Erol AYDIN

Erol AYDIN

14 Aralık 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    CİNSLİĞİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

    CİNSLİĞİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bir insandan “Cins” diye bahsedildiğinde, genellikle bu yargı bir eleştiriyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla toplumun genel kanaat ve değerleriyle çelişen aykırı bir prototip ortaya çıkmaktadır.

    Çoğunluğun her zaman haklı olmayacağını göz önüne alırsak, bu meseleyi sosyolojik olarak incelemek faydalı ve yararlı olacaktır.

    Bunun yanında meseleye farklı ve ters açıyla bakacak olursak da, aslında sıra dışı bir kişilikten bahsetmek yanlış olmayacaktır. Hatta bir kişi kendisi hakkında biraz da gururla “Ben cins bir insanım!” diyorsa, aslında kendisinin çizgi ötesi bir karakter olduğunu beyan etmiş olmaktadır.

    Cins insanların sayısı toplum geneline göre azınlıkta olduğu için de, aslında kıymet-i harbiyeleri su götürmez bir gerçektir. Bu gerçekliğe başka parametre ve açılardan bakarsak, ortaya tamamen farklı neticeler çıkmaktadır. Bu şekilde karşılaştırma ve mukayese yöntemiyle meseleyi bağlamından koparmadan irdelemek daha ikna edici olacaktır.

    Ekonomide “Nedret Kanunu” diye bir kavram vardır. Bunun açılımı: Doğada az, nadir, cüzi, kıt, biraz ve noksan olanın değerli olmasına hükmeden bir anlayıştır. Bu tanıma göre “altın” çok değerlidir. Bu madenin değerli olmasının tek sebebi az olmasındandır. Yoksa başka artı hiçbir özelliği mevcut değildir.

    Eskilerin “Nevi şahsına münhasır” dedikleri insan tipinin, popüler kültürdeki tanımı “Cins insan” olmaktadır. Bu insanlar, öncelikle prensip sahibi ve kuralcıdır. Bakış açıları ve vizyonları çok daha geniştir. Geleceği görme feraset ve algıları çok farklı ve gelişmiştir. Dağın arkasını gördükleri için toplumun genelinden ayrışırlar ve bu durum onları özgün yapmaktadır. Eksantrik düşünceye sahip bu insanların kafaları farklı çalıştığı için her türlü mucitlik de bunlardan çıkmaktadır. Risk almayı severler ve asla başarısızlık karşısında pes etmezler.

    Cins insanlar, her türlü ihtimal ve olasılığı önceden gördükleri için sürekli bir huzursuzluk halleri mevcuttur. Kalpleri hiçbir zaman mutmain olmadıkları için, kontrolün sürekli ellerinde olmasını isterler. Kimseye güvenmedikleri için de kendilerini yıpratmak gibi bir zaafları da onların yumuşak karnını oluşturmaktadır. Yaratılış ve fıtrat olarak bu durumdan mustarip olsalar da, durumu düzeltme yolunda ortaya koydukları çaba çoğu zaman başarısız olmaktadır.

    Toplum, bu tür cins insanları kendi haline bıraktığı için çok fazla sorun yaşamazlar. Anlamaya çalışmak yerine önyargılı bir tutumla etiketlemek daha kolaylarına gelmektedir.

    Sonuç olarak; cinsliğin dayanılmaz ağırlığına sahip bu insanları cinslik bataklığına saplamadan, zirveye taşımak topyekûn fayda açısından elzemdir.

    Esenlik dileklerimle,