YAZDIK AMA NE?

YAZDIK AMA NE?

ABONE OL
18 Nisan 2024 14:13
YAZDIK AMA NE?
5

BEĞENDİM

ABONE OL

Sultan Abdulâziz döneminde Hekimbaşı görevine getirilen ve Hilal-i Ahmer’in (Kızılay) kurucularından olan Rum asıllı Osmanlı Hekimi Marko Paşa, kendisine dert anlatmaya gelen insanları sabırla dinler ve dert anlatanın sözü bittiğinde ise çözümün kendisinde olmadığını ifade edebilmek için Rum aksanıyla “Anladiik ama ne?” diye sorarmış. Vatandaş anlaşılmadığını düşünerek tekrar tekrar anlatırmış derdini, Marko Paşa her defasında “Anladık ama ne?” dermiş. Akabinde derdine derman bulamayacağını anlayan vatandaş susar ve kısmen de olsa rahatlamış olarak ayrılırmış Paşa’nın yanından. Paşa’nın dert dinleme sabrı zamanla o kadar meşhur olmuş ki insanlar, “Git derdini Marko Paşa’ya anlat” sözünü, derdinin dermanı bende yok ya da git derdini başkasına anlat anlamında deyim olarak kullanmaya başlamışlar. Bu duruma bir tür rehabilitasyon da diyebiliriz. İnsanların, derdine derman bulamayacağı kimselere dert anlatması, derdin verdiği gam ve kederin paylaşıldıkça azalmasına istinadendir. Sanırım Psikologların var oluşları da bu zeminde değer kazanıyor.

1940’lı yıllarda Devletin ve Milletin geleceğine ve halkın dertlerinin çözümüne yönelik yetkili mercilerden ciddi anlamda karşılık bulunamadığından dolayı o devirdeki siyasetçileri ve rejimi, yazdığı “Dalkavuklar Gecesi / Z Vitamini” romanıyla hicveden Şair/Yazar ve fikir insanı Hüseyin Nihal ATSIZ’ın ve dava arkadaşlarının Türkçülük Davasından yargılanma ve ağır cezalara çarptırılma süreçleri, ayrıca yine aynı dönemlerde Sosyalizm cephesinden Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Ali gibi bir grup Şair ve Yazarın “Marko Paşa” isimli (Sonraki sayılarında ismi ‘Malum Paşa’ ve Merhum Paşa’ olarak değiştirilen) Edebi/Siyasi mizah dergisini çıkararak seslerini duyurmak maksadıyla dönemin siyasetçilerine yönelik yazdıkları hicivli şiir, yazı ve öykülerden dolayı haklarında çeşitli davalar açılmasına ve cezalandırılmalarına sebep olan yakın tarihin siyasi olaylar zinciri, siyaset dilinde; ‘Anladık ama ne?’ sorusunun haddi aşmış halidir. Siyasetin, edebiyatçılara “Sen suya sabuna dokunma, eserlerinde aşktan ve acıdan başka bir şeyden bahsetme” demesinin sopasıdır! Devlet, Vatan, Millet ve insan sevgisinin, dolayısıyla bir milletin, dilinin ve kültürünün siyasetten çok daha üstün bir mefkûre olduğunu ve dahi kalemin kılıçtan keskin olduğunu bilmezmiş gibi.

Derdin mânâ boyutu ise derin ve detaylı olmakla birlikte, İslam felsefesi; Dert sahibi insanın çektiği gâm ve kederi tekamül vesilesi olarak tanımlar ve “git derdini Allah’a anlat” der, Tasavvuf alimleri ise aynı şuurla, kederli olduğumuz zamanlarda göğe bakmamızı ve derdimizi suya anlatmamızı söyler… Ez cümle; Dermanını buldun say, derdin kılavuz ise.

Günümüzde ise kalabalıklar içinde gitgide yalnızlaşan insanların sosyalleşme ve dert anlatma işleri hayli dijital… Bu durumda; “Ne Düşünüyorsun?” sorusuna tıklayarak, sevinç, üzüntü, şikayet, dert, keder vb… gibi duygu, düşünce ve eylemlerimizi anlattığımız ve yazdığımız, derman aramak ve bulmaktan ziyade, esasen yazarak rahatladığımız sosyal medya platformlarının sanal duvarlarına “Marko Paşa” kürsüsü dememizde bir beis yok yok gibi.

Yazdık ama ne?

Banu SANCAK

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP