ÇANAKKALE’DE ÇELİKLEŞEN İRADE

ÇANAKKALE’DE ÇELİKLEŞEN İRADE

ABONE OL
19 Mart 2024 10:38
ÇANAKKALE’DE ÇELİKLEŞEN İRADE
3

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bir yıllık refah istiyorsan, tahıl yetiştir. On yıllık refah istiyorsan, ağaç yetiştir. Yüz yıllık refah istiyorsan insan yetiştir.” diyordu uzak doğunun bilgeleri.

II. Dünya Savaşı’nın harabeye dönen ülkelerinden biri olan Japonya yaralarını sarmaya çalışıyordu. Müttefik güçlerin yürüttüğü hava harekâtı kapsamında şehirlerin çoğu ağır bombardıman altında harabeye dönmüş, endüstriyel üretim tesisleri neredeyse yok edilmişti. Dışarıdan bakıldığında ülke can çekişiyordu; öldü ölecekti…

İşte o zor günlerden birindeydi; Hiroshi, kendi aracıyla yol alıyordu. Komşu ülke sınırında yakıtı bitti. En yakın istasyon bulunduğu noktanın iki km ötesindeydi “ama olsun.” diye fısıldadı. “Vatanımın sınırlarında ya.” Hiroshi, aracını kenara çekip kapısını kilitledi. Elinde boş bidonuyla gerisin geriye döndü, çok uzağında kalan ama kendi ülkesine ait olan benzin istasyonuna doğru hızlı ve kararlı adımlarla yürüdü…

Japonya kralı, cumhurbaşkanlığı döneminde Turgut Özal’ı ziyaret etti. Özal, İstanbul’u ve Çanakkale’yi gezdirdi kendisine. Kral, Özal’a: “Çocuklarınız, gençleriniz, yeni nesilleriniz çok şanslı.” dedi. “Tabyalarınız var, yurdunuzun dört bir yanından insanınızın isimlerinin yazılı olduğu Çanakkale Şehitliğiniz var. Çocuklarınıza anlatabileceğiniz, gösterebileceğiniz, övünebileceğiniz, canınız pahasına mücadelesini verdiğiniz şanlı geçmişiniz var. Bu sizi büyük millet, güçlü millet yapar; ancak bu şansınızı yeterince kullanmıyorsunuz.”

Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla yerle yeksan edilen Japonya, bugün dünyanın sayılı güçlü ve müreffeh ülkelerinden biri.

Almanya… Demografik yapı bakımından kendimize en çok benzetebileceğimiz, birçok yönden kendimizi kıyas edebileceğimiz Orta batı Avrupa ülkesi Almanya… İki büyük dünya savaşında da ağır darbeler aldı. Bugün kalkınmaya dair bir başarı öyküsü varsa şayet, mesleki eğitime yönelik altyapısına, disipline ve dinmek bilmeyen çalışma azmine borçlu. Finlandiya… Yıllar yılı İsveç ve Rusya arasında ezilen, bağımsızlık mücadelesi veren bataklık bir ülkeydi. Halkının eğitimle topyekûn uyanışı sayesinde bugün bataklıkta zambaklar açan, model alınan, parmakla gösterilen bir ülke haline geldi.

Çanakkale cephesine en son sevk edilen kitle, eğitimlilerdi. Tabipler, tıbbiyeliler, hendeseliler, hafızlar, talebeler, müderrisler silah altına alınan en son kıtaydı. Neden? Eğitilmiş insan kıymetliydi çünkü, devletin eğitilmiş insana ihtiyacı vardı. Cephede kazanılan zaferler ülke sathında iktisadi, idari ve içtimai zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamazdı.

Çanakkale’de göğüsler mermilere siper edildi, cansiperane bir mücadele azmiyle düşmana geçit verilmedi. Bugün vatanın topyekûn kalkınma hamleleri için aynı gayret, aynı şuur, aynı dirayet genç beyinlerden de istenmektedir. Gider kalemlerimiz içerisinde en büyük payı eğitim almaktadır. Eğitime yatırım zaruridir. Yüz yıllık değil; bu topraklarda bin yıllık refah istiyoruz çünkü.

Yük büyük. Ülke büyük.

Eğitime erişimi olmayan vatan evladı neredeyse yok bugün için. Geniş ulaşım ağıyla birbirine bağlanan her köşe bucakta çocuklarımız, gençlerimiz, insanımız eğitim görüyor; eğitime erişebiliyor. Ülkenin yokluk içerisindeki zorlu kuruluş ve kurtuluş şartlarının çok ötesindeyiz artık. Ha bütün bir ülke sathında atılması gereken adımlar, daha kat edilmesi gereken yollar, tamamlanması gereken işler, neşter vurulması gereken sorunlar bitti mi? Elbette hayır. Mesele, memleketin her işine dair taş üstüne taş koyma meselesidir… Dert bizim, derdimize derman da bizdendir. Çanakkale cephesinde ateş altında olan ceddin günlük kumanya listesine göz gezdirsin torunları, her öğün için buğday çorbasından başka bir şey göremeyeceklerdir. Bizden öncekilerin canını dişine taktığı o çetin sürecin üzerinden geçen yüz yıl sonra dönüp şimdi kendi kendimize şunu dikte edip kulağımıza küpe edelim: Miras alıp emanet edeceğimiz bu topraklarda nefes alan her insanın vatana, ecdadına minnet borcu var…

Emperyalist emellerle sinsi hesapların dört bir taraftan kol gezdiği zor bir coğrafyada nefes aldığımızın bilinciyle üzerinde yaşadığımız bu toprakların yalnızca eğitimli insana değil; aynı zamanda -işi, uğraşı, mesleği ne olursa olsun- almış olduğu eğitimi milletinin ve memleketinin faydası için kullanan insana ihtiyacı vardır. Can verip can bulduğumuz topraklar üzerinde bizim en kıymetli sermayemiz insanımız. Bu sermayeyi en iyi ve en faydalı olacak şekilde işlemek, korumak ve kullanmak zorundayız.

Karnı hiç zaman tam olarak doymamış olabilir, dâhili ve harici müdahalelerle iki yakasını hiçbir zaman bir araya tam olarak getirememiş olabilir; lakin bu ülke insanı, bir vatanı olduğu için her zaman zengindir ve her daim başı diktir. Şanımız şerefimizle, kimliğimizden ödün vermeden barış huzur ve kardeşlik hukuku içerisinde “Aziz Vatanımız”da özgürce yaşayacağımız daha nice 100 yıllar diliyorum.

Fuat OSKAY

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP