Güler ŞEN

Güler ŞEN

01 Aralık 2025 Pazartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    SIRRI SÜREYYA ÖNDER ANISINA

    SIRRI SÜREYYA ÖNDER ANISINA
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Direnişin, mizahın, barışın ve umudun ismi o.

    Sırrı Süreyya Önder, Türkiye siyasal tarihinde sadece bir milletvekili, bir sinemacı ya da bir fikir insanı olarak değil; aynı zamanda vicdanın, mizahın ve muhalefetin ete kemiğe bürünmüş hâli olarak yer bulur. 1962 yılında Adıyaman’da, siyasal bilinçle yoğrulmuş bir ailede dünyaya gelen Önder, henüz çocuk yaşlarda emek, eşitlik ve adalet kavramlarıyla tanıştı. Babası Türkiye İşçi Partisi’nin Adıyaman il başkanıydı ve bu durum, onun hayat yolculuğunda derin bir iz bıraktı.

    Sanatla Direniş Arasında Bir Yolculuk

    Ankara Üniversitesi DTCF Sinema-TV Bölümünde eğitim görmesi, onun hayata bakışını daha da derinleştirdi. Sinemayı bir eğlence aracı olarak değil, halkın sesi olabilecek güçlü bir anlatım dili olarak benimsedi. 2006 yapımı Beynelmilel filmi, 1980 darbesinin acı izlerini taşırken; güldürerek düşündüren, düşündürürken yaraları hatırlatan güçlü bir yapıt olarak hafızalara kazındı. Sanatı, sistemle hesaplaşmanın bir yolu olarak gören Önder, her karede bir direnişi anlattı.

    Meclis’te Mizahın ve Vicdanın Temsili

    2011 yılında bağımsız milletvekili olarak TBMM’ye adım atan Sırrı Süreyya Önder, sıradan bir siyasetçi değil, adeta halkın sokağından Meclis kürsüsüne uzanan bir halk ozanı gibiydi. Sert politik tartışmaların arasında sivri zekâsı, hicvi ve mizahı ile dikkat çekti. Ancak onun asıl gücü, Türkiye’nin en zorlu süreçlerinden biri olan çözüm sürecinde, diyalogdan yana tutumuyla öne çıkmasıydı. İmralı görüşmelerine katılan heyette yer alarak, barış için büyük riskler aldı. O, barış talebini “yumuşak bir şiir” gibi dillendirdiği hâlde, çoğu zaman demir duvarlara çarptı.

    Bir Aykırının Sessiz Bağırışı

    Önder, politik arenada alışılmış kalıpları reddeden bir figürdür. Ne tamamen akademik, ne tamamen halkçı, ne yalnızca sanatçı… O, tüm bu kimliklerin iç içe geçtiği; Türkiye’nin çok sesli, çok kimlikli, çok yaralı coğrafyasının bir temsili gibidir. Zaman zaman kendi partisinden de eleştiri almış, ama hiçbir zaman popülist dalgalara kapılmamıştır. Onun için önemli olan, doğruyu en zor anda bile söyleyebilmekti.

    Sonuç Yerine: Kalpten Kalbe Bir Siyaset

    Sırrı Süreyya Önder’i anlatmak, aslında Türkiye’nin yakın tarihine dürüstçe bakmak demektir. Onun hikâyesi, bireysel bir biyografi olmaktan çok, bu topraklarda vicdanın ve mizahın ayakta kalma mücadelesidir. Belki hiçbir zaman çoğunluğun adamı olmadı ama her zaman sessizlerin sesi olmayı seçti. Sözleriyle güldürdü, ama gülüşlerin arkasında derin bir hüzün bıraktı.

    Mekânın cennet olsun,
    Yattığın yer nurlarla dolsun güzel insan.

    Sevgiyle kalın