YAŞANAMAYANLAR ÜZERİNE

YAŞANAMAYANLAR ÜZERİNE

ABONE OL
7 Mart 2024 18:40
YAŞANAMAYANLAR ÜZERİNE
3

BEĞENDİM

ABONE OL

“Murada erme, murada erememe” diye günlük hayatta karşımıza çıkan bir deyim var. İsteğe, arzuya kavuşmak, kavuşamamak olarak kullanılır. Yaşanamama halini de bir nevi murada erememe olarak da ifade edebiliriz. Murada erememe, sitemli bir şekilde kadere boyun eğiştir. Böyle bir durumda insan bu konuyu başka bir alemde arzulara kavuşulacağı ümidi ile kapatır.

Yaşanamamış her duygu ve istek, içinde “ihtimal varken” anlamı barındırır. O yüzden murada ermeme metafizik bir anlam taşırken, yaşanamama hali de adeta seküler bir anlama bürünür. Yaşanamama, gerçekleşememe durumu çoğu zaman izah edilebilir, somut birtakım nedenlere dayanır. Bu yüzden daha dünyevi bir durumdur diyebiliriz.

Yaşanmayanlar değil, yaşanamayanlar yıkar, yakar insanı. Yaşanmayanlar niyet barındırmaz. Mesela aşkı yaşamamak ile, yaşayamamak arasında fark vardır. Aşkı yaşamama halinde platonik dahi olsa bir muhatabı yoktur. Ama aşkın, yaşanamama halinde platonik ya da gerçek, bir muhatabı vardır.

Yaşanmayan, gerçekleşmeyen hususlarda “keşke” diye iç çekişler az görülür. Keşkeler daha çok, imkan, fırsat, ihtimal varken elimizde tutamadıklarımız içindir. Yaşanamayan her şey deneyim gerektiren süreçler olması sebebiyle anlamlıdır.

Hani şair diyor ya. “Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim.” İşte bu ihtimal bile yaşayamama sonucunu katlanır kılar. Çünkü ihtimaller gerçekleşebilir. İhtimaller ayakta tutar insanı. Birçok insan için de hayallerin bu dünyada gerçekleşememe ihtimali, başka bir alemde gerçekleşme arzusunu diri tutar.

Şair ne güzel söylemiş. “Ne feryat edersin divane bülbül Senin bu feryadın anam gülşene kalsın Bu dünyada eremezsen murada Huzuru mahşere anam divana kalsın.”

Bülbülün feryadı, güle olan aşkı, vuslatı bu dünyada gerçekleşmeyince çaresiz mahşere bırakır kavuşmayı. Bu metafizik bir rahatlama biçimidir. İnanç açısından kadere boyun eğmekle birlikte, gerçek yaşanmaların bu sahte aleminde değil, asıl aleminde olacağına olan inanç vardır.

İnsan, yaşanma ihtimali olan çok istediği şeyleri gerçekleştiremeden göçüp giderse, onun için de şöyle deriz: “Gözü açık gitti.” İnsan oğlunun dünyaya gelişi de metaforik olarak zaten travmatik değil midir? Ana rahminden dünyaya ağlayarak gelmek, o ulvi alemden bu süfli aleme düşüşün adeta anlamsal bir izdüşümü değil midir?

Öyle ya da böyle, bazı duygu ve düşünceler başka aleme bırakılmayı hak etmeyecek kadar değerlidir. Sevmek, sevilmek, başarı, adalet, huzur, eşitlik, hak vb. Bu anlam dünyasının duygu ve tutumlarının gerçekleşmesi öncelikle bu dünyaya yakışır.

Çünkü hepimiz gözümüzü bu dünyada açtık. Bu yüzden bu dünyada gerçekleşmeyen sevginin, başka bir dünyada gerçekleşmeyen başarının, adaletin, huzurun anlamı ne kadar olur ki? Gerçekleşme ihtimali olan her duygu ve düşünce için yaşamak, mücadele etmek, o ihtimale sırtını yaslamak, hayata tutunmak gerek.

Sevgiyle kalın.

Süleyman ORHUN

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP