Banu BALAT

Banu BALAT

20 Kasım 2025 Perşembe

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    EMEĞİN GERÇEK DEĞERİ

    EMEĞİN GERÇEK DEĞERİ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İnsanın ömrü boyunca peşinde koştuğu şey, çoğu zaman görünenle görünmeyenin arasındaki bir dengedir; çünkü kazandığımız her kuruş, cebimize giren her para maddi varlığımızı beslerken, ruhumuzu doyuran şey, emekle yoğrulmuş huzurdur. Yalnızca tüketmek için kazanılan bir para, insana doygunluk vermez; aksine içsel bir boşluk bırakır. Oysa alın teriyle sulanan her iş, sadece kazanca değil, aynı zamanda insanın kendi varlığına da dokunur. Bazı yorgunluklar kıymetlidir, çünkü o yorgunluk içimizi yıpratmaz, bilakis bizi yeniden inşa eder.

    Bir işin sonunda bacaklarımızda beliren sızı, aslında hayatın bize gönderdiği bir işarettir. Hiçbir şeyin bedelsiz olmadığını, hiçbir huzurun emeksiz doğmadığını hatırlatır. İnsan, yorgunluğunun kıymetini bildiğinde, bedenin şikayetleri ruha bir şifa gibi gelir; çünkü o ağrı bize yaşadığımızı ve üretime katıldığımızı fısıldar. Yastığa başımızı koyduğumuzda duyduğumuz huzur, bu yüzden başkalarının sözlerinden çok daha değerlidir. Gerçek ödül, dışarıdan gelen alkış değil, içeriden yükselen sessiz bir onaydır.

    Hayatta bazı işler vardır ki, bütün gün didinip yorulsak bile tükenmişlik değil, canlılık kazandırır. Çünkü orada anlam vardır, orada ruhu besleyen bir karşılık vardır. İnsan, başkasının gözünde görünmek için değil, kendi içindeki hakikati bulmak için çalıştığında, iş artık sıradan bir uğraş olmaktan çıkar; bir varoluş biçimine dönüşür. Kazancın özü, paranın kendisi değil, onu sarmalayan alın teridir.

    Huzurun kaynağı çoğu zaman yanlış yerde aranır: konforun, kolaylığın, kısa yolların içinde… Oysa hakiki huzur, emekle örülmüş bir günün sonunda gelir. İnsanı geceye teslim eden derin uyku, işte bu huzurun meyvesidir. Sabah yeniden uyanıp aynı hevesle işe koyulabilmek, sadece geçim değil, anlam için yaşadığımızın kanıtıdır.

    Sonunda anlarız ki, alın terinin bedeli yalnızca yaşamı sürdürmek değil, aynı zamanda insan kalabilmektir. Emek, bizi kendimize bağlayan en güçlü köprüdür. O köprünün üzerinde yürürken yorgun düşeriz belki, ama ruhumuz hafifler. Ve asıl mutluluk, hiçbir fırtına yıkamayacak kadar sağlam olan o içsel huzura tutunabilmektir.