
29 Kasım 2025 Cumartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Bir Anadolu türküsü der ki:
“Cehennem dediğin dal odun yoktur,
Herkes ateşini buradan götürür.”
Cehennem uzak bir yer değil aslında.
Yalanla, hileyle, torpille, kul hakkıyla dünyada tutuşturduğumuz bir ateşin devamı sadece.
Yani kimseye odun dağıtılmıyor orada; herkes kendi ateşini buradan götürüyor.
Kur’an diyor ki:
“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür;
kim de zerre kadar şer işlerse onu görür.”
(Zilzâl, 99/7-8)
Ama bizde torpil o kadar yaygın ki, bazıları bu ayeti bile “referansla” geçebileceğini sanıyor.
Ahiret bir tanıdıklar kulübü değil.
Ne cemaat kontenjanı var ne parti rozetine göre muamele.
Defteri herkes kendi eliyle dolduruyor.
Her cuma hutbede aynı ayet okunur:
“Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardımı emreder;
hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.”
(Nahl, 16/90)
Ne hikmetse bu ayeti en çok sözde dindarlar ezbere bilir.
Ama aynı gün devlet dairesinde torpil arar, iş görüşmesinde “referans” sorar,
ihale paylaşımında “bizimkilerden mi?” diye teminat ister.
Adalet hutbede var ama hayatta yok.
Allah adaleti emretmiş, biz adam kayırmayı seçmişiz.
Sonra da “Biz Müslümanız elhamdülillah” deyip sırtımızı sıvazlıyoruz.
Evet, Müslümanız; ama adaleti dinliyoruz, yaşamıyoruz.
Yalanı “diplomasi”, rüşveti “hediye”,
haksız kazancı “nasip” yapıyoruz.
Sonra da diyoruz ki: “Allah affeder.”
Evet, Allah affeder ama kandırmaz.
Unutmayalım:
Yanmaz kefen yoktur, yanmayacak amel vardır.
Peygamber Efendimiz buyurmuş:
“Gerçek mümin, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir.”
(Buhârî, İman, 4)
Şimdi dönüp kendimize soralım:
Bizim elimizden, bizim dilimizden kim emin?
Komşumuz mu, çalışanımız mı, kardeşimiz mi?
Sözde dindarlıkla süslediğimiz bir çıkar düzeni içinde yaşıyoruz.
Namazda huşu, pazarda hile, evde öfke, işte kibir…
Sonra da “Biz ümmetiz” diyoruz.
Ümmet olmak sadece salavat getirmek değil,
Peygamber’in ahlakını hayatına geçirebilmektir.
O yüzden, Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi:
“İncinsen de incitme.”
Cehennemin ateşini söndürecek su, işte bu sözdedir.
Kırmadan, kandırmadan, kul hakkı yemeden yaşamak…
Ne kadar zor görünse de, vicdanın serinliği Cennet’in ta kendisidir.
“Cehennem dediğin dal odun yoktur,
Herkes ateşini buradan götürür.”
O halde biz ateş değil, ışık götürelim.
Çünkü Cennet, vicdanı yanmayanların yurdudur.