Hande Ustamahmut

Hande Ustamahmut

01 Kasım 2025 Cumartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Kimliğin Pazarlanabilir Bir Ürüne Dönüşümü

    Kimliğin Pazarlanabilir Bir Ürüne Dönüşümü
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Modern birey artık kimliğini keşfeden değil, kimliğini sürekli yeniden tasarlamak ve pazarlamak zorunda kalan bir varlıktır; Zygmunt Bauman’ın deyimiyle, içinde yaşadığımız akışkan modernite çağında kimlik sabit bir öz olmaktan çıkmış, akışkan bir forma bürünmüştür.

    Bugün küreselleşen dünyada herhangi bir noktadaki değişim, dünyanın diğer bölgelerine yayılmakta ve farklı kültürlerin tanınmasına olanak tanımaktadır. Bilhassa sosyal medya aracılığıyla sürekli yeni trendler oluşmakta ve bu trendlere ayak uydurmaya çalışan bir nesil türemektedir. Ancak ağ toplumu, her ne kadar çeşitliliği ve dinamizmi bir arada bulundursa da, bu toplumda yaşamak mayınlı bir tarlada yürümekten farksızdır. Zira hiçbir şeyin kesin olmadığı ve ilişkilerin yüzeysel olduğu bir toplum, sabitelerden ve değerlerden yoksun bir portre çizmektedir.

    Herkesin aynı modayı takip ettiği, aynı kahveyi içtiği, aynı reels videolarını izlediği ve en önemlisi de aynı şekilde kurgulandığı bir evrende, gelenekselin izini sürmek neredeyse imkânsızdır. Bilhassa sosyal medyada sürekli bireyselliğe yapılan aşırı vurgu, insanları bencilleştirmekte ve canavarlaştırmaktadır. Herkesin kendini kusursuz gördüğü ütopik bir evrende ne insanlıktan ne de değerlerden bahsetmek mümkündür! Bugün ne doğaya ne de insana karşı merhamet kalmamıştır.

    Self-esteem’in (Özsaygı) aşırı abartılması, günümüz insanını narsistleştirmiş ve bireyleri gerçekçi olmayan bir dünyanın içine hapsetmiştir. Bu, özellikle sosyal medya aracılığıyla daha da tetiklenmektedir. Bauman’ın deyimiyle akışkan toplumun akışkan bireyleri, manipüle edilmeye son derece açık ve yerel bağlardan kopuk olmaya meyillidir. Yerele karşı olan bu düşmanlık, Batı’yı yüceltmekte ve insanları yapay bir Batılı olmaya özendirmektedir. İnternet aracılığıyla yaşanan bu kültürel etkileşim, herkesin birbirine benzediği bir insan modeli yaratmakta ve kültürel değerleri yozlaştırmaktadır. Bir Batılı olmadığı halde Batılı gibi yaşamaya çalışmak, bireyi hem yormakta hem de üzerine oturmayan, bol bir giysi gibi sarkarak onun kimliğini belirsizleştirmektedir. Buna bir akademisyenin yaşadığı hayat hikâyesi örnek verilebilir. Fransa’da yıllarca yaşayan bir akademisyen, Batı’nın tüm değerlerini benimsemişti. Ancak bir gün bir meslektaşı ona şöyle dedi: “Sen Batılı olamazsın. Çünkü Batılı doğmadın.”

    Aslında mesele tam olarak bu. Ağ toplumuyla birlikte Batı değer ve anlayışlarının ülkemizi kuşatarak değerlerimizi yozlaştırması üzücü. Geleneksel değerlerden uzak bir yaşam tarzı, çoğu zaman huzur getirmemiştir. Elbette geleneksel olanın içinde olumsuz örüntüler de mevcuttur. Mühim olan doğru geleneklerin muhafaza edilmesi, yanlış olanlardan ise kaçınılmasıdır.