Alpaslan YURTSEVER

Alpaslan YURTSEVER

04 Aralık 2025 Perşembe

    DİĞER YAZARLARIMIZ

    EVLİLİĞİN SESSİZ YÜKÜ: KADIN CİNSELLİĞİ VE GÖRÜNMEYEN YALNIZLIK

    EVLİLİĞİN SESSİZ YÜKÜ: KADIN CİNSELLİĞİ VE GÖRÜNMEYEN YALNIZLIK
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Evli bir kadının cinselliği üzerine konuşmak, çoğu zaman görmezden gelinen bir gerçeği görünür kılmak demektir. Oysa evlilik, toplumda “meşru” kabul edilen tek cinsel birliktelik biçimi olmasına rağmen, birçok kadın için suskunluğun, görev bilincinin ve zamanla silikleşen arzuların adresidir.

    Peki neden? Neden evli kadınlar, hayatlarının en “uyumlu” dönemlerinde bile cinsellik konusunda bu kadar yalnız hissediyor?

    Cinsellik, Görev mi Hakkı mı?

    Toplumun pek çok yerinde kadınların cinselliği hâlâ bir “eş görevi” olarak tanımlanıyor. “Kadın evlenince kocasına ait olur,” “kocasını reddetmek günah,” “kadın halini bilsin” gibi cümleler, birçok evli kadının zihninde yıllardır yankılanıyor. Bu anlayış, kadının cinselliği bir haz ya da bağ kurma biçimi değil, bir sorumluluk olarak yaşamasına neden oluyor.

    Oysa evlilikte cinsellik, iki tarafın da rızası, arzusu ve duygusal yakınlığıyla anlam kazanmalı. Aksi halde kadınlar, kendi bedenlerinden uzaklaşarak sadece eşlerinin beklentilerine odaklanıyor. Bu da zamanla hem fiziksel hem de ruhsal tükenmişliği beraberinde getiriyor.

    “İstek Yok” Demek Ne Anlama Geliyor?

    Evli kadınların yaşadığı cinsel isteksizlik, çoğu zaman bir “hastalık” gibi görülüyor. Oysa bu isteksizlik çoğunlukla kadınların içinde bulunduğu koşullarla ilgilidir:

    • Ev içi yüklerin eşitsiz paylaşımı,
    • Duygusal olarak görülmeme ya da takdir edilmemek,
    • Kendine zaman ayıramamak,
    • Doğum sonrası beden algısındaki değişimler…

    Cinsellik, sadece fiziksel bir durum değil; ruhsal bir denge meselesidir. Kadın görülmediği, değerli hissetmediği, yorgun olduğu bir düzende nasıl istek duyabilir?

    Sessizliğin Ardında: İletişim Eksikliği

    Pek çok çift cinselliği konuşmaz. Özellikle kadınlar, “ayıp olur,” “bozulur,” “bana ne der” korkusuyla arzularını ya da sorunlarını eşleriyle paylaşmaz. Bu suskunluk, zamanla eşler arasındaki bağı da zedeler. Cinsellik konuşulmadıkça soğur, uzaklaşır, sıradanlaşır.

    Oysa sağlıklı bir evlilikte cinsellik de konuşulmalı, tıpkı maddi konular, çocuklar, iş hayatı gibi… Çünkü duygusal yakınlık kurulamayan bir cinsel ilişki, bedensel bir görevden öteye geçemez.

    Çözüm Nerede?

    1. Eşitlik Temelli Evlilik: Eşit sorumluluk, eşit emek, eşit haz… Kadının sadece anne ya da eş olarak değil, birey olarak görülmesiyle başlar iyileşme.
    2. Cinsel Eğitim ve Danışmanlık: Evli çiftlerin cinsellik üzerine danışmanlık almaları hâlâ toplumda tabu. Oysa bu destek, sadece “bozukluk” yaşayanlar için değil, ilişkisini güçlendirmek isteyen herkes için faydalı.
    3. Zihinsel Dönüşüm: Kadınların kendi cinselliklerini sahiplenmeleri için önce “ayıp,” “günah,” “ayıplanırım” kalıplarını sorgulamaları gerekiyor. Bu kolay değil, ama mümkün.

    Evli kadınların cinselliği konuşuldukça, “görev” olmaktan çıkıp “paylaşım”a dönüşebilir. Çünkü cinsellik sadece bir ihtiyaç değil; evlilikteki sevginin, güvenin ve bağlılığın da aynasıdır.

    Evlilik sürdükçe cinsellik azalmak zorunda değil. Aksine, duygusal bağ derinleştikçe, cinsellik de yeniden anlam kazanabilir.

    Yeter ki konuşmaktan, sorgulamaktan ve kendimizi merkeze almaktan korkmayalım.

    Sevgili Kadınlar, Siz Ne Hissediyorsunuz?

    Bu satırları okurken belki kendinizi buldunuz, belki yıllardır konuşamadıklarınızı hatırladınız. Belki de hâlâ “bu konular konuşulmaz” diyerek sessiz kalmayı tercih ettiniz.

    Ama unutmayın, sizin cinselliğiniz sadece birine ait değil. Sizin bedeniniz, sizin arzularınız, sizin duygularınız. Utanmadan, sıkılmadan, bastırmadan kendinizi ifade etmeye hakkınız var.

    Bu yazı bir son değil, bir başlangıç olsun.

    Kendinize sorarak başlayın:

    “Ben ne hissediyorum?”

    “Ben ne istiyorum?”

    “Ben neleri susuyorum?”

    Ve lütfen bilin ki, yalnız değilsiniz. Konuşmak, paylaşmak, destek almak bir zayıflık değil; bir cesarettir.