

Sevgili okurlarım, ülkenin ve milletin kaderi diye adlandıracağımız bir konuyu ele alacağım…
Türkiye, onlarca yıldır terörle mücadele eden bir ülke. Bu mücadele, sadece sınır ötesinde ya da dağlarda verilen bir savaş değil; aynı zamanda şehirlerde, yüreklerde, vicdanlarda süren bir direniştir. Binlerce şehit verdik. Binlerce gazi, hayatını bir daha eskisi gibi yaşayamamak pahasına bu ülkenin birliğini savundu. Her biri birer destan yazdı. Her biri, bu topraklara “vatan” diyebilelim diye canını ortaya koydu.
Bugün geldiğimiz noktada, “Terörsüz Türkiye” hedefi yeniden güçlü bir şekilde gündemde. Peki bu hedef, sadece bir temenni mi? Yoksa gerçekten toplumsal huzura giden bir yolun başlangıcı mı?
Ve daha da önemlisi:
Bu süreçte şehitlerimizin kanı ne olacak?
Gazilerimizin fedakârlığı nasıl anılacak?
Şehit ailelerinin yüreği nasıl teskin edilecek?
TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE NE KAZANDIRIR?
Terörün olmadığı bir Türkiye, sadece güvenlik açısından değil; ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak da büyük bir kazanımdır:
Ancak bu kazanımların kalıcı olabilmesi için, terörle mücadele sadece silahla değil; adaletle, eğitimle, eşitlikle ve toplumsal bütünleşmeyle yürütülmelidir.
ŞEHİTLERİN KANI NE OLACAK?
Bu soruyu sormak, sadece bir hak değil; aynı zamanda bir sorumluluktur. Çünkü bu ülkenin her karış toprağında bir şehidin hatırası vardır.
Terörsüz bir Türkiye’ye giden yolda, şehitlerin kanı ancak ve ancak şu şekilde yerde kalmaz:
O zaman bu fedakârlıklar, birer boşluk değil; birer temel taşı olur. Şehit ailelerinin yüreği, ancak bu ülkenin gerçekten huzura kavuştuğunu gördüğünde bir nebze olsun ferahlar.
BU SÜREÇ SİYASİ RANT MI?
Ne yazık ki Türkiye’de her büyük mesele gibi, terörle mücadele de zaman zaman siyasi hesaplara kurban edilmiştir.
Barış süreçleri, kimi zaman samimiyetten uzak yürütülmüş; kimi zaman da seçim malzemesi hâline getirilmiştir. Bu da toplumda derin bir güvensizlik yaratmıştır.
Bugün “Terörsüz Türkiye” söylemi yeniden yükselirken, bu sürecin samimiyeti sorgulanmaktadır. Çünkü halk, artık sadece söz değil; adım görmek istiyor.
Gerçek bir terörsüzlük mü hedefleniyor, yoksa bu söylem bir seçim stratejisi mi?
Barış, sadece belli kesimlerle yapılan görüşmelerle mi sağlanacak; yoksa toplumun tüm kesimleriyle ortak bir gelecek mi inşa edilecek?
Bu sorulara verilecek dürüst cevaplar, sürecin kaderini belirleyecektir.
SONUÇ: HUZUR, HESAPLAŞMADAN GEÇER
Terörsüz bir Türkiye, hepimizin ortak hayalidir. Ancak bu hayal;
geçmişle yüzleşmeden,
şehitlerin hatırasını yüceltmeden,
gazilerin onurunu korumadan
gerçekleşemez.
Barış; unutarak değil, hatırlayarak, anlamlandırarak ve adaletle mümkündür.
Bu ülkenin artık yeni şehit haberlerine değil,
yeni umutlara ihtiyacı var.
Ama bu umut, geçmişin acılarını inkâr ederek değil; o acılardan ders çıkararak yeşerebilir.
“Terörsüz Türkiye”, bir siyasi slogan değil;
bir toplumsal sözleşme olmalıdır.
Ve bu sözleşmenin en güçlü imzası, milletin vicdanında atılmalıdır.
POLİTİKA
5 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
5 saat önceEKONOMİ
5 saat önceDÜNYA
5 saat önceDÜNYA
5 saat önceSPOR
5 saat önce