YAS VE MELANKOLİ

YAS VE MELANKOLİ

Erol Aydın kaleme aldı...

ABONE OL
7 Nisan 2025 08:05
YAS VE MELANKOLİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İnancımıza göre ecelin değişmesi söz konusu değildir. Ölümün ne zaman gerçekleşeceğini önceden bilmemek de yine büyük bir nimettir. Aksi takdirde yaşam tam bir işkenceye dönüşürdü. Yüce Allah, kendisine halife olarak yarattığı insanı asi olsa bile en iyi şekilde koruma altına alarak onu yüceltmiştir.

Aynı şekilde insanın ölümsüz olması kulağa hoş gelse de aslında çekilecek dert değildir. Yaşlılık, çocukluktan beter bir acziyet olduğu için istenen bir durum değildir. Aslında ruh kocamadığı için kimse yaşlılığı kabul etmese de o ayrı bir konudur.

Ölüm hak ve kaçınılmaz olduğuna göre, akıllı insanın yapacağı iş kendisini ölüme hazırlamaktır. Nasıl ki bir yolculuk ve sefer için önceden bir plan ve program yapıyorsak, aynı şekilde diğer tarafta da heybemizin dolu olması elzemdir.

Ölüm, en yakınlarını kaybedinceye kadar düğün bayramdır. İnsan ilk defa bu zamanda ölümle yüzleşerek, acı gerçek suratına bir tokat gibi inmektedir. Ölüm sonrası yas, hem inancımız hem de saygı çerçevesinde gereklidir. Bu arada ölümün sıralı olması da yine çok büyük bir nimettir.

Yas ve melankolik durumun makul süreli olması hem gerekli hem de ihtiyaçtır. Bu durumun çok kısa veya çok uzun olması da yine sağlıklı değildir. Bazı insanlar, ölünün arkasından bir ömür boyu yas tutarak bu kısır döngüden bir türlü çıkamazlar. Bu şekilde hem kendi hayatlarını hem de çevresindeki insanları bedbaht ederek, yaşayan bir ölüye dönüşmeleri inancımızla da bağdaşmıyor. Mesela kayıp olayı öyle değildir, orada bir umut ve beklenti olduğu için tepki ve reaksiyonlar daha makul karşılık bulabilir. Savaştan dönmeyen bir asker için sofraya sürekli fazladan tabak koymak çok anlaşılır; bunun yanında çok yüce bir davranıştır. Fakat ölü için aynı tutum, bir saplantı ve rahatsızlık oluşturmaktadır.

İnsanoğlu sonuçta psikolojik bir varlık olduğu için değişik rollere bürünmesi olasıdır. Yas konusunda bazı insanlar, melankoliden beslendiği için bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemişlerdir. Sürekli; üzgün, süzgün, ezik, içine kapanık, kırılgan, yaslı, kısık sesli, dokunsan ağlayacak ve de of çeksen yok olup gidecek gibi bir ruh halleri vardır. Bu dünyadan elini ve eteğini çekmiş, sorsan “emaneti dolandırıyor” söylemiyle karşı tarafın da içini karartırlar.

Sonuç olarak; her konuda olduğu gibi, ölüm konusunda da orta bir yol tutmak hem aklın hem de mantığın gereğidir. Ölüm yok olmak olmadığı gibi, yaşamak da sonsuz bir hayat değildir. Ölümü ve hayatı dengelemek, her ikisini ölçülü bir şekilde hitama erdirmek asıl gaye olmalıdır. Kaliteli bir yaşam ve bereketli bir ömür, meselenin özü olmaktadır.

Esenlik dileklerimle,


En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.





HIZLI YORUM YAP