
13 Aralık 2025 Cumartesi

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

HAYATIMIN ALTI ÜSTÜ

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

Taciz ve Tecavüz Örtbas Edilemez

KİMİN YARATTIĞI ŞEYTANA İNANIYORSUNUZ

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ÂKİF BUGÜN YAŞASAYDI

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

AKIL İNSANIN BELASIDIR, FAZİLETLİDİR ve REZALETİDİR.

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

EGM’DE SİVİL MEMUR OLMAK

AH BE ÇOCUK!

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

İstanbul Erkek Lisesi’nde 11. sınıf öğrencilerinin, 9. sınıfta okuyan 7 öğrenciyi yatakhanede ağır şekilde darp etmesi, okullardaki akran zorbalığının ulaştığı tehlikeli seviyeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Bu sadece münferit bir olay değil; toplumda biriken öfkenin okullara yansımış hâlidir.
Bu bağlamda, dünyanın da benzer bir iklimden geçtiğini gösteren bir gelişmeden söz ediliyor. Oxford University Press(1), “Sosyal medyada ya da internet sitelerinde kullanıcıları sinirlendirmek veya kışkırtmak amacıyla kasıtlı olarak hazırlanan içerikleri tanımlayan ‘Rage bait’, Türkçesi; ‘Öfke Yemi’ terimini 2025 yılının kelimesi ilan etti. Yani insanların öfkesini kışkırtmak üzere kurgulanan içerik ve söylemler artık küresel bir sorun olarak karşımızda.
Dijital dil sertleşiyor, iletişim kanalları kutuplaşıyor, insanlar öfkelerini birbirine yöneltmeye hiç olmadığı kadar hazır hâle geliyor.
Türkiye de bu atmosferin dışında değil. Öfke, şiddet ve zorbalık, okullarda ve sokaklarda giderek yaygınlaşıyor. Bu durum yalnızca disiplin sorunlarının artması anlamına gelmiyor; toplumun genel olarak gerilen ruh hâlinin çocuğun dünyasına aynen yansıdığını gösteriyor. Yetişkinlerin kirli üslubu, çocuklarda şiddet davranışı olarak geri dönüyor.
Kimin sesi daha çok çıkıyorsa, kimin yumruğu daha hızlı iniyorsa, o “haklı” sayılıyor!
Tanıdık değil mi?
Çünkü çocuk dediğimiz, aslında yetişkin dünyanın küçük bir maketidir.
Bugün okuldaki zorbalıktan söz ederken, aslında konuştuğumuz; Türkiye’de toplumun her yanına sirayet eden öfke, gerilim ve güvensizlik iklimidir. Şiddet öyle sıradanlaştı ki, bunun ülkenin geleceğini nasıl kemirdiğini konuşmak bile zorlaşıyor. Oysa gerçek çok açık: Toplum gerginleştiğinde, kurallar ve kurumlara güven zayıfladığında, şiddet bir “çözüm” gibi görünmeye başlar.
Ve bugün ne acıdır ki, trafikte korna çaldı diye, sokakta yan baktı diye insanlar katlediliyor benim ülkemde.
Son yıllarda sık sık kullanılan o ifade boşuna değil: “Şiddet sarmalı.” Çünkü şiddet bir kez meşrulaştı mı, kendi kendini çoğaltan, normalleşen bir döngüye dönüşür.
Okullardaki zorbalık buzdağının görünen kısmıdır. Asıl mesele, toplumun giderek daha öfkeli, daha kırılgan, daha tahammülsüz hâle gelen ruhudur.
Türkiye’de yaşanan bu tablo ister istemez beni Fransa tarihine götürüyor. Verdun kahramanı Mareşal Pétain’in(2) II. Dünya Savaşı öncesindeki başbakanlık dönemi… Otoriteyi ve baskıyı merkeze alan “Önce düzen, sonra özgürlük” sloganı ile yola çıkan anlayış, kısa sürede tüm ülkeye yayılan bir korku rejimine dönüşür. Yani Pétain’in sorunlara çözüm yöntemi olan kaba saba, kültürsüz, görgüsüz, asabi ve baskıya dayanan yöntem, bütün bir Fransa’yı sarar. Tabii ki uygulanan bu yöntem özgürlüklerin sonu demektir.
Zaman farklı, ülke farklı fakat tehlike evrensel: Korku büyüdükçe otorite sertleşir, sertleştikçe şiddet meşrulaşır. Ve bu yolun sonunda kimsenin kazancı olmaz.
Bugün okul bahçesinde yaşanan bir şiddet olayı, yarın toplumun en zayıf halkasına yönelen daha büyük bir tahakkümün provasıdır. Çünkü çocuklar, sorun çözme yöntemlerini evden ve sosyal çevreden öğrenir.
Bir çocuğun dünyasında:
O çocuk kendi yaşam alanında otoritesini kurar. Bu bazen itme-kakma olur, bazen alay, bazen sosyal dışlama… Bazen de fiziksel şiddet olur. Okul ise toplumsal şiddetin küçük ama çok önemli prova alanıdır.
Uzmanlar yıllardır aynı noktaya dikkat çekiyor: Mesele olay olduktan sonra müdahale değil; önleyici, katmanlı ve sistematik bir yaklaşım geliştirmektir.
Aksi takdirde, bugün okul bahçesinde gördüğümüz o “küçük itişmeler”, yarının çok daha büyük toplumsal çatışmalarının işareti olabilir.
Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan şey; daha fazla sertlik, daha fazla gerginlik değil; toplumsal bağlarımızı güçlendirecek adalet, güven ve sağduyudur. Şiddeti meşrulaştırarak bu sarmaldan çıkılamaz, düzen sağlanmaz; sadece çürüme hızlanır.
Okul koridorlarından yükselen o zorbalık sesi aslında kırmızı bir alarmdır.
Duyanlar için hâlâ geç değil.
Duymayanlar için ise bedeli ağır olacaktır.
(1) https://www.aa.com.tr/tr/teyithatti/blog/oxford-universitesi-yilin-kelimesini-secti-rage-bait-ofke-yemi-ofke-tuzagi/1819711
(2) https://www.sehriyar.info/?pnum=838&pt=Mare%C5%9Fal%20Henri%20Philippe%20P%C3%A9tain