
20 Kasım 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Aşk ile nefret, ihanet ile sadakat ve ağlamak ile gülmek arasında, akıl sınırlarıyla tasavvur edemeyeceğimiz derin ve gizli bir gönül bağı olmalı. Nörobilim uzmanlarına göre ağlamak; beyin, sinir sistemi, hormonlar ve gözyaşı bezlerinin kompleks bir şekilde etkileşime girmesiyle, üzüntü, hayal kırıklığı, mutluluk, sevinç, öfke veya stres gibi farklı duygusal durumlar sonucunda ortaya çıkan nörobiyolojik bir tepkidir.
Bilimsel olarak, gülmenin ve ağlamanın beyindeki farklı bölgeler ve sinir yollarıyla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Ancak beyindeki sinir ağları ve duygusal tepkilerin karmaşıklığı nedeniyle gülerken, ağlamak gibi karşıt duygusal tepkilerin nasıl ortaya çıktığını tam olarak anlamak zordur. Halk arasında sıkça söylenen “Çok gülmek, ağlamak getirir” sözüne rağmen, ağlamakla gülmek arasındaki muhabbete akıl sır erdiremezdi insanoğlu. Tezatları birbirine ahbap etmeyi başaran fıtratımızın da kendisi sır değil miydi zaten?
Gözyaşı Şişesi
Gözyaşları, ağlama sırasında ortaya çıkan sulu, tuzlu bir sıvıdır ve gözleri korumak, nemlendirmek ve yabancı maddeleri temizlemek gibi önemli işlevlere sahiptir. Biyolojik olarak, gözyaşı bezleri gözlerin üst kısmında yer alır; bu bezler, sinir uyaranlarının etkisiyle gözyaşı üretmeye başlar. Antik dönemlerden yakın tarihe kadar, Roma’dan başlayarak doğu ve batı uygarlıklarında ve dünyadaki birçok kültürde, insanların aşk acısından ve ayrılıklardan sonra duyduğu acıyı, ayrıca savaşların ve ölümlerin ardından gelen yas sürecindeki kederi, üzüntüyü ve saygıyı ifade etmek amacıyla gözyaşlarını gözyaşı şişelerinde biriktirerek, ölenlerin mezarlarına koydukları da bilinmektedir.
Yönetmenliğini Mohammad Rasoulof’un yaptığı, 2009 yapımı The White Meadows (Beyaz Çayırlar) filmi, büyük bir tuz gölü olan batı İran’daki Urmia Gölü’nün ıssız manzarasında geçmektedir. Film, cenazelerde insanların gözyaşlarını gözyaşı şişesinde toplayan bir adamın köylere ziyaretlerini anlatır. Her ziyaretin kendine özgü sembolik ve gizemli bir hikayesi vardır. Ziyaret edilen yerli halk, şişede toplanan gözyaşlarının büyülü bir anlamı olduğuna ve incilere dönüştürebileceğine inanır. Geleneklerin ve ritüellerin, fantastik hikayelerle yansıtıldığı filmin sonunda, şişede biriktirilen gözyaşları ile gölün tuzlu suyunun birbirine karışması, ağlamanın felsefi boyutunu sembolize eder.
Ağlar İnsan Dediğin
Ağlamanın ve gözyaşlarının; Türk ve dünya edebiyatında, şiir, müzik, tiyatro, sinema, resim gibi birçok sanat dalında sıkça işlenen tasviri ve ifadesi, duygusal ve ruhsal boyutta hayli etkileyicidir. Halil Cibran; “Birlikte güldüğün insanı unutabilirsin ama, birlikte ağladığın insanı asla unutamazsın.” der. Çünkü insan, en sevdiğinin ya da güvendiği insanın yanında duygularını gizleme ihtiyacı hissetmez. Geleneksel ve kültürel zeminde şekillenen ve kabul gören cinsiyetçi davranış kalıplarına göre ağlamak, acizliği ve zayıflığı çağrıştırdığı için toplum içinde ağlamamak, erkeklere dayatılan güç ve dayanıklılık algısının bir tezahürüdür. Victor Hugo’nun; “Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?” dediği dizelerin her harfi, şairin içine akan birer damla yaştan ibaret değil midir? Ki sonraki yıllarda; “Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır. Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır” diyerek aşkı için sabahlara kadar ağlayan da şairin kendisidir.
Ağlayabilseydiniz, Anlayabilirdiniz!
Merhum Şair/Yazar Necip Fazıl Kısakürek’in Reis Bey adlı kitabından sinemaya uyarlanan aynı adlı filmde, cinayetten yargılanarak suçsuz yere idam cezası alan mahkûmun ve mahkûmun masumiyeti ortaya çıktıktan sonra vicdan azabı ile kendisini ve insanlığı hesaba çeken Reis Bey’in diyaloglarından kısa bir kesit:
Mahkûm: “Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz… Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden! Buz çölünde yol alıyorsunuz! Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim.”
Reis Bey: “Ben diyorum ki her fert başucuna; ‘Suçlu benim, herkes suçsuz!’ levhasını asmalıdır. Ben diyorum ki yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. Ama görüyorum ki anlatamıyorum… Hissediyorum ama anlatamıyorum! Mahkûm, ‘Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz’ dedi. Ağladıkça anlıyorum! Ağladıkça anlıyorum.”
“Gelin çocuklar… Hep beraber ağlayalım, mazlumun kendinde kıyılana, zalimin de kendinde kıydığına ağlayalım… Zalime daha çok ağlayalım çocuklar, zalimde beni ve kendinizi görün, ağlayanlardan olmak varken, ağlatanlardan olmak reva mı?”
“Çocuklar size bir teklifim var. Gelin bir çete kuralım sizinle, bir gözyaşı çetesi ve insanlığa gözyaşını öğretinceye kadar onları delik deşik edelim. Ama bıçaklarla değil, ıslak kirpiklerimizle…”
Ağlamak, direnmektir. Gözyaşları, yeniden ayağa kalkabilmenin ve yenilenmenin yakıtıdır. Ağlamak, gülmenin sadakası, çekilen acının fiyakasıdır. Ağlamak, yenilirken yenmektir çünkü ağlamak, hayata direnmektir. Ağlamak, yanmaktan dibi tutmuş kalplerin can suyudur. Ve nihayet, ağlamak; en insani, insan huyudur.
Banu SANCAK