
04 Aralık 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

DİJİTAL ÇAĞDA TAPU ÇİLESİ, BÜROKRASİDE “BANK NÖBETİ” SÜRÜYOR…

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

SABAH VE ŞİİR

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Dolabındaki asılı 25 gömleğin sadece üçünü giydiğini, ama arka sokaktaki komşunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu hiç duyabildin mi? O muhtaç olduğunu demeden, ihtiyacı olduğunu söylemeden, sen o komşunun üstündeki yırtık kıyafetlerin sesini, artık yok olmak istediklerini bir kez olsun duyabildin mi? Gözlerinle dinlemeyi dene bir kez de, kulaklarınla gör.
Peki, her sabah işe giderken, arabanın ön kaportasında oturan ve gözlerinin içine bakan kedinin aslında senden beklediği bir şeyi olduğunu duyabildin mi hiç? Gözleriyle konuştuğunu, sana “açım, susuzum” diye yalvardığını hiç fark ettin mi? Arabanın sesinden korkarlar. Buna rağmen, sen kontağı çevirip arabayı çalıştırsan da inatla kaçıp gitmemesinin nedenini hiç düşündün mü?
2 gün önce Beyrut’taki gelinin fotoğrafçıya poz verirken nasıl mutlu olduğunu dinledin mi peki? Gözlerinin içinin güldüğünü, salına salına gelinliğiyle göz kamaştırdığını… Ta ki, patlama sesini duyuncaya kadar. Hayatın bu kadar kısa, sadece bir pamuk ipliğine bağlı olabilecek kadar zayıf olduğuna hiç tanıklık ettin mi? Kulaklarınla da gördün mü?
Tolstoy’un bu satırlarını okuduğunda peki ne duydun, ne gördün?
“Güneş bugün de doğdu. Ama biz farkına varmadık. Belki güneşten sonra uyandık, güneşten bile geri kaldık. Gökyüzünün alabildiğine sınırsızlığına aldırmadan başımız eğik yaşadık. Yani başımızda açan çiçeğe hayret bile etmedik. Yaz ayları bize sadece tatili hatırlattı. Kuru topraktan milyonlarca çeşit bitki yaratıldı. Bizse bu yaratılış karşısında hiçbir şey hissetmedik. Gözlerimiz, duygularımız, aklımız kapalı; uykudaydık.”
Belki de gördüklerimizi ve duyduklarımızı da zorlamak lazım. Fark etmek için, ileriye gitmek için ve hiç unutmamak için;
Henüz bebekken ‘Dünya benim!’ dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların ‘her şeyi bırakıp gidiyorum işte!’ dercesine apaçık kaldığını fark etmeli…