Dr. Selim GÜNAY

Dr. Selim GÜNAY

23 Kasım 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    PAZARTESİ NOTLARI

    PAZARTESİ NOTLARI
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Değerli okuyucularım,

    Yaklaşık 6 aydır bu köşede gündeme dair gelişmeleri değerlendiriyor kendi penceremizden doğru bildiğimiz noktalara değiniyoruz. Bu yazıya da başlamadan önce geçmiş 6 aylık yazılarıma şöyle bir göz attığımda pek de iç acıcı şeyler yazmadığımı fark ettim. Kendi kendime acaba ben mi hep olumsuzluklardan bahsediyorum deyip, görsel ve yazılı basını taradığımda karşıma çıkan haberleri gördüğümde aslında çok da benimle ilgili bir durumun olmadığı gördüm. Gelin sözü fazla uzatmadan son bir haftada neler olmuş birlikte bakalım.

    Birileri Polislerin Çığlığını Duyacak Mı?

    Ülkemizin asayişi ve huzuru için gecesini gündüzüne katarak yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirdiği operasyonlarla takdir toplayan, yurtdışına özellikle terör, siber ve kriminal branşlarında eğitimler vererek göğsümüzü kabartan Türk Polis Teşkilatında son dönemlerde yaşanılan cinnet ve intihar vakaları maalesef toplum olarak bizleri derinden yaralamaktadır.

    179 yıllık köklü geçmişe sahip bu kadar başarılı bir teşkilatın böylesi olumsuzluklarla adının anılması ister istemez toplumda bir soru işareti yaratmaktadır.

    2024 yılının ilk 6 ayında 36 polis memuru intihar etti. Sadece bu hafta içerisinde ve aynı gün 3 polis memuru maalesef yaşamına son verdi. Aslında bu konuda kurucu, üye ve yöneticilerinin tamamı Emniyet Teşkilatında fiilen görev yapan personel tarafından kurulan Emniyet Teşkilatının tek sivil toplum kuruluşu olan Emniyet Teşkilatı Sendikasının da içerisinde bulunduğu Emniyet Teşkilatı Sivil Toplum Birliği tarafından hazırlanan ve yaklaşık 16.000 personelin katılımıyla gerçekleştirilen bir anket gerçekleştirilmiş ve anket sonucunda dikkat çekici sonuçlar ortaya çıkmıştı.

    Toplumda infial yaratan intihar vakaları ile ilgili devletin kanalı TRT bir kamu spotu bile hazırlamış, rakamlar yanıltıcı demişti. Hazırlanan kamu spotu ile gerçek veriler arasında oluşan soru işaretleri insanların endişesini gidermeye yetmedi maalesef.

    Bu konuda zaman zaman mecliste araştırma önergeleri verilmesine rağmen o önergeler bir türlü kabul edilmedi. Aslında işin ilginç tarafı polislerin çalışma şartları ile ilgili araştırma önergesine red oyu veren ve bu konuda parti adına konuşanın da eski bir polis müdürü olması. Yani polislerin zorlu çalışma şartlarını bilen ve birebir yaşamış birinin polislere destek olması gerekirken ilk red oyu verenlerin başında gelmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir husus.

    Yarın sabah 12-12, 12-24,12-36 sisteminin hangisiyle çalışacağını bilmeden, sürekli gözü telefonda görev grubunda olan, sabah göreve giderken akşam yemeğine evine gelip gelemeyeceği belli olmayan bir sistemde insan ne kadar mutlu olur varın siz düşünün.

    Sözlü ya da yazılı olarak defalarca 8-24 çalışma sistemine geçileceğinin sözünün verilmesine rağmen henüz tam bir sistem oturtulamamıştır. Kanunla güvence altına alınmadığı sürece de amirlerin inisiyatifinde bir çalışma sistemi her şekilde suistimale açık bir konudur.

    Sadece çalışma sistemi değil elbette yaşadıkları sorun. Polis memurları kendilerini değersiz hissediyor ve yaşadıkları sorunlarda kendilerinin arkasında olacak bir mekanizmanın yokluğunu hissediyorlar.

    Polis vatandaş ile sorun yaşadığında hemen sosyal medyadan dezenformasyonlar başlıyor olaylar neredeyse polisleri linç noktasına getiriyor. Polis ise açığa alınırım, soruşturma geçiririm korkusuyla müdahale etmekten imtina ediyor.

    Sen benim kim olduğumu biliyor musun sözleriyle başlayan cümlelere zaten alışığız.

    Polise yönelik her ter türlü tehdit, hakaret hatta yaralamaya kadar olan olaylarda polisin daha tedavisi bitmeden saldırgan elini kolunu sallayarak tutuksuz yargılanmak üzere adliyeden ayrılabiliyor.

    Sonuç olarak, polis,

    Çalışma sistemlerinin kanunla düzenlenmesini,

    Fazla çalışma şartlarının yeniden gözden geçirilmesini,

    Keyfi şekilde görevlendirmelerin son bulmasını,

    En önemlisi değer görmek istiyorlar.

    Unutmayın intihar eden polis memurları benim komşum, senin devren, bir başkasının oğlu, eşi, kardeşi.

    Kamuda Liyakat Sorunu

    Geçen hafta Sağlık Bakanlığına bağlı bir hastanede tıbbi sekreter olarak çalışan bir memurun Ticaret Bakanlığı bünyesine daire başkanı olarak atanması beraberinde birçok tartışmayı da gündeme getirmişti.

    Bu tarz bir atama ilk değildi elbette, daha önce de buna benzer birçok atama olaylarına şahit olmuştuk, ama her defasında medyaya düştü bu son olur artık cesaret edemezler diye düşünürken maalesef bir kez daha yanılıyoruz. Biz yanılmaktan bıkmadık onlar atamaktan.

    Normal şartlarda elbette her devlet memurunun üst mevkilere atanmasında bir sakınca yok ama kanun izin veriyor diye de “Ticaret Bakanlığında daire başkanlığını yapacak nitelikte kimseyi bulamadık, uzun uzun araştırdık ve nihayetinde bizim aradığımız kriterde Sağlık Bakanlığında çalışan bir tıbbi sekreterin atamasını yaptık” demek de çok akla mantığa yatkın değil açıkçası. Aslında iyi olmuş, iyi ki bulunmuş yoksa koca Ticaret Bakanlığının daire başkansız kalması daha kötü olurdu elbette. Bence Ticaret Bakanlığında çalışan memurlar kendine çekin düzen vermeli, kendilerini geliştirmeli, yoksa böyle dışardan daire başkanı ithal ederler!

    Sadece bu konu değil aslında geçen hafta başka bir konu daha ortaya çıktı ağzımız açık kaldı.

    Bir devlet üniversitesinde yüksek lisans yapan bir şahsın tez danışmanı aynı üniversitede hatta aynı bölümde dekanlık yapan dayısı,

    Tezin uygunluğuna karar verecek kişilerden olan Jüri üyesi kim, dekanın eşi yani tez yazan şahsın yengesi, sonuç oy birliği ile tez başarılı.

    Belki gerçekten çok başarılı bir tezdir ama etik kurallar hiçe sayılarak maalesef tez gölgede kalmıştır. Üniversitede danışmanlık ve jüri üyeliği yapacak dayı ve yengeden başka kimse kalmadı mı? Sonra diyoruz ki neden dünyada başarı sıralamalarında gerideyiz, neden bilimsel çalışmalarımız az.

    Çok sevdiğim bir söz var, liyakatin olmadığı yerde sadakat olur, sadakatin olduğu yerde adalet olmaz! Bilmem anlatabildim mi?

    Keyifli Okumalar, Mutlu Haftalar.

    Selim GÜNAY