
01 Aralık 2025 Pazartesi

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

DİJİTAL ÇAĞDA TAPU ÇİLESİ, BÜROKRASİDE “BANK NÖBETİ” SÜRÜYOR…

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

SABAH VE ŞİİR

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Günümüze kadar iz bırakan ölümsüz şair, düşünürdür. Sevgi dilinin, manevi duygunun, vicdanın özünü yaşamında nakşederek işleyen Yunus Emre’nin kısaca hayatını inceleyelim.
Hak ve halk şairi Yunus Emre, 1240 (Hicri 638) yılında Eskişehir’in Mihalıççık ve Sivrihisar ilçeleri arasında kalan ve bugün kendi adıyla anılan Sarıköy’de doğmuştur. Pek çok önemli şiirini içinde bulunduran Risalet-ün Nushiyye isimli mesnevisini 1307-1308 (Hicri 707-708) yıllarında yazmıştır. Şiirlerindeki bilgilerden evli ve İsmail adında bir oğlunun olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar ümmi olduğu söylense de tasavvuf yoluna girmeden önce iyi bir medrese eğitimi almıştır. İyi derecede Farsça ve Arapça bilmektedir. Bazı beyitlerinden Maraş, Kayseri, Tebriz, Nahçıvan, Yukarı Azerbaycan, güneyde Bağdat ve Şam’ı dolaştığı anlaşılmaktadır.
Tapduk Emre, Yunus Emre’nin mürşididir; Yunus, divanının 17 ayrı beytinde bunu dile getirmiştir. Tapduk Emre, Yunus Emre’yi Nallıhan’daki zaviyesinde yetiştirmiştir. Yunus Emre’nin yaşamında Tapduk Emre’nin yeri büyüktür. Mesnevi ilmini Tapduk Emre şeyhinden eğitim alarak tamamlamıştır.
Yunus Emre felsefesine göre hiçbir zaman kalp kırmamak, büyüklük taslamamak, gönül almak ve geçimli olmak esastır. Yunus Emre’ye göre din; insanlığı mutluluğa, barışa ve huzura kavuşturan bir yaşam tarzını benimsemektir. Yunus Emre’nin din anlayışında sevgi ve aşk vardır.
Yunus Emre, kendini Tanrı’ya beğendirmek amacıyla yaşamıştır. Bir sözünde:
“Ete, kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.”
İnsan olmanın gerekli olan vasıflarını yerine getirmenin önemini vicdanî ve ahlakî olarak dinsel, ilahî öğretileri kılavuz edinmiştir. Yunus Emre felsefesinde, yaşamın içsel yorucu yolculuğunda özü bulmak vardır. Ruhun ve bedenin doyumsal eksikliklerini insani duygularla beslenmenin varlığına temel atmıştır.
Günümüzde materyal duyguların ne kadar gereksiz olduğunu Yunus Emre felsefesini okudukça, anladıkça anlıyoruz.
İnsan hep kendine döner, kendini arar. Mutsuzluğumuz, çağın girdabı, hayat telaşımız; farkında olmadan kendimizi diplere sürüklediğimiz bir çağda yaşıyoruz. Hayatın iş, yaşam gereksinimini yerine getirirken mekanik ruha büründük. Her çağın yaşam zorlukları vardı, var olacaktır. Bizi besleyen duygularımıza büyük düşünürler geçmişten geleceğe ışık tutmuştur.
“Geçmiş, geleceğin tanığıdır” sözüm, benim yaşamımda yer alır.
Oysa ki kendi özümüzü ilmek ilmek işleyen Yunus Emre’den, öz kültürümüzden uzak bırakılmışız. Mevlânâ’nın düşüncesini kendimize özümsemişiz. Bizimle bağı olmayan, Afganistan’dan sürgün edilen, bizim özümüzü kopya eden kişidir. Türk insanı, kendi düşünürlerine sahip çıkmakta yetersizdir. Yunus dili, sevgi dilidir. Öz’dür.
Sevgiyi, hoşgörüyü, vicdanı kaybettiğimiz en yoğun dönemden geçiyoruz. Emperyalizm kasıp kavuruyor insanlığı. Soğuk savaşları yöneten, insan canına kıyan dünya liderlerinin sadistçe yönetimi nedeniyle, mazlumların katledilmesine neden olunmaktadır.
Yunus Emre felsefesinde şöyle demiştir:
“Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü.”
İnsanı yaratan Tanrı’ya saygısıdır insanı sevmek.
Dinler savaş ister mi?
Ben de bunu düşünmeden edemiyorum…
Yunus Emre’nin maneviyat ve hak terazisinden bahsedeyim. Tapduk Emre’nin yanında 40 yıl sırtında odun taşımıştır. Hem yaşamını sürdürürken, şeyhine layık yaşamanın erdemliliğine özen göstermiştir.
Yunus her gün dağa çıkıp odun getirirdi ve asla eğri odun yüklenmezdi sırtına.
“Neden hep düzgün odun getiriyorsun? Hiç mi eğri odun yok bu ormanda?” diye sorulduğunda ise Yunus şu cevabı veriyordu:
“Tapduk’un kapısına eğri odun yaraşmaz.”
Hayat deneyimlerinizin sonucudur. Bugün zarardaysan, yarın kârdasındır. Bitmez yolculukta insan, kendi kimliğinin vesikası, kendi varlığının tapusudur. İnşa ettiğimiz ruhumuz ve bedenimiz kendimize armağandır.
Yine Yunus Emre şöyle der:
“Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır.
Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.”
“Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için.
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.”
“Kırma dostun kalbini; onaracak ustası yok.”
Yolumuz Yunus Emre yolu olsun.
Manevi duygulara saygımız, emeğimiz olsun.
Yolumuz sevginin, hoşgörünün Yunusça özünde yaşasın.
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN – YUNUS EMRE
Acep şu yerde varm’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezdim Rum ile Şam’ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Kimseler garip olmasın
Hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler duymasın
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim, ağlar gözüm
Gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garip bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Hey Emre’m Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şâra
Şöyle garip bencileyin
Benden şiirimle bugünkü konumun yolculuğunu bitireyim.
DOST DEYİP
Dost deyip başımı yasladım
Sinemde kumrumu sakladım
Hayalinle hülyaya daldım
Sinem ezip gitmek mi kastın?
Hep sandın ki yüzüm gülüyor
Bahçemde bülbüller ötüyor
Senin gönlün şenlik istiyor
Boynum bükük görmek mi kastın?
Kimseye ayrık ot olmadım
Can dediğime candan kattım
Sıcak kalbimi buza sardın
Viran yıkık görmek mi kastın?
Vicdanıma sordum, yok hatam
Tatlı dillerine inandım
Canı, canımdan önce saydım
Candan alıp gitmek mi kastın?
Sana dolu dolu çağlarken
Niyazımla ferman dilerken
Yönünü, yüzünü dönmüşsen
Dostluğa, vicdana mı kastın?
Kötülükten el aman dedim
Özü sözü hainler gördüm
Mertlik bilmeze lanet ettim
Yâre, erenliğe mi kastın?
Neyse aradığın kendinde
Önce yürekte, özde ara
Dudağın gül gonca olsa da
Dilde baldan lisanı ara
Yoksa kendine, kime kastın?