
08 Aralık 2025 Pazartesi

Tercüman Gazetesi

BEN OLAMAMANIN, BİZ OLAMAMAK KAVGASI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

Gerçek Gücün Sırrı

USTALIĞIN TESCİLİ

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

HAYATIMIN ALTI ÜSTÜ

Bilgi ve Adalet

ANALAR VAR İT DOĞURUR, ANALAR VAR YİĞİT DOĞURUR

AYNADAKİ LEKE

Taciz ve Tecavüz Örtbas Edilemez

KİMİN YARATTIĞI ŞEYTANA İNANIYORSUNUZ

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

ALLAH SEVDİĞİ KULUNA BELA VERİR” RİVAYETİ ÜZERİNDEN NASIL ALDATILDIK!..

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

ŞİDDET SARMALI: TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

AKIL İNSANIN BELASIDIR, FAZİLETLİDİR ve REZALETİDİR.

SESSİZLİK REJİMİ

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

AHLAKSIZ DİNDARLIK VE İTTİHATÇILIK RUHU

EGM’DE SİVİL MEMUR OLMAK

AH BE ÇOCUK!

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Usta–çırak ilişkisi, sanat ve zanaat başta olmak üzere, hayatın her alanına yayılmış olan konulara dair bilgi, beceri ve tecrübeleri aktarmada geleneksel öğretme/öğrenme biçimidir. Modern dünyada eğitim ve öğretim sistemleri sürekli değişse de meslek ve sanatın yanı sıra; karakter ve üslup şekillendirme dahil, birçok manevi ve kültürel hususta önemli edinimler sağlayan usta-çırak ilişkisi, birebir deneyim ve bilgi aktarımının en kadim yoludur.
Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda, mentorluk, koçluk olarak tanımlanan eğitim uygulamaları, aslında usta–çırak, hoca-talebe ilişkisinin modern adlarıdır. Meslek, sanat ve zanaat eğitimi teknik olduğu kadar ruhsal bir yolculuktur. Bu yolculuk, kitaplarla veya teorik bilgilerle tam olarak sağlanamaz çünkü usta–çırak ilişkisi sadece teknik becerinin değil, köklü bir kültürün, geleneğin, meslek-sanat sorumluluğunun, disiplininin ve ahlakının kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Bu minvalde, hayatta bazı şeyler anlatılarak değil, gösterilerek ve tecrübe edilerek öğrenilir. Bir ustanın yılların birikimiyle edindiği sezgileri, karar verme biçimini ve işin-sanatın ruhuna dair taşıdığı değerleri idrak edebilmek, çırak/öğrenci için en önemli unsurdur.
Türk-İslâm kültüründe, usta–çırak ilişkisi yalnızca sanat-zanaat dallarında değil, ilmin aktarımında da vardır ve kendine özgü bir tanımlama ile hoca–talebe bağı olarak adlandırılır. Bu bağ, talebenin hem zihnen hem ahlaken eğitimine yönelik derin ve sorumluluk isteyen bir süreçtir. Hoca, sadece dersi anlatan değil; davranışıyla örnek olan, adabı muaşereti öğreten, talebenin kalbini ve karakterini olgunlaştıran bir rehberdir. Talebe, hocasının aynasıdır ve bilgiye sadece aklıyla değil, kalbiyle de yönelir; hocasının nasıl konuştuğuna, nasıl davrandığına, meseleleri nasıl çözdüğünü gözlemleyerek, onun bilgisine ve tecrübesine saygı duyarak kendini inşa eder. Tıpkı; Ahilik kurumu gelenekleri, Akşemsettin–Fatih Sultan Mehmet, Mevlânâ–Şems, Tapduk Emre–Yunus Emre ve Arslan Baba–Hoca Ahmet Yesevî’nin hoca-talebe ilişkileri gibi.
Kültürümüzde ustalık payesi, kendi bilgisini koruyup çoğaltmakla, yalnızca kendi kariyerini yükseltmekle değil, onu paylaşmakla, yeni nesillere aktarmakla ve yetenekli olanları desteklemekle ölçülür. Türk kültüründe; hayatın birçok alanında, zanaatta, sanatta, edebiyatta ve basın camiasında usta olarak nitelendirilen isimlerin ustalığı, ortaya koydukları eserlerden, yaptıkları işlerden ziyade, kendisinden sonra gelen nesillere desteği ve rehberliği ile tescillenmektedir.
Örneğin: