
23 Kasım 2025 Pazar

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Son yıllarda hayatımıza giren “yaşam pahalılığı” ifadesi artık sadece bir kavram değil; günlük hayatımızın vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir gerçeği haline geldi. Marketten kozmetiğe, ulaşımdan sağlığa kadar her alanda fiyatlar hızla artarken, ortalama gelirler aynı oranda yükselmiyor. Bu durum, milyonlar için bir yaşam mücadelesine dönüşmüş durumda; kimisi “geçinmek”, kimisi ise “hayatta kalmak” için uğraşıyor.
Gıda ürünleri, kira, elektrik, su, ulaşım ücretleri her geçen gün artarken, gelirlere ek bir zam yapılmaması veya yetersiz zamlar nedeniyle alım gücü eriyor. Bu durumda insanlar alışveriş listelerini kısıtlamaya, ihtiyaçlarını ertelemeye ya da kuyruklara girmeye mecbur kalıyor.
Günlük hayatımıza yansıyan en temel sorunlardan biri: enflasyon. Enflasyonun özellikle temel ihtiyaçlar alanında fark edilir derecede yüksek seyri, halkın bütçesini ciddi anlamda zorluyor. Sabah kahvesinden akşam yemeğine kadar her kalemde yaşam maliyetleri yükseliyor. Bu yükseliş sadece maddi değil, psikolojik bir yük haline geliyor; kaygı, stres ve umutsuzluk da yaşamın bir parçası oluyor.
Memur ve memur emeklilerinin merakla beklediği 2025 Temmuz maaş zammı belli oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından paylaşılan haziran ayı enflasyon verilerinin ardından, memurların alacağı maaş artış oranı %15,57 olarak açıklandı.
Aynı zamanda kira artış oranları da açıklandı. İş yeri kira sözleşmeleri —ofis, ticarethane, mağaza, dükkân gibi taşınmaz mallar için— %43,23 oranında zamlandı.
Açıklamalara bakılırsa kira artışı, maaş zammının neredeyse 3 katı kadar. Enflasyon, özellikle temel ihtiyaçlarımızı fazlasıyla aşmış durumda. Kira, gıda, ulaşım ve sağlık harcamaları alım gücümüzü zorlarken, verilen zam oranı maalesef bu maliyetleri karşılamaya yetmiyor. Bu oranın, yaşam pahalılığı karşısında getirilen “yeterli” açıklaması ise sadece rakamlara ve resmi verilere dayalı bir temenni gibi görünüyor. Oysa gerçekler, bizim günlük yaşam koşullarımız ve ekonomik baskılar, bu kadar düşük zamların yetersiz olduğunu açıkça gösteriyor.
2025 yılı “aile yılı” olarak ilan edildi. Bu kapsamda, ekonominin aileyi de etkilediği düşünülürse memurlara seyyanen zam sürprizi gelir mi? Hep birlikte göreceğiz.
Yakıyoruz – Yanıyoruz!
Türkiye, hayranlık uyandıran doğal güzellikleriyle zengin bir memleket. Ancak son yıllarda artan orman yangınları, bu güzellikleri ve geleceğimizi tehdit eden büyük bir tehlike haline geldi. Her biri milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan ormanlarımızda çıkan yangınlar, sadece doğanın değil, insan yaşamının da temel unsurlarını yok ediyor.
Ormanlar sadece yeşil alanlar değil; suyun, havanın, toprağın dengesi ve ekosistemin yaşam kaynağıdır. Karbondioksiti emerek iklim değişikliğiyle mücadele eder, binlerce bitki ve hayvan türüne yaşam alanı sağlar. Ayrıca ekonomik açıdan da tarım, balıkçılık ve turizm gibi sektörlere hayat verir.
Ne yazık ki, bu kadar önemli olan kıymetli varlıklar bazen kasıtlı, bazen ihmalkâr sebeplerle kül oluyor. Bu yangınların ardında kimlerin yattığını, kimin bilerek ya da yanlışlıkla ormanı ateşe verdiğini ortaya çıkarmak en büyük öncelik olmalı. Çünkü bilinçli ya da kasıtlı yakılan ormanlar sadece doğayı değil, geleceğimizi de yakıyor.
Gerçeği ortaya çıkarmak, suçluların adalet önüne çıkarılması kadar, benzer olayların önlenmesi adına da şarttır. Bu nedenle yangınların nedenleri detaylı ve tarafsız şekilde araştırılmalı, suçluların cezası ağırlaştırılmalıdır. Kamuoyu, özellikle de yetkililer, bu konuda şeffaf ve kararlı adımlar atmalıdır.
Ormanlarımızı korumak, sadece belli zamanlarda değil; sürekli bir bilinç ve mücadele gerektirir. Toplum olarak, çocuklarımızdan başlayan eğitimlerle doğa sevgisini ve koruma bilincini aşılamalıyız. Aynı zamanda, denetimi güçlendirmeli, suçlulardan hesap sorulmasını sağlamalıyız.
Unutmayalım: Doğanın bize armağan ettiği bu güzelim ormanlar, ayağımıza gelen bir fırsat değil; bizlerin sorumluluğu ve görevidir. Gözlerimizi, kulaklarımızı ve vicdanımızı kullanıp bu büyük tehdidi bertaraf etmek için el ele vermeliyiz.
Gelin, bu kutsal vatanın kaderini birlikte değiştirelim.
Ormanlarımız yanmasın, doğamız kaybolmasın, geleceğimiz kararmasın!
Mutlu haftalar, keyifli okumalar.