
14 Aralık 2025 Pazar

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

HAYATIMIN ALTI ÜSTÜ

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

KİMİN YARATTIĞI ŞEYTANA İNANIYORSUNUZ

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ALLAH SEVDİĞİ KULUNA BELA VERİR” RİVAYETİ ÜZERİNDEN NASIL ALDATILDIK!..

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

AKIL İNSANIN BELASIDIR, FAZİLETLİDİR ve REZALETİDİR.

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

EGM’DE SİVİL MEMUR OLMAK

AH BE ÇOCUK!

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Dilin kemiği veya dilde kemik yoktur deyimleri, söz konusunda önemli bir uyarı ve ikaza işaret etmektedir. Yani düşündüğün her şeyi ifade ederek, söyleyerek kendini heder etme; sonra pişman olacağın bir duruma düşebilirsin. Bunun yanı sıra, boğazın dokuz boğum olduğu ve dolayısıyla sözün ağızdan çıkmadan önce iyice düşünülerek ifade edilmesi tavsiye edilmektedir. Söz ağzından çıkmadan önce sizin esiriniz, çıktıktan sonra da siz onun esirisiniz uyarısı boşuna değildir.
Politikacı ve siyasetçilerin en büyük sermayeleri sözleri olduğu için çoğu zaman sözün büyüsü ve şehvetine kapılmaları olasıdır. Maksadını aşan ifadeler, esip gürlemeler, mangalda kül bırakmayan tutumlar, hakaret, küfür, aşağılama ve laf sokmalar hep bunun sonucundadır.
Bu milletin vekil olarak meclise gönderdiği biri, kürsüye çıktığında üslubuna dikkat etmek zorundadır. Devleti terörist olarak ilan ettiğinde bunu; demokrasi, kürsü dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmek kabul edilebilir değildir. O zaman bir yiğit çıkar, size Osmanlı tokadını vurmak için elini havaya kaldırdığında, daha vurmadan kendinizi şık olmayan bir şekilde yere kapaklanmış olarak bulabilirsiniz! Hem bu devletten en yüksek derece maaş alacaksınız, hem her türlü imkândan sonuna kadar istifade edeceksiniz, hem de “Katil Devlet!” diyerek ekmek yediğiniz kaba nankörlük edeceksiniz; yok böyle bir dünya!
Diğer tarafta, sokak röportajında eleştiri sınırlarını aşarak halkı kin ve düşmanlığa sevk edecekseniz, yasal süreç işletilince de yaygara koparacaksanız! Hem bu toplumun yarısını “geri zekalı!” diye aşağılayacaksınız, hem de tutuklandığınızda tek adam rejimi diyerek olayı çarpıtacaksınız! Bu röportajı verirken gemi azıya alarak söylediklerinin suç olduğunu bilerek kesilmemesi konusundaki uyarısı da yine ibretliktir. Çünkü biliyor ki, bu muhalif ve ideolojik tutumu dolayısıyla bazı çevreler kendisine arka çıkarak siyasi rant elde etmiş olacaktır. Bunun sonucunda da reklamın iyisi kötüsü olmaz babından mütevellit, kendisi de bu pastadan pay alacaktır. Olayı, “Sokak röportajına tutuklama!” diye lanse edenler ise meseleyi bağlamından koparmak suretiyle algı oluşturmuş olmaktadırlar. Kimse de çıkıp sormuyor ki içerik nedir, ne değildir? Dolayısıyla bu olay sonuçları itibariyle kime yarıyorsa ona bakmak gerekiyor; gerisi fasarya olmaktadır.
Sonuç olarak; nerede ne konuştuğumuzu bilmemiz gerekiyor. Bülbülün çektiği dili belası yüzündendir. Nutuk atmak, halkı galeyana getirmek ve sözün şehvetine kapılarak o anı kendi açınızdan anlamlı kılabilirsiniz, fakat sonrasında maksadını aşan ifadeler yakanıza öyle bir yapışır ki, bir ömür boyu bunun sıkıntısını yaşarsınız. İtibar ve prestijinizi on paralık edecek beş paralık getiri için sözün şehveti tuzağına düşmeyin; düştüğünüz yerden kaldıran olmayacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın