
29 Kasım 2025 Cumartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

1932’den 1950’ye kadar, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bu topraklarda ezan Türkçe okutuldu.
1941’e kadar kanuni zorunluluk yoktu ama uymayanlar para cezasıyla, yer yer hapisle cezalandırılıyordu.
O yıl, İnönü döneminde, bu zulüm resmî mecburiyet hâline getirildi.
Ezan Türkçe, kamet Türkçe, hatta ka’de-i ahirede verilen selam bile Türkçe olacaktı.
Düşünsenize;
“Esselâmu aleykum ve rahmetullah” yerine “Esenlikler üzerinize olsun” diyorsunuz.
Bir milletin duasına tercüme dayatıldı.
Evet, Devlet-i Aliyye’yi içten içe çürüten rüşvet ve menfaat ağları nasıl bir bela idiyse, dinin kötüye kullanılması da ayrı bir felaket olmuştur.
Bunda hemfikiriz.
Ama Avrupa’dan ithal edilen laikliği, zorbalıkla, kanun sopasıyla topluma dayatanlar; özgürlüğü değil, baskıyı, hatta despotizmi getirdiler.
Sormak gerekir:
İbadet dilini Türkçeye çevirenler, acaba kendi evlerinde Türkçe ibadet ettiler mi?
Yoksa bu uygulama sadece Müslüman halka vurulmuş bir pranga mıydı?
Cevabı tarih verdi:
1950’de, yine aynı partinin içinden çıkan bir başka irade, bu zulme son verdi.
Ama millet unutmadı…
Camilerin kapısına kilit vurulan, Kur’an kurslarının gizli gizli evlerde sürdüğü o günler hafızasına kazındı.
Bir nesil, dedesinden “Ezan aslına döndü evladım.” sözünü duyduğunda ağladı.
Çünkü mesele sadece bir tercüme değildi; mesele, bir milletin inancına, kimliğine, sesine pranga vurulmasıydı.
Ve kışı geçirse de yediği ayazı unutmayan bu Türk milleti, laikliği “dinsizlik” diye dayatan o zihniyete bir daha iktidar teslim etmedi.
Çünkü Türk milleti, dinine karışanı değil; dinini yaşamasına fırsat vereni sever.
Bugün hâlâ “CHP neden iktidar olamıyor?” diye soruyorlar.
Cevap, sandıkta değil; bu milletin kalbindedir.
Millet, kendisine yukarıdan bakanı değil; diz çöküp yanında duranını sever.
Anadolu insanını “yobaz” diye hor görenin, milletin kalbinde yeri olmaz.
Unutmasınlar:
Bu milletin kalbi, Ankara’daki kongre salonlarında değil; sabah ezanında cami avlusunda atar.
Ve o kalp, kendisini Allah’tan ve halktan üstün gören hiçbir zihniyete iktidar nasip etmez.