Dr. Selim GÜNAY

Dr. Selim GÜNAY

23 Kasım 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    DEPREM GERÇEKLERİ

    DEPREM GERÇEKLERİ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kıymetli okuyucularım,

    Bugün sizlerle İstanbul’da 23 Nisan tarihinde meydana gelen 6.2 şiddetindeki depremi ve Türkiye’nin deprem ile imtihanını ele alacağız.

    Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle dünyanın en aktif deprem bölgelerinden biri üzerinde yer almaktadır. Ülkemizde tarih boyunca yaşanan depremlerde çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, şehirler yıkılmış ve toplumsal hayat derinden etkilenmiştir.

    1 Kasım 1940’ta Erzincan’da meydana gelen deprem, Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçmiş; 7.9 büyüklüğündeki bu deprem sonucu yaklaşık 33.000 insanımız hayatını kaybetmiş ve şehir büyük ölçüde yıkılmıştır.

    Bu kez tarihler 17 Ağustos 1999’u gösteriyordu. Marmara Bölgesi’ni etkileyen 7.4 şiddetindeki İzmit depremi ciddi bir yıkıma sebep olmuş ve 17.000’den fazla can kaybına yol açarak 250.000’den fazla insanımızın evsiz kalmasına neden olmuştur.

    Henüz İzmit depreminin yaralarını saramamışken, bu kez de 12 Kasım 1999’da Düzce’de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremde 800’den fazla can kaybı yaşanmıştır. Bu depremde de yıkım, önemli şehirlerin yakınında gerçekleşmiş olup Türkiye’nin deprem riskine dair farkındalığını bir kez daha artırmıştır.

    Erzincan, İzmit, Düzce derken, bu defa 30 Ekim 2020’de İzmir’in Seferihisar ilçesinde 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş; pek çok yapıda ciddi hasarlara neden olmuştur. Deprem sonucunda 114 insan hayatını kaybetmiş ve 1.000’den fazla insanımız yaralanmıştır. Deprem sonrasında 48’i 4 büyüklüğünün üzerinde olmak üzere toplam 3.630 artçı sarsıntı kaydedilmiştir.

    Her depremin acısı ve tahribatı bizleri derinden sarsa da, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki felaket, insanlık tarihinin en yıkıcı depremlerinden biri olarak kaydedilmiş olup; resmi rakamlara göre 50.000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açmış, milyonlarca insan depremden etkilenen bölgelerde evsiz kalmıştır.

    23 Nisan 2025 İstanbul Depremi

    Yıllardır “bugün oldu, yarın olacak” denen İstanbul depremi ile ilgili hemen hemen herkesin bir fikri vardı. Televizyon kanallarının değişmez yorumcuları her şeyi yorumladıkları gibi depreme dair de çok şey söylediler. Kimi “bugün olacak”, kimi “yarın olacak” derken bir kesim ise “hiç olmayacak” diyordu. Aslında bilimden ziyade yorumların tartışıldığı ülkemizde bu çok da yadırganacak bir durum değildi.

    23 Nisan 2025 tarihinde, millet olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığımız anlamlı bir günde, öğle saatlerinde İstanbul’da meydana gelen 6.2 şiddetindeki deprem, daha öncekilerde olduğu gibi hayatımızı alt üst etti. GSM şirketleri yine gereğini yaptı ve alışılmış şekilde insanları mağdur etti, trafikte yoğunluk yaşandı, benzin istasyonlarında uzun kuyruklar oluştu ve marketlerde olağanüstü bir kalabalık ve alışveriş telaşı yaşandı.

    Bu senaryolara pek yabancı sayılmayız aslında. Deprem ülkesi olarak sık sık yaşadığımız ve her depremden sonra konuştuğumuz klasik sorunlar. Burada tek sevindirici tarafı, depremin kısa süreli olması ve can kaybının yaşanmamasıdır.

    Sonuç

    Türkiye tarihindeki bu büyük depremler, toplum üzerinde kalıcı izler bırakmıştır. Depremlerle ilgili yapılan araştırmalar ve geliştirilmiş olan inşaat standartları, gelecekteki olası felaketleri en aza indirmek için büyük bir önem taşımaktadır. Can kayıpları ve yıkımlar sadece sayılardan ibaret değildir; bu olaylar, geride bıraktıkları acı ve kayıplarla da anılmaktadır.

    Unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve dayanıklılık artırıcı önlemler alması, hem mevcut hem de gelecekteki nesiller için hayati bir önem taşımaktadır. Geçmişteki acılardan ders alarak daha güvenli bir geleceği inşa etmek herkesin görevi olmalıdır.

    Öncelikle, deprem için toplanan vergilerin (ÖTV) amacına uygun olarak şehirlerin imarı ve kentsel dönüşümü için kullanılmasının gerektiğini anlamamız gerekir.

    Mutlak surette denetimlerin göstermelik değil, ciddi anlamda; akraba, eş, dost, yandaş demeden titizlikle yapılması elzemdir.

    Müteahhitlerin 3-5 kuruş fazla kazanacağım diye insanların hayatıyla oynamamasını da anlaması gerekir artık.

    Son olarak da, depremden sonra bilim adamları arasında yaşanan tartışmalar olayın farklı bir boyutudur. Toplum olarak deprem uzmanları için bile ayrışmış durumdayız. Herkes kendine bir bilim adamı seçmiş, onu dinliyor, onu kabul ediyor. Bence bilim adamlarına saygı duyalım, dinleyelim; ama önce biz kendimiz depreme hazır olalım, kendimiz birtakım hazırlıklarımızı yapalım. Şu ortamda takım tutar gibi bilim adamı tutmak ilkellikten öteye gitmez.

    Mutlu Haftalar, Keyifli Okumalar.