Savaşın Gölgesinde

Savaşın Gölgesinde

ABONE OL
14 Nisan 2024 02:22
Savaşın Gölgesinde
1

BEĞENDİM

ABONE OL

İsrail ile Filistin arasındaki uzun süreli gerilim, karmaşık tarihi ve siyasi kökenlere sahip bir sorun olarak önemini korumaktadır. Bu iki toplum arasındaki çekişme, toprak haklarından güvenlik meselelerine, mülteci durumlarından Kudüs’ün geleceğine kadar pek çok zorlu konuyu kapsamaktadır. Yakın zamanda, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonları ve Filistinlilerin direnişi, uluslararası camianın gözlerini bir kez daha bu bölgeye çevirmiştir.

Ortadoğu’daki artan gerginlik, dünya siyasetindeki en hassas meselelerden biri olmaya devam etmektedir. İsrail-Filistin çatışması, özellikle İran’ın bölgeye müdahalesiyle yeni bir aşamaya geçmiştir. İran’ın İsrail’e insansız hava araçlarıyla saldırı düzenleyeceği yönündeki açıklamalar, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırmıştır. Ürdün’ün ve Irak’ın hava sahasını kapatma kararı ise, olası bir çatışmanın habercisi olarak görülebilir.

İran’ın bölgeye müdahalesi, özellikle Hamas’ın İsrail’e karşı eylemlerinde önemli bir etken olmuştur. Uzun süredir Hamas’a destek veren İran, silah ve finansal yardım sağlayarak bu grubun gücünü artırmıştır. Bu durum, bölgesel güç dengelerini değiştirebilecek ve geniş çaplı bir çatışmanın başlamasına yol açabilecek bir gelişmedir.

Dünya medyası, İsrail-Filistin arasındaki gerginliğin yanı sıra İran’ın bölgedeki etkisini de dikkatle izlemektedir. İsrail’in son on yılda izlediği politikaların başarısız olduğu ve Hamas’ın artan saldırılarıyla bu durumun daha da belirginleştiği söylenmektedir. İran’ın Filistin konusundaki müdahalesi, bölgedeki diğer ülkelerin tepkisini çekmiş ve uluslararası toplumun endişelerini artırmıştır.

İran’ın İsrail’e yönelik saldırı tehditleri, bölgede yeni bir savaşın başlamasına neden olabilir. İsrail’in güvenlik önlemleri ve karşı saldırı yetenekleri göz önünde bulundurulduğunda, İran’ın bu adımı doğrudan bir askeri çatışmaya yol açabilir. İsrail’in Suriye’deki İran büyükelçiliğine düzenlediği saldırının ardından İran’ın misilleme yapacağı yönündeki iddialar, bu olasılığı güçlendiriyor.

Ürdün’ün ve Irak’ın hava sahasını kapatma kararı, bölge ülkelerinin artan güvenlik endişelerini yansıtıyor. Bu karar, bölgedeki tehlikelerin ve güvenlik risklerinin ciddi bir değerlendirmesinin sonucu olarak alınmıştır. Stratejik bir konuma sahip olan Ürdün’ün böyle bir adım atması, bölgesel bir çatışmanın eşiğinde olabileceğimizin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. ABD’nin İsrail’e olan “sarsılmaz” desteği, Rusya ve diğer ülkelerin seyahat uyarıları, ve Birleşmiş Milletler’in sessiz kalması, bölgedeki karmaşık dengeleri ve uluslararası politikaları açığa çıkarmaktadır.

İsrail-Filistin gerginliği ve İran’ın müdahalesinin olası sonuçlarını düşündüğümüzde, birkaç senaryo öne çıkmaktadır. İran’ın desteğiyle Hamas’ın güçlenmesi, İsrail’in daha agresif bir tutum sergilemesine yol açabilir ve bölgede daha fazla şiddet ve istikrarsızlığa neden olabilir. İran’ın müdahalesi, Arap ülkeleri ve Batılı güçler arasında yeni ittifakların oluşmasına sebep olabilir ve bu ittifaklar, İran’ın bölgedeki etkisini sınırlamak için birleşebilir. Ayrıca, İran’ın müdahalesi, bölgedeki diğer aktörlerin de benzer şekilde müdahale etmesine yol açarak, bölgesel bir savaşa dönüşebilir.

Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken İran’ın böylesi bir savaşı tetikleyecek imkan ve isteğinin olup olmadığıdır. İran öyle sanıldığı gibi güllük gülistanlık bir ülke değil. En başta yıllardır süren ambargolar nedeniyle ekonomisinin çok kötü olduğu unutulmamalıdır. Dışarıdan yatırımcı gelmemekte, ürettiklerini dışarıya satamamaktadır. Mevcut parası olanlar da birikimlerini zaten Kanada, Türkiye gibi batı ülkelerinde tutmakta, olanlar ise gerilimle beraber dışarıya çıkarmaya çabalamaktadır. Ez cümle; İran ekonomisi savaşı kaldıramaz.

Velev ki savaşa tutuştu diyelim. Tüm savaşlar halk desteği olmadan yapılamaz, başarıya ulaşamaz. İran halkı Irak Savaşı’nın acılarını, etkilerini unutmuş değiller. Böylesi bir savaşı desteklememekteler. Bırakın savaşı meşrulaştırmayı, ülkelerinin dış politikalarını dahi tasvip etmeyenler çoğunluktadır. Son seçimlerde katılımın oldukça düşük oluşu bunun en bariz göstergesidir. Sözün özü İran devleti halkının desteğini alıp savaşa giremez.

İran’ın savaşa girmek istememesini destekleyen örnekler çoğaltılabilir. Peki İran ne yapmak istiyor o halde.  Hani bir oyun vardır; “chicken game” veya “tavuk oyunu” denir. İki sürücü karşılıklı olarak birbirlerine doğru hızla gelir ve son anda direksiyonu kim kırarsa oyunu kaybeder. Bu oyun, risk almayı ve karşı tarafın ne zaman pes edeceğini tahmin etmeyi içerir. işte İran’ın yapmayı düşündüğü şey bence bundan ibarettir. Nasılsa ABD ve AB olası bir savaşı önlemek için araya girebilir, Türkiye, Rusya gibi dengeleyici ülkeler ara buluculuk yapar… O zamana kadar şehit edilen istihbarat elemanlarının intikamını alırım, üstelik bölgede etkinliğim de devam eder, düşüncesindedir.

Aksi durumda İsrail ve Filistin arasındaki gerilim, İran’ın müdahalesi bölgede bir savaşın başlaması için zemin hazırlayabilir. Ancak bu, sadece askeri bir çatışma değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde derin yankılar uyandıracak bir kriz olabilir. Dünya güçlerinin tepkileri, bölge ülkelerinin stratejileri ve halkların talepleri, bu krizin seyrini belirleyecek ana faktörler olacaktır. Bölge halklarının barış ve istikrar arzusu göz ardı edilmemeli ve bu durum, tüm tarafların dikkate alması gereken bir öncelik olmalıdır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP