Fuat OSKAY

Fuat OSKAY

18 Ekim 2025 Cumartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    BAYRAM…

    BAYRAM…
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Anadolu boşaldı. Köylerde yalnızca apartman merdivenlerini çıkamayan ve topraktan yadigâr diye kopamayan yaşlı anne babalar kaldı.

    Sevincini, coşkusunu, kıvancını idrak ettiğimiz mübarek kurban bayramının birinci günü olan dün aynı zamanda Babalar Günü idi.

    Anadolu kültüründe bayram yol demekti biraz da. Yol ile tarif edilebilirdi. Beklenen her an gelir diye yolu gözlenirdi.

    Yolun sonunda vuslat olurdu. Hasret dinerdi. Gözler buluşur, eller buluşur, sevenler koklaşır, sarılır, sevinir, dirilirdi.

    Bayramda elini öptürmek babalar için aile, sıcaklık, güven, otorite, saygınlık ve ananeyi devam ettiren muazzam bir gurur kaidesiydi…

    “Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
    O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
    Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
    Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
    O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız.”

    Şimdilerde devran değişti. Yeni nesil farklı fraksiyonların etkisi altında farklı yönlere evrildi. Evet hasret o eski hasret. Lakin Attila İlhan’ın o güzel mısralarında dile getirdiği biçimiyle hasreti dindiren o eski güzel günler gitti. Her şey dahil tam tatil fırsat ve konseptiyle evlatlar tercihini otellerden yana kullandı.

    Anne babalar için “Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı yalnız.”
    Caretta carettalar gibi evlatlar. Bir an önce denize kavuşmak için birbirleriyle nasıl da yarıştalar?

    “Canım amann.. Hangi devirdeyiz Allasen! Teknoloji denen nimet var elimizin altında. Birbirimizin sesini duyabiliyoruz, mesafe ne olursa olsun birbirimizle görüntülü görüşebiliyoruz daha ne olsun. İllaki dizlerinin dibinde mi olalım? Şart mı bu?”

    Bu cümleler bir savunma biçimi olarak çok tanıdık. Değil mi?
    Tamam ama telefon ekranından attığın öpücük kucaklaşmanın, dokunmanın sarılmanın yerine geçer mi?

    Sanal reaksiyon.

    “Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem ıyd için
    Dem-be-dem sâ’at-be-sâ’at ben senin kurbânınam.” diyordu Fuzulî.

    Güzel olana dair ne varsa hep mi eskilerde kalır? Bugünün aşkları da Sünni, sentetik, plastik, medyatik değil mi?

    Kurban olmayı geçelim de birbiri için kılını kıpırdatan kim var?

    Sevdanın, hasretin, özlemin, ailevi değerlerin hakkının verilmediği bir ortamda vuslat bir anlam ifade eder mi?

    İçinin bosaltılmasıyla birlikte her değerde olduğu gibi kimsenin kapı komşusunu tanımadığı, tanıma gereği duymadığı, uzak yakın çevresine herkesin birbirinin acısına bigâne kaldığı bir toplumda kurban bayramı da din olgusunun atıfta bulunduğu bir değerden ziyade yıllık et ihtiyacının deepfrezlerde korunduğu “et festivali”nden öteye gidemiyor artık.

    Akıbetin hayra ulaşması dileğimle.

    Fuat OSKAY