
04 Aralık 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

DİJİTAL ÇAĞDA TAPU ÇİLESİ, BÜROKRASİDE “BANK NÖBETİ” SÜRÜYOR…

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

SABAH VE ŞİİR

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

İnsan, yüzyıllardır duygusunu kelimenin içine saklamaya çalışıyor. Kimi zaman bir mısranın kıyısına tutunuyor, kimi zaman bir dizede kendini yeniden kuruyor. Şiir, hiçbir çağda yalnızca “güzel söz söyleme sanatı” olmadı. O, ruhun kendi kendini onarma biçimi ve bilinçaltının sızdırdığı gölgeler; benliğin kendine oyduğu ince bir ses mimarisi oldu.
Bugün psikoloji, nörobilim ve kültür araştırmaları, şiirin insan zihnindeki yerini daha berrak gösteriyor. Şiir; duyguları düzenleyen, belleği harekete geçiren, kimliği biçimlendiren, kültürel hafızayı taşıyan çok katmanlı bir iç yolculuktur. Kelime, bir sanat malzemesi olmanın ötesine geçip bir ruhsal düzenleme aracına dönüşür.
Freud, rüyaları “bilinçaltına giden kral yolu” olarak tanımladı. Ama şairler o yollarda çoktan gezinmişti. Şiir, rüyanın ayakta görülen hâlidir. Bastırılmış arzular, kapanmamış yaralar, çocukluktan kalan yarım sesler… Hepsi imgenin kıyısından hayat bulur. Bir kelime görünür, bir metafor belirir; insan kendi bilinçaltına maksatsızca yakalanır.
Modern psikoloji bize şunu söylüyor: İnsan, duygularını tanıdıkça, ifade ettikçe ve yeniden yapılandırdıkça güçlenir. Şiir, tam da bu sürecin kalbinde durur.
Bir dize öfkeyi yumuşatır, yasın ağırlığını hafifletir, kaygının dağınıklığını bir ritimle toparlar. Estetik çerçeve, duyguyu güvenli bir alana çeker. Şair yazarken arınır; okur okurken.
Bellek yalnızca bilgi saklamaz; duygu saklar, kokular saklar, şehirler saklar. Bir mısra, yıllar önce unutuldu sanılan bir anıyı yerinden kıpırdatır. Kelime, hafızanın karanlık kuyusuna atılan bir taş gibi, içimizde halkalarını büyütür.
Yaratıcılık anlarında zamanın buharlaşması, şairin en tanıdık hâlidir. Bilim buna “akış” diyor. Kişi kendini tamamen yaptığı işe kaptırıyor; benlik arka plana çekiliyor. Ritmin, sözün, imgenin arasında bir sessizlik açılıyor. Orada ne şair kendidir ne zaman saatleri gösterir.
İnsanın kendini anlatması, aslında kendini inşa etmesidir. Şair her dizede kendi benliğini bir tuğla daha koyar.
Bu yüzden gençler şiire koşar; çünkü şiir, kimliğin kendini göstermek için seçtiği en incelikli sahnedir.
Milletler hafızalarını destanlarla, türkülerle, ağıtlarla, ilahilerle taşır. Bizim topraklarda şiir her zaman sözden büyük oldu. Ozanın dili, dervişin nefesi, meşkin kadim geleneği… Hepsi şiirin içinde birleşerek toplumsal psikolojiyi bugüne taşıdı.
Şiir; bilincin, bilinçaltının, duygunun, kimliğin ve kültürün kesiştiği bir ruh haritasıdır.
Sözcük, insanın iç karanlığına tuttuğu küçük ama vazgeçilmez bir fenerdir.
Ve insan — hangi çağda yaşarsa yaşasın — kendine dokunmak istediğinde hâlâ bir dizeye sığınır.