Antik çağlarda, sadece bir şehir ve çevresinden oluşan topluluklara site ya da şehir devleti denirdi. Etrafı surlarla çevrili bu küçük devletler, kendi kendilerine yeterek hayatlarını sürdürürlerdi. Günümüzde Monako, Vatikan ve San Marino gibi ülkeler, bu sistemin modern yansımaları olarak değerlendirilebilir.
Geçmişte, şehirleşmenin henüz yoğun olmadığı dönemlerde evler genellikle müstakil ve bahçeliydi. Bu durum, komşuluk ilişkilerinin daha doğal, samimi ve sağlıklı olmasını sağlıyordu. “Komşu, komşunun külüne muhtaçtır” anlayışıyla empati ve diğergamlık ön plandaydı. Zaman zaman “Evim ayrı, derdim ayrı” misali, komşunun tavuğunun bahçeye girmesi gibi küçük meseleler yaşanırdı. Ancak genel anlamda yatay mimari, sosyolojik açıdan huzur ve mutluluğun kaynağıydı.
Günümüzde ise şehirleşme yoğunlaştığı için arsa sorunu en büyük problemlerden biri haline geldi. Bu durum, dikey mimarinin tek çözüm olarak görülmesine ve büyük sitelerin inşa edilmesine yol açtı. Artık 40-50 dairelik bir blokta yüzlerce insanın bir arada yaşaması yadırganmıyor. Ancak, yaklaşık 200 kişinin aynı kapıdan girip çıkması, toplumsal bir kaosun kapısını aralıyor.
Toplumdaki eğitim, kültür, gelenek, töre, inanç ve düşünce farklılıkları, bu tür toplulukları homojen olmaktan uzaklaştırıyor. Site WhatsApp gruplarındaki tartışmalar bunun en bariz göstergesi. Basit meseleler için insanlar birbirine adeta saldırmaktan çekinmiyor. Empati, özveri, vefa, merhamet gibi değerler neredeyse tamamen unutulmuş durumda. Kimse birbirine tahammül edemiyor, herkes kendi haklılığını savunuyor ve bu durum toplu bir uyum oluşturmayı imkânsız hale getiriyor.
Bunun ötesinde, siteler artık adeta birer gettoya dönüşmüş durumda. Yüksek duvarlar, dikenli teller, güvenlik kameraları ve kartlı giriş sistemleri, dış dünyanın neredeyse tamamen dışlanmasına yol açıyor. Bu izole yaşam tarzı, insanları psikolojik olarak yıpratıyor. Dışarıda park yeri bulamamak gibi basit bir durum bile, bireyleri bunalıma sokabiliyor. Böyle bir ortamda huzurlu bir yaşam sürmek oldukça zor.
Sonuç olarak, geçmişin site devletlerinin yerini bugün devlet gibi siteler almıştır. Ancak bu yapıların, töre, inanç ve sosyolojik değerlerimize uygun olmadığı bir gerçektir. Bu nedenle, bu tür yaşam biçimlerinden vazgeçmek ne yazık ki pek mümkün görünmüyor. “O sarı öküzü vermeyecektik,” diyerek, geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi kabul etmek durumundayız. Allah kimseyi bir sitede yaşamaya mecbur bırakmasın. Amin.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
KÖŞE YAZILARI
1 gün önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önce