
06 Aralık 2025 Cumartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Bu haftaki yazımı, milyonları ilgilendiren yükseköğretim üzerine yazmayı düşünmüştüm… Ancak ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi T. Barrack’ın Suriye konusundaki demeci, yazımın konusunu Suriye’ye ve Ortadoğu’ya çevirdi…
Devlet yönetimi feraset ister.
Sadece günü kurtarmayı değil, yarını öngörebilmeyi; yalnızca iç siyasete değil, küresel denklemlere de hâkim olmayı gerektirir.
Feraset eksikliği, son 20 yılda Türkiye’nin dış politikada attığı adımların birçoğunda kendini göstermiştir. Özellikle;
bugün yalnızca sınırlarımızda değil, devletin merkezinde bile güvenlik kaygılarını artıran bir karmaşaya zemin hazırlamıştır…
1982 yılında yayımlanan “Yinon Planı”nın, 2000’li yılların başında revize edilerek şekillendirilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), bazı çevrelerce coğrafyamızda demokrasinin ve özgürlüklerin yayılması olarak pazarlanmıştı.
O günlerde, aklıselim düşünen herkes BOP’un aslında İsrail’in güvenliğini sağlamak için bölgenin etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden yeniden dizayn edilmesi (22 ülkenin bölünerek haritalarının değiştirilmesi) anlamına geldiğini görebiliyordu.
Bu projeye, zamanın Başbakanı Sayın ERDOĞAN’ın “eş başkanlık” düzeyinde sahiplenmesi, ilk bakışta bir “stratejik derinlik zaferi” gibi sunulsa da, neticede ülkeyi derin bir bataklığın içine çekmişti.
Suriye özelinde bu yanlışlar zincirine, ABD’nin “Esad gidecek” söylemine Türkiye olarak tam destek verilmesiyle başlandı.
Oysa Suriye’nin kolayca çökeceğini sanmak, Ortadoğu’yu satranç değil de dama tahtası sanmakla eşdeğerdi. Suriye’nin parçalanabileceğini, kuzeyinde bir PKK/PYD koridoru oluşabileceğini öngöremeyenler; Esad karşıtı muhalefeti destekleyerek sadece ABD’nin değil, esasen bölgemizde yayılmacı politika izleyen İsrail’in ekmeğine yağ sürmüştür.
Bu denklemde Türkiye her zamanki gibi artık yalnızdır. Ne ABD’ye güveniyor ne Rusya’ya tam yanaşabiliyordu. Esad’la köprüler atıldı, sonra yeniden kurulmaya çalışıldı. Ama iş işten geçmişti… Esad yönetiminin uzatmaları oynaması, toplumsal düşmanlıkların kalıcı şekilde katmerleşmesi, Rusya ve İran’ın desteğiyle çoktan netleşmişti.
Gelinen noktada Suriye’de bir kör dövüşü yaşanıyordu.
Ardından, ABD’nin BOP’un uygulama sürecinde Suriye’de oluşturduğu SDG/YPG-PKK ile bu kör dövüşün devamından yana tavır alması, işleri daha karmaşık hâle taşıdı.
Bu gerçeği görmeyip Esad’ı devirme hayaline kapılmak, Türkiye’yi hem sahada hem de masada yalnızlaştırdı.
Yaşanan Suriye krizinde 4-5 milyon Suriyeli Türkiye’ye göç ederken, bir o kadar Suriyeli de komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.
Suriye’de etnik ve mezhep temelli iç göçler, bütün taşları yerinden oynatmış ve Suriye’nin altını üstüne getirmiştir…
Bugün İsrail, kuzey komşusu Suriye’nin iç savaşla meşgul olmasından en fazla kazanç sağlayan aktördür. Golan Tepeleri’nde fiili ilhakı perçinleyen İsrail; Lübnan ve Suriye’de ilhak ettiği topraklarda bölge ülkelerine karşı elini güçlendirmiştir.
Bu süreçte Türkiye’ye sığınan 4-5 milyon Suriyelinin 10 yılı aşkın sürede bütün faturası da Türkiye’nin sırtına sarılmıştır.
Evet, Suriye politikasındaki yanlışların büyük kısmı, BOP’un taşeronluğuna soyunulmasının bir sonucudur.
Bugün gelinen noktada bu projeyi açıkça savunan kalmamıştır.
Ama acı gerçek şu ki, BOP’un yol haritası üzerinden atılan adımların bedelini, Türkiye milyonlarca mülteciyle, sınır ötesi operasyonlarla ve ekonomik kayıplarla ödemeye devam ediyor.
Devlet aklı, günübirlik stratejilerle değil, uzun vadeli jeopolitik okumalarla şekillenmelidir. Feraset budur.
Suriye konusunda noktayı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi T. Barrack koymuştur.
Barrack’ın; “Suriye’de federasyon değil ama ona yakın bir çalışma üzerindeyiz.” cümlesi, Suriye’nin bölüneceğine ilişkin ipucu değil; İsrail-ABD planını ortaya koymak adına her şeyi anlatıyor gibi…
Artık Suriye en az dört parçaya bölünmüştür…
Kazananlar: İsrail, ABD…
Kaybedenler: Suriye, Türkiye ve bölge ülkeleri…
Aylan bebeklerin içinde bulunduğu 700 bin civarında Suriyelinin hayatına mal olan büyük kayıplar da tarihteki yerini almıştır…
Ne diyelim?
Ortadoğu’da kaybolan pusula ve ferasetten yoksun dış politikada geldiğimiz nokta; “Komşularla sıfır sorun” vaadiyle başlayan ve Irak’ın bölünmesi, ardından Suriye’nin bölünmesi süreci ve bugün İsrail ile Suriye’de “komşu” olmamız, ülkemizi ciddi sınır güvenliği sorunlarıyla karşı karşıya getirmiştir.
Dış politikadaki yanlışlar, Suriye örneğinde de görüldüğü üzere, dış politikanın sloganlarla değil; ferasetle ve stratejiyle yürütülmesi gerektiğinin acı bir hatırlatmasıdır.