Fatih Mehmet TURHAN

Fatih Mehmet TURHAN

03 Aralık 2025 Çarşamba

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Medreselerden Önce İlim Nerelerde Yapılırdı?

    Medreselerden Önce İlim Nerelerde Yapılırdı?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Tüm medeniyetlerde, bilimi icra eden insanlar ve mensup olduğu kurumlar vardı. Babillilere baktığımızda; tapınaklar, rasathaneler hem bilimi üreten insanları barındıran hem de bilimsel faaliyetlerin üretildiği mekânlardır. Mısır’da da benzer şekilde tapınaklar ve piramitler — ki onlar da rasathanedir.

    Platon’un Akademisi, Aristo’nun Lisesi gibi mekânlar her medeniyette bulunur. Bu durum Budist ve Çin dünyasında da böyledir.

    Peki, İslam dünyasında nasıldı?
    İslam dünyasına baktığımızda, yine benzer şekilde cami-tapınak ilk merkez yer olarak görülebilir. Ama öncelikle entelektüel faaliyetler yapan insanların evleri, o dönemde küçük birer akademidir.

    Mesela, Nesâvî adlı matematikçi ve tabip, kendi evinde İbn-i Sina ile Birûnî’yi ağırlıyor ve onlar geldiği zaman etraftaki entelektüel faaliyet yapan insanları davet ederek karşılıklı fikir alışverişinde bulunuluyordu.

    Benzer örnekler Fahreddin Râzî’nin seyahatlerinde de dikkati çekiyor. Özellikle entelektüel faaliyetler, meraklı sultanların ilgisi dolayısıyla saraylarda yürütülürdü.


    “Medrese”, ders yapılan yer demektir.
    İnsanlık tarihinde, bir medeniyette ortak dil ve aklın yaratılması — dolayısıyla bilginin toplumsallaşması — için eğitim açısından şimdiye dek icat edilmiş, geliştirilmiş en önemli kurumlardan biridir.

    Medreselerin olumlu ve olumsuz tarafları ilk kurulduğu günden bu yana tartışılmıştır.
    Mesela, İbn-i Ekfânî, eserinde medreseler kurulduğu zaman Mâveraünnehir’de ulemanın yaptığı protesto yürüyüşünden bahseder.

    Belki de tarihte bilgiye ilişkin görülen ilk yürüyüştür bu:
    Bir tabut alınır, içine hokka ve kalem konulur, üzerine cenazelerde kullanılan örtü örtülür ve üstüne “Kullu nefsin zâikatul mevt” (Her nefis ölümü tadıcıdır.) âyeti yazılır.

    “İlim öldü”, çünkü ilim artık siyasetin kontrolüne girdiği için, ehil olmayan insanların eline düşecek;
    ehil olmayanlar omurgasız insanlar olacaklar, bilginin haysiyetinden çok yöneticilerin haysiyetini gözetecekler… diye yürüyüş yapıyorlar.

    Demek ki eskiden beri ilmin siyasetin baskısı altına girmesine âlimler tepki vermiş.
    Bugün âlimlerimiz, bin yıl önceki âlimlerden daha geride demek..!

    O dönemde padişah rektör atayamaz, müfredat belirleyemezdi.
    Zira “Hoca ile öğrenci arasına metinden başka kimse giremezdi.”

    Kısaca, “Tarihinin gerisinde kalmış bir milletiz.”
    Âlimlerimiz de tarihimizin çok gerisinde..!