Dr. Selim GÜNAY

Dr. Selim GÜNAY

23 Kasım 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Dijital Obezite

    Dijital Obezite
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kıymetli okuyucularım,
    Bugün, son dönemlerin en çok şikâyet edilen, yolda, sokakta, arabada, restoranda şahit olduğumuz “çocuklarda dijital bağımlılık” problemini konuşacağız.
    Günümüzün çocukluğuna geçmeden önce, bizlerin çocukluğunun geçtiği 80’li yılların başından 90’lı yılların sonlarına kadar olan dönemden bahsedip, o dönemlerde bizlerin neler yaptığını hep birlikte hatırlayacak ve günümüzle kıyaslama imkânı bulacağız.

    80’li-90’lı Yıllarda Çocukluk

    Jenerasyon olarak siyah-beyaz televizyonlardan renkli televizyonlara geçişe, mahallemize ilk sabit hatlı telefonun gelmesine, Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olan Star TV’nin yayın hayatına başlamasına ve atarilerin çıkışına bizzat tanıklık ettik.
    Televizyonda Susam Sokağı ve Atlı Karınca izleyip, sokakta havanın kararmasına kadar çelik çomak ve futbol oynadığımız, topun sahibinin kaleci olmadığı, diğerlerinin sırayla kalecilik yaptığı dönemleri gördük.
    Hepimizin sosyo-ekonomik şartlarının eşit olmasa da birbirine yakın olduğu, olanın olmayana paylaştığı, paylaşılanın arttığı yıllardı.
    Bayram arifesi yapılan alışverişler, bayramlıklarla beraber yattığımız geceler ve bayram sabahını uyumadan beklediğimiz günlerdi…
    Bayramda el öpmenin, akraba ziyaret etmenin, misafir karşılamanın ve uğurlamanın ayrı bir kültür olduğu zamanlardı.
    Mahallede cenaze olduğunda 10 gün televizyonun açılmadığı, her gün cenaze evine gidilip destek olunduğu, komşuların canı çeker diye piknik bahanesiyle evden uzakta mangal yapıldığı dönemlerde geçti çocukluğumuz.
    Naylon kramponlarla mahalle maçı yapıp, beyaz fanilanın arkasına kalemle numara yazarak forma yaptığımız, maçtan sonra sulama kanalında serinlediğimiz, kazanan-kaybedenden ziyade birlikte vakit geçirmenin değerli olduğu yıllardı.
    Kışın sobanın üzerinde ısınan suda yapılan Çarşamba-Pazar banyoları, tüm hafta sonunu sokakta geçirip yatmadan önce yetiştirilmeye çalışılan ev ödevleri ve okul çantası hazırlama telaşıyla biten pazar akşamları…
    Evet-Hayır Yarışması, Tele Pazar, Kara Şimşek, Bizimkiler, Bir Kelime Bir İşlem, ALF, 7’den 77’ye, Lassie, Susam Sokağı, Atlı Karınca ile geçen bir çocukluk…
    Tablet, telefon ve oyun konsollarının olmadığı ama herkesin mutlu olduğu yıllardı.

    Günümüzde Çocukluk

    Günümüzde teknolojinin hayatımızdaki yerinin giderek arttığı bir gerçek. Çocuklar; tablet, akıllı telefon ve bilgisayar sayesinde hem eğleniyor hem de öğreniyorlar. Ancak bu dijital çağın olumlu yönleri kadar, dijital obezite gibi ciddi olumsuz yönleri de mevcut.
    Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, son dönemlerde hepimizin şikâyet ettiği fakat çözüm bulamadığımız “dijital obezite” problemi her geçen gün büyüyerek devam ediyor. 80’li-90’lı yılların aksine aile, akraba, arkadaş kavramlarının giderek azaldığı, bireyselleşmenin arttığı ve yaygınlaştığı bir döneme geçiş son hızıyla devam ediyor.
    2 yaşından itibaren başlayan dijital obezite, önümüzdeki yıllar için ciddi bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır.
    Çocukların ekran başında fazla zaman geçirmesiyle ortaya çıkan sağlık sorunları olarak ifade edilen “dijital obezite” nedeniyle uzun süre hareketsiz kalan ve fiziksel aktivitelerden uzaklaşan çocuklar, kilo almaya, obeziteye ve buna bağlı diğer sağlık sorunlarına daha yatkın hale geliyor. Ayrıca, sürekli ekran başında olmak, göz sağlığını olumsuz etkileyebilir, uyku düzenini bozabilir ve sosyal iletişim becerilerini zayıflatabilir.

    Peki, aileler ve öğretmenler bu konuda nasıl önlem alabilir?
    Önemli olan, çocukların ekran zamanını kontrollü ve dengeli bir şekilde ayarlamaktır. Günlük aktivitelerde fiziksel hareketlere, oyunlara ve kitaplara daha fazla yer vermek gerekir. Ayrıca, ekran kullanım saatlerini belirlemek ve bilimsel temellere dayalı sınırlar koymanın etkili olduğu bilinmektedir.

    Buraya kadar olanlar, dijital obezitenin sadece çocuklarımızın sağlığını ilgilendiren yanı. Bir de manevi boyutu var elbette.
    Çarşıda, pazarda, otobüste, trende elinde akıllı telefon, tablet gibi elektronik cihazlara bağımlı, çevresinde olan bitenden habersiz bir nesil ile karşı karşıyayız.
    Paylaşmanın azaldığı, bencilliğin giderek daha belirgin şekilde arttığı günümüzde, çocukluk çağında başlayan bu bağımlılığın bir an evvel önüne geçilmelidir.
    Cenazede ağlamasını, düğünde oynamasını bilmeyen bir nesil geliyor.

    Son olarak, çocuklara teknolojiyi yanlış değil, doğru ve ölçülü kullanmayı öğretmek önemlidir.
    Onların hem dijital hem de doğal dünyayı keşfetmelerini sağlayarak sağlıklı, mutlu ve dengeli bireyler olmalarına destek olmalıyız.
    Unutmayalım, sağlıklı gelecek, teknolojiyi bilinçli ve dengeli kullanımdan geçer.

    Mutlu Haftalar, Keyifli Okumalar.