Ayla Mediha ESER

Ayla Mediha ESER

01 Aralık 2025 Pazartesi

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    Mutluluğun Geçmişten Geleceğe Köprüsü

    Mutluluğun Geçmişten Geleceğe Köprüsü
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İnsan, doğduğu toprağın, bulunduğu bölgenin kültür yapısı ve ailenin (anne, baba, akraba döngüsünün) içinde yetişir. Aldığı eğitim ya da eğitimsizlik, yaşam yolunu belirler. Bazen sarp kayalıklardan, bazen dikenli yollardan, bazen de engin denizlerden rotasını çizer. Ekonominin başka bir yelpazesi her insan için eşit değildir. İnsan, atalardan gelen iyi veya kötü aktarımlarla yaşar. Çok rahat bir ailede yaşayan, ekonomik sorunu olmayan bireyin çevre ve toplumsal statüsünden etkilenmesi kaçınılmazdır. İş hayatı ve yaşam tarzı yine kendine ait dünyasını kurmak için mücadele vermesini gerektirir. Arayış, dünyanın yörüngesi gibidir.

    Yoksul bir aile çocuğunun da eğitimsiz bir aileden gelmesi, onun anne ve babasının da arzuladığı bir yaşam değildir. İnsan, kendi koşullarını değiştirmeye, sevmeye ve başarmaya muktedirdir.

    Beden Asla Yalan Söylemez

    Bu kitabı neden ele aldım?

    Okudukça neden-sonuç ilişkisi üzerinde epey düşündüm. Yanlış mı anlıyorum diye sorguladım. Konusu güzel. Bütün hastalıklarımızın temelinde yatan bilinçaltı kaygıların, çocukluktan itibaren yaşantımızı etkileyen bedensel ve ruhsal dürtülerin, duygularımızın, doyurulmamış sevgimizin, yaşanmış acı tecrübelerin ve tanık olduğumuz maddi, manevi, fiziksel şiddetin bedenimize ve ruhumuza verdiği zararların, ömür boyu çekilen sıkıntılara yol açtığını vurguluyor.

    Peki, bu kitap neden beni bu kadar irdelemeye yöneltti? Yazar Alice Miller, konuyu çocukluk travmasına bağlarken dini emirlere ve anne-baba-akraba çevresi ilişkilerinde çocuk üzerinde olumsuz etkiler bırakan durumlardan bahsediyor. Psikolog ve psikiyatrların, kendilerini aşamayan geleneksel tabulara bağlı tutumlarını da eleştiriyor. Bu noktaya kadar her şey iyi.

    Dünyayı kana bulayan Hitler’in, Saddam’ın, ünlü düşünürlerin; örneğin Galileo’nun, Nietzsche’nin, Freud’un ve diğer sayısız düşünür ve bilim insanının çocukluk dönemlerini incelemiş. Onların ruhsal ve bedensel çektiği acıların, panik depresif olmalarının temelini anne ve babanın yanlış otoriter tutumlarına dayandırmış. Buraya kadar da her şey güzel.

    Ancak okuruna sunduğu ve önerdiği çözüm beni oldukça kızdırdı. Neden mi?

    Hedef tahtası: Anneler. Evet, anne! Kendi bilinçaltı travmalarını çözemeyen yazar, bütün çocukları annelerine sadık köleler olarak gösteriyor ve annelerin acımasız, bilinçli veya bilinçsizce duygusal ya da fiziksel şiddet uyguladığını iddia ediyor. Üstüne üstlük, dini emirleri yıkma adına bir şeyler empoze etmeye çalışıyor. Yani bütün kavramları zararlı gelenekler olarak ele alıyor. Anne ve babayı tehlikeli, zehirli olarak yansıtmış. Bütün kötü dürtülerin kaynağını anne kavramı üzerine yüklemiş.

    Hırslı yazarlar, siyasetçiler, düşünürler ve bilim insanlarının geçmişlerinde yaşadıkları travmalarla bir yerlere gelmek istediklerini ve kariyer, ün, şan arayışlarını anlatmış. Çocukluk esaretini anneye bağlamış ve itaatkâr, sevecen bir çocuğun köleye dönüştüğünü iddia ederek hastalıklı bir şekilde incelemiş.

    Eğer yazarı tanısaydım, ona şunu sormak isterdim: Düşüncenize göre, annelerin çocuklarını aşırı sevmesi ve koruması, toplumsal vahşi hayattan koruyorum derken kaygılarını ve endişelerini yansıtmaları, bilinçli olarak yapılmış bir kötülük müdür? Anne sevgisinden yoksun bir neslin böylesine mekanik, ruhsuz ve bağlanamayan bireyler olarak yetişmesini mi öngörüyorsunuz?

    Evet, benim annem beni yetiştirirken birçok eksiklikle büyüttü. O dönemin koşulları, çocuk sayısının fazlalığı ya da yazara göre en zengin ailenin bile çocukları için yarattığı kötü imajlar olabilir. Ülkemizin koşullarına göre, ben annemi irdeleyemezdim. Çünkü kendisi de sevgiye muhtaçken annesini kaybetmiş. Şimdi annesini acımasızca ele alıp ondan hesap soramazdı. İnsanlar olumsuzlukları yaşar, tecrübe eder ve özümser; yaşamını ne kadar izin verirse o yolda devam eder. Elbette ki bütün hastalıkların nedenleri vardır: beynimizin esir kaldığı travmalar, içimizdeki çatışmalar, kendimizle olan uyumsuzluklarımız ya da çevresel etmenler. İş, ekonomi, sevgiden yoksunluk ve duygusal açlık bizi hasta eden sebeplerdir. Ancak yazara göre, “anne düşüncesi” zehirlidir. Babaları ve ebeveynleri de ele almış, ancak annesini reddederek bütün hastalıklardan kurtulduğunu iddia etmiştir. Bu kitap, aile sevgisine ve koruyucu duygulara darbe vurmuştur. Biyonik bir neslin yetişmesi mümkün değildir.

    Ve Tanrı İnsanı Yarattı

    Çırçıplak
    İlk nefes
    İlk ağlayış
    İlk örtünüş
    İlk sevilme, ilk sarılış
    Kucaklamada el uzatış
    Güven duygusu
    Yumuk ellerin sımsıkı tutunuşu
    İlk çığlık, ilk hece
    İlk “Anne” ve “Baba” deyiş
    İlk emekleme, tökezleme
    Adım adım koşar adım
    İlk kendi başına yola çıkış
    İlk balon uçuruş
    Uçurtmadaki hayallerini
    Bir ömür boyu kovalayış
    Başarı
    Hayatı kelimelerle
    Matematik ve fizik ile
    Çözüp felsefeye varış
    Denklemi olmayan dünyada
    Denklem çözme
    Sıfırın etkisiz eleman
    Olmadığını anlayış
    Tam karakter, zayıf karakter
    Ortası yokmuş
    İnanç kavramı
    İçten dışa vurummuş
    Zaaflarına yenik düşmekse
    Hayatla hesaplaşmaymış
    Ve insan mükemmel doğmaz,
    Mükemmeliyetini kendi tamamlamış.

    Ayla Mediha Eser