
03 Aralık 2025 Çarşamba

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

DİJİTAL ÇAĞDA TAPU ÇİLESİ, BÜROKRASİDE “BANK NÖBETİ” SÜRÜYOR…

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

SABAH VE ŞİİR

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Ülkemizde ihmal edilen sektörlerin en başında tarım ve hayvancılık sektörü gelmektedir.
Avrupa ortalamasına göre en az et tüketen ve en az tarımsal üretim yapan ülke durumundayız.
Eksikliklerimizin uzun yıllardır farkında olmamıza rağmen bir türlü “planlı üretim” aşamasına geçemedik.
Geçici pansuman tedavileri ile kronikleşen hastalıklarımızdan kurtulmaya çalışıyoruz; acele, plansız ve isabetsiz desteklemeler ile işi her geçen gün daha içinden çıkılmaz hale getiriyoruz.
Yıllardır “sürdürülebilir” ve “öngörülebilir” bir tarım ve hayvancılık politikamız olmadı.
Salgın ile birlikte tüm dünyada tarımın ve hayvancılığın, kısaca gıdanın ne kadar önemli olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Avrupa ve ABD, acı reçetenin gereğini yaparak bütün üreticilere büyük destekler vererek ders aldıklarını gösterdi.
Ülkemiz hariç herkes bu salgında politikalarını baştan sona üretici lehine değiştirerek yeni bir aşamaya geçtiler.
Tarımsal ve hayvansal üretim stratejik sektör haline geldi.
Bu sektörlerde çok gerilerde olduğumuzu rakamlar ortaya koyuyor; kendimize yetemiyoruz, tamamen dışa bağımlı hale geldiğimizi artık biz de kabul ediyoruz.
Maalesef tüm farkındalıklara rağmen sağlıklı bir üretim modeli oluşturmayı başaramıyoruz.
Uyguladığımız modeller ise daha büyük coğrafi problemlere neden oluyor.
KONYA YERİN DİBİNE BATIYOR
Tarımda plansız üretim sadece ihtiyaçlarımızı karşılamamakla kalmıyor; artık coğrafyamızın geleceğini tehdit ediyor.
1 kg kırmızı et için gereken su: 15.000 litre,
1 kg kuru yonca için gereken su: 800 litre,
1 kg kuru mısır için gereken su: 700 litre…
Yem bitkilerinin büyük çoğunluğu Konya, Aksaray, Karaman gibi İç Anadolu bölgesinde üretilmektedir.
Besi ve süt hayvancılığının büyük kısmı da bu bölgelerde yapılmaktadır.
Konya ve civarı yeterli yağış alan bölgeler değildir.
Dolayısıyla burada üretilen yem bitkilerinin çoğu artezyen kuyularından karşılanmaktadır.
Her açılan artezyen kuyusu, toprağın bağrına saplanan bir hançer gibidir.
Toprağa ve yer altı jeolojik yapılara büyük zarar vermektedir. Bu tespitler bilimsel araştırmalar ile ortaya konmuştur.
Konya’da meydana gelen devasa büyüklükteki “obruklar”, bu artezyen kuyularının sonucudur.
Bir coğrafyada obruk görülüyorsa yerin altı intihar ediyor demektir.
Yüz metre çapında, onlarca metre derinliğindeki obruklar Konya’da her geçen gün daha fazla görülmektedir.
Yonca, mısır, reygras gibi çok su isteyen bitkiler için açılan artezyen kuyuları Konya’yı tehdit etmektedir.
İlgili bakanlıkların bir an önce masalarında bulunan bu sorunlara acil çözüm getirmeleri gerekmektedir.
Konya Ovası’na dışarıdan su taşımak, her ne kadar tarım için ihtiyaç duyulan su ihtiyacını karşılasa da yer altı sularına faydası olmayacağı gerçeği de göz önünde tutulmalıdır.
Artezyen kuyuları ile çekilen sular, yağışlarla yerine gelmezse her geçen gün devasa obruklarla karşılaşma ihtimalini artırmaktadır.
Başka yerlerden taşınan su, Konya’nın “obruk” derdine deva olmayacak; sadece tarımsal sulama için gerekli olan ihtiyacı karşılayacaktır.
Bunun, toprağın pH’ını ve jeolojik yapısını bozacağı gerçeğini Ziraat Fakültesi birinci sınıf öğrencileri dahi bilir.
Hayvancılıktaki sıkıntılarımız ve heyecanla alınan kararlar sonucunda Konya elimizden çıkmak üzere…
Konya’da bu ürünlere yönelik ekim desteklemeleri bir an önce kaldırılarak uygun bölgelere verilmelidir.
Bu bölgelerde açılan kayıt dışı binlerce artezyen kuyusu acilen kapatılmalıdır.
Kapatılmayan kuyulara ağır cezalar verilerek yeni açılacak kuyuların önüne geçilmelidir.
Konya dışından su getirme projeleri üretim arzını artırsa bile, mevcutta hâlâ yoğun kullanılan kuyular işletilmeye devam ettiği sürece Konya toprağının geleceği tehlike altında olacaktır.
Buğday, arpa, fiğ ve baklagiller gibi çok suya ihtiyaç duymayan ürünlere ağırlık verilmelidir.
“Konya ülkemizin tahıl ambarıdır” gerçeğini yıllardır derslerde okutuyoruz.
Tahıl ambarı olarak biliyoruz ve öyle de kalmalıdır.
Plansız üretimin coğrafyamızı tehdit eder hale gelmesi, ülkemizde aklı selim bir üretim politikasının olmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Dünya, iklim değişikliğinde yaşanacak krizler için uluslararası toplantılar düzenlerken bizler hâlâ kemirgen gibi toprağımızı kemiriyor ve yok ediyoruz.
Selçuk Bey ve ailesi 960 yılında Aral Gölü’nün kuzeyinden Cend’e geldiklerinde bir karış toprağa sahip olmak için bir ömür verdiler.
Hayvanlarına otlak bulmak için 960’dan 1040’a kadar tam 80 yıl seyyar millet olarak yaşadılar.
İki yıl üst üste bir otlakta kalamadılar. Harzemşahlar kovdu, Karahanlılar kovdu, Gazneliler kovdu…
Topraksızlığın acısını çok çektiler; bıçak kemiğe dayandığında artık ne olacaksa olsun diyerek 1040’ta Gaznelilere karşı savaşarak Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular.
Bu topraklar kolay kazanılmadı ama çok kolay kaybediyoruz…
Ey Türk, titre ve kendine gel…
Hadi hep beraber titreyip kendimize gelelim…
Yönetenler dahil…