Gazi Kaya

Gazi Kaya

29 Kasım 2025 Cumartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Ah Mezarcı Ah

    Ah Mezarcı Ah
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Ben, yaşım itibarıyla Hasan Mezarcı’nın Mehdilik iddiasıyla yaptığı propagandalara şahit olmuş,
    “Falanca gün ayın on dördü, gece gökyüzüne bakın, benim siluetimi göreceksiniz” gazına gelenleri de tanımış oldum.

    ☆☆☆

    Buca’da “Forbes” denilen bir alışveriş sokağı var.
    Kaynanamın kızıyla geziyoruz, bir müddet sonra her zamanki gibi sıkıldım ve bir gölgeye oturdum. Yaktım bir cigara, suyumu yudumluyorum.

    Sokağın alt tarafından, yirmili yaşlarda bir genç girdi.
    Bağıra çağıra Kur’an ayetleri okuyor. (Ya da okuduğunu sanıyor.)
    Gele gele benim gölgeliğe geldi, yanıma oturdu.

    “Deli paratoneri miyim?” diye kendimden şüphe ettim.

    Selam verdi, aldım. “Ben irşat ediyorum insanları abi,” dedi.
    “Kolay gelsin sana, şurada iki dakka nefes alacağım, haydi Allah versin, git işine.”
    Hiç tınmadı.
    Koltuğunun altındaki Kur’an’ı banka koydu, başladı sapır supur konuşmaya.

    “Ben şöyle ilim sahibiyim, ben böyle Kur’an okurum, ben öyle insanları aydınlatırım…”
    Sıcak tepemden çıkmış, İzmir sıcağı bu, boru değil, adamı canından bezdirir.
    “La bi s*ktir git” diyemedim, hır çıkacak.

    Dedim ya, İzmir burası; kimilerinin kapalı yerleri, açık yerlerinin yanında aksesuar gibi kalıyor.
    Ama iktidarın bir ampul kafalısı,
    “İnsanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edemezsiniz,” gibi bir laf etmişti.
    Gerçi o zat bu ifadeyi 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet konusunda kendi yol arkadaşlarını savunmak için etmişti ama; günahsa, o da günah, bu da günah.

    Bizimki de bu durumdan kendine vazife çıkarıp, başladı “hicap, cilbab, tesettür, nisa, ar, namus” konularında kendince Kur’an ayetlerini yorumlamaya, onlardan manalar çıkarmaya, yaptığını zannettiği irşat cihadını icraya koyuldu.
    Benim sinirler gerilmeye başladı, yay gibi oldu.

    Kişi Kur’an’dan konuşsun, İslam’dan konuşsun, tarihten konuşsun ama Kur’an adına konuşmasın, İslam adına konuşmasın, tarih adına ahkâm kesmesin.
    Çünkü onlar adına konuşmak her yiğidin değil, er yiğidin kârı.
    Bilgi gerek, eğitim gerek, hazım gerek, usûl gerek, üslup gerek.

    Onun, oturduğumuz bankın üstüne koyduğu Kur’an’ı hemen dizlerimin üstüne almış, onu dinliyor ve ya susmasını, benden ümidi kesip gitmesini ya da susturacak yeri kolluyorum.
    Sol yanıma gelip oturan kaynanamın kızını görünce, sağımda oturan yarı cahile karşı kafamda kurduklarımın hepsi yerle yeksan oldu.

    Arada dik dik verdiğim cevaplara şahit olunca, sol yanımdan böğrüme bir dirsek yedim.
    “Gazi Efendi uğraşma, bırak gidelim.”
    “Yav sana kurban olayım, geç şurada pılı pırtıya bak, canın ne istiyorsa al, bana eccük müsaade et.”
    Gitmez, biliyorum.
    Gitmedi de.

    Sağ yanımda Kur’an ve İslam adına konuşan bir manyak, solumda ise içimden geçenleri yaptığımı görse haklı olarak bana bir kağnı laf sayacak olan konunun erbabı.

    Bu manyağa gol atmazsam kendimi yiyip bitireceğim.
    Uzatmalarda olduğumun farkındayım, son saniye golüne kafayı taktım.
    İster normal, ister ofsayt golü, hiç fark etmez.
    İçim ferahlasın yeter.

    Besmeleyle açtım Kur’an’ı.
    Kur’an okumaya aşina olanın neredeyse ezbere bildiği Yâsîn Suresi’ni buldum.
    “Oku canım,” dedim.
    Okudu.
    İlk sayfadaki 12 ayetin, ilki hariç çoğunda birçok yanlış yaptı.
    “Sadakallahü’l-azîm” deyip kitabı kapattım.

    “Bak canım,
    Ben kelam âlimi değilim, fıkıh âlimi değilim, hafız da değilim.
    Sıradan piyade, kendi halinde sade bir Müslüman ve Türk’üm.
    Ne kadar çok öğrenirsen, o kadar az ama öz konuşursun.
    Baban yaşındaki insana irşat yapmak boyunu aşar.
    Sana bir baba/abi tavsiyesi:
    Bilmediğin konuyu git mektebinde, ehlinden oku.”

    Sol yanımdaki kolumdan çekiştirmeye başladı, böğrüme ikinci dirseği yemeden kalktım.
    Bilirsiniz:
    Allah’tan korkan kul olur, karısından korkan mutlu.

    Az önceki cevval ve çok bilmiş usûl ve üslubun yerini sitayişe bırakmış:
    “Abi bu abla kim?” diye sordu.
    “Birazdan gelir, ümüğünü sıkarsam anlarsın kim olduğunu,” diye kinayeli ama gülümseyerek kafamı salladım.

    Bir iki adım gidip, arkamızdan bakan gence döndüm:
    “Unutma delikanlı,
    Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder.
    Sen hiç yarıma razı olma.
    Ya tam ol, ya hiç olma.
    Bu da sana son sözüm!..”

    İlk kafamdaki gibi fikirler gerçekleşmedi, genci kendi açtığı kuyuya gömemedim ama daha eftal olan hâliyle diyeceğimi demiş oldum.
    Eve kadar yine de yediğim zılgıtlara ölü taklidi yaptım ve rahat ettim.