Ayla Mediha ESER

Ayla Mediha ESER

01 Aralık 2025 Pazartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    YUNUS DİLİ, SEVGİ DİLİ

    YUNUS DİLİ, SEVGİ DİLİ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL


    Günümüze kadar iz bırakan ölümsüz şair, düşünürdür. Sevgi dilinin, manevi duygunun, vicdanın özünü yaşamında nakşederek işleyen Yunus Emre’nin kısaca hayatını inceleyelim.

    Hak ve halk şairi Yunus Emre, 1240 (Hicri 638) yılında Eskişehir’in Mihalıççık ve Sivrihisar ilçeleri arasında kalan ve bugün kendi adıyla anılan Sarıköy’de doğmuştur. Pek çok önemli şiirini içinde bulunduran Risalet-ün Nushiyye isimli mesnevisini 1307-1308 (Hicri 707-708) yıllarında yazmıştır. Şiirlerindeki bilgilerden evli ve İsmail adında bir oğlunun olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar ümmi olduğu söylense de tasavvuf yoluna girmeden önce iyi bir medrese eğitimi almıştır. İyi derecede Farsça ve Arapça bilmektedir. Bazı beyitlerinden Maraş, Kayseri, Tebriz, Nahçıvan, Yukarı Azerbaycan, güneyde Bağdat ve Şam’ı dolaştığı anlaşılmaktadır.

    Tapduk Emre, Yunus Emre’nin mürşididir; Yunus, divanının 17 ayrı beytinde bunu dile getirmiştir. Tapduk Emre, Yunus Emre’yi Nallıhan’daki zaviyesinde yetiştirmiştir. Yunus Emre’nin yaşamında Tapduk Emre’nin yeri büyüktür. Mesnevi ilmini Tapduk Emre şeyhinden eğitim alarak tamamlamıştır.

    Yunus Emre felsefesine göre hiçbir zaman kalp kırmamak, büyüklük taslamamak, gönül almak ve geçimli olmak esastır. Yunus Emre’ye göre din; insanlığı mutluluğa, barışa ve huzura kavuşturan bir yaşam tarzını benimsemektir. Yunus Emre’nin din anlayışında sevgi ve aşk vardır.

    Yunus Emre, kendini Tanrı’ya beğendirmek amacıyla yaşamıştır. Bir sözünde:

    “Ete, kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.”
    İnsan olmanın gerekli olan vasıflarını yerine getirmenin önemini vicdanî ve ahlakî olarak dinsel, ilahî öğretileri kılavuz edinmiştir. Yunus Emre felsefesinde, yaşamın içsel yorucu yolculuğunda özü bulmak vardır. Ruhun ve bedenin doyumsal eksikliklerini insani duygularla beslenmenin varlığına temel atmıştır.

    Günümüzde materyal duyguların ne kadar gereksiz olduğunu Yunus Emre felsefesini okudukça, anladıkça anlıyoruz.
    İnsan hep kendine döner, kendini arar. Mutsuzluğumuz, çağın girdabı, hayat telaşımız; farkında olmadan kendimizi diplere sürüklediğimiz bir çağda yaşıyoruz. Hayatın iş, yaşam gereksinimini yerine getirirken mekanik ruha büründük. Her çağın yaşam zorlukları vardı, var olacaktır. Bizi besleyen duygularımıza büyük düşünürler geçmişten geleceğe ışık tutmuştur.
    “Geçmiş, geleceğin tanığıdır” sözüm, benim yaşamımda yer alır.

    Oysa ki kendi özümüzü ilmek ilmek işleyen Yunus Emre’den, öz kültürümüzden uzak bırakılmışız. Mevlânâ’nın düşüncesini kendimize özümsemişiz. Bizimle bağı olmayan, Afganistan’dan sürgün edilen, bizim özümüzü kopya eden kişidir. Türk insanı, kendi düşünürlerine sahip çıkmakta yetersizdir. Yunus dili, sevgi dilidir. Öz’dür.

    Sevgiyi, hoşgörüyü, vicdanı kaybettiğimiz en yoğun dönemden geçiyoruz. Emperyalizm kasıp kavuruyor insanlığı. Soğuk savaşları yöneten, insan canına kıyan dünya liderlerinin sadistçe yönetimi nedeniyle, mazlumların katledilmesine neden olunmaktadır.

    Yunus Emre felsefesinde şöyle demiştir:

    “Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü.”
    İnsanı yaratan Tanrı’ya saygısıdır insanı sevmek.
    Dinler savaş ister mi?
    Ben de bunu düşünmeden edemiyorum…

    Yunus Emre’nin maneviyat ve hak terazisinden bahsedeyim. Tapduk Emre’nin yanında 40 yıl sırtında odun taşımıştır. Hem yaşamını sürdürürken, şeyhine layık yaşamanın erdemliliğine özen göstermiştir.

    Yunus her gün dağa çıkıp odun getirirdi ve asla eğri odun yüklenmezdi sırtına.
    “Neden hep düzgün odun getiriyorsun? Hiç mi eğri odun yok bu ormanda?” diye sorulduğunda ise Yunus şu cevabı veriyordu:

    “Tapduk’un kapısına eğri odun yaraşmaz.”

    Hayat deneyimlerinizin sonucudur. Bugün zarardaysan, yarın kârdasındır. Bitmez yolculukta insan, kendi kimliğinin vesikası, kendi varlığının tapusudur. İnşa ettiğimiz ruhumuz ve bedenimiz kendimize armağandır.

    Yine Yunus Emre şöyle der:

    “Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır.
    Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.”
    “Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için.
    Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.”
    “Kırma dostun kalbini; onaracak ustası yok.”

    Yolumuz Yunus Emre yolu olsun.
    Manevi duygulara saygımız, emeğimiz olsun.
    Yolumuz sevginin, hoşgörünün Yunusça özünde yaşasın.

    ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN – YUNUS EMRE

    Acep şu yerde varm’ola
    Şöyle garip bencileyin
    Bağrı başlı gözü yaşlı
    Şöyle garip bencileyin

    Gezdim Rum ile Şam’ı
    Yukarı illeri kamu
    Çok istedim bulamadım
    Şöyle garip bencileyin

    Kimseler garip olmasın
    Hasret oduna yanmasın
    Hocam kimseler duymasın
    Şöyle garip bencileyin

    Söyler dilim, ağlar gözüm
    Gariplere göynür özüm
    Meğer ki gökte yıldızım
    Şöyle garip bencileyin

    Nice bu dert ile yanam
    Ecel ere bir gün ölem
    Meğer ki sinimde bulam
    Şöyle garip bencileyin

    Bir garip ölmüş diyeler
    Üç günden sonra duyalar
    Soğuk su ile yuyalar
    Şöyle garip bencileyin

    Hey Emre’m Yunus biçare
    Bulunmaz derdine çare
    Var imdi gez şardan şâra
    Şöyle garip bencileyin

    Benden şiirimle bugünkü konumun yolculuğunu bitireyim.

    DOST DEYİP

    Dost deyip başımı yasladım
    Sinemde kumrumu sakladım
    Hayalinle hülyaya daldım
    Sinem ezip gitmek mi kastın?

    Hep sandın ki yüzüm gülüyor
    Bahçemde bülbüller ötüyor
    Senin gönlün şenlik istiyor
    Boynum bükük görmek mi kastın?

    Kimseye ayrık ot olmadım
    Can dediğime candan kattım
    Sıcak kalbimi buza sardın
    Viran yıkık görmek mi kastın?

    Vicdanıma sordum, yok hatam
    Tatlı dillerine inandım
    Canı, canımdan önce saydım
    Candan alıp gitmek mi kastın?

    Sana dolu dolu çağlarken
    Niyazımla ferman dilerken
    Yönünü, yüzünü dönmüşsen
    Dostluğa, vicdana mı kastın?

    Kötülükten el aman dedim
    Özü sözü hainler gördüm
    Mertlik bilmeze lanet ettim
    Yâre, erenliğe mi kastın?

    Neyse aradığın kendinde
    Önce yürekte, özde ara
    Dudağın gül gonca olsa da
    Dilde baldan lisanı ara
    Yoksa kendine, kime kastın?