gece gündüz demeden cephede savaşan kahramanların haklarını korumazsanız, eli tetikte aklı sözleşmede olan bir personelden ne kadar verim almayı düşünüyorsunuz?
Basit birkaç düzenlemeyle halledilebilecek mağduriyetleri bu kadar yıl bekletmek bir ihmalin göstergesidir. Bu devlet son birkaç yılda yüzbinlerce taşerona kadro verdi, binlerce sözleşmeliyi kadroya geçirdi, bunları yaparken zorlanmadı da yatağı dağlar, döşeği toprak, yastığı taş olan çalışanıyla emeklisiyle zor şartlarda hayatını sürdüren kahraman uzman çavuşlara verirken mi zorlanacak?
Son olarak son zamanlarda kulağımıza emekli subay ve astsubaylara ek tazminat altında maaşlarına iyileştirme yapılacağına dair kulis bilgileri geliyor, biz inanmak istemiyoruz uzman çavuşların yine kapsam dışında bırakılacağına ama maalesef onca haksızlıktan sonra içimizde bir şüphe de yok değil. Umarım bu kez yanılırız.
Keyifli okumalar, mutlu haftalar…
Selim GÜNAY