Banu BALAT

Banu BALAT

20 Kasım 2025 Perşembe

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    YAVAŞLAYAN ADIMLAR

    YAVAŞLAYAN ADIMLAR
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Gençken…
    Her şey daha hızlı akar.
    Bir günde onlarca şey yapabiliriz, sabah bambaşka bir fikirle uyanıp, aynı günün akşamında bambaşka bir yolda yürüyebiliriz. Çünkü vaktimiz vardır, çünkü yol uzundur, çünkü zaman elimizdedir…

    Yorulmak da daha zordur o yaşlarda. Çünkü her şeyin telafisi vardır. Enerjimiz boldur, cesaretimiz yüksek. Düşsek de kalkarız, çünkü o yaşlarda insan düşmeyi değil, kalkmayı önemser.

    Ama sonra…
    Zaman bir anda bizden hızlı gitmeye başlar gibi olur.
    Bir güne sığmayan işler, yetişmeyen randevular, ertelenen hayaller, bir türlü başlanamayan niyetler…
    Eski hızımızla yapabileceğimiz onlarca şey artık ağır ağır yürür hâle gelir.
    Eskisi kadar hızlı değilizdir artık.

    Ama belki de mesele hız değildir…
    Belki de artık daha yavaş hareket etmemizin sebebi; artan sorumluluklardan dolayı bize kalan zamanın daralmasıdır.
    Belki de önceliklerimizin değişmesiyle kendimizi ertelemeye başlamamızdır.
    Belki daha çok düşünmemizdir.
    Her adımı daha fazla tartmamız, her kararı daha fazla süzgeçten geçirmemizdir.
    Bir işin sonunu düşünmeden başlayamaz hâle gelmemizdir.

    Düşüncelerimiz büyüdükçe, zamanın daraldığını hissederiz.
    Çünkü artık bir günü yaşamak, yalnızca yapılacaklar listesini tamamlamak değildir; hissetmektir, anlamaktır, sindirmektir.
    Ve işte tam da bu yüzden zaman bize yetmemeye başlar.

    Oysa zaman değişmez.
    Zaman ne hızlıdır, ne yavaş; ne iyiye, ne kötüye çalışır.
    Zaman kimseye ayrıcalık tanımaz.
    Zaman, hep aynı zamandır.
    Değişen sadece bizizdir.

    Gençken zamana hükmederiz ama yaş aldıkça zaman bizi hizaya çeker.
    Gençken bir güne on iş sığdırırdık da, bugün üç işi anca sığdırıyoruz diye zaman hızlandı sanırız.
    Oysa yavaşlayan biziz.
    Yavaşlayan düşüncelerimizdir, ağırlaşan yorgunluklarımızdır, derinleşen ise bakış açılarımızdır.

    Bu yüzden…
    Zamanın kıymetini gençken de bilelim, yaş almışken de…
    Çünkü gün gelecek; yapmak istediklerimizin süresi uzayacak, zamanın daralan alanına sıkışacağız.
    O yüzden şimdi, tam da şimdi, elimizden gelen her şeyi, yüreğimizin yettiği kadar yapalım.

    Hayat beklemiyor.
    Ne bizim karar vermemizi, ne toparlanmamızı, ne de “bir gün” dememizi bekliyor.
    Bugün genç olanlar, yarının yaş almışları olacak.
    Bugünün yaş almışlarıysa… Belki de yarının unutulmuşları.

    Zira ilahi adalet budur:
    Zaman herkese eşittir.
    Ama ondan kim ne kadar alabiliyorsa, yaşarken kim neyi hissedebiliyorsa, işte o kadar bizimdir hayat.