Dr. Selim GÜNAY

Dr. Selim GÜNAY

23 Kasım 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Kim Ne İstiyor?

    Kim Ne İstiyor?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kıymetli Okuyucularım,

    Son zamanlarda mevcut ekonomik şartlardan olsa gerek, kamu personelleri gerek sosyal medyada örgütlenerek gerekse basın ve yayın kuruluşları aracılığıyla taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlar. Her meslek grubunun kendine göre bir derdi, çözülmesini istediği sorunları var.

    Ülkemizde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesinde belirtildiği üzere Sağlık Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Emniyet Hizmetleri Sınıfı, Jandarma Hizmetleri Sınıfı ve Yardımcı Hizmetler Sınıfı gibi toplam 12 hizmet sınıfı bulunmaktadır.

    Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2025 yılı kamu personel istatistiklerine göre, 2025 yılı Mart ayı itibarıyla ülkemizde toplam 5.243.896 kamu personelinin istihdam edildiği belirtilmiştir.

    Bu kadar büyük bir popülasyonun hepsinin aynı anda mutlu olması mümkün değil; ama en azından asgari düzeyde insani taleplerin yerine getirilmesi gerekmektedir.

    Biz de bu hafta sizlerle, son dönemlerde gündemde olan Yardımcı Hizmetler Sınıfı (YHS), Emniyet Mensupları, Uzman Çavuşlar ve İnfaz ve Koruma Memurlarının taleplerine değineceğiz.

    Yardımcı Hizmetler Sınıfı (YHS) Kaldırılmalıdır
    14 Temmuz 1965 yılında yürürlüğe giren 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesi ile halen uygulanmakta olan Yardımcı Hizmetler Sınıfı kamu personeli, bugünlerde büyük sorunlarla karşı karşıya.

    Sayıları yaklaşık 110.000 olan ve farklı kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan YHS personeli, mali ve özlük hakları açısından birçok dezavantaja sahip olmanın yanı sıra, kariyer anlamında da önlerinin kapalı olması hak kayıplarını da beraberinde getiriyor.

    Değişen ve gelişen şartlarda YHS kadrosunda çalışanlar arasında hatırı sayılır ölçüde ön lisans ve lisans mezunu olduğu; lise mezunu olanların büyük çoğunluğunun ise zanaat sahibi olduğu düşünülürse, bu hizmet sınıfının herhangi bir vasıf gerektirmeyen, uzmanlık ve beceri istemeyen işlerde değerlendirilmeleri, kamu adına insan kaynaklarının ne denli yanlış yönetildiğini gözler önüne sermektedir.

    Aslında yoğun şekilde kaldırılması istenilen Yardımcı Hizmetler Sınıfı ile ilgili 2019 yılında bir çalışma yapılmış; fakat dar kapsamlı yapılan bu çalışmada yalnızca Yardımcı Hizmetler Sınıfında yer alan “Mübaşir” unvanı, 6 Şubat 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 31 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Genel İdare Hizmetleri Sınıfı’na alınmıştır.

    Yapılan bu dar kapsamlı ve sadece bir meslek grubunu ilgilendiren düzenleme tabiri caizse hayal kırıklığı yaratmış ve birçok YHS’li memuru kurumsal aidiyet noktasında demoralize etmiştir.

    Aslında YHS’lilerin talepleri kısa ve net: ayrıcalık değil, eşitlik istiyorlar.
    Eğitim ve mesleki durumlarına göre Genel İdare Hizmetleri, Teknik Hizmetler ve Sağlık Hizmetleri Sınıfı gibi uygun hizmet sınıfına aktarılarak uzmanı oldukları işleri yapmak istiyorlar. Taleplerinde haksız da sayılmazlar.

    Yıllardır her seçim meydanında kaldırılacağına dair verilen sözlerin artık yerine getirilmesi bekleniyor.

    Uzman Çavuşlar Kadro İstiyor
    Bugün sizlere Sur’dan Cizre’ye, Cizre’den Nusaybin’e, botlarının tabanının değmediği yer kalmayan; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekâtı gibi nice sınır ötesi operasyona katılan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde en fazla şehit veren rütbe olan kahraman Uzman Çavuşlardan söz edeceğiz.

    Yazıya başlarken hemen bir soruyla giriş yapalım:
    Bu kadar zorlu görevlerde bulunan kahraman askerlerimize sizce haklarını verebiliyor muyuz?

    Keşke bu soruya gönül rahatlığıyla “evet” diyebilseydik…
    Ama öyle şeyler yazacağız, öyle şeyler duyacaksınız ki, “Yok artık, o kadar da değildir,” diyeceksiniz ama maalesef aynen öyle.

    Her türlü zorlukla mücadele eden bu kahraman askerlerimizin maalesef kadroları yok.
    39 yıldır kadro bekliyorlar.

    3600 ek göstergeden uzman çavuşların da yararlanacağı söylendi.
    Yaklaşık 120.000 emekli uzman çavuştan bu haktan yararlananların oranı sadece %1.
    Zorunlu emeklilik kıstası 45-52 yaş aralığında olduğu için 1. dereceye düşmeleri çok zor. Dolayısıyla bu ek göstergeden faydalanmaları da neredeyse imkânsız.

    Peki çözüm ne?
    En azından eskiden emekli olup bu haktan yararlanamayanlar için ilave bir 1. derece ile bu sorun çözülmüş olur.

    Sorunlar bununla da bitmiyor.
    Her 5 yılda bir sözleşme yenileme zorunluluğu, büyük mağduriyet doğuruyor.
    Devletin keskin nişancı olarak yetiştirdiği, onlarca operasyona gönderdiği bir personel, sözleşme süresi bittiğinde yeniden “seni işe almalı mıyız?” muamelesi görüyor.

    Sözleşmeyle vatan savunması olmaz, olmamalı!

    Yıllık izinde yaşanan bir trafik kazası, tedavi süresince alınan rapor, toplamda 90 günü geçerse sözleşme feshediliyor. Oysa bunlar tamamen insani durumlardır.

    Ve daha da acısı…
    Polis evinde kalamayan polis, öğretmen evine alınmayan öğretmen duydunuz mu hiç?
    Ama uzman çavuşlar orduevlerine alınmıyor.
    TSK’da sivil memur iseniz kalabiliyorsunuz, ama uzman çavuşsanız hayır.

    Subay emekli olduğunda maaşı %10, astsubayda %25 azalırken, uzman çavuş emekli olduğunda maaşının %45’i düşüyor.
    Bu uçurumun neresi adil?

    Basit birkaç düzenlemeyle çözülebilecek bu mağduriyetlerin yıllardır sürmesi, ciddi bir ihmaldir.
    Bu ülke, yüz binlerce taşerona ve sözleşmeliye kadro verdi.
    Bunu yaparken zorlanmayan devlet, sıra uzman çavuşlara geldiğinde mi zorlanıyor?

    Hakkınız ödenmez deyip haklarını ödemediğimiz kahramanların hakkını artık verin!


    Emniyet Mensupları Ne İstiyor?
    180 yıllık geçmişe sahip Emniyet Teşkilatı, bariyer taşıyan işçisinden en tepede görev yapan Emniyet Genel Müdürü’ne kadar her sınıf ve rütbeden yaklaşık 450.000 kişilik büyük bir ailedir. Siber suçlardan asayişe, terörle mücadeleden trafik kontrolüne kadar hayatın her alanında etkin olan bu teşkilat, son günlerde farklı bir nedenle gündemde.

    Binlerce emniyet mensubu, sosyal medya üzerinden örgütlenerek sorunlarını ve çözüm yollarını içeren paylaşımlarla seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu çaba, bazı gazetecilerin de mecburen konuyu gündemlerine almasına ve özel programlar yapmalarına sebep oldu.

    Peki, emniyet mensupları ne istiyor?

    Aynı odada, aynı görevde çalışan Genel İdare Hizmetleri Sınıfı’na (GİH) mensup personel arasında devam eden 3600 ek gösterge adaletsizliğinin giderilmesini istiyorlar.

    Yardımcı Hizmetler Sınıfı’na (YHS) tabi teknisyen yardımcısı unvanlı sivil memurların, eğitim durumlarına göre GİH sınıfına aktarılmasını talep ediyorlar.

    Çarşı Mahalle Bekçilerinin (gece kartallarının), çalışma şartları, yıpranma payları ve özlük haklarıyla ilgili mağduriyetlerinin giderilmesini istiyorlar.

    Polis memurlarının görev saatlerinin yasal güvence altına alınmasını, ikinci şark görevinin kaldırılmasını ve ek görevler için ek ödeme yapılmasını istiyorlar.

    Emniyet içerisindeki sorunların tabandan tavana şeffaf bir şekilde iletilebilmesini talep ediyorlar.

    Amir ve müdür sınıfı personelin çalışma şartlarının, emsal kamu kurumlarındaki yöneticilerle eşitlenmesini istiyorlar.

    POLSAN (Polis Bakım ve Yardımlaşma Sandığı) kampanya ve uygulamalarında, üyelerin görüşlerinin dikkate alınmasını, ekonomik şartlara uygun güncellemelerin yapılmasını istiyorlar.

    Bu talepler, sadece bireysel haklar değil; kurumsal huzur ve verimlilik açısından da göz ardı edilmemelidir.

    İnfaz ve Koruma Memurları
    1984 yılında meslek adları “İnfaz ve Koruma Memuru” olarak değişse de, yaşça büyük olanlarımızın hâlâ “gardiyan” dediği bir meslektir bu. Şarkılara bile konu olmuş, ama hâlâ hak ettiği kıymeti görememiştir.

    Cezaevlerinden adliyelere hükümlü ve tutuklu sevkinden, isyanlara müdahaleye; zaman zaman denetimli serbestlik müdürlüklerinde personel açığının kapatılmasına kadar geniş yelpazede görev yapan bu meslek grubu, pek çok kamu personelinden daha fazla sorumluluk üstleniyor.

    Yıllar içinde adı değişti, kıyafeti değişti, alım şartları değişti…
    Ama özlük hakları hâlâ değişmedi.

    Terör ve organize suç örgütlerinin hedefi olan, görevdeyken ve emekli olduktan sonra dahi silah taşıma hakkı bulunan bu personelin hâlâ Genel İdare Hizmetleri (GİH) sınıfında olması büyük bir çelişkidir.

    Madem GİH sınıfındalar, o hâlde diğer GİH personelinin sahip olduğu sendika kurma ve üyelik hakları neden verilmemektedir?
    Eğer Emniyet Hizmetleri gibi özel bir hizmet sınıfına daha yakın görülüyorlarsa, neden o statüye geçişleri yapılmıyor?

    İnfaz ve Koruma Memurları ya kendi özgüvenli sınıflarına kavuşturulmalı ya da Emniyet ve TSK’da olduğu gibi kapsamlı ve adil özlük haklarına erişmeleri sağlanmalıdır.

    Bu meslek grubunun mağduriyetleri, ihmale gelmeyecek kadar birikmiş ve insanidir.
    Sosyal devlet olmanın gereği, bu taleplerin bir an önce karşılanmasıdır.

    Umarız bir gün bu sorunlara tekrar değinmek zorunda kalmayız.

    Keyifli okumalar, mutlu haftalar.